Halep - Palmira Arası Hama

Halep’ten Hama’ya yaklaşık 2 saatlik rahat bir yolculuk sonrası ulaştık. Daha otobüsten iner inmez etrafımızı birkaç taksici sardı. Biz buradan Palmira’ya gideceğiz. Etrafımızdaki taksicilerden “Nereye gideceksiniz, taksi var götürelim”, “Bu saatte Palmira’ya otobüs bulamazsınız” sözleri yankılanıyordu. Ama biz önce sormayı tercih ettik. Yalnız tabii nereye gittiğinizi söylerken Suriye’deki şehir isimlerin bizim bildiğimiz isimlerinden farklı olduğunu unutmamalısınız. Mesela Palmira İngilizce adı şehrin, biz de bu ismi kullanıyoruz, ama Arapça’daki asıl adı ise Tedmur. Şam’a Damascus, Halep’e Aleppo diyorlar.

Garajda birkaç firmaya sorduktan sonra, saat 20:00’de Palmira’ya kalkan bir otobüs bulduk. Ama daha 2 saatimiz var. Bu nedenle hadi bu fırsatı değerlendirelim bari Hama’yı da gezelim diyerek 400 Suri’ye yani 10 dolara bir taksi ile anlaştık. Bizi Homs şehir merkezine götürüp, gezdirecek ve saat 20:00’de gara geri getirecek. Ne kadar uygun değil mi?

Şoförün 3-5 kelime İngilizcesi var, çeyrek İngilizce, çeyrek Arapça ama yoğunlukla vücut dili ile anlaşıyoruz. Yemek isteyip istemediğimizi sordu. Tabii hepimiz kurt gibi acıkmışız, eveeeettt, yemek istiyoruz. Bizi şehir merkezinde ara sokakta yer alan bir Falafelciye götürdü. Kentteki en iyi falafel burada yapılıyormuş. Ortadoğu’da çok popüler olan Falafel, ufak bir simit şeklinde, çoğunlukla bulgur ve nohuttan yapılmış bir hamur... İçine biraz da yeşillik koymuşlar, kızartıyorlar. Yanında da pancar turşusu... Arzuya göre dürüm şeklinde de yenebiliyor. Gerçekten çok lezzetliydi. Falafelleri yedikten sonra, şoförümüz, tatlı yemezseniz olmaz diyerek bizi zorla künefeciye götürdü. Hemen elimize 2’şer küçük parça künefe tutuşturdular, tadımlıkmış, ama onların tadımlık dediği şey, bizim pastanelerdeki 1 porsiyona denk nerdeyse. Biz başka almayacağız bunların parasını alın dediysek de, mümkün değil almadılar. Hama’da yediğimiz falafel ve künefenin tadı hala damağımda.

Daha sonra kalan vaktimizde şoförümüz arabayla şehir içini gezdirdi bize ama hava kararmaya da başladığından çok detaylı göremedik. Hama’dan hafızamda kalan meydandaki cami, falafel ve künefe oldu.

Otogara dönüp 20 dakika bekledikten sonra 90’lı yıllardaki otobüslerden biraz hallice bir otobüse denk geldik. Bilet numaralarımız 31-32-35-36, iyi de otobüsün içinde Latince rakamlarla yazan tabelaları sökmüşler, yerine koltukların üstüne Arap alfabesiyle yazmışlar. Neyse sağdan soldan yardım alarak doğru koltukları bulduk. Arabik müzikler eşliğinde çöle yolculuk başladı.

*** BU YAZI GÖKÇE YILMAZ’IN “GEZİMANYA SURİYE – LÜBNAN” ADLI KİTABINDAN ALINTIDIR. KİTABIN GELİRİ TÜRKİYE OMURİLİK FELÇLİLERİ DERNEĞİNE BAĞIŞLANMAKTADIR.

GÖKÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

GÖKÇE YILMAZ

 1982 yılında İstanbul’da doğdum. İlk ve orta öğretimini Sinop’ta gördükten sonra, lise eğitimi için İstanbul’a yerleştim.