4 Gece 5 günlük kısa Karadeniz turuna çıkarken bu kadar zor olacağını hayal edememiştim. Bu tur tiplerini seyahat acentalarının internet sitelerinde kültür turu sekmesi altında görürseniz de aslında doğa turudur. Kıyı şeridi boyunca geçen binlerce km, sürekli kasvetli hava ve hatta Nisan ayının sonlarında olmamıza rağmen yağan kar bizleri zorladı. Samsun’dan başlayan turum sırasıyla Ordu ve Giresun şeklinde ilerlememizden sonra Trabzon’a doğru devam etti. Bana ekmekten başka bir şey anımsatmayan Vakfıkebir ismini gördüğümde Trabzon’a vardığımı anladım.
İlk durağım Akçaabat’ta köfte molası vermek oldu. 3 şubesi bulunan Saray Köfte-Balık restaurantta yemeğimizi yedik. Deniz kenarındaki mekan genel olarak iyiydi. Şehir dağların paralel gelmesiyle küçük gibi gözüküyordu.
Trabzonspor tesisleri önünden geçtiğimde garip bir duygu sardı. Bir yanımda deniz, yukarıdan akan yağmur ile kulağımda Volkan Konak sesleri içinde çocukların antreman yaptığını gördüğümde küçük ama futbolu büyük bir şehirde yaşayan sporcuların şanslı olduklarını düşündüm. Şehirde insanı futboldan başka bir şey düşünmeye iten etmenler az. Bu sebeple de yabancı oyuncular şehirde durmuyor ama Trabzon’un yerlileri daha başarılı oluyor. Avni Aker uzaktan mahalle arası kendini göstermişti. Aston Villa ve Barselona gibi takımlar yıllar önce bu şehre gelmiş ve bozguna uğramıştı. Şu anda denize dolgu yapılarak daha büyük bir stat inşa ediliyor. Bittiğinde şehrin heyecanı bir tık daha yükselecektir.
Kıyı şeridi boyunca Sümela, Of ve Maçka tabelaları birbirini izliyordu. Hepsini duymuştum. Ama ilk anda övgü hak edecek yerler olduğunu sezemedim. Sıradan kıyı ilçeleri olarak gözüme çarptı. Kendini dağ eteklerine dayamış dar ve uzun yerler ilgimi çekmedi. Nereden bilebilirdim ki o dağ yollarında ne vadiler var, dünyanın güzellikleri sıralanmış… Uzungöl ve Coşanderesi bir yana, tarihi Sümela Manastırı ve Ayasofya Camii ayrı bir yana. Bir de mıhlama, mısır ekmeği, laz böreği, lahana yemeği ve turşu kavurma ile kemençe ve tulum sesleri varsa her yer cennet oluyor. Uzungöl'ün çevresinde bir tur atmak, karşısında oturup çay içmek ve bol bol resim çekmek insanın ruhunu gençleştiriyor.
Ayasofya Camii mutlaka gidilmesi gereken bir yer. İstanbul’daki kadar görkemli bir yapı beklemeyin. Denize hakim bir tepede yer alan freskleri ile ünlü cami şu anda ibadete açıktır. Soğuksu semtinde çam korusu içinde yer alan Atatürk Köşkü’nü de unutmamak gerekir. Atamız Trabzon’a geldiği zamanlar burada konaklıyordu. Ama buranın önemi 11 Haziran 1937 gecesi daha da artmıştır. Mustafa Kemal o gece vasiyetini burada yazmış ve Türk milletine armağan etmiştir.
Zigana Gümüşkayak Yaylakent’de bir gece konakladım. Nisan ayında olmama rağmen kardan ve sisten 1 metre önümü göremiyordum. Otelden çıktıktan sonra Karaca Mağarası’nı görmek için Zigana Tüneli’ne girdik. Çıktığımızda anladık ki daha fazla yol almak mümkün değil. Gerçekten de Zigana geçit vermiyor. Karaca Mağarası’na varmadan yarı yoldan geri döndük. Şehre indikçe hava normale dönüyordu. Hamsiköy’de durup meşhur sütlaçtan yedik. Gerçekten harika! Bölgenin çiçek florasından kaynaklı özel sütü ve pişirme tekniğiyle üzerine dökülen fındıktan dolayı çok lezzetli. Hamsiköy hamsiyi çağrıştırsa da ilçenin adı Arapça’da beş anlamına gelen hamseden türemiştir. Beş ayrı köyün birleşmesinden meydana gelen Hamsiköy geçmiş dönemlerde deve kervanlarının Trabzon tarafından geçerken son durağıymış.
Sümela Manastırı’na ise ayrı bir parantez açmak gereklidir. Hep hayallerimi süslüyordu. Kar ve sisten dolayı uzaktan kartpostallara konu olan manzarayı göremedim. İçine girdiğimde duvar resimlerinin korunmuş olması beni mutlu etti. Yol durumu nedeniyle araç manastırın önüne kadar gelemiyor. Uzun bir yürüyüş yapmanız gerekiyor. Tepeye tırmanırken manastıra gidenleri düşünmek insanı heyecanlandırıyor.
Her ne kadar hava şartlarının kötü olması morallerimizi bozsa da, Trabzon yayla turizm ile ünlü olsa da Hürriyet Gezetesi jürisinin seçtiği en güzel 10 kar manzarasının birinci sırasında Zigana Geçidi, ikinci sırasında Ayder Yaylası, beşinci sırasında Sümela Manastırı ve 8. Sırasında Uzungöl’ün yer alması benim için müthiş bir deneyim yaşadığımın göstergesi oldu.