Kuşadası Limanı'ndan 9.00'da kalkan feribotumuzla SAMOS Adası'na gitmek üzere hazırız.
Ben de sandım ki Rodos'a giden gemi gibi kocaman olacak. Şu ulu geminin yanında yavrusu gibi kalan feribot bizimkisi.
Yunanistan'ın yüzölçümü olarak 3. büyük adasıymış. Ama gelişmişlik olarak nerede acaba? Ada unutulmuş bölge gibi, hiçbir şey yok. Limanın köhneliğinden bile belli.
Sadece liman değil. Limandan iner inmez bir “information servisi” olur değil mi her şehir gibi? Yok.
Adaptasyon. En güçlü yanımız...
Diyoruz şöyle inelim, kıyıdan kıyıdan bir turlayalım. Bakalım ne yapabiliriz?
En ünlü beldesi ünlü matematikçi Pisagor'un koyu imiş.
Vaktimiz kısıtlı. Araba kiralayıp oraya gidebilir miyiz, gitsek ne kadar vakit geçiririz, buna değer mi türünden ufak bir beyin fırtınasının ardından limanın bulunduğu Vathy’de kalmaya ve burayı keşfetmeye karar veriyoruz.
Güzel Rum evleri, adalara ve şehirlerin “eski şehir” denilen bölgelerine özel yine küçücük, daracık sokaklar...
Hayalet kasaba Vathy…
Samos Adası genel olarak terk edilmiş şehir gibi... Ortalıkta neredeyse bir asırdır uğranmamış evler, kapatılmış ve devredilememiş eski püskü dükkânlar, kafeler, tavernalar var. Sokaklarda terk edilmiş arabalar bile var. Varlıklarıyla resmen bir görüntü kirliliği oluşturuyorlar.
Şu evin eskiliğine bir bakın mesela; içinde hayat var da yok, yok ama var gibi...
İçeride hayat olsa mesela şu güzelim üzümler olmuş, olgunlaşmış hatta dalından sarkmış. Kim nasıl toplamaz, şapur şupur yemez onları?
Samos'a dair fark ettiğim diğer şey ise arabaların sol kaportaları… Evet, kaporta değil mi orası? Her neyse, hemen hemen 3 arabadan 2'sinin sol kaportası hasarlı. Bunda en büyük etken; yolların inanılmaz dar olması ve görüş mesafesinin çok kısa olması herhalde. Yoksa bütün Samoslular benim kadar mı sürücü? Yani benim anladığım; her virajda bir darbe yemiş hemen hemen her araba. Bence Samos'ta iyi arabaya hiç gerek yok.
Bir de Samos halkı rahatına pek düşkün. İspanyolların bile siestaları daha kısa diye biliyorum.
Öğlen 14.00 dedin mi, in cin top oynar Samos'ta. İnler cinler; ininden, şişesinden, yöresinden akşam 18.00'den önce çıkmaz. Keyfine daha düşkün olanları için 19.00 da olabilir.
Siz dükkân dükkân gezme modundaysanız da sizin satın alma hevesinize göre değil, onların satma hevesine göre işliyor sistem. Şaşırılacak bir şey yok.
Ben Ünlü Olsam Tatile Samos'a Giderim
Samos'a kaldığımız yerden devam...
Önce şöyle bir şehir turu atıyoruz terk edilmiş adada. Bakalım ne var, ne yok…
Gittiğim yerlerin yerel yemeklerini, içkisini, şarabını tatmasını severim ama Yunan kültüründe malum, ismi farklı ama cismi aynı her şeyin. Bizim asırlık rakı, olmuş uzo. Telveli telveli Türk kahvesi olmuş Greek kahve, öyle sunuluyor.
Gezerken aklıma geliyor; babama bir uzo alıyım diyorum. Sadece Frantzeskos adında ürünler satan bir mağazaya giriyoruz.
Hiç 5 litrelik pet şişede satılan rakı gördünüz mü? Ben görmemiştim. Şaşırtıcı, itici, ürkütücü...
Yalnız şunu söylemem lazım; şimdi anlıyorum neden herkesin Yunan Adaları’ndan dönerken fütursuzca içki ve sigara aldığını, gidenlere sipariş verdiğini. Benim her zaman aldığım belli başlı şeyler olduğu için, hiçbir sigaranın fiyatını dahi bilmediğim için fiyatların bu kadar farklı olduğunu bilmiyordum. Sahiden herkesin poşet poşet aldığı kadar var. Adaların dönüşünde “free shop”larda da inanılmaz ucuz her şey.
Biraz da deniz-güneş-plaj
Yunan Adası'na gelip de Ege Denizi'nin bir başka kıyısından denize girmemek olmaz değil mi?
Dümdüz bir yol; her tarafı koy, her tarafı plaj. Çakıl taşlı plaj. Çakıl taşı... Çakıl...
Terk edilmiş şehir, terk edilmiş arabalardan sonra terk edilmiş plajlar...
Ben Arda Turan olsam tatile Samos'a giderim.
Samos'ta tek bir amaçla tatil yapmak isteyebilir insan bence. Sahiden hiç gürültü duymak istemiyorsan, insan görmek istemiyorsan, çevredeki hareketlilikle bölünmek istemiyorsan, kendini sadece denize, güneşe, doğaya teslim etmek ve kayıtsız şartsız dinlenmek istiyorsan Samos doğru bir tatil adresi olabilir. Mesela kameralara yakalanmadan dinlenmek isteyen ünlüler bence kesinlikle Samos'ta tatil yapmalı. Hepsi aynı anda değil tabii; teker teker, her ay başka biri gitsin.