Unutulmaz İzler Bırakan Samos

Gezdiğimiz üçüncü Yunan adası olan Samos Adası, Sakız ve Midilli gibi bizi hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Siz de bu güzel adayı mutlaka gezip görün. Masmavi denizi, harika yemekleri, konuksever Yunan halkının sizde unutulmaz izler bırakmasına izin verin :)

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki konaklama yeri olarak bizim yaptığımız gibi Karlovassi'yi seçmemeniz lehinize olacaktır. Biz Seferihisar'dan Samos Star'la adaya yolculuk ettiğimiz ve ulaşımla konaklamayı bir paket olarak satın aldığımız için mecburen Karlovassi'de kaldık. Burada imkanlar sınırlı, sadece çok küçük bir çarşısı var. Gezecek yerler çok az ve vakit geçirmek için yapacak pek bir şey yok. Bu sebeple konaklamak için Samos merkez, Kokkari ya da Pythagoreio'yu tavsiye ederim. Eğer bizim yaptığımız gibi Samos Star'dan paket alıp burada kalırsanız da mutlaka adada kaldığınız günler için bir araç kiralamayı ihmal etmeyiniz.

Karlovassi'de Merope Hotel'de kaldık; üç yıldızlı, kahvaltısı ve konukseverliği güzel fakat oda ve yatak temizliği konularında eksikleri olan bir otel olduğunu söyleyip geçeyim. Neticede bu tür şeylere pek takılmayız; otelde az vakit geçirmeye ve gittiğimiz yerleri mümkün olduğunca çok gezmeye odaklıyız.

İlk gün, otele yerleştikten hemen sonra taksiye atlayıp Potami Beach'e gittik.Taksi ücreti 8 Euro tuttu.

Potami Beach'te bizim de seyahat yazılarından okuduğumuz ve tavsiye edilen Hippy's Bar'ın önünde denize girdik ve orada yemek yedik. Burada şezlong için bir ücret verilmiyor, bir şeyler yiyip içmeniz yeterli. Fiyatları gayet makul; tavuklu sandviç, koca bir tabak spagetti bolonez ve iki biraya 18 Euro ödedik. Samos'un çoğu yerinde olduğu gibi Potami Beach'te de kıyılar çok taşlı, bu sebeple denize girip çıkmak zor oluyor. Deniz ayakkabımız olmadığından oldukça sıkıntı çektik. Siz siz olun, Samos'a deniz ayakkabısız gitmeyin. Telefonu yanımıza almadığımız için Potami'nin ve yediklerimizin resmini paylaşamıyorum.

Potami'nin dönüşü bir anlığına kabusa dönüştü; çünkü plajdan kalkıp yola çıktığımızda ne yazık ki ortalıkta hiç taksi yoktu, otostop yapmayı bile denedik ama kimse arabasına almadı. Karlovassi'den yaklaşık 3-4 km uzakta olan bu yerden o sıcakta yürüyerek döneceğimiz düşüncesi içimizi karartmıştı ki bir taksinin görünmesiyle hayata geri dönmüş gibi olduk. Mutluluktan yine 8 Euro tutmasına rağmen taksiciye 10 Euro verdik :)

İlk günün akşamı Karlovassi'nin küçük çarşısında ki TAMAM Restaurant'ta birşeyler yedik. Karides Saganaki ve bir çeşit et yahnisi yemeği ile 20'lik UZO'ya 20 Euro ödedik. Yediklerimizi beğenmedik fakat güleryüz ve misafirperverlikleriyle Yunan kardeşlerimiz yine kalbimizi fethetmeyi başardı.

Adadaki ikinci günümüzde kiraladığımız aracımız sabah 09.00'da otelimize getirildi. İki gün için 70 Euro ödediğimiz arabamıza atladığımız gibi adanın merkezi olan Vathy'e giden yoldaki plajları keşfe koyulduk.

Tsambou Beach'te karar kıldık. Arabamızı herkes gibi yolun kenarında bir yere park edip merdivenlerle aşağıya indik. İki şezlong ve bir şemsiyeye 6 Euro ödedik. Deniz tertemiz, masmavi ve tabii ki yine yürümeyi zorlaştıran taşlarla doluydu. Çok fazla turist vardı, şezlonga para vermek istemeyenler kumluk alandaki gölgelerin altına havlularını sererek serbestçe oturabiliyor.

Tsambou Beach'te içtiğimiz iki Yunan kahvesine 5 Euro ödedik. Karnımız açıkıp denize doyunca buradan kalkıp arabamızla Kokkari'ye gittik. Kokkari anlatılmaz yaşanır, hele deniz kenarındaki kafe ve restoranların olduğu yer... Oradaki deniz, evler, sokaklar cennetten birer köşe gibi. Öğle yemeğimizi Yunan döneri diyebileceğimiz tavuk Gyros ile geçiştirdik. İki Gyros ve bir kola 6 Euro tuttu. 

Kokkari Sahili

Gyros

Gyros'larımızı yedikten sonra deniz kenarına inerek denize sıfır kafelerden birine oturduk. Serinlemek için frappe ve soğuk çikolata söyledik. 5,5 Euro tutan hesabı mekan sahibi 5 Euro olarak aldı. Masmavi, berrak, cam gibi bir suda balıkları izlerken içtiklerimizden de  bu mekandan da inanılmaz keyif aldık. Kokkari'ye gidip deniz kenarındaki kafelerden herhangi birine oturup Türkiye'ye karşı bir şeyler yiyip içmeden Samos'tan sakın ola ki dönmeyin.

İkinci günün akşamında yaklaşık 40 kilometrelik dolambaçlı bir orman yolunu katederek 1 saat 15 dakikada Pythagoreio'ya geldik. Burasının havası Kokkari'den biraz daha farklı; çok daha kalabalık, turistik ve canlı diyebilirim. Güzel bir yaya yolu ve o yolun sonunda marinası var. Marinanın olduğu yer denize karşı sıralanmış onlarca restoranla dolu. Biz bir İtalyan restoranını seçtik. Ben çok aç olmadığımdan sadece bayıldığım Feta salatasından sipariş ettim, eşim margarita pizza söyledi. 500ml ev yapımı kırmızı şarapla birlikte burada da 20 Euro hesap ödedik.

Pithagorio'da Akşam Yemeği

Üçüncü ve son günümüzde odamızı boşaltıp eşyalarımızı arabımıza yükleyerek Lemonaki Beach'in olduğu koyda bu kez Tsamadou Plajı'na gittik. Aynı bir önceki gün olduğu gibi arabımızı yukarı yola parkedip merdivenlerle sahile indik ve ta-ta-ta-tamm kendimizi nüdistlerin olduğu plajda buluverdik! Çünkü burası bir koy ve plajlar yanyana dizilmiş. Bizim indiğimiz yerden direk nüdistlerin güneşlenip denize girdikleri yere gelmiş oluyorsunuz. Kendimizi ne kadar modern görüşlü olarak nitelendirsek de sadece onları görmenin dahi bizler için son derece ilginç bir deneyim olduğunu paylaşmak isterim. Ülkemizin hemen karşı kıyısında gelinen nokta ile bizim gündemlerimiz arasındaki devasa uçurum içimizi burktu.

Bu koyda bulunan ve bizim oturmayı seçtiğimiz plajda şezlong ve şemsiye ücretsiz yazıyor ancak daha şezlonga oturur oturmaz görevli gelerek siparişimiz olup olmadığını sordu. Mecburen bir bira söyledik plastik bardakta uyduruk bir biraya 4 Euro ödedik. Ancak bundan sonra bir daha da bizi rahatsız etmediler, üç saate yakın burada kalarak denize girdik. Günlerden pazar olduğundan oldukça kalabalıktı ve gelenleri gözlemlediğimizde anladık ki Yunan gençlerin çok rağbet ettiği bir yer burası. Tavsiyem 'şezlong free' yazan yere bizim gibi atlamayın, önceki plajlar çok daha sakin ve kaliteliydi diyebilirim.

Adadaki son yemeğimiz için yine Kokkari sahilini tercih ederek orada bir restorana oturduk. Çok sevimli ve aslında Alman olduğunu tahmin ettiğimiz bir bayan bizimle ilgilendi. Eşim Souvlaki sipariş etti, ben kıymalı lazanya söyledim. Önden sıcacık tombik ekmekler ve adaya has zeytin ile baharatlı tereyağ ikramı yapıldı. Yediklerimiz çok lezizdi yemekten sonra da şeftali likörü ikram ettiler. Tüm bu lezzet ve manzara şölenine sadece 20 Euro ödeyerek yine mest olduk :)

Kokkari'de Yemek

Kalan son saatlerimizin bir kısmını yine bloglarda tavsiye edilen Monaletes köyünü gezmeye ayırdık. Şirin, küçücük, tertemiz,  güzel insanlarla dolu bu köyü gezip hemen girişinde kahvede bir Yunan kahvesi içmenizi, yemyeşil ağaçlarla çevrili köy yolunda karşınıza çıkan kaynak sularıyla soluklanmanızı şiddetle tavsiye ederiz.

Manolates Köy Kahvesi

Planımız feribota binmeden önce market alışverişimizi yapıp arabayı limanda kiralama firmasına teslim etmekti. Gelin görün ki pazar günü marketin kapalı olacağını hiç hesap etmediğimizden Samos'tan elimiz boş ancak kalbimiz ve ruhumuz dopdolu döndük diyebiliriz.

Burnumuzun hemen dibindeki bu güzel adanın daha gezmediğimiz çok yeri kaldı. Biz üç güne ancak bu kadarını sığdırabildik. Konaklama, ulaşım ,araç kiralama ve tüm özel harcamalarımız dahil bu gezi bize 330 Euro'ya mal oldu.Siz de mutlaka Samos'a gidin, gezin, görün.  Gezmek gibisi var mı? 

Sinem Müftüoğlu

Yazar Hakkında

Sinem Müftüoğlu

Eşimle birlikte her fırsatta yurtdışına öncelik vererek seyahat etmekten büyük keyif alıyoruz. Bu zamana kadar Avrupa'nın kuzeyi hariç çoğu yerini turlarla gezdik.