Hüznü, Acıyı ve Coşkuyu Yaşayan Şehir: Saraybosna

Saraybosna diğer adıyla Sarajevo tarihi sahnesinde önemli olaylara tanıklık yaptığı gibi hüznü, acıyı, sevinci ve bir o kadar da coşkuyu yaşayan bir şehir... Avrupa'nın önemli tarihi şehirlerinden de birisi...

Yakın zamanda yaşadığı savaşın yaralarını sararken bir yandan da izlerini yüreklilikle gelenlere gösteriyor, yok etmeden ve silmeden! Bu topraklarda insanlar acıyla iç içe yaşamış ama yılmamış. Her acı biraz daha hayata bağlamış, tekrar kaldığı yerden şehriyle bütünleşerek zaman yolculuğuna devam etmiş.Daha havadan inişe geçerken güzelliklerini keşfediyoruz. Yeşilliğin coşkuyla kapladığı bu coğrafyada tepelerin arasındaki düzlüğe serilmiş... Ona hayat veren Miljacka Nehri’nin de etrafını sararak yerleşmiş. Bununla da yetinmeyerek üstüne ara sıra dizdiği güzel köprüleriyle de süslemiş.
 
Şehir sade bir yapıya sahip. Osmanlı'dan kalan eserlerinin yanı sıra Avrupa mimari özelliklerini de katarak ortaya sımsıcak yeşilin sunduğu güzellikleriyle Saraybosna diğer adıyla Sarajevo çıkmış. Yer yer sokaklarında dolaşırken binalardaki savaşın izlerini görünce biraz hüzünlenmeden geçmek mümkün değil.  Ancak savaşın kanlı yüzünü videolarda izleyince; “kısa sürede iyi toparlamış!” diyoruz. Şimdi  ilgi odağı haline gelen şehirde turizm hortlamış durumda. 

Şehre geldiğimiz anda, tepede sıralı göze hoş görünen iki ya da üç katlı yeşilin aralarına saklı evlerin güzelliği dikkatimizi çekiyor. Şehir küçük gibi görünse de geniş düz ovanın ortasına ve tepelerin sımsıcak yeşilliğine doğru düzgünce yayılmış. Hadi bakalım şehri tanımaya başlayalım...

Başçarşı 
 
Görülmesi gereken yerlerden birincisi Başçarşı bölgesi. Ağırlıklı olarak Osmanlı mimarisinin izlerinin görüldüğü tarihi binalar arasında yeni dönem modern mimariye sahip binalar var olsa bile Sultanahmet bölgesinde dolaşıyormuş hissi veriyor. 
 
Yaklaşık 1080 dükkândan oluşan Başçarşı'da, bölgeye ait her şeyi bulabiliyoruz. Başçarşı, 15. yüzyılda yapılmış, özellikle bakır ve alüminyum işlemeciliği ile tanınıyormuş. İlk başlarda ihtiyaçlar doğrultusunda çeşitlendirilen ürünler zaman içerisinde daha çok estetik beklentiler ile şekillendirilmiş. İsmini bu zanaat dallarından alan ve günümüzde hala metal işlemeciliğinin yapıldığı Bakırcılar Çarşısı da hem gezip görülecek hem de alışveriş yapılacak bir yer. Dükkânlar ve metal işlemeciliği babadan oğula geçerek aile mesleği haline gelmiş. Bakırcılar Çarşısı’ndan alabileceğimiz en özgün şeylerin başında Boşnak çay ve kahve setleri geliyor. En güzel Boşnak böreğini de burada yiyoruz. Günün her vakti yoğun ilgi gören çarşının üst girişinin tam ortasında ise Sebil karşımıza çıkıyor.


 
Sebil
 
Sebil, Saraybosna’da taş ve ahşaptan yapılma bir çeşme. Başçarşı’da yer alan sebil aynı zamanda bir Osmanlı eseri. Saraybosna'da gezilecek yerler listemizdeki simge yapıların başında geliyor. Yolcu ve ziyaretçilerin temiz su ihtiyacını karşılamak için 1753 yılında Mehmet Paşa tarafından yaptırılan çeşmenin yeri 1891 yılında değiştirilmiş. Savaş sırasında zarar gören Sebil günümüzdeki halini 2006 yılında yapılan yenileme çalışmaları ile kazanmış. 


 
Gazi Hüsrev Bey Medresesi 
 
Başçarşı'nın sokaklarında dolaşırken karşımıza Gazi Hüsrev Bey Medresesi çıkıyor. Medrese, 16. yüzyılda Saraybosna’da inşa edilmiş. Osmanlı döneminde okul olarak kullanılan medresenin içinde bir avlu, geçiş yolu ve bir havuz var. Girişten sonra öğrencilerin derslikleri görülebiliyor. 
 
Gazi Hüsrev Bey Medresesi’ni bu derece önemli ve ünlü kılan özelliklerin başında kurulduğu dönemde oluşturulan 50.000 kitap kapasitelik kütüphane geliyor. Bu kitaplardan yaklaşık 7.000 tanesi el yazması. Kitapların çoğu Osmanlı ve tarihi ile ilgili değerli kaynaklar. Mimari ve süslemeleri ile dikkat çeken medresede verilen eğitimin üniversite düzeyinde olduğu düşünülüyor. Medresede kelam, fıkıh, tefsir ve benzer derslerde eğitim veriliyor. Medreseyi gezmek ücretli ve yaklaşık 3 KM ödeyerek aldığımız biletle içeriyi rahatlıkla gezebiliyoruz.


 
Eski Belediye Binası
 
Miljacka Nehri'ne doğru indiğimizde solda rengârenk değişik mimari yapısıyla Eski Belediye Binası ile karşılaşıyoruz. Saraybosna’nın sembollerinden birisi olan yapının, savaşta çoğu tahrip olmuş, yeniden diriltilmiş, günümüzde hiçbiri izi barındırmadan Milli Kütüphane olarak kullanılıyor. Nehir kıyında en gösterişli yapı olarak gelenleri karşılıyor.

İnat Kuca
Belediye binasının önündeki köprüden karşıya geçtiğimizde hemen sol tarafımızda yükselen yokuşun başında yeşil ve beyaz renkleriyle İnat Kuca Restoran bizi karşılıyor.  Klasik Bosna tarzı dekorasyon eşliğinde yerel tatların lezzet durağı!


 
Latin Köprüsü
 
Nehre indiğimizde sağa doğru döndüğümüzde birbirinden değişik köprülerle karşılaşıyoruz. İçlerinde en etkileyici olanı tabii ki Latin Köprüsü. Dört kemerli taş köprü  olarak da anılıyor. 16. yüzyılda inşa edilen köprü hepimizin tarih derslerinden hatırladığı ünlü Saraybosna suikastı ile ün yapmış. 1914 yılında yaşanan bir olay bütün ülkelerin, milletlerin tarihi sayfadaki kaderini değiştiren 1. Dünya Savaşı’nın başlamasına da  bahane olmuş. Avusturya-Macaristan Arşidükü Franz Ferdinand ile karısı Sophia’nın, Gavrilo Princip tarafından vurularak öldürülmesi tam olarak bu köprüde gerçekleşiyor.


 
Hünkâr Camii 
 
Biraz ilerlediğimizde nehrin sol tarafında Hünkâr Camii karşımıza çıkıyor. Saraybosna’da bulunan ünlü camilerden birisi olan Hünkâr Camii, 15. yüzyılda inşa edilmiş. Cami tarihi boyunca birkaç kez zarar görse de yenilenme çalışmaları ile günümüze kadar gelmiş. İkinci Dünya Savaşı ve Saraybosna savaş günlerinin en çok etkilediği yapılardan biri olsa da halen ayakta. Fatih Sultan Mehmet’e hediye olarak inşa edilmesi nedeniyle “Fatih Camii” adıyla da biliniyor. Caminin yanı sıra kabristan kısmı da görülmeye değer. Hünkâr Camii’ni diğerlerinden ayıran en temel özellik Osmanlı’nın Bosna fethinden sonra Saraybosna’da yapılan ilk camii olmasıymış. Osmanlı bayrağı minberde hala görülebiliyor. Evliya Çelebi’nin ünlü eseri “Seyahatname”de Hünkâr Camii’nin mimarisinden ve ziyaretçi sayısının çok olmasından da bahsediliyor.


 
Bosna Hersek Ulusal Müzesi 
 
Latin Köprüsü'nün sağında ise Bosna Hersek Ulusal Müzesi yer alıyor.  1888 yılında Bosna Hersek’te kurulan müze Saraybosna'da en eski müze olması nedeniyle de dikkat çekiyor. Gelen talepler doğrultusunda kurulan Bosna Hersek Ulusal Müzesi içerisinde arkeoloji, etnoloji, doğal bilimler ve kütüphane bulunuyor. 
 
Şehrin en popüler yerlerinden olan Bosna Hersek Ulusal Müzesi, savaş sırasında zarar gören yerlerden. Avusturya-Macaristan döneminde inşa edilen dört binada kurulu olan müzede kalıcı eserlerin yanı sıra geçici sergiler de görülmeye değer. Müzenin giriş katında heykel parçaları, mücevher, silah, mozaik, eski yazı örneklerinden oluşan  arkeoloji kısmı bulunuyor.  Müzenin ortasında botanik bir bahçe var. Müzenin etnografik kısmı da görülmeye değer derecede zengin eserleri barındırıyor.


 
Bosna Güzel Sanatlar Akademisi Binası 
 
Nehir'in üstünü süsleyen değişik yapıdaki köprünün bitiminde sanat evi binası karşılıyor. Miljaka Nehri'nin kıyısında modern bir köprübaşında Bosna Güzel Sanatlar Akademisi binası var ki beğenmemek mümkün değil! Vaktimiz olmadığı için zaman ayırıp gezemedik ancak binanın mimarisi büyülenmemize yetti!
 
Saraybosna Sokakları

Güzel Sanatlar Akademisi'nin önündeki değişik mimariye sahip köprüden geçerek şehrin içindeki zenginlikleri keşfe çıkıyoruz. Önümüzden sıklıkla geçen birbirinden farklı renkteki eski tramvaylarda ayrı bir güzellik katıyor... 
İçeriye doğru sızdığımızda ara sokaklarda yeşilliğin bol olduğu, bulvarlarla ayrıldığını gözlüyoruz. Sokaklardan etrafa mis gibi ıhlamur kokuları yayılıyor! Dediğim gibi etraf ağaçlarla donanmış. Ara boşluklara yerleşen kafeler, önümüze sık sık çıkan kitabevleri şehrin kültürel zevklerini de sunmuş oluyor.
 
Şehrin en işlek caddesi Marsala Tita. Marsala Tita'dan biraz ilerlediğimizde Ferhadija (Ferhadiye) caddesiyle birleşiyor. Marsala Tita Caddesi, Ferhadija (Ferhadiye ) caddesi ve Molla Mustafa Başeskije Caddesi birçok kültürün etkisinde ve istilasında kalmış. Bosna Hersek de Osmanlı Dönemi, Avusturya- Macaristan Dönemi, Tito’nun Yugoslavya Dönemine ait eserler etrafı zenginleştiriyor. Binaların aralıklarından içeri doğru girdiğimizde, barlar, kafeler,  gece hayatının izlerine rastlıyoruz. Tıpkı Beyoğlu'nun ara sokakları gibi... Ferhadiye (Ferhadija) caddesinden ilerlediğimizde Başçaşı’ya ulaşıyoruz.

Kurtuluş Meydanı (Oslobođenja Meydanı)
 
Oslobođenja, yani Kurtuluş Meydanı’ndaki “Çok kültürlü adam dünyayı inşa edecek” heykeli, İtalyan sanatçı Francesco Perilli tarafından yapılmış. Parkın içinde satranç oynayan beyleri görürseniz de şaşırmayın!
 
Ebedi Ateş

Ebedi Ateş, Mareşal Tita Caddesi ile Ferhadija Caddesi'nin köşesinde bulunuyor. 6 Nisan 1946 yılında, 2. Dünya savaşında Saraybosna’da hayatını kaybetmiş asker ve sivillerin anısını yaşatmak amacıyla yapılmış. Sadece 2 Ocak 2011’de bir grup akşamcı tarafından söndürülen ateş çevrede olanları gören bir turistin 20 saniye içinde tekrar ateşlemesiyle yanmaya devam etmiş.


 
İsa’nın Kutsal Kalbi Katedrali

Alışveriş ve eğlence merkezi olan Ferhadija Caddesi'nden Başçarşı'ya  doğru yürürken sol tarafımızda görkemli ve heybetli bir katedralle karşı karşıya geldiğimizde önünde yanan bir ateş dikkatimizi çekiyor. Saraybosna Katedrali olarak da bilinen ve 1889 yılında neogotik mimariyle inşa edilmiş olan katedral aynı zamanda Vrhbosna Başpiskoposluğu’na da ev sahipliği yapıyor. 
 
Saraybosna’nın adı, Osmanlı Devleti tarafından alınmadan önce Vrhbosna'ymış. Osmanlı Devleti’nde Bosna-Saray denmesinin yanı sıra “Saray Ovası” olarak da adlandırılırmış. Bu yüzden günümüzde pek çok dilde bu ifadenin kısa hali olarak Sarajevo adı kullanılıyor. Yerli halkta şehirlerine Sarajevo diyorlar, ''vadiye dik bakan saraydan görülen ova'' manzarasından esinlenerek Saray-Ova dendiği rivayet ediliyor.
 
Umut Tüneli (Tunnel of Hope)
 
1993 yılında Saraybosna Havalimanı pistinin altına kazılan tünel 4 yıllık kuşatma sırasında şehrin dış dünya ile tek bağlantı noktasıymış. Müze iki kattan oluşan bahçeli bir evden oluşuyor. O günlerde yoğun savaşın ortasında kalan bina aynen hiç bir değişiklik yapılmadan korunuyor. Alt bodrum katında tünelin bir bölümü ziyaretçilere açık. Üst katta savaşta kullanılan araç gereçler ve o günkü yaşanan olaylara ait fotoğraflar sergileniyor. Bahçeye çıktığımızda gelen ziyaretçilere tünelin yapımını ve savaşın kanlı yüzünü gösteren video odalarıyla karşılaşıyoruz. (Müze girişi ücretli yetişkinler 10 KM, öğrenciler ise 5 KM ücret ödeyerek içeriye giriyor.)
 
Tünel, havaalanın hemen yanında yer alıyor. Şehir merkezinden tünele gidebilmek için 3 numaralı tramvaya binerek Ilıca'ya gelmek gerekiyor. Ilıca'dan ya taksiyle ya da yürüyerek yaklaşık 15 dakika sonra ulaşabilirsiniz. Başka bir alternatif olarak şehirden kiraladığınız aracınızla Ilıca bölgesine doğru gelip ortadaki göbekten havaalanı yönüne doğru dönüp tabelaları takip ederek tünele ulaşabilirsiniz.


 
Kalınacak Yerler
Her türlü turiste hitap eden otel mevcut. Her yere yakın olması nedeniyle kalınacak yer Başçarşı çevresi... Genellikle Başçarşı etrafında hosteller yoğunlukta, isteğe göre değişen apartlar ve oteller de mevcut. Şehrin merkezinden biraz uzaklaştığımızda ise yıldızı bol otellere de rastlıyoruz. 

Yapmadan Dönme
 
Miljaka Nehri etrafında uzun uzun yürüyün. Günün farklı saatlerinde nehri süsleyen köprülerin fotoğraflarını çekin. Kolobara Han'da dondurma yiyin. Bakırcılar Çarşısı’ndan kendinize kahve fincan seti alın. Sebil yanındaki satıcılardan gezinin hatırası bir fular kendinize hediye edin. Bosna kahvesini keyifle yudumlayın. Başçarşı'da Asdi'den Boşnak böreği yemeden dönmeyin!


 
Para Birimi
Bosna Hersek para birimi KM
 
1 KM = 1,5 TL1 Euro = 2 KM

serap selçuk

Yazar Hakkında

serap selçuk

Yazar Gezgin ve blogger 1968 yılında Niğde'de doğdu 1987-1991Ankara Üniversitesi Fizik Mühendisliği eğitimi gördü.