Japonya'nın 2. Büyük Kenti: Osaka

OOOsaka (Japonların Osaka demesi böyle oluyor), Japonya'nın ikinci büyük kenti. Nüfus tam 17 milyon. Bu kadar geniş olmasına rağmen şehirde eskiden kalan pek eser yok. Bildiğimiz kocaman gri binalar hemen tren istasyonunda insanı karşılıyor ve Osaka'yı terkedene kadar bırakmıyor.

Osakalılar, genelde kıyaslandıkları Tokyolulara göre daha sıcakkanlı olarak biliniyorlar. Bir de yemeğe daha çok önem veriyorlar.

Şehir 17 milyon olmakla beraber, görülecek yerlerin çoğu tren istasyonuna yürüme mesafesinde (bazıları 4 saat uzaklıkta ama yine de yürünüyor işte). İstasyondan güneye doğru yürümeye başladığınızda önce binaların arasında sıkışmış nehrin kollarının üzerinden geçiyorsunuz.

Osaka bir delta üzerine kurulduğu için suyu bol. Daha fazla ileri gitmeden arkanıza bakın ve en ilginç görünümlü binayı arayın. Ortası kocaman delik olan binanın adı Umeda Sky binası, isterseniz binanın en üst katına çıkıp bakabiliyorsunuz. Gezi rehber kitaplarının şehri tepeden görme konusunda hep bir takıntısı var, yapacak bir şey bulamadıklarından mıdır yoksa sayfa doldurmak için midir bilinmez.

Her şehirde yüksek yerlerin listesi ve yanında "buradan şehre bakmak o kadar güzel ki" anlamında iki satır yazı. Çıktım, baktım. Kaç defa hem de. Hemen akıllanmadım yani. Tecrübeyle diyebilirim ki şehre tepeden bakmak yerine sokaklarını arşınlamak daha keyifli.

Onun için Umeda binasından iyice uzaklaşana kadar size ondan söz etmedim, şimdi meraklısı geri dönebilir. Biz Amerikan mahallesine oradan Avrupa caddesine gideceğiz. "Amerikan Pazarı" ya da benzeri isimli alışveriş yerleri Türkiye'nin şehirlerinde de var, vardı. Osaka'da da var ve bayağı canlı. Amerikan malı ürünler satan dükkanların bir arada olduğu "Merikan-meru" mahallesi, Amerikan özentisi gençlerin toplanma mekanı. Giysiler, aksesuarlar, kitaplar vb. Amerikan malları. Hatta bazı tezgahlar bile. Japonya'da iş yerleri, zenci Amerikalı çalıştırmayı seviyor, belki de ilgi çektiği için. Merikan mahallesi de "Yoo, bro. Wassup? Need anything?" nakaratını tekrarlayan zencilerle dolu.

Merikan mahallesinin biraz ilerisinde Shinsaibashi bölgesi var. Burası şehrin en büyük yeme-içme-alışveriş mekanı. Büyüklü küçüklü binlerce işletmenin olduğu bu sokaklarda bazı işletmeler Osaka usulü sadece ayakta yiyip içebileceğiniz yerler. Bu mekanlarda yemeğinizi kasada ısmarlıyorsunuz sonra bar gibi düzenlenmiş tezgahın kenarına geçip oturmadan yiyorsunuz. Yediğiniz de öyle sandviç falan değil kelli felli yemekler ama ayakta.

 

Shinsaibashi bölgesinde tüm dünyanın mutfaklarından örnekler var. Türk dönercisi ve Maraş dondurmacısı da yerini almış.

Çok müşterisinin olup olmadığını sorduğum Bursalı dönerci cevaplıyor: "Bu Japonlar çoğunluk ne yaparsa onu yapar. Bak burada kuyruk olsun, ne olduğunu bilmeden kuyruğa girer ve yer. Kuyruk olmasın kimse gelmez, onun için müşteri az olduğunda yavaş davranıyorum ki kuyruk oluşsun."

Osaka'da çok restoran var ama rekabet de çok. Onun için her restoran müşteri çekebilmek için reklam tabelalarına asılmış, sattıkları yemeklerin devasa sembollerini dükkanların önünde görüyorsunuz.

 

Osaka'da gün boyu dolaştık, şu "Kahve Stadyum'unda" biraz soluklanıp artık hostele yollanalım derim.

*** Başar Kurtbayram'ın diğer yazılarına www.simdigezelim.com'dan da ulaşabilirsiniz.

Başar Kurtbayram

Yazar Hakkında

Başar Kurtbayram

Gezmeyi çok seviyorum. Bugüne kadar 130'dan fazla ülkede bulunma şansım oldu.Bana çok sorulan "nasıl oluyordu bu kadar çok geziyorsun?" sorusuna hemen cevap vereyim.