Knidos ve Datça

Yelkenli ile yaptığımız mavi turun son durağı Knidos ve DatçaBodrum, Kos, Nisiros, Simi, Rodos ve son durak Knidos…

İki sene önce ailem ile geldiğim Datça ve Knidos’u bu sene de eşim Murat ile birlikte ziyaret ediyoruz. Sabah erken saatlerde hatta daha biz uyurken yola çıkan tekne, biz uyandığımızda Knidos’a gelmek üzereydi. 
Şansımıza bugün hava da çok güzel : ) Teknede kahvaltıyı daha bitirmeden Knidos’a demir attik : ) Mehmet Kaptan’ın yardımcıları bizi bot ile Knidos iskelesine çıkardılar. İlk işimiz Mehmet Kaptan’a da söz verdiğimiz gibi tekneyi karadan fotoğraflamak oldu.

Knidos Antik Kenti, Datça’nın en batısında ve merkeze 35 kilometre mesafede yer alıyor. Tarihi M.Ö. 2000’lere kadar uzanan bir antik kent.

Ama bunun da ötesinde Knidos’un eşim Murat için çok daha büyük bir önemi var. “Motosiklet Hayattır” isimli kitabındaki “Doğmamış Oğluma Mektup” yazısında Knidos ve Datça’ya değinmişti. Oradan şu alıntıyı da sizlerle paylaşıyorum:
 
MOTOSİKLET BİR ENSTRÜMANDIR

Günü yakalamayı bil oğlum, motosiklet senin yaşama enstrümanındır. Kızlardan bahsetmiyorum dediysem, o kadar da demedim tabi. Hani bazen pembe bir Vespa üzerinde pembe kaskla kuğu gibi giden pembe pantolonlu bir kız görürsün ya? Git yanaş, merhaba de ona. Seni terslerse, kıza efendi gibi bir selam çakıp gazla bana gel, ensene bir tane patlatayım, sonra bira içmeye gideriz. Hayatı böyle yaşayacaksın işte, öküz gibi, ödlek gibi değil. Hem efendiliğini bozmayacaksın, hem de çılgınlığını koruyacaksın. Ha hoşlandığın bir kız mı buldun? At motorunun arkasına, Datça’ya götür onu, Knidos’un sularıyla yıka. Can Yücel’in en sevdiğin şiirlerini okurken batan güneşi izlet ona, Domuzbükü’nde yıldızları ört üstüne uyusun. Sonra bu macera için bana teşekkür edeceksin.”

Evet gelelim Knidos’a… Burada yaşayan ilk yerli halk Karlar. Ama asıl yerleşim Dorlar döneminde M.Ö. 1000 yıllarında başlıyor. O dönem Dorlar ilk kenti burada kurmamışlar, ilk yerleşim Datça’ya daha yakın bir bölgede kurulmuş. Ama daha sonradan ticari sebeplerle kent günümüzdeki yerine taşınarak M.Ö. 4. yüzyılda bu görkemli antik kent kurulmuş.

Eskiden buradaki antik kent surlarla çevriliymiş. Ancak günümüzde sur falan kalmamış. Hepsi harabe haline gelmiş. Ama zamanında buradaki surların 4 kilometreyi bulduğu söyleniyor.

Zamanında bu bölge dini açıdan da büyük önem taşıyormuş. Buradaki en önemli tapınaklar; Apollon Tapınağı ve Afrodit Tapınağı.

Bölge aslında o kadar zengin ki sütun başlıklarındaki işçiliğin inceliği bile direkt bunu yansıtıyor.

Antik kentte biri 5.000, diğeri 20.000 kişilik 2 tane amfitiyatro bulunuyor.

Kentin en parlak döneminde burada 70 bin kişinin yaşadığı düşünülüyor. Ancak o zamandan günümüze harabe bir şehir kalmış. Çünkü Bizans’ın son dönemlerinde yaşanan büyük depremler ve korsan saldırıları kentin zaman içerisinde terkedilmesine neden olmuş. En son geldiğimiz zamana gore bu kez kazı çalışmaları biraz daha genişletilmişti ki bu ümit verici bir gelişme.

Knidos Antik Kenti’nde denize de girdikten sonra Datça merkezinde çok kısa bir mola veriyoruz.Bu mola daha çok gezme tozmadan ziyade pasaportlarımıza tekrar Türkiye’ye girdik damgasını vurdurmak amaçlı. Hazır mola vermişken bizim pasaport işlemleri halledilirken biz de akşam teknede yapılacak yemek için alışverişe çıkıyoruz.

Alışveriş sonrası tekrar demir almadan meşhur bademli kahveden içiyoruz.

Datça sokakları her zaman olduğu gibi yine sessiz sakin. “Ege ve Akdeniz’in kucaklastığı yer” olan Datça ulaşımı zor olduğundan olsa gerek hiçbir zaman bir Bodrum ya da Çeşme kadar popüler olmadı. Halbuki tüm Datça Yarımadası’nda birbirinden güzel 52 tane koy var.
 
Can Yücel’in neden buraya yerleştiğini anlamak bu koyları ve Eski Datça’yı görünce hiç zor değil.

Datça ile vedalaşıp akşam uyumak için koylardan birine yanaşıyoruz. Hayıtbükü ile Kızılbük arasında bir noktada demirledik. Bugün artık teknede son akşam yemeğimiz.

Hal öyle olunca konu konuyu açtı, neredeyse hep bereber sabaha kadar sohbet ettik.
 Ertesi sabah denize girdikten sonra Bodrum limanına doğru yola çıktık.

Herkese tekne ile mavi yolculuk öneririm. İster Türkiye sularında ister Yunan sularında gerçekleştirin ama 7 gece boyunca teknede uyuyup uyanmak sizi tamamen yenileyen bir şey…

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni