On İki Ada'nın en büyüğü olan ve tarih boyunca 400 yılı da Osmanlılar tarafından olmak üzere, Bizanslılar ve Romalılar tarafından ele geçirilen Rodos... Şu anki Orta Çağ havasını ise şövalyelere borçlu.
Rodos, tarihi havasının yanı sıra, sahilleriyle de turistik bir merkez durumunda. Deniz tatili planlıyorsanız Rodos'u da seçenekleriniz arasına ekleyebilirsiniz.
Günümüzde sahil kentlerimizdeki turistik yerlerin fiyatları almış başını giderken Rodos, en popüler yerlerde bile olan ücretsiz otoparkları, ücretsiz sahilleri, ucuz yeme içmesi ile gözdemiz oldu.
Rodos plajlarının hiç mi eksi tarafı yok derseniz... Yeşillik olmaması en büyük eksisiydi bence. Ayrıca kumunun da iyi olduğunu söyleyemeceğim hatta çoğu popüler koy oldukça taşlıktı. Yine de denizin ve sahilin temizliğini görünce eksi yanları çok canımızı sıkmadı.
Rodos gezinize deniz tatilini de ekleyecekseniz Yeni Şehir bölgesinde konaklamanızı tavsiye ederim. Araba kiralamanız durumunda surların içine arabayı sokamayacağınız için park sorunu yaşayabilirsiniz. Ayrıca çevre yerlere açılmadan Rodos merkezinde denize girmek isterseniz Elli Plajı Yeni Şehir bölgesinde.
Diğer bir seçenek de Rodos'u gezdikten sonra sahil kasabalarından birinde konaklamanızı yapmak. Lindos bu açıdan benim favorim, bembeyaz evleri ile Yunan adası havasını sonuna kadar hissetiriyor. Bunun dışında Rodos'a da yakın konumda (6 km) olan kaplıca bölgesi Kallithea lüks otel seçeneği ile, Faliraki ise eğlence odaklı yapısı ile diğer alternatifler.
Biz Lindos'a otobüs ile gittik. Diğer plajlara ise arabayla. Araba kiralamak adada oldukça yaygın. Ancak arabayla uğraşamam derseniz tekne turlarını inceleyebilirsiniz. Ya da yeni şehir bölgesine çıkınca solunuzda kalan Mandraki alışveriş yapısının önünden kalkan otobüsler ile günübirlik olarak bile plajlara gidip dönebilirsiniz. (KTEL bus station)
Aşağıdaki resimden gördüğünüz üzere birçok plaja sık sık otobüs var. Rodos bu açıdan diğer Yunan adalarına göre ulaşımın daha kolay olduğu bir yer.(Resimdeki saat bilgileri güncel olmayabilir.)
İlk durak Kalithea Plajı. Burası iki alandan oluşuyor. Birisi kaplıcanın da olduğu ve girişin ücretli olduğu eski bir hamam olan sahil, diğeri ise koyun diğer tarafında kalan ve oldukça kurak gözüken sahil. Ücretli girişin olduğu alanda diğer plajara göre daha fazla hizmetin sunulduğu işletmeler var. Kaplıca kısmı ise biz gittiğimizde aktif değildi. Biz burada çok zaman harcamadık sadece denize girip çıktık. Bence buranın en büyük avantajı Rodos'a yakın konumu.
Sıradaki plaj Faliraki. Burası eğlencenin daha yoğun olduğu bir sahil. Birçok restoran ve kafe sahilde hizmet veriyor. Üstelik bir de aquapark var.
Bizim için ilk günün asıl hedefi Ladiko ve Anthony Quinn Koyu. İkisi hemen yan yana zaten. İkisi de oldukça bakir olan koylar. Ücretsiz park alanı var.
Anthony Quinn Koyu'nu popüler yapan Anthony Quinn'in oynadığı Zorba filmi. Küçük bir işletmesi ve dalış yapmak isteyenler için dersleri var. Şezlong kiralamak isterseniz yaklaşık 5 euro, ama ben şezlong kiralamayacağım havlumu şuraya serip yanımda getirdiklerimi yiyip içeceğim derseniz bedeva. Dik bir yamacın kıyısında taşlık bir sahili var. Sahil alanı çok küçük. Eğer güneş sevmiyorsanız öğleden sonra gölge olması buranın avantajı. Ladiko ise gene benzer özelliklere sahip ancak buranın alanı daha büyük ve öğleden sonra güneşini alıyor.
Ladiko Plajı
Lindos'a gelmeden yol üzerindeki diğer plajlar ise, Afandou (en uzun plajlardan biri, taşlık sahili var ve sakin) Tsambika ve Agathi.
Ve favorim Lindos. Lindos'un bir şehir merkezinde plajı var bir de merkezin azıcık dışında olan Saint Paul's Koyu. Buraya Mandraki Limanı’ndan hareket eden günlük gezi tekneleriyle de gelebilirsiniz.
Lindos beyaz evleri, mavi pencereleri, arabanın girmediği dar sokakları, küçük dükkanları ve eşekleri ile ilgi çeken bir belde. Lindos'un sadece plajlarına uğrayıp dönmek olmaz. Buradaki teraslı kafelerde manzaranın tadını da çıkarmak gerek. Hatta en azından bir gün burada konaklayın, derim. Ara sokaklarda, beyaz evlerin arasında gezerken merdiven çıkmaktan biraz yorulacaksınız ama güzel bir manzara ve bol fotoğraflık alan yakalayacaksınız.
Lindos Akropolis ve zirvesindeki Lindos Athena Tapınağı antik dünyanın en kutsal yerleri arasındaymış. Burayı Büyük İskender, Troyalı Helen ve Herakles ziyaret etmiş. Akropolis’e ve Kale’ye ulaşım seçeneklerinden bir tanesi adanın simgesi olan eşekler sırtında yolculuk. Köyün merkezinde çan kulesi ile Panagias Kilisesi var.
St. Paul's Bay Plajı adanın popülerlerinden. Bu nedenle yoğun dönemde şezlong bulamayabilirsiniz .Yine de havlusunu bir kenara serip sahilin ve denizin keyfini çıkaran çok fazla insan vardı. Koyda bulunan sevimli kilise de özellikle düğünlerin gözdesi. Kayalıkların oluşturduğu adeta göl gibi bir alan burası. Suyun renkleri büyüleyici. Şampuan kullanmadan plajın duşlarında saçımı duruladım ve yumuşacık oldu, o kadar da temiz.
Biz gidemedik ama özellikle rüzgar sörfü ve kite sörf meraklısıysanız adanın en güney ucunda bulunan Prasonissi Plajı manzarasıyla da gidilesi noktalardan.
Hazır arabayı kiraladım daha nereleri gezsem derseniz, Yedi Pınar ve Kelebekler Vadisi adanın doğal güzellikleri. Tatlı su kaynağı olan Yedi Pınar'da (Epta Piges) zamanında İtalyan mühendislerin suyu kontrol altında tutmak için yaptıkları yapay göl var. Kelebekler Vadisi ise binlerce rengarenk kelebeğin bulunduğu, yemyeşil; gölcük ve şelalelerin bulunduğu, patikalarla düzenlenmiş bir tabiat harikası.
Instagram: sanemc