Ljubljana ortasından geçen nehrin etrafında kurulmuş sevimli, romantik, canlı, tertemiz ve bakımlı bir şehir. Gezmesi çok kolay ve keyifli… Tüm turistik yerler yürüme mesafesinde. Nehrin iki yakası da uzunca bir hat üzerinde üçer dörder katlı binaların altında kafeler, restoranlar ve bunların dışarı koydukları masalarda oturmuş gençler ve turistlerle dolu. Nehrin üzerini pek çok köprü süslüyor. Günün herhangi bir saatinde bu köprülerin üzerinde, köşesinde sokak çalgıcılarına rastlamak mümkün.
Otelimiz Ljubliana City Center Hotel, adı gibi şehir merkezinde odaları baştanbaşa yenilenmiş gayet düzgün bir otel. Her zamanki gibi eşyaları bırakır bırakmaz kendimizi sokaklara vuruyoruz.
Nehir boyu gezimiz sonrasında semt pazarına göz atıp biraz ilerisindeki teleferikle gezilecek yerler ve görülecek yerler listesinin başında olan LjubljanaKalesi’ne çıkıyoruz. Kalenin ortasındaki avluda gezinin ilk yemeği olarak ev yapımı sosis patates ve bira üçlüsünün tadını çıkarıyoruz.
Kaleden iniş için orman içinden gidilen patika yolu tercih ediyoruz ve bir çırpıda tekrar merkezdeyiz : ) Güpegündüz hava birden kararıyor, patladı patlayacak. Sığınacak bir yer seçelim diye bakınırken yağmur başlıyor ve seçim şansımız kalmadan önümüze gelen ilk kafeye dalıyoruz. O an dejavu yaşıyoruz. Bu kafe bizim Ljubljana'ya ilk gelişimizde yağmurdan kaçarken babamlarla birlikte sığınıp kafede tanıştığımız bir profesörle birlikte şarap eşliğinde sohbet ettiğimiz kafe…
Bu sefer bira tercih ediyoruz. Anlaşılan o ki Ljubljana’da yaz-kış fark etmiyor her an yağmur yağabiliyor. Uçak alçalırken dikkatimizi çeken hiç görmediğimiz sıklıktaki yemyeşil ormanların bir açıklaması olmalı zaten : ) Yağmur diniyor ve tekrar sokaklardayız.
Yürüyerek Tivoli Park'a ulaşıyoruz. Tivoli, şehir merkezine çok yakın olmasına rağmen devasa boyutta ağaçları olan devasa boyutta bir park. Dağların eteklerine kadar uzanan yemyeşil alanın ucu bucağı yok gibi… Bunun dışında Ljubljana halkının köpek gezdirip koşu yaptığı standart bir park işte, turistik açıdan pek bir aktivitesi yok. Yürüyüş bizi acıktırıyor, kendimizi kalamar tava ve bira ikilisiyle nehir kıyısında ara öğün yaparken buluyoruz : )
Otel yakın aslında, gidip biraz da ara uyku mu yapsak? Süper fikir! Akşama doğru uykular alınmış, gözler ışıl ışıl, yine sokaklardayız. Ljubljana merkezi hakikaten çok küçük, aynı yerlerden geçip duruyoruz. Yarın ve öbür gün için alternatif plan şart! Akşam yemeği sonrası eğlenebileceğimiz bir yer bakıyoruz ama yok gibi, enteresan! Oysaki ne kadar da aktif, dinamik, heyecanlıydık! Kısmet diyor, günü bitiriyoruz. Ertesi sabah, bir önceki gün arabayı teslim etmekte geç kaldıkları için özür babında kiralık arabamızı otelimizin önüne kadar getiriyorlar. Üstelik ekonomi grubundan bir araç rezerve etmiş olmamıza rağmen gelen bir Touran. Müteşekkir olup, arabamıza atladığımız gibi yola koyuluyoruz. Hedefimiz Hırvatistan'ın başkenti Zagreb…
Yazarın diğer yazılarını www.gezentianne.com'dan takip edebilirsiniz.