Bu yazının amacı Slovenya'yı gezmek isteyenlere kendi gezi güzergâhımı ve tecrübelerimi aktararak Slovenya nasıl bir yer, nereler gezilir, nerede kalınır gibi sorulara cevap bulmak amacıyla fikir vermektir. Temmuz 2014'te gerçekleştirdiğim gezi için Türkiye'den az sayıda tur şirketinin gezi düzenlediğini gördüm, ancak bu turların tamamı sadece Slovenya turu şeklinde değil; Slovenya ile birlikte Hırvatistan ve İtalya gibi komşu ülkeleri de kapsayacak şekildeydi. Hâlbuki ben kısıtlı zamanımda Slovenya'yı kısmen gezip bir başka ülkeye geçmek değil, Slovenya'yı mümkün olduğunca detaylı olarak gezmek istiyordum. Ayrıca tur şirketleri yerine kendi programımı kendim yapmak, gezeceğim ülkeyi sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan önceden araştırarak kendim gezmek bana daha büyük keyif vermektedir. Lafı daha fazla uzatmadan Slovenya gezimi anlatmaya başlıyorum.
1. Gün
26.07.2014 Cumartesi sabahı eşim Hatice ile birlikte Slovenya havayolu şirketiAir Adria'nın saat sabah 5.00'teki uçağı ile Slovenya'nın başkenti Ljubljana'na uçtuk. Uçuş yaklaşık 1 saat 45 dakika sürdü. Ljubljana'ya vardığımızda hava kapalı ve aralıklarla yağmur yağıyordu. Şunu belirtmeliyim ki Slovenya gezim boyunca her gün yağmur yağdı. Ancak yağış her gün sabah ve akşamları saatlerinde peşimizdeydi. Öğlen saat 12.00 gibi açan güneş ile birlikte akşam saat 19.00'a kadar sıcak ancak bunaltmayan bir hava vardı.
Not: Slovenya'ya hangi mevsim giderseniz gidin şemsiyenizi yanınıza almayı unutmayın. Ayrıca yaz aylarında yapılan geziler de bile mutlaka yanınıza serin havalara uygun kıyafetler almanızı öneririm.
Gezimiz boyunca hava sıcaklığı geceleri 17-18 dereceye kadar düştü ve gündüzleri 28-29 dereceye kadar çıktı. Havaalanından daha önceden internetten kiraladığımız aracı teslim aldık. Aracı Atet firmasından kiraladık. Firmanın fiyatları oldukça uygundu. Havaalanından çıkınca doğruca ülkenin kuzeydoğusundaki Maribor şehrine gittik.
Maribor
Ljubljana ile Maribor arası yaklaşık 130 km.
Not: Ülkenin tüm önemli merkezleri arasında otoyol bulunmaktadır. Mesafeler ülkemiz ile kıyaslandığında oldukça kısa ve yollarda güzel olduğu için ülkeyi araba ile gezmek mantıklı.
Maribor yaklaşık 115 bin nüfusu ile Slovenya'nın ikinci büyük şehridir. Şehrin ortasından Drava Nehri geçmektedir ancak nehrin hemen kenarında vakit geçirilebilecek güzel kafeler bulunmaması eksikliktir. Maribor'da ilk önce kahvaltı edebileceğimiz bir yer arayışına girdik. Şehrin ana meydanındaki bir kafede damak zevkimize uygun ayçöreği, poğaça gibi yiyecekler bulabildik. Daha sonra meydana yaklaşık 600 metre mesafede Franciscan Kilisesi'nin önündeki turizm bürosuna giderek eski şehrin haritasını aldık. Görevlilerden özellikle gezilmesi gereken yerler hakkında tavsiyeler istedik.
Not: Slovenya'nın gezdiğimiz büyük küçük tüm kasabalarında turizm bürosu bulunmaktaydı. Turizm bürolarından son derece doyurucu bilgi almak mümkün.
Not: Ülkede, İngilizce bilme oranı çok yüksek. Sadece turizm bürolarında değil; malışveriş, yemek, yol sormak gibi nedenlerle diyaloga girdiğim herkes çok iyi derecede İngilizce konuşuyordu.
Turizm bürosunun önünden başlayarak sırasıyla Franciscan Kilisesi, Maribor Kalesi ve Müzesi, sinagog, su kulesi, eski şarap evi, adalet kulesi ve ana meydandaki belediye binası ve Plague Kolunu'nu gezerek eski şehir gezisini tamamladık. Yürüyerek yapılan bu gezi yaklaşık 2-3 saat sürmektedir. Sinagog, su kulesi ve adalet kulesini gezmeyi tavsiye etmiyorum. Maribor Kalesi ve Müzesi kültür turu sevenler için gezilmesi gereken yerler. Eski şarap evi ise Drava Nehri kenarında bulunan 2 katlı bir bina ve binanın dışını saran asmaları ile dikkate değer. Söylenene göre buradaki asmalar 450 senelik olup dünyanın en yaşlı asmalarıdır ve bu durum Guinness tarafından tescil edilmiş. Eski şarap evinde dileyenler şarap tadabilir ve satın alabilir. Gezi sırasında mola vermek isteyenler Maribor Kalesi’nin bulunduğu Grajski Meydanı'ndaki kafeleri tercih edebilir.
Maribor'u gezmenin bir başka yolu da turizm bürosunun önünden kalkan lastik tekerli trenlerdir. Yaklaşık 45 dakikalık tur ile eski şehir ve Drava Nehri’nin kenarı gezmek mümkün.
Yerel saat ile sabah 9.00 gibi geldiğimiz Maribor'da gezilmesi gereken yerleri öğlen saat 13.00 gibi tamamladık. Şunu belirtmeliyim ki Maribor, Slovenya'nın turistik şehirlerinden biri değil. Ülkenin doğusunu da görmek ve turistik olmayan bir şehirde gündelik hayatı gözlemlemek için bir alternatif olarak değerlendirilebilir, ancak Slovenya için ayıracağınız zamanınız az ise Maribor'u gezi listesine almamak gerekir.
Geceyi Maribor'da geçirecektik ve daha önceden internetten kiraladığımız ev sahibi ile saat 13.00'te evin önünde buluşarak anahtarımızı teslim aldık. Slovenya'da ev kiralamak, otellere göre daha ekonomik. Ayrıca çok merkezi lokasyonda tutulacak evler ile şehri yürüyerek gezebilirsiniz. Drava Nehri kenarında tuttuğum ev ana meydana sadece 3 dakika yürüme mesafesindeydi.
Ptuj
Öğleden sonrayı değerlendirmek için yaklaşık 30 km mesafedeki Ptuj kasabasına gittik. 23 bin nüfuslu bu küçük kasaba temiz ve sakin sokakları ile huzur verici. Meydanında yer alan saat kulesi, kilise, şehir tiyatrosu ve Orpheus Heykeli'ni gezdikten sonra kaleye doğru tırmanışa geçtik. Yokuş sokaklar ve merdivenleri tırmanarak kaleye ulaştık. Kale'den şehrin manzarası güzel. Kale ile birlikte Ptuj turumuzu da tamamladık.
Maribor'a dönünce eski şehrin kurulu olduğu nehrin kuzey yakasının hemen karşısında yer alan alışveriş merkezine uğradık.
2. Gün
Not: Pazar günü merkez çevresindeki marketler, alışveriş merkezleri ve dükkânlar kapalı. Sadece şehir merkezindeki kafe ve restoranların, turistlere yönelik dükkânların açık olduğunu unutmayınız.
Öncelikle önceki gün kahvaltı yaptığımız kafeye gittik. Ancak pazar günü olması nedeniyle taze yapılmış hiçbir ürün bulamadık. İsteğimiz üzerine yağda peynirli yumurta yapıldı. Kahvaltı sonrası Ljubljana'ya doğru yola çıktık.
Celje
Ljubljana'ya yolu üzerinde Celje kasabasındaki Celje Kalesi'ne gittik. Celje-Maribor arası 53 km. Tarihi 14. yüzyıla dayanan Celje Kalesi, Celje kasabasına tepeden bakıyor. Vakti olanlar için kale görülmeye değer. Ancak kasabaya gitmeye gerek yoktur. Arabayla tur attığımız kasabada arabadan inip gezmeye değer bir şey ile karşılaşmadık.
Ljubljana
Celje'den 78 km daha yol aldıktan sonra başkent Ljubljana'ya vardık. Slovenya'nın en büyük şehri olan Ljubljana'nın nüfusu yaklaşık 280 bin kişidir. Şehrin ortasından su kanalları geçmektedir. Kanalın kenarı büyük ölçüde Eskişehir'de Porsuk Çayı'nın kenarında olduğu gibi yeşillendirilmiş ve oturmak için taştan basamaklar yapılmıştır. Şehrin en önemli meydanı olan Preşeren Meydanı da kanalın kenarında olup, meydana yakın yerlerde kanal kenarlarında kafe ve restoranlar yer almaktadır.
Ljubljana oldukça yeşil bir şehir. Şehirde son derece huzurlu bir hayat devam etmektedir. İnsanların oldukça medeni olduğu şehirde korna sesi duymak mümkün değil, insanlar arabalarını şehirde hız limitleri içerisinde sürmekte, ortalıkta bir tane polis görülmemektedir. Ayrıca şehirde bisiklet kullanımı oldukça yaygındır. Şehrin birçok yerinde bisiklet yolları mevcuttur. Bisikleti olmayanlar için birçok noktada bisiklet kiralama istasyonu bulunmaktadır. Çok düşük bedelle bisiklet kiralayabilmek için "en.bicikelj.si" internet adresine uğrayarak bilgi alınabilir.
Preşeren Meydanı’nda su kanalının üzerindeki üçlü köprünün hemen karşı tarafında yer alan turizm bürosuna uğrayarak Ljubljana turumuza başlıyoruz. Turizm bürosundan 10 Euro karşılığında 5 saatliğine elektronik rehber kiralamak mümkün. Kiralanan mp4 player ile eski şehirde gezilecek 15 önemli nokta çeşitli dillerde anlatılmaktadır. Maalesef henüz Türkçe seçeneği bulunmayan elektronik rehber için yabancı dil bilmek gerekiyor. Elektronik rehber dışında her sabah 10.00'da başlayan gerçek rehberli turlara katılabilirsiniz. Turizm bürosundan ayrıca haftanın her günü ülkenin farklı bölgelerine gerçekleştirilen günübirlik turlar hakkında da bilgi alınabilir.
Elektronik rehber hem yürüyerek gezilecek eski şehir için yürüyüş güzergâhını tarif etmekte hem de gezi noktaları detaylı olarak anlatmaktadır. Yaklaşık 3-4 saat süren tur ile üçlü köprü, Preşeren Meydanı, Franciscan Kilisesi, Kasaplar Köprüsü, Ejderha Köprüsü, Kongre Meydanı, Parlamento, Ljubljana Üniversitesi, Tivoli Parkı, Ljubljana Kalesi, Opera Binası, Ayakkabıcılar Köprüsü, Florjana Kilisesi, St. Jakoba Kilisesi, Vegova Sokağı, Belediye Binası ve meydanı gezilmektedir.
Şehre tepeden bakan kaleye çıkmak için ya Belediye Binası'nın olduğu meydandan kalkan lastik tekerli trene binmek, ya da füniküleri kullanmak gerekmektedir. Biz tren ile çıkıp füniküler ile inmeyi tercih ettik. Füniküler şehrin merkezinde yer alan Kasaplar Köprüsü'ne yakın bir yere inmektedir.
Ljubljana'yı 1 gün içerisinde gezmek mümkündür, ancak biraz yorucu olacağından rahat yürüyüş ayakkabıları giymekte fayda var. Yorucu bir günün ardından akşam yemeğini nehrin kenarındaki restoranlardan birinde yedik.
Not: Slovenya mutfağı diye bir şeye şahit olmadık. Varsa bile dikkatimizi çekmedi. Sıklıkla İtalyan yemekleri yenilmektedir. Ülkenin büyük şehirlerinde dönercilere de rastladık ama hiçbirine gitmedik.
Ljubljana'da konaklamayı yine internetten kiraladığımız evde yaptık. Şehirde meydana yakın yerlerde arabayı park etmek sıkıntılı. Bu nedenle araba ile seyahat edenlerin benim yaptığım gibi araç park yeri bulabilecekleri, Preşeren Meydanı’na nispeten uzak ama yürüyerek bile ulaşılabilecek mesafede ev tutmaları gerekmektedir. Ben meydana 1,1 km mesafede bir ev tuttum. Ev ile meydan arasındaki mesafenin yarısını araba ile gidip, mümkün olan en yakın noktaya arabayı park ederek, yayan olarak gezilerimi gerçekleştirdim. Konaklama ile ilgili tavsiye almak isteyenler benle irtibata geçebilirler.
3. Gün
Ljubljana'da su kanalındaki kafelerden birinde kahvaltımız yaptık. Kuşlar, kahvaltı sırasında masamızın etrafına toplandılar. Avucunuza bir parça ekmek alıp uzattığınızda hemen bir kuş gelip avucunuzdan ekmeği alacaktır.
Kahvaltıdan sonra Ljubljana'da Metelkova bölgesine gittik. Metelkova gençlerin hâkim olduğu; yarı illegal ancak oldukça turist çektiği için devletin pek müdahale etmediği; barların, galerilerin, stüdyoların bulunduğu bir bölge. Oldukça ürkütücü bir görüntüsü var, ancak Ljubljana'ya kadar gelip burayı görmemek olmaz. Preşeren Meydanı’ndan yaklaşık 15 dakikalık yürüme mesafesinde.
Metelkova'yı gördükten sonra su kanalındaki tekne turlarından birine katılmak üzere Kasaplar Köprüsü'ne gittik. Kanal üzerinde birçok noktadan tekne turuna katılmak mümkün. Genellikle 1-1,5 saat aralıklarla hareket eden teknelerin turu 50 dakika sürmektedir. Tekne şehir merkezinden geçerek güneye doğru devam etmekte ve kısa sürede binaların arasından çıkmaktadır.
Tekne turu sona erip tekrar Kasaplar Köprüsü'ne döndük. Kasaplar Köprüsü'nün bir özelliği sevgililerin buraya üzerinde isimlerinin yazılı olduğu asma kilit takarak anahtarını nehre atmalarıdır. Bu sayede sevgilerinin sonsuza dek devam edeceğine inanılmaktadır.
Metelkova ve kanal turu derken saat 11.30 oldu. Atladık arabamıza ve muhteşem bir doğası olduğunu öğrendiğimiz Bled Gölü'ne doğru yola çıktık.