İngitere'nin başkenti olan bu nev-i şahsına münhasır, kosmopolit, oldukça kalabalık, etnik-modern-otantik karışımı güzel şehir gezilmesi gerekenler yerler arasında Paris, Berlin, İstanbul, Roma gibi ilk sıralarda yer alıyor. İngiltere'ye gitmek için ayrıca bir İngiltere vizesi almanız gerekmekte. Yani elinizin altında olan Schengen vizeniz bu ülkede sökmez, İngiltere için ayrıca bir çaba sarfetmeniz gerekir. Dolayısıyla bir kere İngiltere vizesi aldıysanız sonuna kadar değerlendirmenizi şiddetle tavsiye ederiz. Zira İngiltere'ye sadece Londra'yı görmek için gidip gelmek epey masraflı olabilir.
Özellikle bahar aylarının başlangıcında ya da yazın yapacağınız bir ziyaret, şemsiyesiz dolaşmanıza; valizinizin mont, kaban, bot, çizme gibi ağırlık yapan eşyalar olmaması sebebiyle hafif olmasına ve üşümeden ya da ıslanmadan rahat, gailesiz bir yürüyüş yapabilmenize olanak sağlayacaktır.
Aşağıda vereceğimiz bilgiler tamamen tarafsız ve yüzde 100 güvenilir olmakla birlikte biraz iddialı olabilir. İngiltere'de bir sene yaşayıp Londra'ya 3 defa gitmiş bir kişi olarak yerel ve güncel tavsiyelerimizin seyahatiniz için faydalı olacağını umuyoruz.
Diğer tüm gezi yazılarımız, rotalar, seyahat ipuçları, gezilecek yerler, lokal yürüyüş turları ve ihtiyacınız olacak her türlü faydalı bilgi ve tavsiyerler için sizi websitemizi incelemeye davet ederiz :)
LONDRA'YA NASIL GİDİLİR?Öncelikle Londra'ya gidebilmek için UK (Birleşik Krallık) vizesi almanız gerekiyor. İskoçya, Galler ve İngiltere Birleşik Krallık’a bağlı ve üzerinde bulunduğu bu adaya Büyük Britanya (United Kingdom-UK) deniyor.
İngiltere vizesi almadan önce size en uygun vize başvurusunu görmek için bu adrese girip ne tür bir vizeye ihtiyaç duyduğunuzu öğrenin. Sonrasında bu sitede hesap oluşturup size sorulan soruları yanıtladıktan sonra, başvurunuzu onaylıyorsunuz. Randevu aşamasında, size en uygun olan vize merkezini ve tarihi seçebilirsiniz. Başvuru ücretini online olarak yatırdıktan sonra tüm belgeleri toparlayabileceğiniz bir tarihi seçtiğinizden emin olun. Gelen e-mailleri dikkatlice okumayı ihmal etmeyin. Online kayıt ve sorular İngilizce olduğu için yanınızda İngilizce birinin bulunması faydalı olacaktır. Son olarak da vize ücretini yatırdığınıza dair onay sayfasını ve başvuru formunuzun çıktısını yanınıza alarak ilgili evraklarla birlikte randevunuza gidebilirsiniz.
Londra' da Stansted, Heathrow, Gatwick olmak üzere üç ayrı havaalanı bulunmaktadır. Bunlardan Gatwick (güneyde) ve Stansted (kuzeyde) bizim Sabiha Gökçen gibi ucuz havayolu şirketlerinin daha sık yolcu taşıdığı havaalanları; Heathrow (Londra' nın batısında) ise Atatürk Havaalanı gibi en fazla uçuşun yapıldığı, oldukça yoğun ve bir hayli büyük bir havaalanıdır. Heathrow Havaalanı'nda yer alan toplam 4 terminal birbirinden uzak mesafede olduğu için özellikle aktarmalı uçuşlarda ve dönüşlerde dikkatli olmanızı tavsiye ederiz. Çünkü yanlışlıkla gidilen bir terminalden diğerine ulaşma uçuşunuzu kaçırmanız ile sonuçlanabilir (maalesef tecrübeyle sabittir). Her üç havaalanından da şehir merkezine ulaşım tren ve otobüsler ile oldukça kolay ve rahat olmasına rağmen uçak biletinizi alırken şehir içine yapacağınız transfer ücretini de göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederiz. Çünkü bazı durumlarda Stansted uçuşu, ucuz gibi görünse de bu havalanından Londra şehir merkezine yapacağınız transfer ücreti, Heathrow'dan şehir merkezine ödenen ücretten daha fazla olabilir.
LONDRA'DA NEREDE KALINMALI?
Londra otelleri genelde diğer büyük şehirlere göre pahalıdır. Ancak şehir merkezini çevreleyen çember dışında bulunan ve metro ya da tren ile rahat ulaşım olanağı bulunan gettolarda yer alan hostelleri ya da 2-3 yıldızlı otelleri tercih edebilirsiniz. Konaklama alternatiflerini booking.com'dan ya da airbnb'den karşılaştırırken özellikle tercih edilen bölge ile ilgili yazılan yorumları okumanızı tavsiye ederiz. Londra'da hareketli bir gece hayatı olduğu için geç saatlerde otele geri döneceğinizi ve bazı bölgelerin bu anlamda tehlikeli olabileceğini aklınızda tutmanızda fayda var. 2 ve 3'üncü zonelarda bu anlamda çok fazla sıkıntı yaşamazsınız ancak yine de dikkatli olmak gerekiyor.
LONDRA'DA KESİNLİKLE YAPILMASI GEREKENLER?
Yürüyüş: Londra şehir merkezinde görülmesi gereken yerleri en iyi yürüyerek keşfedebilirsiniz. Şehir yürüyüş için oldukça elverişli ve düz. Ayrıca en önemli yapılar da birbirlerinden çok uzak değil. Rahat bir spor ayakkabısı ve hafif bir çanta ile yürüyüş yaparak şehrin tadını çıkarmanızı tavsiye ederiz.
London Eye: Uzun kuyrukta beklemek yerine önceden bilet almalısınız. London Eye'a binerek şehrin 360 derece manzarasının zevkine varmalısınız.
Nehir Turu: Thames Nehri üzerinde, özellikle gece bot turu yapmalısınız. Nehri çevreleyen kıyılarda yer alan binalar, ve önemli yapılar gece ışıklandırmalarıyla size görsel bir şölen yaşatacak.
Alışveriş: Açıkcası İngilizlerin çok rüküş olabildikleri doğrudur ancak yine de kendilerine has bir tarzları, stilleri var ve bu sayede özellikle İstanbul'da görmeye alışkın olduğumuz fabrika çıkışı görünümden daha çekiciler. Yağmurlu bir havada parmak arası terlik giyebilir, sağanak yağışlı soğuk bir günde mini etek ve babet ile yürüyüş yapabilirler. Marka takıntıları ya da moda haftası çılgınlığı gibi alışkanlıkları yoktur aslında. Kıyafetleri bize göre demode, eski, çirkin olsa da rahat ya da içlerinden geldiği gibi giyinmek İngilizlere farklı bir hava katıyor diye düşünüyoruz. Gelelim Londra'da görmeniz gereken alışveriş mekanlarına: Camden Town'da yer alan vintage ve punk tarzı yerel dükkanlar, Oxford Street'te yer alan Selfridge, Regent Street'te yer alan Hamleys, Bond Street'te yer alan Louis Vuitton, Burbery, Tiffany& Co gibi lüks mağazalar, Covent Garden'da yer alan mücevharat dükkanları, Sloane Street'te Harrods ve Harvey Nichols ile Nothing Hill'de Portobello Road Market bizim kesinlike uğramanızı tavsiye ettiklerimiz.
Siyah Mini Londra Taksileri: (Hackney carriage/Black Cap) Biraz pahalı olsa da bu ikonik taksilere binmenizi tavsiye ederiz. Aslında tamamen turistik amaçlı olan bu önerimiz ulaşımdan ziyade video ya da fotoğraf çekimleriniz için. Taksi tarifeleri için buraya tıklayabilirsiniz.
Londra Müzikalleri: Londra'da bir gecenizi kesinlikle müzikale gitmek için ayırmalısınız. The Lion King, Billy Elliot, Mamma Mia, Aladdin, American Idiot, Les Miserables, The Phantom of the Opera, Thriller, Wicked gibi birbirinden müthiş müzikalleri İstanbul'dan çok daha ucuza seyretme imkanınız var. Ancak yine tavsiyemiz biletinizi önceden almanız. Bunun için önereceğimiz siteyi incelemekle başlayabilirsiniz. Ancak lastminute.com gibi websitelerinde de çok uygun fiyatlara denk gelebilirsiniz. Kaçırmayın!
Changing the guards: Buckingham Sarayı'nda tipik kırmızı üniformalı, siyah bearskin adı verilen kürk şapkalı askerlerin nöbet değişim töreni görülmesi gereken bir seramonidir. Londra geziniz, nisan ayından temmuza kadar, her sabah 11:30 gibi başlayıp 45 dakika süren bu törene denk gelirse, bu ücretsiz aktiviteyi kesinlikle kaçırmamanızı öneririz.
Shakespeare's Globe: Orijinal Shakespeare oyunlarının aslına ve dönemine sadık kalarak sergilendiği bu binanın içine kesinlikle girmelisiniz. Eğer tiyatro düşkünü bir kişiyseniz kaçırdığınıza pişman olacağınız bir etkinlik olacaktır.
LONDRA'DA NE YENİR?
İngiliz Kahvaltısı: Kaldığınız otel ya da hostel kahvaltı dahil olsa bile en azından bir sabah "English Breakfast" yapmanızı öneririz. Ham, bacon, sosis, yumurta, mantar, soğan, kızarmış ekmek ve tatlı fasülye ile İngiliz çayı ya da kahve içerek bu kahvaltı kültürünü deneyimlemelisiniz.
Sütlü Çay: İngilizler siyah çayı genelde süt ile içerler. Oldukça yumuşak ve hafif olmasının yanında ne çaya ne kahveye benzer ama yine de tadı oldukça güzel. İngilizlerde de bizde olduğu gibi 5 çayı kültürü mevcut ancak özellikle ev oturmaları çay ve tatlı ile renklendirilir, yani olayı bizim gibi kısır, börek, çörek, kek boyutuna taşımazlar.
Fish&Chips: Kesinlikle bir bira eşliğinde tadına bakmalısınız. Oldukça yağlı ve kalorili olabilir ama yine de tadı enfes ve İngiltere'den fish&chips yemeden dönemezsiniz.
Dünya Mutfakları: Londra'da diğer dünya mutfakları yanında oldukça fazla Çin, Hint, Türk restoranı bulunmaktadır. Türk restoranı dediğimiz tabii ki kebapçılar... Ancak yine de Avrupa'da yer alan kebap kültüründen daha şık ve kaliteli; döner dışında meze, salata gibi diğer yemekler de mevcut. Kısacası Londra mutfağı oldukça çok seçenek sunuyor.
Abur Cubur: İngilizler abur-cubur çılgınıdır. Londra sokaklarında yürürken cips, kurabiye, gazlı içecekler tükettiklerini hemen fark edersiniz. Tabii bu yeme alışkanlıkları vücut yapılarına da yansımıştır. Genelde kilolu olmalarına rağmen zayıf olsalar bile bel etrafındaki "love handle" denilen kısım dikkatinizi çekecektir. Siz sonuçta bu şehirde birkaç günlüğüne misafir olduğunuz için bazı atıştırmalıkların tadına bakmakta özgürsünüz tabii. Sirkeli cips (vinegar Chips) ve chocolate chip cookies (çikolata parçacıklı bisküvi) bizim tavsiye edeceğimiz zararlı ama lezzetli abur cuburlardan.
Marks&Spencer Cafe: Marks&Spencer'ların kafe bölümlerinde kesinlikle bir tur atın ve birbirinden lezzetli paketlenmiş sandviçlerden bir tane alın. Havanın yağışsız, ılık ve güzel olduğu nadir bulunan günlerde İngilizler piknik yapmaya bayılır. Siz de en yakındaki parka (mesela Hyde Park) giderek, çimlerde oturun ve bizim tavsiyemiz olan M&S Cranberry Sandvich'in tadına bakın.
Elma Şırası/Şarabı (Cider): Aslında fermente edilmiş elma suyundan elde edilen bir alkol. İngiltere yasasına göre minimum %35 konsantre ya da taze elma suyu içermeli ve alkol oranı %1.2 ABV ila %8.5 arasında olmalı. İngiltere Dünya'daki en fazla elma şırası üretim ve tüketiminin olduğu ülke olduğu için her restoranın içecek menüsünde ya da tüm marketlerde kolaylıkla bulabileceğiniz bu içeceğin tadı elmalı bira gibi biraz değişik. Bir yudum alıp sevip sevmediğinize karar vermenizi öneririz.
(Zencefil Gazozu) Ginger Ale: İngilizler zencefil gazozunu hem sade olarak hem de kokteyllerde oldukça fazla kullanıyorlar. Türkiye'de de yeni yeni fark edilerek İstanbul'daki kokteyl barlarda kullanılmaya başlanan bu içecek biraz keskin ama yine de bir yudum alınmalı belki sizin damak tadınıza uyacaktır.
PIMM's: Genellikle ilkbahar ve yazın restoranların dışındaki tebeşir tahtalarda "PIMM's geldi" gibi bir yazı görürseniz, 1-2 saat mola vermenizi ve bu hafif alkollü, buzlu, meyve pançının (punch) tadına bakmanızı öneririz. Limonata, soda, zencefilli gazoz (ginder ale) karıştırılarak salatalık ve meyveler ile tatlandırılmış mükemmel bir tat.Tatil dönüşünde kesinlikle yanınıza bir şişe almak isteyeceğinizi garanti ediyoruz.
LONDRA ŞEHİR TURU
Aslında Londra şehir merkezini bir günlük yürüyüş turu ile tamamlayabilirsiniz. Ancak şehrin tadına varmak, yerel yaşamı gözlemlemek, müzeleri ve ören yerleri gezmek, fotoğraf çekmek, yemek yemek ya da dinlenmek için geçireceğiniz süreleri de dikkate alarak size 2 günlük bir yürüyüş rotası hazırladık.
1.Gün:
İlk gün Trafalgar Square'den başlayarak önereceğimiz yaklaşık 3 saatlik bu yürüyüş rotasında (fotoğraf çekimi ve yemek için verilen molalar hariç) göreceğiniz yerler: Trafalgar Square, Admiralty Arch, The Mall, Victoria Memorial, Buckingham Palace, Marble Arch, Hyde Park, Science Museum, Natural History Museum, Victoria Palace Theatre, Apollo Victoria Theatre, Westmister Cathedral, St. James Park, Westminster Abbey, Big Ben, The London Dungeon, London Eye, Shakespeare's Globe Theatre, Tate Modern, Borough Market, London Bridge, Tower Bridge, Tower of London, St. Katharine Docks.
Trafalgar Square: Bu meydan adını İngiliz donanmasının Fransız ve İspanyol donanmalarını yendiği Trafalgar Savaşı'ndan alır. Meydanın ortasında göğe doğru uzanan Nelson Kolonu (Nelson's Column) bu savaş sırasında amiral olan Horatio Lord Nelson adına dikilmiştir. Meydanda bu kolonun yanı sıra Kral 5. George, James Napier, Kral 1. Charles heykelleri ile Trafalgar Çeşmesi yer almaktadır. Oldukça geniş bir alan olan bu meydanın etrafında ayrıca Ulusal Galeri (National Gallery) ile St. Martin-in-the-Fields klisesi bulunmaktadır.
Trafalgar Square'den Admiralty Arch altından devam ederek, pazar günleri ve resmi geçişler sırasında araç trafiğine kapalı olan The Mall yolunu takip ederseniz önce Victoria Memorial (Queen Victoria Heykeli) ve ardından da Buckingham Sarayı'na ulaşacaksınız. Admiralty Arch, Kral 7. Edward tarafından annesi Kraliçe Victoria anısına inşa edilmiştir ki zaten the mall yolundan devam ettiğinizde Queen Victoria heykeline denk geleceksiniz.
Admiralty Arch
The Mall
Görkemli ve tüyler ürpertici derecede sıradışı olan Admiralty arch üzerinde Latince yazan yazı ve anlamı ise:
: ANNO : DECIMO : EDWARDI : SEPTIMI : REGIS :
: VICTORIÆ : REGINÆ : CIVES : GRATISSIMI : MDCCCCX :
(In the tenth year of King Edward VII, to Queen Victoria, from most grateful citizens, 1910)
Buckingham Palace: İngiliz kraliyet ailesinin ikametgahı. Eğer Kraliçe Elizabeth'i ya da Prens Harry ve Prens William ile güzel eşi Kate Middleton'u görmek isterseniz, sarayın civarında dolanabilirsiniz. Onun dışında bu görkemli sarayın etrafında bir tur atarak rotanıza devam etmelisiniz.
Marble Arch: Yolunuz üzerinde karşınıza çıkacak Marble Arch, Hyde Park'a kuzeydoğu giriş yapacağınız kapıdır. Marble Arch, 1827 yılında John Nash tarafından Buckingham Sarayı'na görkemli bir kapı olarak yapılmıştır ama daha sonra şimdi bulunduğu yere taşınmıştır.
Hyde Park: Hergün sabah 5:00'den gece yarısına kadar açık ve ücretsiz girilebilecek muhteşem bir parktır. Eğer yürüyüş yerine metro tercih ederseniz Hyde Park Corner durağında inebilirsiniz. Burası birçok filme de sahne olmuş, çok geniş yürüyüş ve bisiklet alanlarının dışında binicilere de rastlayabileceğiniz ve öğle saatlerinde göl kenarında piknik yapıp dinleneceğiniz sakin ve çok geniş bir park.
Hyde Park'ta yeteri kadar dinlendiyseniz, rotanızın üzerinde yer alan Science Museum, Natural History Museum, Victoria Palace Theatre, Apollo Victoria Theatre, Westmister Cathedral'i de ziyaret ederek St. James's Park'a ilerleyebilirisiniz.
Hyde Park Corner Metro
Science Museum
St. James's Park
Westminster Abbey: Bu Gotik mimariye sahip devasa yapı aslında bir manastır kilisesi. İçinde çok sayıda önemli bilim adamı (Isaac Newton ve Charles Darwin gibi) ve İngiliz hanedan üyelerinin mezarları yer almaktadır.
Big Ben: Dünyanın en büyük ikinci 4 yüzlü saati olan bu yapı hemen Westminster sarayının yanında yer alır. Aslında Big Ben aslında saat kulesinin çanının adıdır ancak halk arasında kule bu isimle anılmaktadır.
The London Dungeon: Eğer turunuza biraz adrenalin katmak isterseniz, Londra tarihinde yer alan cinayetler ve korkunç hikayelerden esinlenerek tasarlanmış ve oldukça turistik bir aktivite olan korku tünelini ziyaret edebilirsiniz.
London Eye: Avrupa'da bilinen en yüksek dönme dolap olan Londa Eye, yılda 3 milyon turist çeken, en favori Londra aktivitelerindendir. Resmi sponsoru Coca Cola olduktan sonra Coca Cola London Eye olarak geçen bu dönme dolap için genelde çok uzun kuyruklar olmaktadır. Dolayısıyla gitmeden online bilet almanızı tavsiye ederiz. London Eye ile şehrin 360 derece manzarasının tadını çıkartmalısınız.
Globe Theatre: Tate Modern müzesinin yakınında, Thames Nehri kenarında yer alan Shakespeare's Globe Theatre için Londra seyahatiniz öncesinde resmi websitesini incelemenizi ve eğer bulabilirseniz herhangi bir oyun için online bilet almanızı öneririz.
Tate Modern: Bu modern sanat galerisini (özel sergiler haricinde) giriş ücreti ödemeden gezebilirsiniz. Oldukça büyüleyici eserlerin yer aldığı Tate Modern çıkışında yer alan mağazadan en azından bir tükenmez kalem alarak sevdiklerinize hediye edebilir ya da anı olarak saklayabilirsiniz.
Borough Market: Yolunuzun üzerinde, London Bridge yakınında, yer alan bu pazar yerini ziyaret etmelisiniz. Genellikle yemek marketi olarak adlandırılan Borough Market'te çeşitli festivaller de düzenlenmektedir.
Tower Bridge: Tower Bridge belki de Londra'nın en ikonik yapısı. Londra'ya giden herkesin arka planda Tower Bridge olan bir fotoğrafı mutlaka vardır. Tower Bridge üzerinde rahalıkla yürüyebilir ve siz de dilediğiniz kadar fotoğraf çekebilirsiniz. Tower Bridge'den geçtikten sonra sağ tarafa doğru devam ederek The Tower Hotel'in kafe kısmında bir fincan kahve içmenizi ve manzaranın tadına bir de buradan bakmanızı tavsiye ederiz.
Tower of London: Tower Bridge'in isthmian aldığı bu yapı, zamanında kraliyet sarayı olarak inşa edilmiş ancak sonrasında idam merkezi, hayvanat bahçesi, devlet hazinesi ve gözlemevi gibi amaçlar altında hizmet vermiştir.
,
St. Katherine's Dock: Tower Bridge'ten sağ tarafına doğru ilerlediğinizde yani Tower of London'ın karşı paralelinde yer alan bu alan, Tower bridge' in birbirinden güzel fotoğraflarını da çekebileceğiniz bir mekan.
2. Gün:
Yaklaşık 4 saatlik yürüyüşünüz sırasında bu rota üzerinde şehrin geri kalan önemli yerlerinden St. Paul’s Cathedral, Covent Garden, The British Museum, Camden Town, The London Zoo, Madame Tussauds, Nothing Hill, Leicester Square, Piccadilly Circus ve Soho'yu göreceksiniz.
Özellikle Covent Garden, Camden Town ve Nothing Hill'de gün içinde oldukça fazla zaman geçirip, akşam üzeri Leicester ve Soho bölgesinde yer alan barlar, restoranlar da hem dinlenip hem de eğlenebilirsiniz.
Covent Garden: Açık ve kapalı alanları olan birbirinden farklı restoran ve kafelerin hizmet verdiğ;, aynı zamanda takı, aksesuar mağazaları ile oldukça farklı tasarım dükkanlarının yer aldığı bir mekandır. Çeşitli festivallere ev sahipliği yapan bu market alanı ajandasında hiçbir şey olmasa bile mutlaka enstrüman çalan en az bir sokak sanatçısı bulunur. Yağışlı havalarda, Covent Garden içindeki orta alanda yer alan masalardan birine yerleşerek bir tabak yemeğin ve bu canlı ambiyansın tadını çıkartabilirsiniz.
Camden Town: Favori mekanımız! Gotik, punk, sıradışı tarzların bir araya geldiği mükemmel bir uyum. Londra'nın en özgün ve benzersiz yeri. Camden Town'u yavaş yavaş sindirerek gezmenizi, mağazalara girip çıkmanızı, ikinci el ve vintage dükkanları ziyaret etmenizi, nehir kenarında yer alan pazarda dolaşıp burada birşeyler yemenizi tavsiye ederiz.
Madame Tussauds: Ünlü şahısların balmumu heykellerinin yer aldığı bu müzeyi (eğer Amsterdam'dakini gezmediyseniz) ziyaret etmenizi öneririz.
Nothing Hill: Özellikle Nothing Hill filminden sonra ünlenen bu bölgede o meşhur kitapçı dükkanını hala ziyaret edebilirsiniz. Renkli evleri ile sakin ve huzurlu olan bu bölgede yer alan antik Portobello Road Market'i de ziyaret edebilirsiniz.
Leicester Square: Çok sayıda sinema, tiyatro, restoran ve gösteri merkezinin bulunduğu bu meydan büyük film galalarına da ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca China Town da bu bölgeye çok yakın olan ve görülmesi gereken ilginç yerlerdendir.
Piccadilly Circus: Neon ışıkları, köşe binasında yer alan video gösterileri, meydanında yer alan Shaftesbury Anıt Çeşmesi ve Eros heykeli ile hem buluşma yeri hem de çok işlek bir kavşaktır.
Soho: İlginç restoranların, gay ve lezbiyen barlarının, gece klüplerinin yoğun olduğu ilginç ve görülmesi gereken bir bölgedir.
ÖNERİLERİMİZ:
- Şehir içi ulaşım için mükemmel bir metro ağı mevcut. Londra'ya gitmeden önce metro haritasını incelemenizi, rotanızdaki metro duraklarını, otelinizi bu harita üzerinde belirlemenizi tavsiye ederiz. Bu hem Londra geziniz için ön araştırma, zaman kazancı demek oluyor; hem de kendinizi güvende hissetmenizi sağlayacaktır. Metro haritayı resmi internet sitesinden pdf olarak da indirebilirsiniz.
- Şehir içi metro ve otobüs kullanımında size hem kolaylık hem de ekonomik olarak daha uygun olan Oyster Card almanızı tavsiye ederiz. Oyster Card seçiminde konaklama yapacağınız bölgenin hangi zone'da yer aldığına dikkat etmelisiniz. Örneğin oteliniz 3. zone'da ve siz 1. zone'a kadar yürümek istemeyip metroya binmeyi tercih ederseniz nakit 5 pound ödemek yerine Oyster Card ile 3 pound ödeyeceksiniz. Seyahatinize başlamadan online olarak satın alabileceğiniz Oyster Card'ınızı (otelinize postalanmasını isteyebilirsiniz) Pay-As-You-Go yani kullandıkça öde olarak seçebilir, 7 günlük seyahat kartı alabilir ya da 10 kişi üzerindeki gruplar için sunulan grup seyahat kartı (group day travelcard) alternatifini de değerlendirebilirsiniz. Oyster Card ücret ve zone karşılaştırmaları için buraya tıklayınız.
- Londra'da Greenwich ve Canary Wharf gitmeniz gereken iki önemli yer. Canary Wharf'dan bineceginiz bir deniz otobüsü ile Thames Nehri üzerinde yapacağınız 10 dakikalık bir tur sonunda Greenwich'e varabilir ve burada yer alan Royal Observatory'e yürüyebilirsiniz. Canary Wharf, Londra'nın finans merkezi, büyük bankaların merkezleri burada yer alıyor. Şehir merkezinde gördüğünüz az katlı, sevimli binalar burada yerini görkemli plazalara bırakıyor. Dolayısıyla kendinizi farklı bir şehirde hissedeceğiniz bu bölgede Thames Nehri üzerine kurulmuş kafeler ve restoranlar daha sakin, şık ve modern. Greenwich kelimesini ise zaten coğrafya derslerinizden hatırlayacaksınız. Burası başlangıç meridyeninin geçtiği yer olarak kabul edilir yani diğer bir deyişle 0º 0' 0" doğu/batı boylamlarında bulunduğu varsayılır. Birleşik Krallık'ın en büyük deniz müzesi de burada yer alır.
- Londra'da maksimum 3 gün geçirdikten sonra, hazır İngiltere vizeniz varken İskoçya'ya gitmenizi öneririz. Londra'dan tren, otobüs ya da uçak ile Edinburgh'a gidebilir ve burada bir gece konaklayabilirsiniz. Edinburgh'un anlaşılması zor İskoç aksanı ve muhteşem doğası kesinlikle görülmeye değer. Biz en uygun alternatif olan National Express ile yaklaşık 9 saat süren bir otobüs yolculuğunu tercih etmiştik ancak siz Ryanair, Easy Jet ile ucuz uçuş bulabilir ya da Virgin Trains ile yaklaşık 6 saatlik tren yolculuğunu değerlendirebilirsiniz.
- İngiltere'nin görülmesi gereken diğer şehirlerine tren ile günübirlik seyahat etmelisiniz. Bunlar arasında bizim önereceklerimiz şöyle: Londra'nın kuzeyinde yer alan Cambridge, kuzey batısında yer alan Oxford, güney batısında bulunan Southampton, Portsmouth ve Isle of Wight ile güneyinde yer alan Brighton. Yalnız bu noktada küçük bir ikaz yapmakta fayda var: Özellikle trende hem gözünüz hem de kulağınız açık olmalı. Zira tren vagonları bazı garlarda ayrılıyor ve bu sesli anons ile duyuruluyor. Ancak eğer o esnada müzik dinliyorsanız ve anonsa dikkat etmezseniz, kendinizi ayrılan vagonda çok farklı bir noktada bulabilirsiniz. Bizim başımıza geldi. Biz çektik siz çekmeyin :)