Masal Şehri Venedik - 2017

Merhabalar,

Bu sefer sizlerle paylaşmak istediğim şehrin şimdiye kadar gittiğiniz, gezdiğiniz ya da duyduğunuz her şehirden farklı olacağını iddia ediyorum... Masal gibi, her sokağı ayrı bir hikayeye çıkan bir şehir burası, burası Venedik.


Venedik'e Atatürk Havaalanı'ndan hemen her gün direkt uçuş bulunuyor, seyahat 2,5 saat sürüyor. İtalya'ya giriş için Schengen vizesi gerekiyor, para birimleriyse malum Euro.

Veneto Bölgesi'nin başkenti olan, İtalyanca “Venezia” olarak adlandırılan şehir aslında 118 adacık üzerine kurulmuş bir adacıklar topluluğu. Venedik’in adacıklarını 170 kanal birbirinden ayırırken, bu kanallar üzerinde yer alan 400 civarında köprü de adacıkları birbirine bağlıyor. Venedik'e gitmeden önce yaptığımız araştırmada adanın “Kanallar Şehri”, “Maskeler Şehri”, “Köprüler Şehri”, “Batan Şehir” gibi tanımlandığını ve İtalya'nın en pahalı şehri olduğunu duymuştuk. Tanımların hepsi doğru. Maskeleriyle ünlü bu pahalı şehir kış aylarında ya da yoğun yağmurlarda sular altında kalıyor, bir nevi batıyor.. Bu sebeple kış aylarından ziyade nisan - eylül ayları arasında ziyaret etmek gerekiyor.


Bölgenin sınırlı kapasitesi sebebiyle merkezde konaklama rakamları gecelik 150/1.000 Euro arasında uçuşuyor. Bu sebeple turistler konaklama tercihlerini şehre 15-20 dk tren yolculuğu mesafedeki ufak kasabalardan yapıyorlar. Trene ulaşım fazlasıyla rahat, gideceğiniz durağa göre değişen bilet fiyatları 3-5 Euro arasında değişiyor, 20 dakikada bir tren kalkıyor.

Adaya taşıt girişi yasak, otobüs ya da trenle geldiğiniz son noktadan ancak Vaporetto (bilet 7,5 €) denen deniz motorlarıyla istediğiniz adacığa duraklarda durarak gidebiliyorsunuz. Suyun üzerinde bir otobüs hattı hayal edin. Vaporetto'ya bindiğiniz anda Grand Canal denen adanın en büyük ve uzun kanalında seyahate başlamış bulunuyorsunuz. Kanallarda karşılaşacağınız alt resimdeki özel taksi ve ambulanslar da tabi ki teknelerden oluşuyor, burada her şey yüzüyor... Sular içindeki şehrin antik havası o kadar büyüleyici ki, masal kitabına düşmüşsünüz hissi yaratıyor.

Alt resimdeki 1500'li yıllarda Venedik'te bulunan Türk tüccarların sayısının artması ve Osmanlı-Venedik arasındaki ticaretin ciddi boyutlara gelmesiyle Türklere tahsis edilmiş olan sarayı da Grand Canal yolculuğunuz esnasında görebilirsiniz. Şu anda Doğa Tarihi Müzesi olarak kullanılan Sarayın orijinal adı Fondaco Dei Turchi(Türk Hanı).



Yaklaşık 15 dakika süren bir yolculuğun ardından Venedik merkezde karaya çıkabiliyorsunuz. Ada büyük olmadığı için görülecek yerlerin tümü birbirine çok yakın mesafede. Vaporetto'dan indikten sonra Venedik'in merkezi kabul edilen San Marco Meydanı'na yürüyüş mesafeniz sadece 400 metre...

Gitmişken nerelere gezmeli?

Venedik'in merkezi kabul edilen San Marco Meydanı'nın girişinde sizi karşılayan 9. yüzyılda inşaa edilmiş ve mimarinin baş yapıtlarından kabul edilen üst fotoğraftaki Dükler Sarayı (Palazzo Ducale) Venedik'in en görkemli yapılarından biri. Yapıldığı dönemden itibaren Venedik Cumhuriyeti'nin yönetiminin sağlandığı, içerisinde mahkeme ve toplantı salonları barındıran Saray 1923'te müzeye dönüştürülmüş. İçerisinde sanat eserlerinin de sergilendiği bu kıymetli ve hayli büyük yapıyı 16 Euro karşılığında girip gezebiliyorsunuz.

Dükler Sarayı'nın sağ tarafında bulunan kanalda, sarayla Venedik hapishanesini birbirine bağlayan Ah'lar Köprüsü'nü (Ponte dei Sospiri) görmek de mümkün.  Saraydaki mahkemelerce yargılanan ve hapis cezası alan mahkumlar hapishanenin pislik içinde olduğunu ve girince hastalanıp öleceklerini bildikleri için hapishaneye giderken bu köprü üzerinden geçer ve son defa manzaraya karşı ah çekerlermiş. Bu sebeple köprünün ismi Ah'lar Köprüsü ve ya Hüzün Köprüsü olarak anılıyomuş.

San Marco Meydanı'nda bulunan, Ayasofya'dan esinlenerek yapıldığı söylenen San Marco Bazilikası'nın (Basilica si San Marco) içi de en az dışı kadar etkileyici... Resimden göreceğiniz üzere duvarları altın kaplama olan Bazilika "Altınların Kilisesi" olarak anılıyor. Bizans döneminde İstanbul'dan çalındığı söylenen 4 atlı bronz heykeli de burada bulunuyor. Girişi ücretsiz.

Bazilikanın karşısında bulunan Aziz Mark'ın Çan Kulesi(Campanile di San Marco) ise 99 metre yukarıdan Venediğin güzeller güzeli panoramik manzarasını görmenize fırsat sağlıyor. Yukarıya çıktığınızda Venedik'i ayıran kanalların kuleden görünmediğini farkedeceksiniz ve şaşıracaksınız. Venedik'in tek parça gözüktüğü tek yer bu kule olabilir. :) Kuleye çıkış asansörle sağlanıyor, bedeli 8 Euro.

Bazilikanın sol tarafında yer alan Torre dell’Orologio da farkedilmesi gereken eserlerden biri. 15. yüzyılın sonunda Venedik’te inşa edilen bu saat kulesinin yapımı üç yıl sürmüş ve hikayeye göre inşasında çalışan zenci kölelerin gözleri buna benzer bir yapı yapmamaları için oyulmuş. Tam öğle vakti saat kulesinin çanlarını kulenin üzerindeki heykeller çalıyorlar. Fırsatınız olursa bu seremoniyi kaçırmayın derim.

Vaktiniz olursa aynı meydanda bulunan Correr ve Arkeoloji Müzelerini de gezebilirsiniz. Yukarıdaki resim tüm bu eserleri göreceğiniz San Marco Meydanı'nın (Piazza San Marco) bazilikadan çekilmiş panoramik hali.

Meydanı gezdikten sonra yapılması gereken, diğer şey ise Venedik'in sembolü olan Gondol turu. Kişi başı 25 € karşılığında Venedik'in dar kanallarından ve Grand Canal'dan geçeceğiniz 30 dakikalık bu turu tecrübe etmek şart!

Görülmesi gereken diğer bir yapı ise Rialto Köprüsü (Ponte di Rialto). 16. yüzyılda inşaa edilen ve Grand Canal üzerinde yer alan bu köprü adanın en eski köprüsü. Köprünün içinde karşılıklı kuyumcu ve hediyelik eşya dükkanları bulunuyor. Mimarideki detaylar bir harika!

Adada dar sokaklardan geçerken camdan yapılan hediyelik eşyalar ve maskeler dikkatinizi çekecek. Cam işçiliğinin temellerini oluşturan meşhur Murano camları, Veneto Bölgesi'nin Murano adasından geliyor. Bu el yapımı camdan biblolar, kolye, takı hediyelik eşyalar fazlasıyla kıymetli...


Karnavalı bile yapılan süslü maskeler ise Venedik'in meşhur sembollerinden diğeri.. Rivayete göre 1300'lerde Venedik'i vuran Veba salgınında hayatta kalan ve yaralarını gizlemek isteyen insanlar siyah maskeler yapıyor ve takıyorlar. Sonrasında maskeler renkleniyor ve Venedik'in sembolü haline geliyor.

"Venedik'te ne yiyelim?" derseniz, belirttiğim üzere Venedik pahalı bir şehir. Bu sebeple otelinizde yapacağınız doyurucu bir kahvaltı önemli. Kahvaltı sonrası ise meşhur İtalyan dondurmasını lezzetine hayran kaldığımız Suso'dan yemelisiniz. O dar sokaklarda yerini bulana kadar canımız çıksa da, kaldığımız her gün koşa koşa gittiğimiz bir durak haline dönüştü. Opera, yoğurt ve limon çeşitlerini yemenizi kesinlikle öneririm!





Öğle/akşam yemeği için merkezde bulunan Kori ve kanal kenarında bulunan çiçeklerle süslü Trattoria Sempione'de bolonez soslu spagetti, lazanya veya pizza yiyebilir, meşhur Chianti şarabını tadabilirsiniz. İki kişilik yemek, salata ve şarapla hesap 40/60 Euro aralığında geliyor. Ancak dar sokaklar arasında bir sürü take away hizmet veren makarna, sandviç ve pizzacılar var. Oralardan da karnınızı 2 kişi 10-15 Euro'ya doyurabilirsiniz. 

Şarapçılığın fazlasıyla geliştiği hatta üretiminde Fransa'yı geçmiş olan İtalya'da şarap diğer alkollü tüm içeceklerden uygun fiyatlı ve leziz. Öyle ki, şişesi 15 Euro'dan pahalıya satılan şaraplar çok özel kategorisinde sayılıyor. Şarabın aksine bir bardak bira için restoranlar 5-6 Euro gibi bir rakam sunuyor.

Oralara gitmişken şehrin tüm havasını solumak adına San Marco Meydanı'ndaki piano ve orkestra ile canlı klasik müzik yapan kafelerden Gran Caffe Quadri'de meşhur cappuchinomuzu ve bölgenin en popüler içeceklerinden resimdeki Spritz Aperol'ü denedik. 
San Marco Bazilikası manzaralı atmosfer harikaydı.. En popüler meydanda içtiği cappuchinoya 10 Euro verme ayrıntısını hoş karşılayan herkese bu güzel ortamı tecrübe etmesini öneririz. :)


Venedik için dolu dolu iki gün ayırmak gerekiyor. Bu güzel şehir için daha fazla vakti olanlar meşhur Murano ve Burano adalarını da gezebilir, cam sanatına ilişkin workshoplara katılabilirler...

Eşimle baştan sona gezdiğimiz İtalya seyahatimizde bizi en çok etkileyen şehir kesinlikle Venedik oldu. Her sokağı ayrı bir kanala çıkan, her köşesi 1500'lere dönebileceğiniz kadar korunmuş, kendine has, romantik, özel bir şehir.. 

Venedik gerçekten bir harika.. (Selfie çubuğunuzu yanınıza almayı sakın unutmayın!) :)
---
Unutmadan; baştan sona gezdiğimiz İtalya turumuzda, ülkenin tarihi, hikayeleri ve güncel haliyle bizi detaylara doyuran ve geziyi daha da anlamlı kılan 20 yıllık İtalya rehberi Hakan Güngör'e ilgisi için ne kadar teşekkür etsek az. Tecrübesi, bilgi ve becerisi takdire şayan.. :)
---
Herkese Sevgiler,
Küb.