Tam tamına 2000, evet yanlış duymadınız irili ufaklı 2000 gölün olduğu bölgenin adı Masuria ya da Polonyalıların söylediği haliyle; Mazury. 10.000 kilometrekarelik bir alana yayılmış ve yaklaşık 60.000 kişilik yerleşik nüfusuyla Polonyalıların bir nevi sayfiye yeri. Öyle bir bölge ki tarihte başına gelmedik kalmamış desek bence gayet yerinde olur.
13. yüzyıldan önce eski Prusyalılar tarafından iskan edilen bölge, o zamanlar Galindia ismini taşıyormuş. Sonrasında Germen şövalyeleri tarafından işgal edilerek Roma Katolikliğine dönüştürülmüş. Tarih içinde Almanlar, Prusyalılar, Hollandalılar ve tabii Polonyalılar yaşamış bu topraklarda.
16. yy'da Protestanlığın önde gelen merkezlerinden biri haline gelmiş. Farklı bölgelerden gelen öğrenciler Mazury’deki okullarda eğitiliyormuş. 1618 de Prusya bölgeyi ele geçirince Polonya krallığının egemenliğini iptal etmiş. Akabinde Almanların eline geçen bölgede uzun yıllar lehçe yerine Almancanın hakim kılınması sağlanmış. Tarih içerisinde seken bir top gibi bir Rusların bir Almanların eline geçmiş bölge. Nazi Almanyası dönemindeyse maalesef birçok katliamdan nasibini almış.
Günümüz Mazury bölgesinde yerli nüfus yok denecek kadar azalmış. Tarihte katliamlarıyla ünlü neredeyse bir zulüm yeriyken bugün Polakların tatil zamanlarını değerlendirdikleri tam anlamıyla bir yazlık eğlence ve tatil beldesine dönüşmüş.
Eşim bölgeyi motorla turlamayı çok arzu ettiği için dört günlük tatili fırsat bilip yola çıkıyoruz. Amacımız göller bölgesinin etrafında güzelce bir tur atmak ve her gece farklı yerlerde kalarak bölgeyi daha iyi tanımak. Sabah erkenden yola çıkıyoruz. İlk konaklayacağımız yere varmadan görmek istediğimiz özel bir yer var. Hitler’s Bunker (bir diğer adı da; Wolf’s Lair yani Kurt İni) Hitler’in göller bölgesindeki sığınağının olduğu yeri göreceğiz. Açıkçası Polonya’da Auscwitz’ten başka Hitler ve Nazilerle ilgili başka yerlerin de olabileceği hiç aklıma gelmemişti.
Sonuçta Almanya’nın bu toprakları uzun süre işgal ettiğini düşünecek olursak aslında Hitler’in bu bölgeye geldiğinde otelde kalıyor olduğunu düşünmek gibi bir saflıkmış benimkisi. Tabii ki şaka yapıyorum ama son derece kapsamlı bir sığınak kampının olduğunu öğrenmek beni haliyle çok şaşırtıyor. Üstelik bu sığınakta, Temmuz 1944’te Hitler’in neredeyse bir suikaste kurban gidecek olması kampı gözümde daha da ilginç bir mertebeye taşıyor.
Hitler’in sığınağı için bu bölgeyi seçmesinde oldukça stratejik nedenler vardı. İlki üç tarafı göllerle çevrili ana yoldan uzak ama tren raylarına yakınlığıyla hem ulaşılır hem de ulaşılmaz bir bölge oluşu. Diğeriyse ormanın havadan saldırılara karşı içinde gizlenen binaları komple kamufle ediyor olması.
Askerler için inşa edilen bir sürü binanın dışında Hitler’in savunmasını sağlayacak ana sığınak binasının yapımına ilk 1940 yılında başlanmış. Tahta duvarların içine betondan yapılan ve bombaya karşı korunaklı 3 metre kalınlığında duvarları olan ilk sığınak sonraki yıllarda daha da sağlamlaştırılmış. İlk önce dıştaki tahta duvarların dışına da 50 cm kalınlığında beton duvarlar çekilmiş en sonda 1944 yılında duvarların kalınlığı 4 metreye çıkarılmış.
Son derece gizlilikle yapılan sığınağın ormanın içerisinde görünmesini engellemek için toprak yeşile boyanmış ve ağaçların arasındaki boşlukları yok etmek için yapma ağaçlar ve kamuflaj dallar kullanılmış. Sığınağın etrafı elektrik telleriyle sarılmış. Savaş sonrasında sığınağın bulunduğu araziden 54.000 adet mayının temizlendiği söyleniyor.
Sığınakta Hitler’in misafiri olarak İtalyan Diktatörü Mussolini, Romen Generali Antonescu, Slovakya Başbakanı Tiso, Bulgar Çarı III: Boris gibi birçok isim defalarca kalmışlar.
Bu kadar korunaklı bir yerde Hitler’in neredeyse bir suikasta kurban gidecek olması da aslında biraz ironik. 22 Temmuz 1944’te Albay Stauffenberg elindeki çantasıyla soktuğu bombayı Hitler’den bir iki metre ötede patlatmış aslında fakat toplantıyı yaptıkları ağır tahta masanın etkiyi hafifleteceğini hesaplayamadan. Albay bombayı patlattıktan hemen sonra ortaya çıkan hengamede başarıya ulaştığını düşünerek Berlin’e kaçmış ama orada yakalanıp hemen infaz edilmiş.
Sadece o değil tabii bu olaya bağlı olduğu düşünülen 7000 kişi yakalanmış ve içerisinde yüksek rütbeli 150 askerin bulunduğu 5000’i ise öldürülmüş. Hitler ise birkaç sıyrıkla olayı atlatıp o gün ziyarete gelecek Mussolini’yi karşılamış.
Tarihin tozlu raflarından günümüzü geldiğimizde Mazury bölgesi, deniz kenarındaki bir tatilin göl kenarı versiyonu. Her bir göl, küçük büyük fark etmeden hemen kıyısına kurulan çok lüks olmayan oteller ve kafelerle tatil zamanlarında bölgeye ciddi bir nüfusu çekiyor.
Polonyalılar çocukluklarından beri göllerde yüzmeye alışkın olduklarından hem su sporlarını yapıp hem de yüzebiliyorlar. Ne yalan söyleyeyim ben yine de denizi tercih ederim. İçerisinde bir sürü mikroorganizmanın yüzdüğü duru suya girmek bana hiç cazip gelmiyor doğrusu.
Sniardwy Polonya’nın en büyük gölünün olduğu ve tekne sporları için harika bir bölge. Bunun dışında Unesco’nun koruması altında olan Luknajo gölü ve Niegocin ve Mamry gölleri görülmesi gerekenlerin başında geliyor. Olsztyn, Gizycko, Mikolajki ve Wegorzewo kasabalarıysa bot kiralamak, arkadaşlarla yemeğe gitmek için güzel kasabalar. Ayrıca ‘szanty’ festivali ile ünlü Mikolajki, zengin ve ünlü Polakların ziyaret etmeyi sevdiği popüler kasabalardan.
Polonya’yı ziyaret ederseniz, yemyeşil doğası ve muhteşem gölleriyle Mazury’nin davetkar bir şekilde sizi beklediğini unutmayıp, listenize mutlaka bu bölgeyi de ekleyin.
Yazı ve fotoğraflar: Banu Demir
Instagram: banuyollarda