24.05.2015 Pazar günü İstanbul'dan saat 10:55 uçağı ile St. Petersburg'a uçuyorum. Ailemle gittiğim bu tatil için yaklaşık 3 saat 5 dakika uçtuktan sonra saat 14:00'de St. Petersburg PulkovoHavaalanı'na iniyoruz. Havaalanında yer alan taksi bankosuna giderek gideceğimiz adresi bildirerek bir taksi tutuyoruz.
Not: St. Petersburg'da birkaç taksi firması var ve bu firmalara 7/24 telefon ile ulaşarak taksi isteyebiliyorsunuz. İngilizce de hizmet veren bu firmalara telefonda nereden nereye gideceğinizi söylüyorsunuz. Firma size telefonda gelecek olan taksinin plakasını ve ne kadar ödeme yapacağınızı söylüyor.
Taksi bankosu hemen bavulları teslim aldığımız bantların çıkışında olduğu için üzerimizde Rus parası Ruble yok ancak ödemeyi kredi kartı ile yapabiliyoruz. Size tavsiyem havaalanındaki banka şubesinden biraz Ruble satın alınmasıdır. Şehre gidince döviz bozdurabilecek birçok yer olsa da özellikle akşam bankaların kapandığı saatlerde veya hafta sonu şehre gelenlerin Ruble almak için yer aramakla zaman kaybetmesi yerine bir miktar havaalanında Ruble alması daha iyi olacaktır.
Taksimize binerek yaklaşık yarım saatte şehrin merkezinde kiraladığımız eve ulaşıyoruz. Ev, şehrin en merkezi ve hareketli yeri olan Nevski Caddesi'ne ve Nevski metrosuna 3 dakika yürüme mesafesinde. Haliyle buradan şehri yürüyerek ve metroyla rahatça gezmek mümkün.Eve eşyalarımızı bıraktıktan sonra hemen vakit kaybetmeden gezmeye başlıyoruz. Mayıs ayının 24. günü henüz havanın tam ısındığını söylemek mümkün değil. Üzerimde bir mont ile geziyorum. Akşam hava sıcaklığı 12-13 dereceye düşüyor.
İlk olarak Nevski Caddesi'nden geçerek yaklaşık 15 dakikalık yürüyüş ileSt. Isaac Katedrali'ne gidiyoruz. Çarşamba günleri kapalı olan katedral diğer günler saat 17:00'ye kadar açık. Katedral, St. Petersburg'un en büyük ve dünyanın 4. büyük Ortodoks Kilisesi. 1818-1858 yılları arasında yapılmış. Katedrali gezmek için ödenen ücretin yanı sıra ilave ücret ödeyerek katedralin kulesine çıkmak ve şehri buradan seyretmek mümkün. Katedralin kubbesi 2. Dünya Savaşı sırasında Alman uçakları tarafından bombalanmaması amacıyla griye boyanmış.
Katedralin önündeki meydanda 1856-1859 yılları arasında yapılmış olan I. Nikola heykeli yer almaktadır. Katedralden meydana değil, diğer istikamet olan batıya, Neva Nehri'ne doğru yürüyoruz.
Önce Aleksandrovskiy Bahçesi isimli güzel bir parktan geçiyoruz. Parkın devamında Neva nehri kıyısında Bronz Atlı Adam heykeli yer almakta. Heykel, Katerina tarafından yaptırılan at üzerinde Deli Petro heykelidir. Heykelin kaidesi çok büyük bir taştan oluşmaktadır. O zamana kadar insanlar tarafından taşınan en büyük taş 1500 ton civarında olup, taşınırken yaklaşık 1250 tona düşmüştür.
Heykelin hemen sağ tarafında Neva Nehri kıyısınca uzanan Donanma Binası yer almaktadır. Bu bina Rusya’nın Baltık Denizi'ndeki ilk tersanesidir. Kule külahları dikkat çekicidir. 1704 yılında yapılmıştır. Rus Donanması 1711 ve 1917 yılları arasında buradan idare edilmiştir ve Donanma Binası, bugün Denizcilik Okuluna ev sahipliği yapmaktadır.
Neva Nehri kıyısında kuzeye doğru donanma binası boyunda yürüyoruz. Nehrin karşısında Vasilievskiy adası yer alıyor. Donanma binasının bittiği noktada solumuzda anakara ile Vasilievskiy adasını birleştiren Saray Köprüsü yer almaktadır. Köprüye yönelmeyip nehre paralel kuzeye doğru devam edince Kışlık Saraya varıyoruz. Günümüzde dünyanın en büyük müzelerinden biri olanErmitaj Müzesi bu binadadır.
Kışlık sarayın çevresinden dolanarak öbür tarafına geçiyoruz. Oldukça büyük bir meydan olan Saray Meydanı'na ulaşıyoruz. Meydanın ortasında Alexander Kolonu bulunmaktadır. Kolon 1812 yılındaki Napolyon komutasındaki Fransa savaşının anısına yapılmıştır. 1830-1834 yılları arasında inşa edildi. 47,5 metrelik kolonun tepesinde elinde haç tutan bir melek heykeli bulunmaktadır. Kolonda tek parça 25,45 metre uzunluğunda 3,5 metre çapında kırmızı granit bulunmaktadır. Bu granit 1832 yılında Finlandiya'dan getirilmiştir. 600 ton ağırlığındaki bu kolon modern ekipmanlar olmadan 30 Ağustos 1832 yılında 3.000 adam ile iki saatten kısa sürede dikilmiştir. Herhangi bir eklenti olmadan kendi ağırlığı ile durmaktadır.
Meydanda Kışlık Saray'ın karşısında ön cephesi 580 metre uzunluğunda ve yay şeklinde olan geniş bir bina yer alıyor. 1819-1829 arasında inşa edilen bu bina üçüz zafer takı ile birbirinden ayrılmış iki kanattan oluşmaktadır ve Rusya'nın Napolyon Fransa'sını yendiği 1812 zaferini anmaktadır. 1918 yılında başkent Moskova'ya taşınana kadar binanın doğu kanadı Genelkurmay olarak, batı kanadı ise Dış işleri ve ekonomi bakanlıkları olarak hizmet etmiştir. Batı kanadı şimdilerde Batı Ordu Komutanlığı'na ev sahipliği yapmaktadır. Doğu kanadı 1993 yılında Ermitaj müzesine verilmiştir.
Meydandaki motorlu, üç tekerlekli, her tarafı açık eko-taksiler dikkatimizi çekiyor. Bir tanesine binerek kaldığımız eve çok yakın olan, Nevski Caddesi üzerindeki Kazan Katedrali'ne gidiyoruz. Katedral'in yapımına 1801 yılında başlanılmış ve yapımı 10 yıl sürmüş. Roma’daki San Pietro Bazilikası’ndan esinlenilerek yapılmış. Napolyon’un Rusya’yı işgali sırasında direnen Rus ordularının başkomutanı Feldmareşal Mihail Kutuzov’un naaşı 1813’de katedrale defnedilmiştir.
Yemek için Nevski Caddesi üzerinde sayısız alternatif var. Biz riske girmeyerek bir İtalyan restoranında (İl Patio) yemeğimizi yedik. St. Petersburg’da bulunduğumuz süre boyunca yemeğimizi genellikle İl Patio’da, et, makarna ve salata çeşitleri yiyebileceğiniz Biblioteka’da ve bir yurtdışı klasiği olan McDonalds’da yedik.
Yemekten sonra bu sefer doğuya doğru (Ermitaj ve Saray Meydanına ters yönde) Nevski üzerindeki Anichkov Köprüsüne kadar yürüyoruz. Fontanka Nehri üzerindeki köprü ilk olarak 1715-1716 yıllarında Deli Petro tarafından yaptırılmış ancak şu anki köprü 1841-1842 yıllarında yapılmış ve 1906-1908 yıllarında restore edilmiştir. Köprü üzerinde 4 popüler at heykeli ve gösterişli demir korkulukları var. Pushkin, Gogol ve Dostoevsky'nin eserlerinde köprüden bahseder.
Anichkov Köprüsü yakınlarındaki Yeliseev's Food Hall’a uğramanızı tavsiye ederim. Tarihi bir binada hizmet veren cafede canlı müzik eşliğinde tatlı yenilebilir. Mekanda sürekli olarak isteyenler için şarap ve şampanya servisi yapılmaktadır.
2. Gün
Sabah kahvaltıdan sonra Peterhof Sarayına gitmek üzere yola koyuluyoruz. Önce yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüş ile Donanma Binası’nın önüne, Neva Nehri kıyısına geliyoruz. Nehirden kalkan Hidrofil (deniz otobüsü) ile şehrin güneybatısındaki saraya gitmek için biletimizi alıyoruz.
Not: Peterhof gitmek için Kışlık Saray’ın önünden de hidrofil kalkmaktadır. Ayrıca karayolu ile gitmek de mümkün, ancak hidrofil çok daha keyifli bir yolculuk sağlayacaktır. Hidrofil için ödenen ücret sadece ulaşım içindir. Saraya varıldığında giriş için ayrı ücret ödenmektedir.
Biletimizi aldığımızda hidrofilin kalkış saatine daha bir saat olduğu için hemen yanımızdaki Saray Köprüsü’nden karşıya, Vasilievskiy Adası’na yürüyoruz. Saray köprüsü ile adaya geçince eski borsa binasının olduğu Birzhevaya Meydanı'na ulaşılır. Meydanın iki tarafında Rostral Kolonları yer almaktadır. Borsa binası 1805-1810 yılları arasında inşa edilmiş, kolonlar 1811 yılında tamamlanmıştır. Rostral Kolonları antik Yunan ve Roma dönemine dayanan bir tür zafer kolonlarıdır. Deniz savaşı zaferlerini sembolize etmek için dikilirler. Meydanda bir tur attıktan sonra tekrar anakaraya dönüyoruz.
Hidrofil ile yaklaşık yarım saatlik yolculuk sonrası saraya varıyoruz. Kıyıdan saraya doğru muhteşem bir bahçeden geçerek ulaşıyorsunuz. Sadece bu bahçeyi gezmek için bile gidilebilir.
1723 yılında açılan saray daha sonraki dönemlerde yenileme ve değişikliklerle bugünkü halini almış. 607 hektarlık bir arazi üzerine kurulmuş olan saray havuzlar, çeşmeler, heykeller, çardaklar ve küçük yazlık evlerle süslenmiş. Rusya'nın çeşitli bölgelerinden ve Rusya dışından ağaçlar getirilerek dikilmiş. Çeşme denilen havuzun içinde 37 yaldızlı bronz heykel, 64 çeşme, 142 fıskiye bulunuyormuş. İsveç'e karşı kazanılan zaferi kutlamak amacıyla yapılmış. Büyük çeşme saraydan Baltık Denizine kadar uzanıyor. Çeşmede bulunan aslanın ağzını yırtan Samson heykeli (aslan İsveç'i, Samson Petro'yu simgeliyormuş) bu başarıyı sembolize ediyormuş.
Yaklaşık yarım günü Peterhof Sarayı’nda geçirdikten sonra tekrar hidrofil ile şehre dönüyoruz. Öğleden metro ile Baltık Denizi’nde yer alan birçok adadan biri olan Petrograd Adası’na gidiyoruz. Gorkovskaya metro istasyonunda inerek, metro ile gittiğimiz istikametin tersine şehre doğru yürüyoruz.
Yolumuzun üzerinde ilk olarak Tatar Camii var. Rusya İmparatorluğu’nun başkenti St. Petersburg’da cami yapılmasına 2. Nikolay’ın izin vermesi ardından 1910 yılında temeli atılan cami, 1913 yılında tamamlandığında zamanın Avrupa’daki en büyük camisi sayılıyordu. Kule şeklinde 49 metre yüksekliğinde iki minaresi, 39 metre yüksekliğinde turkuaz renkli çinilerle süslü kubbesi ile camii oldukça dikkat çekici bir mimariye sahip.
Petrograd adası ile anakarayı bağlayan Troitskiy Köprüsü’ne doğru yürümeye devam ediyoruz. Sağ tarafımızda Peter ve Paul Kalesi’ni görüyoruz. Başka bir gün gezmek üzere yürümeye devam ediyoruz ve köprüden karşıya geçiyoruz.
Köprünün karşısındaki geniş park boyunca ilerliyoruz. Solumuzda yazlık bahçe var. Bu bölge geniş yeşil alanların bulunduğu, şehir merkezinde insanın nefes alabildiği büyük parkalara sahip. Parkın öbür ucunda çıktığımızda sol tarafımızda St. Michael Kalesi var. St. Michael Kalesi 1797-1801 yılları arasında yapılmış. Bu kale eski bir kraliyet konağıdır. Binanın her cephesi farklı bir mimariye sahiptir. İmparator I. Paul tarafından yaptırılmıştır. İmparator kendini kışlık sarayda güvende hissetmiyor ve her an bir suikasta kurban gidebileceğini düşünüyordu. Bu nedenle kale gibi bu binayı yaptırmıştır. Binanın etrafı su ile çevrilidir; iki tarafında nehir, iki tarafında kanal vardır. Binaya açılıp kapanan köprüler ile ulaşılmaktadır.
Kalenin devamındaki köprünün bir ayağında Chizhik-Pyzhik heykeli var. Heykel 11 cm boyu ve 5 kg ağırlığı ile St. Petersburg'daki en küçük heykellerden birisidir. Heykelin 1994 yılında konulduğu günden bu yana gelişen bir efsaneye göre kuşun bulunduğu rafa bozuk para atıp, orda durmasını sağlayanlar bir gün St. Petersburg'a tekrar gelecektir.
Bulunduğumuz noktadan güneye doğru yürüyerek Nevski Caddesi’ne iniyoruz. Akşam yemeği ve yemek sonrası cadde üzerinde bir cafede oturarak günü tamamlıyoruz.
3. Gün
Bugün ana gezi noktamız zamanın Kışlık Sarayı, şimdiki Ermitaj Müzesi.
Not: Öncelikle uyarmalıyım; müzeye giriş için biletinizi mutlaka internetten alın. İnternet çıktısı ile gittiğinizde sadece internetten bilet alanların biletlerini vermek üzere çalışan bir gişe var, o gişeye elinizdeki çıktı ile gitmeniz yeterli olacaktır. Bu gişedeki sıra da kısa değil. Ama normal bilet gişesindeki kuyruk çok daha uzun ve zaman alıcıdır. Müzeye sırt çantası ile girilmesine izin verilmiyor. Çantanızı emanete teslim edebiliyorsunuz.
Müzeye, sabah müzenin açıldığı saatte gitmek önemli. Müze çok büyük ve gezmek için zamana ihtiyacınız olacak. Müze rotanızı müzenin internet sitesine girerek önceden belirlemenizde fayda var. Müze pazartesi günleri kapalı. Dünyanın en büyük ve eski müzelerinden olan Ermitaj Müzesi, 1764 yılında Çariçe II. Katerina tarafından kurulmuş, ancak 1852 yılında kamunun hizmetine açılmıştır. Yaklaşık 3 milyon sanat eserinden oluşan müzenin koleksiyonunun çok az bir kısmı sergilenebilmektedir. Ermitaj Müzesi dünyanın en büyük resim koleksiyonuna sahiptir. Müze en çok tablo koleksiyonu bulunması nedeniyle Guinness Rekorlar Kitabında yer alır.
Arada müzenin kafesinde yemek molası da vererek öğleden sonra saat 16:00’ya kadar müzeyi geziyoruz. Tabi ki müzenin tamamını gezemedik ama kendimizce belirlediğimiz önemli yerleri gezmeyi bitirince müzeden ayrıldık.
Bir önceki gün gittiğimiz Petrograd adasına metro ile geçerek Peter ve Paul Kalesi’ne gidiyoruz. Kalenin ilk olarak İsveç ordusu ve donanmasına karşı savunma amaçlı yapılması planlanmış, fakat kalenin yapımı bitmeden Rus orduları İsveçlileri mağlup etmeyi başarmışlar. Kale tamamlandıktan sonra askeri garnizonun bir parçası ve siyasi mahkumlar için hapishane olarak kullanılmış. Hapishanenin ünlü mahkumlarından bazıları Peter'in kendi isyankar oğlu Alexei, Dostoyevski, Gorki, Troçki ve Lenin'in ağabeyi Alexander'dır.
Kalenin ortasında etkileyici Peter ve Paul Katedrali vardır. Kubbeleri altınla kaplı olan bu katedralin içi de oldukça güzel ve gezilmeye değerdir. Kalenin içindeki diğer yapılar Şehir Tarihi Müzesi ve Madeni Para ve Madalya müzesidir. Yine komplekste uzaya çıkan ilk insan olan Yuri Gagarin'in mekiğinin parçalarını da görebilirsiniz. Peter ve Paul Kalesi’ne giriş ücretsiz, ancak içerideki birkaç müze ve binaya giriş için ücret ödemek gerekmektedir.
Peter ve Paul Kalesi’nden sonra Nevski’ye dönerek akşam yemeğini yedik ve günü tamamladık.
4. Gün
4. gün gezi rotamız St. Petersburg’a 25 km mesafedeki Puşkin kasabasında yer alan Katerina Sarayı ve Parkı. Saraya taksiyle gidilebilir, ya da bizim yaptığımız gibi metro ile Kapchino istasyonuna kadar giderek buradan kalkan minibüsler ile saraya ulaşabilirsiniz. Sarayı gezmek için bilet aldığınızda sarayı gezmek için size saat verilecektir. Yoğunluğu dengelemek için her 20 dakikada bir turist gruplarını sarayı gezmek üzere içeri alıyorlar. Bizde biletimizi aldıktan yaklaşık 1,5 saat sonrasına sarayı gezmek için süre verildiğinde önce önemli bir zaman kaybımız olacağını düşündük. Ancak bu süre zarfında beklentimizin ötesine geçen sarayın bahçesini gezince fikrimiz değişti.
Saray binasının olduğu bahçeye girince içinde gölet olan geniş bir alana geliyorsunuz. Gerek bu park, gerekse saray bahçesinin dışında, sarayın arka tarafına düşen geniş bahçeleri gezmek için 1 saat yeterli olmuyor.
Sarayı gezmek için bize verilen saat geldiğinde saraya giriyoruz. Ermitaj’da olduğu gibi burada da çantayı emanete vermek zorundasınız.
Arazinin inşası ve bayındırlık işleri Büyük Petro'nun karısı I. Katerina zamanında başlamış. Çarlık Sarayı denen bu saraya Puşkin Sarayı da denmesinin nedeni saray binaları arasında Puşkin'in eğitim aldığı okulunun bulunması. I. Katerina'nın da en sevdiği yerler arasında olan bu Sarayı, kızı Elizabeth annesinin zevkini beğenmediği için yeniden yaptırtmış. Saray inşa edilirken, hiç bir masraftan kaçınılmamış. 325 metre uzunluğundaki dış cephe süslemesi için 100 kilo altın harcanmış. Hatta çatının tamamının altınla kaplı olduğuna dair rivayetler varmış.
846 metrekare büyüklüğünde olan taht salonu da altınlarla süslenmiş.
Daha sonra başa geçen ve "Muhteşem Katerina" olarak bilinen II. Katerina, Elizabeth'in zevkini modası geçmiş olarak nitelendirmiş sarayı baştan yaptırtmış. Saray bu şekilde 6 kere yıkılıp yeniden yapılmış. II. Katerina'nın ölümünden sonra Peterhof Sarayı gözde hale gelmiş ve uzun süre bu saray kullanılmamış. Rus çarlarının yaz dönemlerinde kaldıkları bir saray olduğu için Çarlık Sarayı olarak da biliniyor. 18. yüzyılın başlarında inşa edilmiş bu saray, 2. Dünya Harbi'nde ise neredeyse yerle bir edilmiş. Daha sonraki dönemde uzun yıllar restorasyon çalışmaları ile müzeye dönüştürülmüş.
Öğleden sonra Katerina Sarayı’nda ayrılarak taksi ile şehre dönüyoruz. Eğer taksi ile gidecekseniz bir taksi firmasından taksi çağırmakta fayda var. Bizim gibi sarayın önünde bekleyen taksilerden birine yönelirseniz mutlaka pazarlık yapın. Zira özellikle turiste yüksek fiyat veriyorlar.
Ertesi gün döneceğimiz için öğleden sonrayı alışverişe ayırıyoruz. Meraklısı için Rusya futbolunun büyük kulüplerinden Zenit’in büyük bir mağazası Nevski Caddesi üzerinde yer almaktadır. Birçok tarihi mekan ve müzenin çevresinde hediyelik eşya mağazaları ve tezgahları yer almaktadır. Ayrıca herhangi bir avm’ye gitmek isteyen için Ploshchad Vosstaniya metro istasyonun hemen yanındaki Galeria avm’yi önerebilirim.
Gece, Nevski üzerindeki Stroganov Sarayı’nın hemen yanından, Moyka Nehri üzerinden kalkan bir tekneye binerek tekne turuna katıldık. Tur yaklaşık 1 saat sürmekte. Özellikle İngilizce anlatım yapılan teknelere ve saatlere önceden bakarak geziyi planlamak gerekmektedir. St. Petersburg’un birçok yerinde bu tarz tekne turlarını görmeniz mümkün.
5. Gün
Gezimizin son gününde fazla vaktimiz olmadığı için sadece bir yeri gezebiliyoruz. Nevski Caddesi ile Saray Meydanına yürüme mesafesinde olan Sıçramış Kan Kilisesi’ne gidiyoruz. Kilise’nin 1883-1907 yılları arasında yapılmış. Sıçramış Kan Kilisesi, şehirdeki diğer Ortodoks Kiliseleri farklı. Kilise, yapıldığında döneminde Rus Devrimcileri ile olan çekişmeler, milliyetçilik ve yakınında da III. Alexandr suikast sonucu öldürülmesi nedeniyle, kırmızıya boyanmıştır. İç cephesinde de dış cephesinde de kırmızı renk ağır basmaktadır. Soğana benzer çatısı, diğer mimari özellikleri ile Kremlin'e benzer.
Kilise gezimizden sonra eve dönerek dönüş hazırlıklarını tamamlıyoruz. Havaalanına gitmek için telefonla taksi çağırıyoruz. Havaalanına gitmenin bir başka yolu ise Moskovskaya metro istasyonuna kadar metro ile gidip, buradan 39 ve 39E nolu otobüslere binmektir.
St. Petersburg, mutlaka görülmesi gereken şehirlerden biridir. Özellikle günlerin uzadığı ve havaların ısındığı mayıs-ağustos döneminde gezilmesini tavsiye ediyorum. Haziran ve temmuz aylarında güneşin nerdeyse hiç batmadığı beyaz gecelerde gezmek keyifli olacaktır. Ancak bu dönem turistlerin yoğun ilgi gösterdiği dönem olduğu için maliyet açısından mayıs ayı sonları tercih edilebilir.
www.sonatizm.com