St. Petersburg Ve Hazineleri

Dünyanın en büyük müze kentlerinden biri olan St. Petersburg, Rusya’nın Moskova’dan sonraki ikinci büyük kentidir. Kentteki tarihi yapıların hepsi birbirinden özel ve etkileyicidir.

İsveçliler’e karşı şehri savunmak için yirmi bin üzerinde işçi çalıştırılarak bir kaç ay içinde yapılmış olan Peter ve Paul Kalesi, kentin ilk yerleşin alanıdır. Bu kale Neva nehri ağzındaki Petrograd adasının üzerindedir. Petrograd adası, Tavşan adası olarak da bilinmektedir. 1703’te Deli Pedro tarafından yaptırılmış olan bu kale bir dönem askeri karargâh olarak, bir dönem de hapishane olarak kullanılmıştır. Babasına ihanetle suçlanan Deli Petro’nun oğlu Aleksi Pedroviç bu kalede tutuklu kaldıktan sonra, yine burada işkence ile öldürülmüştür.

Dünyanın üçüncü büyük kubbe Katedrali olan Aziz İsaac Katedrali ise insanın bakmaya doyamadığı bir yapıdır. Yapımına 1818 senesinde başlanmış olup, yapımı 40 sene sürmüş ve 2 bin mahkûm çalıştırılmıştır. Bu katedral yüz kilogram ağırlığındaki saf altınla kaplı 22 metre yüksekliğindeki kubbesi ile ünlü. Bu kubbeye 260 merdivenle çıkılıyor. Katedral her biri 120 ton ağırlığındaki 112 granit sütun üzerine kurulmuş. Bu sütunlar Finlandiya’dan trenle getirtilmiş.

Senato Meydanı ise adını 1763’te buraya taşınan senatodan alır. Ekim Devrimi Yürüyüşü Nevski caddesinden başlayıp Senato meydanında bitmiş. Günümüzde buradaki senato binası devlet arşivi olarak görev yapıyor.

Neva ırmağı üzerinde kışlık sarayın karşısında sabitlenmiş olan Aurora Gemisi,1900 yıllarında Rus-Japon savaşı sırasında yaptırılmış. Bu gemi, Ekim devriminin simgesi haline gelmiş. Günümüzde müze olarak kullanılıyor.

St. Petersburg’da 56’sı büyük olmak üzere toplam 500 civarında köprü bulunuyor. Neva nehri üzerindeki bu köprülerden en görkemlileri Aniçkov, Volodarsky ve Toridsky köprüleri. Buralarda dolaşmak çok keyifli. Neva nehri üzerinde tekne turu yaparak da kenti dolaşabilirsiniz.

Moskova ve diğer Rus şehirlerinde sıklıkla görülen soğan kubbeler Petersburg’da daha az karşımıza çıkıyor. Buna en güzel örneklerden biri de Yeniden Diriliş Katedrali. Bu katedral Moskova’daki Kızıl Meydanda bulunan Aziz Vasili Katedrali’ne benziyor ve St. Petersburg’un en görülesi binası. Özellikle Moskova’da daha fazla olan soğan kubbeler yanan mumdan esinlenerek yapılmış.

Dünyaca ünlü Hermitage müzesi de mutlaka gezilmesi gereken bir müze. Ancak bu müzeyi tam anlamıyla gezmek isterseniz en az iki tam gün ayırmanızı öneririm. 6 çar’a ev sahipliği yapmış bu müze, 5 büyük sarayın birleşmesi ile oluşturulmuş. Bu nedenle Kışlık Saray olarak da biliniyor. Londra’daki British Museum, Paris’teki Louvr Müzesi ile birlikte dünyanın üçüncü büyük müzesi olma özelliğini taşıyor.

Burası Deli Pedro tarafından İtalyan mimar Rastirelli’ye yaptırılmış. 46.000 metrekare alan üzerine kurulmuş olan barok tarzı bu bina, 1917 ihtilalinden sonra müzeye dönüştürülmüş.

Müzenin içinde 1.050 salon bulunuyor. Burada 3 milyondan fazla eser mevcut. Ancak bunların sadece %65’i sergilenebiliyor. 2. Dünya Savaşı’ndaki 900 gün süren Leningrad kuşatması sırasında eserlerin büyük bölümünün zarar görmesini önlemek amacı ile toprağa gömüldüğünü söylüyor rehberimiz. Her eserin önünde 15 saniye kalsan tüm eserleri görebilmek için 11 yıla ihtiyaç varmış. Çariçe büyük Katerina döneminde Avrupa’nın çeşitli yerlerindeki müzayedelerden çok önemli eserler getirilerek, koleksiyon daha da zenginleştirilmiş. Çariçe 2. Katerina Rusya’ya altın çağ yaşatmış.

Müzedeki yaklaşık 15 bin tablonun bir bölümü Leonardo da Vinci, Rubens, Van Dyck, Rambrand, Picasso, Renoir, Monet ve Van Gogh gibi ünlü ressamlara ait. Hermitaj içinde Alman, Mısır, Helenistik, Roma, Bizans ve İslam uygarlıklarına ait binlerce eser mevcut.

Ayrıca Rus Cam Sanatı, Taht Salonu, Büyük Pedro Salonu, Altın Salon gibi pek çok salonda çok değerli eserleri görebilme şansını yakalayabiliyorsunuz. Hermitaj müzesine paha biçilemiyor.

Müzenin önünde 600 ton ağırlığında tek parça granit bir sütun mevcut. Sütunun en üst kısmında koruyucu bir melek var.

Bu ülkedeki en büyük sorunlardan biri alkolizm. Erkeklerin büyük çoğunluğunun elinde votka şişesi var, bu şekilde dolaşıyorlar sokaklarda. Petersburg yaşlı bir nüfusa sahip. Kitap okuma oranı çok yüksek. Opera, tiyatro, bale ise olmazsa olmazları. Dostoevsky, Çaykovsky, Gogol ve Puskin akla ilk gelen tarihe geçmiş Rus şahsiyetler.

Peterhof denilen kasabada Çar ailesi için 1718-1724 yılları arasında 2 katlı 16 odalı bir saray yaptırmış. 1756’da ilaveler yapılan bu yapı Yazlık saray olarak kullanılmış. 2. Dünya savaşı sırasında Almanlar burayı kışla olarak kullanmış. Savaş bitiminde, çekilirken de harabeye çevirmişler. Daha sonra aslına uygun restore edilmiş. Sarayın girişinde her biri bir mevsimi ifade eden 4 kadın heykeli var. En önemli odalarından biri kehribar odası. Bu oda görülmeye değer. Sarayın duvarlarında 1770 Osmanlı - Rus deniz savaşını anlatan tablolar mevcut. Bahçeli havuzlar ve heykeller görülmeye değer.

Kızlar Manastırı, diğer adıyla Smolniy Manastırı bir diğer adıyla da Selu Sarayı olarak bilinen yapı Deli Pedro tarafından kızı için İtalyan mimar Rastielli’ye yaptırmıştır. Pedro’nun kızı Elizabeth eğlenceye çok düşkünmüş, ama nedense rahibe olmaya karar vermiş. Binanın bittiği gün ustalardan biri kendini kapıya asmış. Elizabeth de bu olay üzerine binanın uğursuzluğuna inandığından rahibe olmaktan vazgeçmiş ve burayı 60 kız öğrencinin öğrenim gördüğü din eğitimi veren bir okul haline dönüştürmüş. Talep çoğalınca Pedro manastırın yanına okul olarak hizmet vermek amacı ile Selu Sarayı’nı yaptırmış. Günümüzde her ikisi de müze olarak kullanılmaktadır.

Petersburg, çok geniş park alanlarına sahip bir kent. 60’ın üzerinde geniş park alanı var. Kişi başına 37 metrekare yeşil alan düşüyor. Bu oran İstanbul’da ise sadece 1 metrekare.

Petersburg ucuz bir şehir olduğundan konaklama konusunda bütçe sıkıntısı yaşamıyorsunuz. Şehrin otelleri hakkında biraz bahsetmek gerekirse şehir merkezinde birçok güzel otel bulunuyor. Bunlar arasında Nevsky Prospekt caddesi üzerinde ki Radisson Royal Hotel aklınızda bulunaması gereken otellerin başında geliyor. Otel, Beloselsky-Belozersky Sarayı'na 3 dakikalık yürüme mesafesinde yer aldığı gibi çevresinde ise birçok mağaza, restoran ve kafe yer alıyor. Bu otele alternatif bir seçenek olarak ise şehir merkezinde, Hermitage Müzesi'ne sadece 2 dakikalık yürüme mesafesinde bulunan Petr Hotel’i düşünebilirsiniz. Otelin çevresinde birçok turistik mekan bulunuyor ve ulaşım konusunda oldukça uygun. Aklınızda bulunması gereken bir diğer otelde Saray Meydanı'na 1 km uzaklıkta yer alan merkezi ve kaliteli otellerden bir diğeri olan Boutique Hotel Deluxe. Bu önerilerin dışında Petersburg’da ki diğer otellere  buradan booking.com’a girerek göz atabilir, isterseniz rezervasyon da yapabilirsiniz.  

NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.