İtalya gezimizin 3. gününde dünyanın en küçük devleti Vatikan’dayız. San Pietro, Sistina Şapeli, Vatikan Müzeleri’ni doyasıya gezmek için 3. günümüzün büyük bir bölümünü Vatikan’a ayırıyoruz. Metroya binip Ottaviano-S.Pietro istasyonunda iniyoruz.
Vatikan 1929 Şubat’ından beri bağımsız bir devlet olarak Papa tarafından yönetiliyor. Yaklaşık 500 kişilik bir nüfusu var. Ayrıca kendine özel postanesi, bankaları, parası, hukuk sistemi, radyo istasyonu, dükkanları ve gazetesi vardır.
İlk hedefimiz; San Pietro. Katoliklerin en kutsal tapınağı olan San Pietro, dünyanın dört bir yanından gelen turistleri ağırlıyor. Yapı içerisinde çeşitli sanatçıların yüzlerce eseri yer alıyor. En önemli yapı Michelangelo’nun kubbesi altında kıvrılarak yükselen Bernini tarafından yapılan altar tepeliğidir. Kubbe ise 136,5 metre yüksekliğindedir ve Michelangelo’nun tasarımıdır, ama malesef onun zamanında tamamlanamamıştır.
Bazilika içindeki önemli bir yapı da Pieta’dır. Michelangelo bu ünlü heykelini 25 yaşında tamamlamıştır. Çarmıha gerilme sonrasında annesi Meryem’in kucağında yatan İsa’yı tasvir etmektedir. 1972’deki saldırıdan beri camla korunmaktadır. Papa VII. Alexander Anıtı’da bir diğer dikkate değer yapıdır. Bernini’nin San Pietro’daki son çalışması 1678 yılında tamamlanmıştır. Gerçek, Adalet, Yardımseverlik ve Basiret’in alegorik figürleri arasında Papa Chigi de yer alır.
Sıra geldi bu ihtişamlı yapının kubbesine tırmanmaya. Kubbenin kilise haricinde ayrı bir girişi bulunuyor. En tepeye çıkmak için 2 seçeneğiniz var ya 320 merdivenin tümünü yaya olarak çıkacaksınız ya da asansörden faydalanacaksınız. Biz birkaç Euro daha fazla vererek asansöre binmeyi tercih ediyoruz ve belli bir noktaya kadar çıkıyoruz. Geri kalan yol tabana kuvvet : ) Merdivenler oldukça dar ve kasvetli. Üstelik dönen bir merdiven yapısı var. Klostrofobisi olanların bir kez daha düşünmesi gerekiyor. Söylene söylene merdivenleri tırmandık ama yukarıda manzarayı gördükten sonra o yorgunluğa sonuna kadar değdiğini hissettik. Hem muhteşem bir Roma manzarası hem de San Pietro Meydanı'nın ihtişamı bize görsel bir şölen yaratıyor.
,
Kubbenin merdivenlerini inmek tabi ki çıkışı kadar zorlamıyor bizi, tutuyoruz Vatikan Müzesi’nin yolunu. Girişinde metrelerce kuyruk olduğunu fark edince biraz canımız sıkılıyor ama elimiz mahkum giriyoruz sıraya. Yaklaşık 1 saatlik bir bekleyişin ardından müze biletimizi alıp içeriye giriş yapıyoruz.
Girişte bizi bronz bir kapı karşılıyor ve adımımızı içeri attığımızda 4 bir yanımızı ünlü ve çok önemli eserler sarıp sarmalıyor. 70.000’den fazla eserin bulunduğu müzenin tamamını gezmek için uzunca bir vaktinizi ayırmanız gerekiyor. Zira gezerken heykeller ve resimlerle birlikte, duvarlar, tavanlar, halılar da incelenecek detaylar arasında.
Vatikan Müzesi'nin belki de en çok turist çeken, en merak edilen bölümü ünlü Sistine Şapeli’dir. Her noktası, değerli sanat eserleri ile kaplıdır. 15. yüzyılda Giovannino De’Dolci tarafından sade bir saray şapeli olarak dizayn edilmiştir. Duvarlarına Botticelli, Rosselli, Perugino ve Ghirlando gibi sanatçılar tarafından İncil’de geçen hikayeler resmedilmiştir. Zaman içerisinde tavanında meydana gelen çatlaklar sonucu freskler bozulunca da Michelangelo’dan tavanı yenilemesi istenmiş. Eserin merkezinde İncil’in Yaratılış kitabından kompozisyonlar bulunmaktadır. Bunlar arasında en çok tanınmışı Adem’in Yaratılışı tablosudur ve eserin merkezini oluşturur.
Şapel içerisinde aslında fotoğraf çekmek ve sesli bir şekilde konuşmak yasak. İçerideki kalabalığın çıkardığı uğultunun desibeli biraz yükselince görevliler “silence” uyarısı veriyorlar, tüm ziyaretçiler adeta sınıfta öğretmeni tarafından azarlanmışcasına sessizliğe gömülüyor : )
Müzeyi de gezip bitirdikten sonra gezimizin Vatikan durağını noktalıyoruz.