AMERİKA’YA FARKLI BİR BAKIŞ
Bu kez bir gezgin ve “Unesco Dünya Mirasları”nı görmek için değil; sevdiklerimi, dostlarımı görmek ve ziyaret için düştüm yollara…
Yolum Amerika’ya uzanıyor; burada yaşayan yeğenlerim, sevdiklerim, hemen her eyalette çok sevgili arkadaşlarım var. Onları görmek, ziyaret etmek için sık sık gidiyorum Sam Amca’nın ülkesine… Bu ülke hakkında yazılmış çok yazı olduğunu bildiğim için, Amerika’yı yazmak aklıma gelmemişti. Bu kez ise uzun uçuşlarım sırasında, biraz farklı yönlerine değinerek yazmak geldi içimden. İlk durak...
RÜZGÂRIN KENTİ - CHICAGO
Amerika Birleşik Devletleri’nin kuzey kısmında, Michigan Gölü kenarında yer alan ve “rüzgârın kenti” diye anılan bu şehir ile ilgili de çok sayıda yazı yazılmış elbette… Ben de sayısını hatırlamadığım kadar çok gittiğim Chicago’nun tarihi ya da turistik özelliklerini değil de bu gidişimde daha önce fark etmediğim bir detayından bahsetmek istedim.
Kenti boydan boya kat eden, hatta kentin kalbi sayılan, 5 yıldızlı otellerin, ünlü marka mağazalarının ve restoranların yer aldığı ünlü Michigan Avenue; Chicago’ya giden herkesin bildiği bir cadde… Bu cadde üzerinde, Chicago Nehri’nin karaya doğru ilerlediği ve caddeyi kestiği yerde bir köprü bulunmakta… Bu köprünün hemen yanında bir meydan var, bu meydanda neo-klasik tarzda inşa edilmiş muhteşem Chicago Tribune binası yükselmekte… 1922 senesindeki bir mimari yarışma sonucu New Yorklu iki mimarın neo-klasik tarzdaki projesi ile hayata geçmiş ve 1925 yılında tamamlanmış.
Bu binadan bahsetmemin nedeni belki de birçok kişinin fark etmediği ki ben de Chicago yakınlarında yaşayan yeğenimin uyarısı üzerine gördüm. Bina dış cephesinin alt bölümlerinde sergilenen bir koleksiyon… Evet yanlış okumadınız, koleksiyon… Dünyanın değişik ve tarihi önemi olan ülkelerinin, önem taşıyan mekânlarından getirilmiş ve binanın dış cephe taşlarının arasına yerleştirilmiş objeler bulunmakta… İşte bu 149 adet objeden oluşan koleksiyondan biri olan bir tabelada şu kelimeler yer almakta: “Mosque of Suleiman The Magnificent - 1557 ISTANBUL, TURKEY”. Parça ise Ayasofya’dan gelmiş. Bu koleksiyon hoşuma gitti, bizden bir parça olmasından dolayı da bir şekilde etkilendim ve gururlandım.
Koleksiyondaki diğer parçalardan bazıları ise Mısır Piramitleri, Notre Dame Kilisesi, Berlin Duvarı, Çin Seddi, Angkor Wat gibi önemli yapılardan gelmiş çeşitli objeler…
Hazır bu caddeden bahsetmişken bir de kısaca bu caddede bulunan ve halen Chicago’nun 3. yüksek binası olan Hancock Towers’dan da bahsedeyim… Chicago’ya giderseniz bu binanın tepesine, binadaki dakikada 550 metre hıza sahip 50 asansörden biriyle 344 metreye çıkıp kuşbakışı Chicago’yu seyretmeniz illaki söylenecektir ki gerçekten de kuşbakışı şehir manzarası görülmeye değer… Ama yükseklik korkunuz varsa arkadaşlarınız yukarı çıkarken siz de binanın altında bulunan ünlü “The Cheesecake Factory”de 30 senelik lezzet, 30 çeşit müthiş “cheesecake”lerden birini afiyetle yiyebilirsiniz. Yemekler de çok çeşitli ve hepsi ayrı ayrı lezzetli ama cheesecakeler müthiş! Ben genelde klasik olanı tercih etsem de taze ve tropik meyveli, çikolata soslu, Godiva çikolatalı gibi birçok çeşitleri var. Aman porsiyonların çok büyük olduğunu unutmayın, paylaşmakta yarar var.