Rüzgârların Şehri: Bakü

Azerbaycan'ın başkenti Bakü, eski ile yeninin birbirine nispet yaptığı, geniş cadde ve sokakların temizliği ile görülmesi gereken bir şehir. Türkiye dışında belki de dünya üzerinde kendinizi en çok evinizde hissedeceğiniz kenttir. Kentin sokaklarında dolaşırken, bir Anadolu kenti sokaklarında dolaşıyor izlenimine kapılabilirsiniz.

Kafkaslar’ın en büyük şehri olan ve Hazar Denizi’ne de kıyısı bulunan Bakü, bölgenin en kozmopolit şehri olarak biliniyor. Aynı zamanda, dünyada en hızlı şekilde değişen, Doğu ve Batı’yı sorunsuzca harmanlayan şehirlerden biri.

Kökeni Eskilere Dayanıyor

Kentin üç kısmı bulunuyor; tarihi eskilere dayanan İçeri Şehir, Sovyetler Birliği’ne bağlıyken kurulan bölge ve Sovyetler sonrasında inşa edilen yeni kısım. Her dönem, uzaktaki kardeş ülke olarak bildiğimiz Azerbaycan’ı daha yakından tanımak isteyenler için, Bakü en doğru şehirdir.

Azerbaycan, SSCB yıkıldıktan sonra 1991 yılında bağımsızlığına kavuşmuştur. Ülke bağımsızlığına kavuştuktan sonra 1993 yılında Cumhurbaşkanı olarak Haydar Aliyev göreve gelmiş ve Türkiye ile çok iyi ilişkiler yürütmüştür. Ülke 20 yıldır Aliyev ailesi tarafından yönetiliyor. Haydar Aliyev’in yeri ise Azerbaycan tarihinde çok büyük öneme sahip ve Ulu Önder olarak anılmaktadır.

İsmini “Bad-ı Kubra” yani “Büyük Rüzgâr” anlamına gelen Farsça sözcükten alan Bakü, “Rüzgârların Kenti” olarak bilinir. Büyük İskender tarafından kurulduğu düşünülen Bakü, kendi adıyla anılan körfezin kıyısında yer alıyor. Körfez, güçlü kuzey rüzgârlarına karşı gemilerin sığındığı doğal bir liman durumundadır. 7. yüzyıldan önce Arapların sonra Türklerin eline geçen kent, Şirvan Şahlar döneminde devlet merkezi olarak kullanılmış. 16. yüzyılın başlarında Safevi Şahı İsmail tarafından İran topraklarına katılmış. Daha sonra Özdemiroğlu Osman Paşa’nın ele geçirdiği kent, 1723’te Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında imzalanan antlaşma gereğince Ruslara geri geçmiş. 1723-1735 arasında Ruslarla İranlılar arasında sık sık el değiştiren kent, 1806’da kesin olarak Rus egemenliğine girmiş. 19. yüzyıl sonlarına doğru petrol yataklarının bulunmasıyla, özellikle 1917 Devrimi sonrasında hızla gelişerek SSCB’nin önemli endüstri merkezlerinden biri olan Bakü, bağımsızlık sonrasında (1991) Azerbaycan’ın en büyük ve önemli kenti durumuna gelmiştir.

Tarihi ve Turistik Yapıları

Kentte, Osmanlı ve İran egemenliği dönemlerinden kalma çok sayıda tarihsel yapı var. Meryem Kulesi (12. yüzyıl), Hilal Camisi (1309), Cuma Camisi (1438), Han Sarayı (15. yüzyıl), Eski Cami (1440) bunların başlıcalarıdır. UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesi’ne dâhil ettiği Bakü’nün İçeri Şehir kısmı, tarihi yapılar açısından oldukça zengin. Bu bölgeyi tek günde yaya olarak gezebilirsiniz.

Şirvanşahlar Sarayı bir Orta Çağ sarayı olarak Bakü’nün tarihi, turistik yapıları içerisinde belki de en önemlisi. İçeri Şehir ile burada yer alan Şirvanşahlar Sarayı ve Kız Kalesi, 2000 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'ne eklenmiş, listede yer alan Şirvanşahlar Sarayı, Asya taş mimarisinin en görkemli örneklerinden biri kabul ediliyor. İçeri Şehir, Hazar kıyısına konumlanan Kız Kalesi’nden, Şirvanşahlar Sarayı’na doğru bir tepe oluşturmaktadır. Saray bu tepeye konuşlanmıştır. Saray, kabul gören görüşlere göre güç sembolü olarak diğer tüm yapılardan daha yüksek bir konuma inşa edilmiş. Divanhane dâhil diğer tüm önemli yapılara yukarıdan bakmaktadır. Kademe kademe inşa edilmiş bu eserin en alt noktasında bir de hamam yer alıyor.

Güzel Türkçemizin bir nevi lehçesi niteliğindeki Azerice’de aslına bakarsak daha çok Öztürkçe sözcükler kullanılıyor.

Hem dil hem de mimari özellikler açısından Türkiye’mizden daha fazla Türk figürlerinin yer aldığı Bakü'de sayıca çok fazla Türk Lokantaları da açılmış. Benim denediğim, “Pencere” adlı restoran tam bir Azeri Mutfağı ve spesiyaliteleri ile de baştan çıkarıcı. Ayrıca Tike Kebabı, Lüle Kebabı, Düşbere ve Bakü baklavası ünlü tatlarından. Bakü'yü ziyaret etmeyi planlayan tüm gezginlere kesinlikle tavsiye ederim.

Bakü birçok zenginliğe sahip bir şehir. Ama sıcaklığından ve mütevazılığından bir şey kaybetmemiş. Tüm cadde ve mekânlarda Azeri-Türk-Rus esintileri görülüyor. Azeri halkı Türkiye ve Azerbaycan’ı “Bir Millet, İki Devlet” olarak görüyor.

Şehre ilk girişte göze çarpan şey, Aliyev’in isteği üzerine tüm binaların sarı doğal taşlarla kaplanmış olması. Şehrin en canlı en kalabalık noktası Hazar Denizi sahil şeridinin bir kısmını içine alan Bakü Bulvarı. Çeşme Meydanı da şehrin diğer büyük meydanı. Bu meydan da çok sayıda restoran ve alışveriş merkezleri bulunuyor. Şehrin en büyük ve en görkemli binaları, Flame Towers denilen Alev Kuleleri. Alev Kuleleri’ne uzaktan bakıldığında meşale görünümündeler. Geceleri bu binalar Azerbaycan Bayrağı şeklinde ışıklandırılıyor.

Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi'nin hemen yanında yer alan ve Alev Kuleler’den birisinde yer alan Fairmont Hotel'i ise alternatifsiz bulduğumu ifade etmeliyim. Niyazi Küçesi (Caddesi) ile Zerifa Aliyeva (Haydar Aliyev'in eşi) Küçesi arasında yer alan bir bulvarda şehrin panoramik manzarasına da hâkim bir noktada konuşlanmış. Türk ve Azeri Şehitliği'nin de hemen yakının da yer alan bölgede aynı zamanda Guinness Rekorlar Kitabı’na da giren Dünyanın En Büyük Bayrağı olarak tescillenmiş Azerbaycan Bayrağı, Hazar (Caspian) Denizi’ne karşı ihtişamla dalgalanıyor. 

Azerbaycan Bayrağı’nda yer alan mavi renk Türklüğü, yeşil renk İslamiyet’i, kırmızı renk ise uygarlığı temsil etmektedir. Bakü'de oldukça fazla sayıda tiyatro ve opera binası var ve hafta sonu olması nedeni ile de tıka basa dolu. Sanırım bazı seviyelere sanat olmadan gelinemeyeceğinin en iyi kanıtlarından biri de bu olsa gerek.

İçeri Şeher olarak bilinen Eski Bakü'nün ara sokaklarında dolaşmak ve her an bir sürprizle karşılaşmak ise gerçekten bir gezgine iyi gelen duygu. Hiç ummadığımız şekilde karşımıza çıkan İskoç geleneksel kıyafetleri ile Kız Kalesi’nde konser veren grubun konseri, gezimizden geriye kalan güzel anılardan biri idi. Aziza Mustafa Zadeh, Günel Zeynalova, Reşid Behbudov, Röya Ayhan ise kesinlikle Azerbaycan müziğinin en önde gelen ve dinlemeden dönülmemesi gereken sanatçıları.

Bakü’de Sovyet döneminden kalma gelişmiş bir klasik müzik kültürü bulunuyor. Phillarmonia (İstiklaliyet Küçesi 2) kentin etkileyici filarmoni orkestrasının izleyebileceğiniz oldukça güzel bir salon. Azerilerin en önemli devlet adamı olan ve 2003 yılında kaybettiğimiz Haydar Aliyev'in ismini taşıyan Kültür Merkezi ise yukarıdan bakıldığında Haydar Aliyev'in imzasının şeklinde bir mimariye sahip. İçerisinde yeni dönem ressamların eserlerinin sergilendiği pek çok salon var.

Çok önemli bir bilgiyi de paylaşmak isterim. Azerbaycan’da oturma izni olmayan yabancıların ki buna biz Türkler de dâhiliz; ülkede 10 günden fazla kalacaklarsa her girişten sonra 10 takvim günü içerisinde (hafta sonu dâhil) pasaport fotokopisi ve adres beyanı ile birlikte internetten, postayla ya da bizzat gidip Miqrasiya’ya (Göçmenlik Bürosuna) veya Asan Hizmet merkezlerine başvurup adres kaydı yaptırmak zorundadırlar. Mail bazen kabul edilmeyebilir. Daha önce 3 gün olan bu süre 14 Kasım 2014 tarihinde 10 güne çıkarılmıştır. 10 günden fazla kalmak üzere Azerbaycan’a gelen yabancıların adreste kayıt altına alınmamaları durumunda, Devlet Migrasiya Hizmeti tarafından aşağıda belirtilen cezai yaptırımlar uygulanmaktadır.10 gün içinde kaydolmayanlara (301 AZN, vize kalış müddetini geçirenlere 401 AZN Manat) arası para cezası ve para cezasını ödemeyenlere de ülkeye 5 yıllığına giriş yasağı konulması söz konusudur.

Rusça’da “Targovi Sentr” olarak bilinen ve sözcük anlamı ticaret merkezi, anlamına gelen yeni moda adı ile birçok AVM, Bakü’de pek çok yerde görülüyor. Türkiye’deki pasaj türü çarşılar, ülkemizde iş hanı dediğimiz, içerisinde bürolar altında dükkânlar da olabilen binalar, AVM’ler, toplu dükkân ve mağazaların hepsinin ortak adı ticaret merkezi olarak adlandırılıyor. Bu ticaret merkezlerinden en eskisi, Azerbaycan Prospekti (Bulvarı) üzerinde, İçişleri Bakanlığının ve THY’nin karşısında Sovyet döneminden kalma, üç kapılı MUM “Merkezi Univer Mag” . Sovyet döneminin çok katlı mağaza anlayışını temsil etmesi açısından görülmeye değer. Kiril-Rusça okunuşuna göre SUM (Sentr Universalni Magazin) diyenler de var. Üst katlarda tezgâhlar var. Giriş ve alt katlarda altın, gümüş hediyelik takılar, Rus saatleri ve takılar satılıyor. Burada takılara bakarken tezgâhtara bir şeyler sormak bahanesiyle yaklaşanlara dikkat etmek, çantaya, cüzdana sahip olmak gerekiyor. Gelmişken onun kuzey çıkışındaki karşı sokağı, Tebriz Halil Rızaoğlu Sokağı’nda kadınlar için el işi hobi mağazası “No Limit” de gezilebilir.

Azerbaycan Türkleri, Türk kültürüne uygun olarak, genelde çay içiyor. Yaşı 4000 yılı aşan semaverin vatanı, Azerbaycan. Kimileri çayı soğutmak için fincandan tabağa boşaltarak, tabaktan içiyorlar, öyle alışmışlar.

Azerbaycan yaklaşık 9 milyon nüfusa sahip. Bunun yarısı Bakü’de yaşıyor. Bakü’nün pahalı oluşuna karşın, eski bir şehir oluşu ve ilginç mimariye sahip eski binaları korumuş olması, turizm açısından çekici kılıyor. Bakü’yü en çok ziyaret edenlerin başında ise Türkler, Gürcüler ve İranlılar olduğunu resmi kayıtlar da teyit ediyor.

Rüzgârların Kenti Bakü'den sevgilerimle…

Suat ŞİMŞEK

Yazar Hakkında

Suat ŞİMŞEK

Avukat, eğitmen, yazar, gurme, rehber ve gezgin. 19 Ocak 1973 tarihinde Berlin’de doğdu. 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.