İstanbul'a yaklaşık 5 saat uzaklıkta olan Safranbolu'ya ben Amasra dönüşü uğramayı tercih ettim, Amasra'dan 1 saat 30 dakikalık bir yolculuk ile Safranbolu'ya ulaştım, yol boyunca dağların ve sıra sıra ağaçların arasından giderken 1 buçuk saatlik yol sizi hiç yormuyor tam tersi keyif veriyor.
Safranbolu'ya varır varmaz yoğun Japon turistlerin varlığı ve hemen her dükkanda japonca tabelaların olduğunu dikketimi çekti. Kente girer girmez kentin tarihi dokusu sizi hemen etkisi altına alıyor, tarihi evler, konaklar görülmeye değer, bir çok konak hotele çevrilmiş ve Safranbolu'ya gelecek olan misafirlerini bekliyor, ben günübirlik bir tur tercih ettiğim için kalmadım, ancak Safranbolu görülecek tarihi yerleri ve doğal güzellikleri ile kesinlikle birkaç gün kalınmayı hakedecek bir mekan, hızlı hareket ederseniz görülecek hemen her yeri görmenizde olası.
Safranbolu'nun sadece şehrin merkezi değil yakınlarında bulunan doğal güzelliklerde kesinlikle görülmeli, bunlar Tokatlı Kanyonu, Kristal Teras ve kesinlikle gidilmesi gereken Bulak Mencilis Mağrası, şehrin merkezinde ise Kaymakamlar gezi evi, şimdilerde hotel olarak kullanılan cinci hanı, şehrin tamamına hakim bir tepe olan Hıdırlık Tepesi kesinlikle görülmesi gereken yerlerden.
Şehrin içinde bir çok meşhur Safranbolu lokumcusu var buralardan hediyelik lokum alabilirsiniz ama ille de safranlı lokumu tavsiye ederim. Yine küçük çarşısında bir çok hediyelik eşya dükkanı ve bakır satıcıları mevcut, bakır sahan ve ve cezve alıp kahve keyfini evinizde de yaşayabilirsiniz. Birde ille ki gözleme, yediğim en güzel gözlemelerden birini de Safranbolu Ünal gözlemecisinde yediğimi belirtmeyim.
Safranbolu merkezi gezdikten sonra Hıdırlı tepesine çıktık, bakır cezvede ve közde yapılan türk kahvesinin yanında getirdikleri karadut şerbeti ve safranlı lokumun tadı mükemmeldi. Buradan şehrin manzarasını seyretmek ayrı keyif. Daha sonra şehre yaklaşık 10 km uzaklıkta olan Bulak Mencilis Mağarasına doğru yola cıktım, sağlı sollu kavisli yollardan geçerek 25 dk sonra mağaraya ulaştım, mağaraya yaklaşık 165 taş merdivenden yürüyerek çıkılıyor, çıkarken ciddi bir yorgunluk hissediyorsunuz ancak mağaraya girince gördüğünüz doğa güzelliği karşısında tüm yorgunluğunuz geçiyor ve ziyarete açık olan 400 metrelik yolu yürümeye koyuluyorsunuz, mağara içindeki sarkıtlar görülmeye değer, mağaranın 3 milyon yıl önce bugünki halini aldığını öğrenince şaşırmamak elde değil. Mağaranın en önemli özelliği yaz kış mağara içi sıcaklığının 14-15 derecede sabit olması ve mağara yağmur sularını damıtıp hemen mağaranın yanında küçük bir dereye akıtıyor, su buz gibi inip içtiğimde tadınında harika olduğunu gördüm.
Mağaradan çıkıp yine yaklaşık 10 km uzakta bulunan Tokatlı Kanyonuna ve tabi ki Kristal Terasa doğru yol alıyoruz, 20 dk kadar sonra oradayız. Tokatlı Kanyonuna yukarıdan bakacağız, Kristal Teras altı camdan olan 80 mt yüksekliğinde ve yürüken uçurumu net göreceğiniz bir balkon, özel camlarla yapılmış ve 75 ton ağırlık taşıyabiliyor, ancak yine de altınız uçurum olunca üstünde yürümek cesaret isteyen bir eyleme dönüşüyor ama kesinlikle bu heyecanı yaşamalısınız. Aşağıda kanyonu, kanyonda gezen insanları ve doğayı tüm çıplaklığıyla görmek kesinlike size çok keyif verecek.
Kristal Teras ziyaretimizin ardından keyifli safranbolu yolculuğumuzun sonuna geliyor ve evimize doğru yola koyuluyoruz.