Burdur’a yaklaşık yarım saat mesafede yer alan Ağlasun ilçesinin adını son yıllarda daha fazla duyar olduk. Buna sebep olansa Ağlasun’un7 kilometre kuzeyinde yer alan Sagalassos Antik Kenti.
8 bini aşkın nüfusu olan Ağlasun, Sagalassos’un da etkisiyle bölgedeki yeni cazibe merkezlerinden biri haline gelmeye başlamış. İşte biz de tam bu sebeple Ağlasun’dayız.
Aşkların ve İmparatorların Şehri
Burdur il sınırları içerisinde bulunan Sagalassos Antik Kenti, sadece Burdur’a değil aynı zamanda çevre illere de oldukça yakın. Antalya’ya 110 kilometre, Isparta’ya 41 kilometre uzaklıkta. Bu nedenle bu şehirlerden de çok sayıda günübirlik ziyaretçi alıyor.
Aşkların ve imparatorların şehri olarak bilinen antik kent, Antik Yunan’da Pisidia olarak bilinen bölgede, günümüzde Batı Torosların bir parçası olan Ağlasun Dağı’nın eteklerinde bulunuyor. 1706’da keşfedilen Sagalassos’ta kazı çalışmaları 1990 yılında başlamış. Biz gittiğimizde kazı çalışmaları halen devam ediyordu.
Yapılan kazı çalışmaları Sagalassos’ta ilk yerleşimin izlerinin 12.000 yıl önceye kadar uzandığını gösteriyormuş. Büyük bölümü günümüze kadar oldukça iyi bir şekilde ulaşan antik kentin zamanında önemli bir seramik üretim merkezi olduğu anlaşılmış ve bu özelliği ile UNESCO Dünya Mirası GeçiciListesi’nde yerini almış. Bölgede sadece seramik değil, aynı zamanda çömlek ve cam üretimi de oldukça yaygınmış.
Pisidia’nın başkenti Sagalassos’un önemi büyüklüğünden ya da zenginliğinden ziyade (Döneminde nüfusu Efes’in 20’de 1’i kadarmış) kültürel değerlerinden geliyor. Küçük bir şehir sayılmasına rağmen döneminde spor müsabakaları burada yapılır, tiyatrolar burada oynanır, tüm çevre kentler büyük etkinlikler ve festivaller için Sagalassos’a gelirmiş.
Deniz seviyesinden 1.700 metre yükseklikte yer alan Sagalassos’ta ayakta kalıp günümüze kadar ulaşmayı başaran yapılardan biri tiyatro. Dünyanın en yüksek rakımlı antik kent tiyatrosu 9.000 kişi kapasiteli.
Kent ekonomik, siyasi ve sosyal anlamda en iyi dönemini MS 2. yüzyılda İmparator Hadrian döneminde yaşamış. Antik Kent’in girişinde yer alan agora da bunun bir göstergesi. Zamanında burada ticaret yapılıyormuş. Bizi burada en fazla etkileyenlerden biri su kanallarının ta o dönemde nasıl bu kadar ince düşünülerek yapıldığıydı. Biraz daha ilerleyince karşımıza çıkan meydan ve karşısındaki Antoninler Çeşmesi ise nefes kesici.
Bizce antik kentin en dikkat çekici yapısı Antoninler Çeşmesi. Bu çeşme önündeki heykellerin orijinalleri Burdur Müzesi’nde sergileniyormuş, buradakilerse replikaları. Çeşmenin bulunduğu meydanın ortasında çok sayıda sütun var. Bu sütunlar zamanında spor müsabakalarını kazananlar anısına dikiliyormuş. Etkileyici!
Davullu Zurnalı Karşılama Töreni
Antik kent gezimiz sonrası Ağlasun’da yöresel bir restorana gittik. Giderken yolda bize rehberlik yapan Adnan Bey, Ağlasun ile ilgili bilgiler verdi. Ağlasun’a ilişkin olarak tarihî kaynaklar 12. yüzyılda Selçuklu Türklerinin bu coğrafyaya yerleştiğine işaret ediyormuş. Hatta yol üstünde bu döneme tarihlenen bir kervansarayın bulunduğu da biliniyormuş ancak ne yazık ki bu yapıya ait herhangi bir kalıntı bulunamamış.
Kervansarayın yanındaki hamam “Küçük Hamam” olarak biliniyormuş. 1230 yıllarında yapıldığı tahmin edilen bu Selçuk Hamamı’nın kubbesi sökülerek üst katı ev haline getirilmiş olsa dahi alt katı hamam özelliğini koruyormuş. Hâlen ilçe merkezinde yer alan hamamı maalesef biz göremedik. Bir de bu hamama yaklaşık 50 metre mesafede yer alan 5 metre çapında ve 9 metre yüksekliğinde bir Anıt Çınar varmış.
Yolda bu keyifli anlatımı dinleyerek akşam yemek yiyeceğimiz Yaylakent’e geldik. Burada bizi davul zurna ile karşıladılar.
Oldukça enteresan bir deneyimdi. Ağlasun ve Isparta tarafından da Güneykent belediye başkanları bize bu yemekte eşlik etti.
Yemeğe geçmeden önce buraya özgü bir halk oyunu olan “Teke Zortlatması”nı izleme şansımız oldu. Zeybek gibi aslında.
Yemekte ilk olarak minik bakır tencereler içinde tereyağlı mercimek çorbası servis edildi. Nefisti. Ardından köfte ya da isteyene balık ve tatlı olarak mis kokulu kavun.
Biz tam kavun faslına geçtiğimizde bu kez de sipsi ile tanıştık.
Sipsiyi bilir misiniz? Kamıştan yapılan bir çeşit üflemeli müzik aleti sipsi. Dünyanın en küçük müzik enstrümanları arasında gösteriliyor. Şansımıza burada Dünya Sipsi Şampiyonu olan Hüseyin Demir’le de burada tanıştık. Kendisi de bize müthiş bir sipsi dinletisi sundu. Bu minicik müzik aletinin çıkardığı seslere insan hayret ediyor. Bir de tabii bunu şampiyonundan dinlemek ayrı keyif.
Umarız bu ve benzeri değerlerimiz kaybolmadan bir sonraki nesillere de aktarılabilir.