Karı bol, bir o kadar da soğuk kışın ardından baharın gelişi şenlendiriyor yürekleri. Cıvıl cıvıl renklere büründüğü şu günlerde güzellikte birinci sayılır buralar. Uzun zamandır istediğim bir rotaya doğru gideceğimizi duyunca ''hadi'' diyorum; yollar, keşifler, güzellikler bizi bekliyor. Ardından Sakarya’ya doğru yol alıyoruz…
Kocaeli- Sakarya yolu, yeşilliğin arasına uzanmış, gözleri büyüleyen bir güzergah. Aralara sıkışmış betonlaşma da olmasa o yeşillik bizi bizden alıp götürür; huzura, bolluğa, berekete doğru...
Sakarya’nın Karadeniz’e açılan penceresinde, Karasu ile Kaynarca ilçeleri arasında Türkiye'nin en büyük longoz ormanı yer alıyor: Acarlar Longozu... Longoz, su basar demek. Yurdumuzun nadir su basar ormanlarından biri olan Acarlar Longozu, su basar orman ekosistemiyle birinci derece sit alanı olarak koruma altına alınmış. 250 ile 1250 metre genişliği ve 7,5 kilometreye yakın uzunluğuyla oluşumu açısından tipik bir set gölü. Sakarya Nehri'nin batısında yer alıp fazla suları Okçu Deresi'yle Sakarya Nehri'ne döküyor.
Gölde bir kısmı endemik olan birçok bitki ve hayvan türü yaşıyor. Aynı zamanda göçmen kuşların üreme ve kışı geçirdikleri özel alanlardan da biri. Buraya geldiğimizde birbirinden farklı kuşların cıvıltısıyla karşılanıyoruz. Doğal karşılama ekibi aynı zamanda. Tek o mu... Göle yayılan nilüferler coşkuyla açma gününü beklerken, biz de sudaki yansımalarını seyrederek huşuyla ahşap köprüde dolaşıyoruz.
Orman alanına doğru süzüldüğümüzde dişbudak, kızılağaç, kayın, karaağaç türlerine rastlıyoruz. Çocuk felci tedavisinde kullanılan ''Göl Soğanı'da'' burada yetişiyormuş.
Gölü süsleyen nilüferlerin yanında suyuyla beslenip büyüyen kızılkanat, sazan gibi balık çeşitleri; çevrede tavşan, tilki, yaban domuzu, gelincik, doğan ve sincabın ayak izleri, yaban hayatın burada devam ettiğinin bir göstergesi.
Longozun, Karasu kısmında yaklaşık 500 metrelik ahşap yürüme alanında, yürüyüş yaparak güzellikleri keşfediyor; kuşların cıvıltıları eşliğinde nilüferle dans ediyoruz. Ara sıra çıkan ördekler sudan karaya doğru süzülüyor. Girişinde yer alan restoranın yerel halktan olan sahibinden yöresel lezzetleri tadabilmenin yanında buranın hikâyesini, atalarından miras kalan güzellikleri dinliyoruz. Suyun kıyısına ilişip bir masada saatlerce doğanın sesini dinleyerek çayımızı, kahvemizi yudumluyoruz.
Yakın zamanda turizme açılan bölge, hava güzel olunca çok insanın buluştuğu, hafta sonunu geçirdiği alanlardan biri aynı zamanda. Gelenlerin rahatı için çeşitli düzenlemeler yapılıyor. Ancak göçmen kuşların kuluçkaya yattığı dönemlerde yoğun ilginin doğaya zarar verme olasılığı çok fazla. Bunun olmayacağını umarak kısa da olsa bu güzellikleri yaşayıp Acarlar'dan ayrılıyoruz.