Kuzey ülkelerinin en sevdiğim şehirlerinden birinde, Stockholm’deyiz. İnsanı kendine hayran bırakacak kadar sade, huzur dolu, parlak bir kent burası.
Kuzeye Gizlenmiş Eğlence ve Lezzet Noktası
Ankara’dan kalkan aktarmalı uçakla sabah 7:00 sularında başlayan yolculuğumuz öğleden sonra 14:00 gibi Stockholm Arlanda Havalimanı’nda son buldu. İner inmez ilk otobüsle şehir merkezine ulaşım sağlayabilmek için otomatlardan Flygbussarna gidiş-dönüş olacak şekilde havalimanı-şehir içi ulaşım otobüs biletimizi aldık.
Konaklama
Şehir merkezine doğru süren yaklaşık 1 saatlik bir yolculuk sonrasında tren istasyonunda otobüsten indik. Otelimiz, merkezi konumda diyebileceğimiz, en küçük ve ortadaki ada olan Stockholm’ün Eski Şehir ismiyle anılan bölgesi Gamla Stan’da yer alıyor. Urban Hostel Gamla Stan, bir önceki gelişimde de kaldığım tavsiye edebileceğim bir yer, pratik, merkezi ve temiz.
Stockholm’de İlk Gün
Stockholm’e vardığımız ilk gün vapur turu yaptık. Gamla Stan’daki iskeleden bindiğimiz RedSightSeeing HopOn-HopOff tur, günlük, istenilen zamanda istenilen iskeleden kalkan, tekneye sınırsız binmek için kullanılan bir yolculuk. Benzer bir seçeneğiniz de Strömkajen Koyu’ndaki The Royal Palace önünden kalkan ve amacı in-bin şeklinde değil de daha çok adaları gezdirmeye yönelik Royal Canal vapur turları olabilir.
Vapurla gezerken bir yanımızda Grönalund isimli lunapark, bir yanımızda küçük ve yemyeşil Skeppsholmen Adası, bir yanımızda daha merkezi olan Södermalm Adası ve bir yanımızda Gamla Stan’ı görerek etrafımızı çevreleyen adaları gözden geçirmiş olduk. Dönüşte yine Gamla Stan’da bindiğimiz durakta indik ve ikinci rotamız olan Skinnarviksparken’de bulunan şehrin tepe noktasına doğru yola koyulduk.
Skinnarviksparken Tepesi araştırıp rota çıkarılmadığı takdirde pek çok turistin gözünden kaçan bir bölge. Şehirde yaşayanların manzaraya karşı keyif yapmak için sık sık uğradıkları şehrin en tepe noktası, park içerisinde uzun bir yürüyüş sonunda karşınıza çıkıyor.
Kayalardan oluşan tepeden baktığınızda kanallar ve karşı adalarla birlikte aslında tüm Stockholm ayaklarınız altında gibi hissedebilirsiniz. Haritanın buraya çıkışı zor kıldığı durumda telefonda GPRS ile çalışan harita uygulamasını tavsiye ederim. Öyle ya da böyle bu tepeyi bulmalı ve varsa yanınızda yiyecek-içecek, burada en az bir saat oturup manzaranın tadını çıkarmalısınız.
Gezimizin devamında yemek için, hamburgerde bir numara olan ve restaurant/bar tarzında servis yapan The Flying Elk’e doğru yola koyulduk. The Flying Elk’in restaurant kısmı daha resmi, hemen arkasında bar kısmına doğru devam edince daha rahat bir ortamla karşılaşıyorsunuz. The Flying Elk menusundeki Dirty Yankee Burger yediğiniz en lezzetli hamburger olabilir.
Stockholm’de İkinci Gün
Ertesi sabah ilk hedefimiz Södermalm Adası’nda sokak arasında bulunan Greasy Spoon isimli küçük ama kahvaltısının ünüyle büyük olan kafeyi bulmak ve kendimize lezzetli bir ziyafet çekmekti. Kafeye vardığımızda önceden rezervasyon yapmadığımız için bir süre bekledik fakat sonrasında tam da hayal ettiğimiz gibi sıcacık ortamı bizi kalbimizden fethetti. Böğürtlen soslu kocaman pankeklerimizin yanına sütlü çay oldu bizim tercihimiz, çeşitlilik yaratmak isteyenler için Egg Benedict ve avokadolu ekmeklerin bulunduğu sınırsız kahve içeren leziz kahvaltı tabakları da mevcut.
Yabancı bir ülkede otobüs veya araba kullanmayı çok tercih etmem, şehir ancak yürüyerek ve sokak aralarında kaybolarak keşfedilir, gezilir ve hissedilir. Ne demişler, şüphesiz ki yollar önce kaybolman sonra kendini bulman içindir.
Biz kıyı şeridinden yürümeyi tercih ettik, Grönalund’a lunaparka ulaştık ve tüm gün için sınırsız oyuncak hakkı aldık. Avrupa’da lunaparka gelmenin en güzel yanı oynadığınız oyunlarda ödül kazanma şansınızın yüksek olması, oyunların “ödül kazanılabilir” olması ve gerçekten adrenalin seviyesi en yüksek oyuncaklara binebilme şansı bulabilmeniz…
Önce sallanan salıncakla başladık. Yerden metrelerce yüksekte sallandığı için basit gibi düşünmeyin, bize heyecandan soğuk terler döktürdü. Devamında asansör ve Roller Coaster’da attık çığlıklarımızı. Grönalund’daki en binilemez oyuncaklardan biri olan Insane, adı üstünde 5. binişimizde bile çığlık atmadan turu tamamlamamıza izin vermedi ve bir numaraya koyduğumuz hareketli asansör bizim için hala bilinmezliğini koruyor, maalesef hiç cesaret edemedik.
Oyuncakları tamamladıktan sonra oyun oynadığımız kısımlara geçtik ve peluş oyuncaklar kazandık.
Stockholm’de Üçüncü Gün
Son tam günümüzde bisiklet kiralamaya ve uzak olan bölgelerdeki planlarımızı gerçekleştirmeye, şehrin dokusunu herkesin aktif olarak kullandığı, ayrı yolu, ayrı bir trafiği ve ayrı bir lambası olan bisiklet dünyasını tadarak geçirmeye karar verdik. Bisiklet dükkanları kapalı olunca biz tren istasyonundan Şehir Bisikleti-CityBike adı verilen ve en az 3 günlük kiralanarak alınan bisikletlerden almak zorunda kaldık. Bisiklet kullanmayı düşünüyorsanız, ilk gün alarak, telefonunuza indirdiğiniz city.bike uygulaması ile park yerlerini bulabilir ve bisikletlerinizi park edip ihtiyaç duyduğunuz her an kullanabilirsiniz.
Bisiklet kiralamak için 7elevan dükkanlarından kart almanız ve indirdiğiniz uygulama ile duraklar neredeyse oradan bisikletlerinizi temin etmeniz yeterli, fakat şunu unutmayın en fazla 3 saat sonra bisikletinizi bir durağa bırakıp aktive etmeniz gerekiyor. Bisikletler zaman aşımına uğradığında kendi kendini kilitlermiş.
Bisikletlerimizle en kuzeye, Haga Park’a doğru yola koyulduk. Rotamızı bisiklet ile yolculuk yapacak şekilde ayarlamıştık ve yolumuzun üzerinde yine kahvaltı ve çörekleriyle dillere destan olan bir kafe keşfetik: Cafe Saturnus.
Gezilerimde en çok hoşuma giden nokta, öncesinde yaptığım araştırmalar sonucu keşfettiğim mekanların tam da istediğim gibi çıkması. Cafe Saturnus’e girer girmez beni karşılayan çörekler, elmalı tartlar ve envai çeşit tatlının yanı sıra masalarda gördüğüm alışık olmadığım çeşitlilikteki kahvaltı tabakları, yapmış olduğum araştırmanın başarılı olduğunu gösterdi bana. Kahvaltı için Eggs Benedict Florence ve French Toast tercih ettik. Güzel ve doyurucu bir kahvaltı sonrası Haga Park’a doğru bisikletimizle yola devam ettik.
Bisiklet durakları belirli noktalarda bulunduğundan dolayı bisikletlerimizi parkın girişinde bıraktık ve ormanın içerisine yaya olarak yürümeye devam ettik.
Hava bir güneşli bir yağmurlu, gün içerisinde karışık şekilde seyrediyordu, insanlar ise yağmur veya güneş fark etmeksizin ormanın içerisinde sporlarını yapıyorlardı. Haritaya bakıldığında yüzölçümü fazla gibi görülen Haga Park, yürümesi çok keyifli yemyeşil ormanlık bir alan, iç bölgesine kadar rahatlıkla yürüdük ve final noktası olan Kelebek Evi’ne (Butterfly House) vardık.
Küçük bir alana kurulmuş olan kelebek çiftliği, dünyada görüp görebileceğiniz, bakmaktan, uzun uzun izlemekten kendinizi alamayacağınız capcanlı renklerde ve çeşit çeşit cinslerde kelebeklerin bulunduğu, bol nemli ve bol sevimli bir mekan. Omzunuza konan kelebeği hayat boyu hiç görmemiş olabilirsiniz. Dikkatli inceleyin:)
Ertesi gün, havanın güneşli olması sonucu kendimize daha da fazla enerji katarak erkenden bisikletimizle yola koyulduk ve Södermalm’de bulunan, Johan&Nyström’de buraya özgü fika adı verilen kahveden tattık.
Günü Gamla Stan’da bulunan en köklü restaurantlardan biri olan Den Gyldene Freden’de İsveç’e özgü Meatball adı verilen köfte tabağının tadını çıkararak sonlandırdık.
Dönüşümüzde tren İstasyonundan aynı firma ile gidiş-dönüş şeklinde aldığımız biletlerimizi kullanarak yola çıktık.
Bir başka keşifte görüşmek üzere, hayatınıza değer katın ve yeni deneyimler edinmekten kaçınmayın:)
Haziran 2017
Harcamalar
İsveç, çoğu kuzey ülkesi bizim para birmimize göre pahalı bir ülke, hazırlıklı gitmenizi tavsiye ederim. Yaklaşık harcama limitlerine örnek olarak,
Flygbussarna gidiş-dönüş biletler için kişi başı 215 kron.
RedSightSeeing HopOn-HopOff tur çocuklara ücretsiz, yetişkinler için 200 kron.
The Flying Elk, hamburger ve içecek ortalama kişi başı 300 kron.
Greasy Spoon Kahvaltı için ortalama kişi başı 250 kron.
Grönalund giriş kişi başı 110 kron ve ek bir 330 kron ile gün boyu sınırsız oyuncak hakkı alabiliyorsunuz.
City bike kişi başı 160 kron.