Kobe'de kaldığım sokakta manzara bu. Aslında Japonya'nın çoğu yerinde manzara bu. Kendi küçük, fiyatı büyük evler. Evler tatami ile ölçülüyor: hani şu odalarda yer kaplaması olarak kullanılan hasır karışımı geleneksel Japon yer örtüsü. Tatami aynı zamanda bir yüzölçümü birimi olarakta kullanılıyor. Tek başına oturan Japonlar büyük şehirlerde genelde 10-15 tatamilik bir evde oturuyorlar: yani 16-24 metrekare. Yani yukarıda 30 daire kadar var. Böyle bir evin kirası yaklaşık olarak 1.500 USD. Merkeze yaklaştıkça kiralar artıyor.
Dünyanın en zengin milletlerinden birinin yaşam standardı bu kadar düşük olabilir mi? Adamların evi 20 metrekare kadar olduğu için evde yapamadıkları her şey için bir hizmet üretmişler. Örneğin karaoke mekanları: evde kağıt gibi duvarlar olduğu için karaoke yapmaya kalkarsan bütün apartman başına toplanacağı için bir sürü karaoke odası kiralayan şirket var, bayağı bir kısmı da tek kişilik odalar. Odaya gidip istediğiniz şarkıyı seçip gönlünüzce tek başınıza söylüyorsunuz. Evler küçük ve duvarlar çok ince olduğu için Japonya'da "aşk otelleri" türemiş: evde rahat edemeyen çiftler bari otele gelsin diye. Kobe'yi anlatacaktım ama dağıldım yine.
Japonya'da hemen her şehrin kendi özel lağım kapağı var, nedendir bilinmez. Kobe haritasına bakarsanız deniz kenarında yemyeşil bir alan görürsünüz: Merikan parkı. O parka giderseniz 3-5 ağaç ve gıpgri betona bulanmış büyük bir düzlükle karşılaşırsınız. Bu park Japon (ve dünya) tarihi açısından önemli bir yer. 1860'lara kadar Japonya dünyadan tamamen kopuk yaşıyormuş, 200 senedir yürürlükte olan bir kanuna göre herhangi bir yabancı, Japon topraklarına ayak basarsa öldürülüyormuş. Aynı şekilde bir Japon ülke dışına çıkıp geri dönerse sonu ölüm oluyormuş. Bunun sadece iki istisnası olmuş. Portekiz ve Hollanda'ya verilen çok kısıtlı olsa da Japonya'da ticaret yapma hakkı: bu anlaşmaya göre izin verilen yabancılar sadece gün ışığı saatlerinde Japonya içinde dolaşabilmekteymiş, hava kararınca kendilerine ayrılan topraklara geri dönmek zorundalarmış. 1800'lerin sonunda Amerika'da Japonya ile ticaret yapmak istemiş ve hayır cevabı almış. Bunun üzerine sonraki Amerikan müdahalelerine örnek olacak bir şey yapmışlar: dokuz gemilik bir Amerikan filosu toplarını Japon şehirlerine çevirerek limanlarına demirlemiş ve serbest ticaret rica etmiş. Topun namlusundaki Japonlar da bu ricayı geri çevirmemişler. Kobe de yabancılara açılan ilk beş şehirden biri, Merikan parkı da yabancı gemilerin yani A-Merikan gemilerinin ilk demirlediği bölge.
Bu uzun giriş sonrası Kobe'nin de diğer Japon şehirleri gibi temiz, düzenli ve dar olduğunu bir kez daha vurgulayayım. Şehrin en ünlü ürünü, eti. Kobe etini duymuşsunuzdur. Kalitesine göre kilosu 5000 dolara kadar alıcı bulan bu eti, Japonya'daki lüks restoranlarda bulmak mümkün. Bir ara Türkiye'deki otellerden birinde de Kobe etinden yapılma 150 liralık hamburger satıyorlardı, geçelim bir kalem.
*** Başar Kurtbayram'ın diğer yazılarına www.simdigezelim.com'dan da ulaşabilirsiniz.