Türkiye'nin Toscana'sı: İnebolu

İnebolu; Kastamonu ilinin Karadeniz kıyısında yer alan doğal güzellikleri, tarihi, mimarisi, mutfağı ile keşfedilmeyi bekleyen gizli kalmış güzellikler diyarı.

İstiklal madalyalı tek ilçe: İnebolu

İstiklâl Savaşı’nın zafer kapısı, Çılgın Türkler'in memleketi, İstiklâl Madalyalı tek ilçe. Her ne kadar kuzeye baktığı için yüzünü göstermese de güneşin doğumu bile farklı bu ilçede.

Türkiye'nin Toscana'sı

Ancak tüm bu özelliklerinin yanında İnebolu’nun başka bir özelliği daha var. Bilmeyenler için büyük harflerle yazıyorum TÜRKİYE’NİN TOSCANA’SI. Gözümle görmesem fotoğraflarını çekmesem ben de inanmazdım.

Özellikle İnebolu-Küre arasındaki bölge inanılmaz fotoğraf sahnelerine sahip. Küçük dağ köyleri, o köylere giden dar yollar ve o dar yollarda oynayan güzel çocuklar ve köpekleri…

İlçenin hâlihazırda en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılık. Ancak, İnebolu halkının geçim kaynakları arasında balıkçılık da önemli bir yer sahibi.

Beldeğirmeni Köyü ve Fatih Çınarı

İnebolu’nun 15 kilometre doğusunda bulunan Beldeğirmeni köyü küçük ve şirin bir sahil köyü. Köy tescillenmiş Fatih Çınarı ile ünlü. Fotoğrafta caminin yanında gördüğünüz çınarının doğum günü 1484 olarak kabul ediliyor. Beldeğirmeni köyünü tam cepheden çekebilmeniz için karşı tepeye çıkıp biraz çamurlansak da değdi doğrusu.

Beldeğirmeni köyünde de sabah gün doğumu sırasında ağlarını toplayan balıkçıları görmek ve fotoğraflamak mümkün.

Türk Ocağı Binası

İnebolu’nun sembol yapısı; ilçenin tarihine hem tanıklık hem de misafirlik eden Türk Ocağı Binası. İlçe milli mücadele döneminde cepheye en yakın liman olduğundan İstanbul’dan ve yurt dışından gelen silah, mühimmat, erzak ve benzin ile savaşacak asker ve siviller burada toplanıyormuş. Kahraman kayıkçılar tarafından fotoğrafta gördüğünüz denk kayıklarına çıkartılan tüm bu malzeme, çocuklar ve kadınlar da dâhil tüm halk tarafından ya omuzlarda ya da kağnılarda patika yollardan Ankara’ya ulaştırılıyormuş. Nitekim İnebolu, 9 Haziran 1921 tarihinde Yunan zırhlılarının taarruzuna uğramış ancak halk direnmiş ve Yunanlıları püskürtmüş. İnebolu halkının yapmış olduğu bu gönüllü hizmet üç sene sürmüş ve karşılığında ne kayıkçılar ne hamallar ne de halk hiçbir ücret talep etmemiş. Bu nedenle de ilçeye 1924 yılında mücadeleye olan katkısına hürmeten İstiklâl Madalyası verilmiş. İşte tüm bu mücadelenin fotoğraflarını, milli mücadelenin amillerinden denk kayıklarını, en önemlisi de ilçeye verilen İstiklâl Madalyası’nın kendisini (sadece özel günlerde çıkarılıyor) Türk Ocağı’nda görmek ve fotoğraflamak mümkün.

Diğer taraftan Atatürk 27 Ağustos 1927 tarihinde Şapka ve Kıyafet İnkılabı’nı da bu binadan başlatmış. Günün hatırasına Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen tarafından yapılan balmumundan Atatürk Heykeli yine bu binada. Müzeyi 09.00-17.30 saatleri arasında gezebilirsiniz.

İstiklal Yolu

Cepheye taşınmak üzere tüm malzemenin toplandığı İnebolu ile yine tüm malzemenin cephelere dağıtıldığı Ankara arasındaki 340 km uzunluğundaki yola istiklâl mücadelesine katkısı nedeniyle İstiklâl Yolu denmiş. Yani şu an fotoğraf çekmek için kullandığımız yolun adı aynı zamanda İstiklâl Yolu.

İstiklal Yolu üzerinde yapılan silah ve cephane taşımacılığı gençler cephelerde olduğu için daha çok yaşlı erkek ve kadınlarca yürütülmüş. Bu yaşlı ama yüreği cesur kadınlarımızdan biri de Şerife Bacı. Şerife Bacı aralık soğuğunda sırtında çocuğu olduğu halde kağnısı ile mermileri Ankara’ya ulaştırmış ancak donarak şehit olmuş Kendisine hürmeten İnebolu Belediye Konağı yanında heykeli dikilmiştir.

İnebolu'da Ne Yenir?

Bölgede kahvaltı yapabileceğiniz en iyi yer hiç şüphesiz Palmiye Pide & Kebap. Bülent Yağcıoğlu tarafından işletilen bu mekânın kahvaltıları muhteşem ve doyurucu. Özellikle de gün doğumu fotoğrafları çekmek maksadıyla sabah erkenden kuvvetli kahvaltı yapmak zorunda olan bizim gibi yolcular için. Zaten ne kadar iyi bir yer olduğunu duvarda asılı duran buraya gelen ünlülerin resimlerinden de anlıyorsunuz. Kahvaltı ederken fırından yeni çıkan kocaman güveci görünce Bülent Bey'e kahvaltıda güveç yenip yenmediğini de sorduk. Bülent Bey burada ona göveç diyorlar diyerek bunun hikâyesini de bize anlattı. Kurtuluş mücadelesi yıllarında İnebolu’da taşıma işlerinde kullanılan kayıkçı ve hamallar güçten düşmemesi için kuvvetli besleniyormuş. Bu kapsamda kayıkçı ve hamallara kahvaltıda kuvvetli kahvaltı ile birlikte etli güveç yediriliyormuş. Bu nedenle İnebolu ve civarında adetten hala kahvaltıda göveç yenirmiş.

İnebolu mutfağı çok zengin olmakla birlikte mutfağın kralı tabi ki balık. Bizim de tercihimiz Balıkçı Mustafa’nın taze balıklarının pişirildiği İnebolu’nun en iyi balıkçısı kabul edilen İne-Balık oldu. Hayatımda bu kadar lezzetli çinekop ve palamut yediğimi hatırlamıyorum. Özellikle palamut kızartmasının bu kadar hafif ve lezzetli olması beni gerçekten şaşırttı. Fiyatlara gelince porsiyon olarak ne yerseniz 15 TL. İnanın bu muhteşem lezzete fazlasıyla değer. Bu vesile ile gerek bizi balıklarla ilgili olarak yönlendiren gerekse bize İnebolu’yu gezdiren Ebru Kafa Hanım'a teşekkürlerimi sunmayı bir borç biliyorum.

İlçe; Kastamonu’ya 90 kilometre, Sinop’a 156 kilometre uzaklıkta. Müze şehir görünümünü koruyan ilçe önümüzdeki dönemde tüm fotoğraf ve gezi severlerin de ilgi odağı olmaya aday. Bölgeyi net olarak yaşayıp güzel anılar fotoğraflayabilmeniz için en az bir gün kalacak şekilde planlama yapmanızın uygun olacağını değerlendiriyorum.