Vikingler'in Başkenti Bergen ve Hansa Evleri

Bergen, Oslo’dan sonra Norveç’in ikinci büyük kentidir. Nüfusu 300.000 kişi olan Bergen, Viking’lerin başkenti olarak bilinmektedir. Bergen 1070’de kurulmuş. 1830’a kadar Norveç’e başkentlik yapmış. 1830’dan sonra başkent Oslo olmuş. Bergen’de balıkçılık, gemicilik ve finans sektörü çok gelişmiş.

Bergen’e varışımız akşam saatlerini buluyor. İlk önce Scandic Otel’e gelip yerleşiyoruz. Otelimiz Liman bölgesine oldukça yakın, yürüyerek sadece 5-10 dakika mesafede. Bunu fırsat bilerek, hava biraz yağışlı da olsa, hem çevreyi dolaşmak hem de yemek yemek üzere Liman bölgesine gidiyoruz. Liman bölgesinde gündüz saatlerinde balık hali gibi işlev gören ufak bir balık pazarı var. Yanında da seçtiğiniz deniz ürününü pişirerek sunan ufak lokanta tarzı mekanlar bulunuyor. Biz de bunlardan birinde Norveç somonlarımızı ve geyik etlerimizi yiyoruz. Çok taze ve lezzetli.

Ardından yine liman bölgesinde yer alan, Bergen’in simgesi haline gelmiş olan Hansa evlerini görüyoruz. Ancak akşam saatlerinde bu bölgede ışıklandırma biraz zayıf olduğundan gündüz gözü ile görmemiz gerektiğine karar veriyoruz.

Ertesi sabah kahvaltı sonrası, Torgalmenningen meydanından şehir turumuza başlıyoruz. Burada 1950’lerde denizcilik tarihini anlatan Showmans anıtını görüyoruz. Burası oldukça geniş bir meydan, ortasında da bir havuz bulunuyor. Burası kent halkının buluşma yeri. Burada fotoğraf çektirdikten sonra, bir geçe önce gittiğimiz liman bölgesine doğru gidiyoruz.

Sabah erken saatlerde gittiğimiz için balık pazarını da gezme fırsatı buluyoruz. Burada jumbo karides, Norveç uskumrusu, Norveç somonu, Ringa balığı, dev yengeç bacakları, ıstakoz ve balina gibi çeşitli deniz ürünleri satılıyor.

Çok renkli ve iştah açıcı bir Pazar olduğunu söyleyebilirim. Tabii sabah saatleri olduğu için karnımız tok. Ama öğle saatlerinde burada yemek yemeğe karar vererek, yanındaki çiçek pazarını geziyoruz.

Çiçek pazarı deyince gözünüzde büyük bir Pazar canlanmasın. Çünkü yan yana sıralanmış birkaç tane çiçekçiden oluşan bir alan.

Kentin en etkileyici yeri ise Vagen koyundaki Hansa evleri. 1350’lere tarihlenen bu evler Bergen’in sembolü haline gelmiş. 1350’lerden 1750’lere kadar burada Hansa imparatorluğu hüküm sürmüş. Evler sahil boyunca bitişik nizam olarak dizilmişler. 3-4 katlı, dik çatılı ve rengârenk olan evler tamamen ahşap. Hansa evleri koruma altına alınmış.

Bergen’de Hansa evlerinin dışındaki tüm yapılarda ahşap malzeme kullanılması yasaklanmış. Neden mi? Bergen arka arkaya pek çok yangın geçirmiş. En son 1917’deki büyük yangından sonra şehirde ahşap malzeme ile bina yapımı yasaklanmış. Bu nedenle, şehirde Hansa evleri dışındaki tüm yapılar ahşap görünümlü ama taş binalar.

Hansa evlerini belleklerimize ve objektiflerimize kaydederek sahil boyunca yürüyoruz.

Yolun sonuna doğru Kral 5. Hakon’un kullandığı 13. yy.’dan kalma Hakon salonu, Bergen müzesini ve 12. yy.’dan kalma St. Mary Kilisesi’ni gördükten sonra tekrar Hansa evleri bölgesine gidiyor ve ara sokaklarında dolaşmaya başlıyoruz.

Hansa evlerinin arasında daracık sokaklar yer alıyor. Bu sokakların genişliği en fazla 2 metre. Bu dar sokaklar yaklaşık 100 - 125 metre sonunda bir avluya açılıyor. Evlerin merdivenleri çok dar ve kapıları küçük olduğundan yük ve malzeme taşımak için evlerin üst katlarına makaralar yerleştirilmiş. Bu dar sokaklar ve sokakların açıldığı avlular hediyelik eşya satan dükkânlarla dolu. Buralarda dolaşmak çok keyifli.

Çok sayıda balıkçılık malzemesi satan dükkan ve doldurulmuş hayvan satan dükkan olduğunu da söylemeliyim. Ancak fiyatlar bir hayli yüksek.

Bergen'de havalanına yakın, konaklamak için çok tercih edilen Beccy Bergen Apartment ve Hotel Park Bergen otellerinde kalabilirsiniz.

Buradan sonra Floyen tepesine çıkmak için fünikülerlerin kalktığı bölgeye gidiyoruz. Floyen Tepesi kentin manzarasını en güzel izleyebileceğiniz ve fotoğraflayabileceğiniz alan. Tepenin denizden yüksekliği 320 metre. Füniküler ile 26 derecelik bir eğim ile 830 metre yol giderek tepeye ulaşacağız. Yerden tepeye ulaşmamız yaklaşık 3,5 – 4 dakika sürüyor. Füniküler sistemde, kabinin her tarafı camlı ve panoramik bir görüntü sunuyor. Oldukça keyifli kısa yolculuk sonrasında tepedeyiz.

TepedeBergen’in muhteşem manzarası ayaklarınızın altına seriliyor. Bu görüntüyü hem objektiflerimize hem de belleklerimize sabitliyoruz.

Tepede çocuklar için bir de park alanı bulunuyor. Parkta kuzeyin sembolü olan Troy’lerin devasa heykelleri bulunuyor. Tepede manzaraya karşı kahvelerimizi yudumlayıp yine finüküler sistemle aşağıya iniyoruz.

Daha sonra 1873’e tarihlenen Lepra Müzesine doğru gidiyoruz. Bir dönemler kentte çok fazla lepralı hasta varmış. Tüm lepralı hastaları burada barındırmışlar daha sonra da tedavi merkezine dönüştürülmüş, şu an ise müze. İlgilenenler ziyaret edebilir.

Artık yavaş yavaş karnımız acıktı. Tabii ki rota balık pazarı… Balık pazarındaki somonlar, ıstakozlar ve envai çeşit deniz ürünü bizi bekliyor. Biz burada jumbo karides, somon, yengeç bacağı, ıstakoz ve ringadan oluşan bir menü seçtik, hepsinin tadına bakmalıyız. Nefisti. Tabakta bir de koyu kahve renkli bir et geldi. Çok sert olan bu etin ekşimsi bir tadı vardı. Ne olduğunu bir türlü anlayamadık. Meğerse balinaymış. Burada balina da yiyorlar. Ama bana çok sıcak gelmedi bu durum.

Karnımızı doyurup, merkezdeki Byparken bölgesine gitmeye karar verdik. Bergen çok küçük ama çok güzel bir şehir. Her yer yürüme mesafesinde. Byparken bölgesi, oldukça geniş ve büyük bir park. Parkın çevresinde Parlamento binası, Kültür ve Kongre Merkezi ve pek çok müze yer alıyor.

Kültür ve Kongre Merkezi’nin önündeki ferforje ağırlıklı, çiçeklerle donatılmış çardak çok güzel. Kültür ve Kongre Merkezi önünde Bergen Flarmoni orkestrası kurucularından Edvard Greeg’in heykeli bulunuyor. Greeg ilk flarmoni orkestrasını 1786’da kurmuş. Bergen’den çok ünlü caz ustaları yetişmiş. Kültür Merkezi etrafından müzik aleti satan pek çok mağaza bulunuyor. Burada pek çok müzik ve caz festivalleri düzenleniyormuş. Madonna, Rolling Stones gibi ünlü sanatçılar 2-3 yılda bir buraya gelip konser veriyorlarmış. Dolayısı ile bu dönemlerde Bergen, tüm Kuzey Avrupa gençlerinin akınına uğruyormuş.

Bergen Hansa Evleri, Balık Pazarı, Floyen Tepesi, pek çok müze ve sanat galerileri ile hafızamda yer eden küçük ama yaşanılası bir kent.

Bergen'de havalanına yakın, konaklamak için çok tercih edilen Beccy Bergen Apartment ve Hotel Park Bergen otellerinde kalabilirsiniz.

HÜSEYİN YILMAZ

Yazar Hakkında

HÜSEYİN YILMAZ

 1942 Sinop Ayancık doğumluyum. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunuyum. Mecburi hizmet nedeni ile Hakkari, Yüksekova, Siirt’te görev yaptım.