Viyana'da Yapılması Gereken 10 Aktivite

İmparatorluk ihtişamının ve zerafetin, çağdaş mimari ve kültürel birikimle buluştuğu, dünyanın yaşamak için tercih edilen şehirler listesinde en başta gelen Viyana’dan bahsedeceğim bugün.

Kendinizi Avrupai bir hayat standardının göbeğinde hissettiğiniz Viyana’da, spor ve sanat kavramları insanla buluşuyor adeta. Parklarda koşanları ve her bir sokak köşesinde sanata dair bir etkinlik, bir çağrışım bulabileceğiniz Viyana, yerel yemek ve içkileriyle de gidip görmeye, tatmaya değer bir şehir.

1. Stephansdom

Gezimize başladığımız nokta, Stephansdom. Merkezde bulunan bu gotik kilise, Viyana’nın en dikkat çeken simgelerinden biri, kilisenin çatı katına çıkmayı tercih ederseniz çatı katından şehir manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.

Kilisenin içerisine girdiğinizde ilk olarak dev çan ve 125 borusu bulunan dev bir org karşılıyor sizi. Hemen yanında süslü vaiz kürsüsü var: İyiliği temsil eden köpek, kötülüğün temsili kertenkele ve kurbağaları kovalıyor.

Mozart’ın hem evliliğine hem de cenazesine şahitlik eden kilisenin birçok duvar ve penceresinde İsa ve Meryem’e ait figür ve resimler bulabilirsiniz.  

2. Cafe Demel

Stephansdom yakınlarındayken kaçırmamanız gereken bir lezzet noktası, Viyana’nın köklü pastanelerinden olan Cafe Demel. Bu şık kafede Viyana’ya özgü olan yoğun çikolatalı Sachertorte (tatlı) yanında Kleiner Brauner (kahve) benim size tavsiyem…


Viyana’nın görkemli saraylarından biri olan Hofburg Sarayı'nı ziyaret etmeyi düşünenlere ufak bir öneri, Pazar günleri saat 9:15’te çocuk korosu ilahiler seslendirir ve biletlerinizi önceden ayırtarak farklı bir deneyim edinebilirsiniz. Sarayın ana giriş kapısına da dikkat çekmeden geçmek istemiyorum, Michaeler Kapısı olarak geçen, yarı dairesel göz alıcı bu yapı ana giriş kapısıdır ve altın süslemelerle kaplıdır.
 

3. Hofburg Sarayı

Saraydan çıkıp sokaklarda gezerken, hediyelik eşya dükkanlarında, bardakların anahtarlıkların üzerinde, heykelcikler şeklinde hatta çikolataların üzerinde bile rastlayacağınız üç temel figür vardır. Bunlardan bir tanesi Mozart’ın resmi, bir diğeri Gustav Klimpt’in Öpüş adlı tablosu ve sonuncusu da Sisi’nin portresi. Avusturyalıların sevgiyle “Sisi” dedikleri Bavyera Prensesi Elizabeth, güzelliği ve zerafetiyle tarihe damgasını vurmuştur. Eşi prens Franz Joseph’in başarılarının ardındaki temel unsur olarak görülen Sisi, ne yazık ki Cenevre’de suikaste kurban gitmiş fakat Avusturyalıların ona olan sevgisi baki kalmış ve günümüze kadar gelmiştir.

Havanın güzel olduğu güneşli bir günde gitmeniz gereken bir yer: Belvedere, benim gezmekten en keyif aldığım noktalardan bir tanesi. Saray bahçeleri ve geniş yürüme alanı yanı sıra insan burada gezerken kendini özgür, rahat, sade ve doğayla iç içe bir şekilde Avrupa kültürünün göbeğinde hissediyor.

4. Belvedere

Belvedere bahçelerinin asıl ihtişamı Prens Eugene’nin eski yazlık konutu olmasından kaynaklanıyor bence. Prensin sahip olduğu büyük Fransız bahçeleri ve Barok sarayı büyük bir sanat müzesine ev sahipliği yapmakta ve Viyana’nın en önemli simgelerinden biri olan Gustav Klimpt’in Sezession akımına öncülük yapan “Öpüş” adlı eserini barındırmaktadır.


5. Salm Brau

Belvedere yürüyüşünden sonra kendinize Viyana’ya özgü yerel yemeklerle bir ziyafet çekmek isterseniz, Belvedere bahçelerinin yakınında yer alan lezzet noktası, Salm Brau’ya gitmenizi, buranın ev yapımı kırmızı birası ve Gulasch adı verilen Viyana yemeği ile kendinize bir ziyafet çekmenizi öneririm. Salm Brau beni en çok ev yapımı birasının lezzetiyle ve Avusturya yerel halk kıyafeti giymiş garsonlarıyla cezbetmişti.

Gezimize devam ederken İtalyan, Hollanda, Flaman, Alman, İspanyol, Fransız ve Mısır koleksiyonlarının bir arada bulunduğu Kunsthistorisches Museum’a uğrayıp sanat eserlerine doyabilirsiniz ve devamında Karlskirche sizin için huzurlu bir dinlenme noktası olabilir.

Müze severler için çeşitli sanat eserlerinin bir arada bulunduğu bir diğer bölge olan Museumquarter ayrıca güzel bir seçenek olacaktır.


6. Hundertwasserhaus

Gelelim Viyana’nın en cıvıl cıvıl köşesine. Renkli ve özgün yapılara olan hayranlığım beni Barselona’daki Gaudi eserlerine benzettiğim Hundertwasserhaus yapısına götürdü. Rengarenk dalgalara benzeyen bina insanı adeta başka bir dünyaya sanki bir masal dünyasına götürüyor.

Bir oyun gibi tasarlanmış olan Hundertwasserhaus pratik olanın güzel de olabileceğini gösteren, 50 küçük dairede 200 kişinin yaşadığı bir bina aslında.

Hundertwasserhaus

Düzensiz pencerelerinin insanı tarif edemeyeceği bir şekilde neşelendirdiği bu yapı, gezip bol bol fotoğraf çekmenin ardından eğlenceli çeşmesiyle size kenarında dinlenme seçeneği de sunuyor. Hundertwasserhaus, amacı doğa ile insan arasındaki uyumu bulmak olan ve sanat okulunu üç ay okuduktan sonra terk eden Friedensreich Hundertasser tarafından ortaya konmuş yapı.

7. Schloss Schönbrunn

Viyana’nın büyük saraylarından yolumuza devam edecek olursak, Schloss Schönbrunn, kendinizi biraz ihtişama, milyonluk odalar içerisinde biraz görkeme bırakacağınız, İmparatoriçe Maria Theresa’nın iç mekanı Rokoko tarzında tasarlattığı büyük yazlık malikane olarak kullanılan bir saray. Büyük salon, ayna odası, şapel, porselen odası, mavi çini salonundan oluşan sarayda Napoleon’un Viyana’yı işgal ettiği sırada kaldığı oda da bulunmaktadır.

Önden ve arkadan iki ayrı girişi bulunan sarayın dışarısına çıktığınızda limonluk ve hayvanat bahçesinin yanı sıra zevkle ve özenle tasarlanmış olan Schönbrunn bahçeleri de bulunmaktdır.

Saraylardan çıkıp kendinizi Viyana’nın canlı sokaklarına bıraktığınızda hayatın aslında sokakta aktığını, sokakları canlandıran insanlarla yeniden keşfedebilirsiniz.

Ana caddelerde gezerken en çok rastlayacağınız satıcı tiplerinden biri olan Mozart kıyafetli insanlar ve onların reklamını yaptıkları opera gösterileri… Viyana Mozart ile anılır, bunu bilip de Opera binasına gitmemek bir gösteriyi izlemeden dönmek olmaz. Staatsoper, gösteriyi izlemek istemeseniz bile sadece yapının içerisini gezip görme imkanı sunuyor size. Opera binasının içi, dış cephesi, bronz heykelleri, çeşmeleri ve rölyefleriyle adeta bir sanat eseri, bir müze kıvamında…

8. Johann Strauss Heykeli

Gezi rotanız cumartesi gününü kapsıyorsa şehrin en büyük pazarı olan Nahtsmarkt, yeme içme ve alışveriş için halkın içinden bir alan, bir bit pazarı aslında.
Viyana’ya özgü yemeklere gelecek olursak, seçtiğiniz herhangi bir lokantada bulabileceğiniz, rendelenmiş patates kızartması, elma ve yaban turbu sosuyla birlikte sunulan but olan Tafelspitz, Viyana’nın gözde yemeklerinden. Salm Brau’da yemenizi önerdiğim Gulasch ve yine her yerde bulabileceğiniz Viyana Schnitzeli tatlı olarak da elmalı leziz bir seçenek olan Apfelstrudel yemek severlere alternatif bir seçenek sunuyor.

Tafelspitz (Salm Brau)

 


9. Prater

Son olarak Viyana’nın en köklü lunaparkına da uğramalısınız bence. Schönbrunn’da bulunan Prater içerisindeki dönme dolap, şehir manzarasının tadını çıkarmak için güzel bir nokta.

Gezi boyunca anladım ki Viyana’nın üç temel taşı var, sanat kokan sokakları, gösterilerle dolup taşan binaları ve spor aşkıyla dolup taşan insanları.

 

10. Dans meraklılarına dip not: Impulstanze

Viyana Impultanze Dans Festivali, her sene düzenlenen, dünyanın her köşesinden en iyi hocaların katıldığı ve dersler verdiği atölyelerden oluşan dünyaca ünlü bir festival. Benim de Viyana’ya gelme amacım olan Impulstanze, özellikle çağdaş dans severler için bu alandaki çeşitliliği görmek için muazzam bir fırsat. Atölyeler askeri bir bölge olan Arsenal’de veriliyor ve verilen derslerin yanı sıra çeşitli dans gösterileriyle de size muazzam bir festival programı sunuyorlar :)

Gelecek yazımızda görüşmek üzere, Sevgiler.