Yemek, Tarih ve Gaziantep

Antep denince birçoğumuzun aklına baklava gelir, kim sevmez ki… Baklavanın olduğu kadar bakırın, fıstığın ve kebabın memleketi de Gaziantep, Güneydoğu'nun incilerinden biri. Özellikle kebabıyla, gelenleri mest eder, sırf ünlü kebap ve baklavasını yemeye gelen turistlerle dolup taşar bu güzide şehir, sadece yemek değil elbet, tarihi ve turistik mekânlarıyla yerli ve turist akınına uğrar, zira ziyaretçilerine çok fazla alternatif sunuyor. 
Tarihi müzeleri, hayvanat bahçesi, bedestenleri, çarşıları ile Antep yaşayan bir tarih. Burada 2-3 gün dolu dolu gezebilirsiniz, sadece Zeugma Mozaik Müzesi yarım gününüzü alacaktır.
 
Şehir oldukça kalabalık, hatta Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en kalabalık şehri, ilk uygarlıkların doğduğu Mezopotamya Bölgesi’nde, pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış ve tarihi İpek Yolu üzerinde. Bu mozaikler şehri, önemli bir kültür ve turizm merkezi. Güneydoğu Anadolu’ya yapılan GAP turlarının vazgeçilmez duraklarından.


 
ŞEHİR GEZİSİ - Gezimizin son gününü Antep şehir gezisine ayırdık, görülmesi gereken yerleri, Gaziantep’e özgü çarşıları, müzeleri, gezmeye başlayalım, öğlen ünlü yemeklerini, kebap ve baklavalarını yedikten sonra ünlü kahvelerini de içmeye ne dersiniz?
 
Zincirli Bedesten - Hem bakırcılar hem de baharatçılar bir arada tarihi bir bedesten. Zincirli Bedesten'e uğramazsak olmaz. Mısır Çarşısı’nı andıran bu tarihi bedesten 17. yüzyıldan beri varlığını sürdürüyor. Bu bedestende bakırla yapılabilecek her türlü eşya, hediyelikler, ahşap süs eşyaları, yemeni ve daha birçok eşya bulmak mümkün. Kumaşçılara ya da eşarpçılara girerseniz saray kumaşı da denilen “Kutnu” kumaştan yapılmış şal ve atkılara da bakmayı ihmal etmeyin. (Kutnu, çözgüleri genellikle ipek, atkıları pamuk ipliğinden olan saten örgü ile dokunmuş, çözgü yönünde renkli desenleri olan bir tür yarı ipekli kumaş). Sanıyorum içeri girdikten sonra alışveriş yapmadan çıkmak pek kolay olmayacak.
 
Bakırcılar Çarşısı - Antep'in meşhur bakırlarının üretildiği, Gaziantep’in simgelerinden biri olan çarşıya da uğramalısınız. Adını, 400 yıllık geçmişi olan bir el sanatı olan bakırdan almış. Gaziantep'in en güzel örneklerini görebileceğiniz bakır, sedef kakma işleri ve ustalarını izleyerek, bakır ile çekicin buluşma sesini dinlemek, alışveriş yapmak bambaşka bir keyif bu çarşıda. Gezerken ustaların size ikram ettikleri zahter çayını mutlaka deneyin.
 
Yemenici Çarşısı - Bir zamanlar pek çok kentte üretilip giyilen yemenilere, zaman içinde ilgi kaybolmuş, yemenici dükkânları teker teker kapanmaya başlamış, giderek kırsal kesimde yaşayanların, yani köylülerin giydiği bir ayakkabı türü hâline gelmiş. Son dükkân da kaybolmaya yüz tutmuşken bir televizyon dizisinin (Zerda) bütün ayakkabıları imdada yetişir, daha sonra ünlü Truva filminde giyilen 1500 çift ayakkabıyı ve çizme… Sonra okulların folklor ekipleri gelip, siparişler vermeye başlar. Bu tarihi çarşıda babadan kalma yemeni zanaatını severek ayakta tutmaya çalışan bir dükkân, Hollywood film ve dizileri için de yemeni üretiyor. Harry Potter, Truva, 7. Kral Henry gibi filmlere yemeni sanatı ile çizmeler, ayakkabılar üretilen bu mekâna da uğrayalım. Toplu satış yerleri yok belki ama çarşıların içindeki tek tük dükkânlar halen çalışmakta ve yaşama umudu devam ediyor.


 
Baharatçılar Çarşısı - Oldum olası bahar satan dükkânlardaki renk cümbüşüne bayılırım, zaten baharat çok severim, almadan geçemem. Baharatın diyarlarından birindeyken Baharatçılar çarşısına uğramam şart. Çeşit çeşit baharatlardan gelen değişik aromaların yanı sıra Anteplilerin kuruluklar dedikleri kurutulmuş, sebzeler patlıcan, biber, bamyalar yazın ipe dizilmiş, doğal olarak güneşte kurutulmuş, kış aylarında pişirilmek üzere alıcılarını bekliyor. Bunlardan alıp taşımamız zor ama değişik baharatlar almayı ihmal etmiyorum. Şekerlemeler, pestiller, cevizli fıstıklı sucuklar da alındı mı tamamdır.


 
Tarihi Bey Mahallesi - Atatürk’ün nüfusa kayıtlı olduğu Antep evlerinin örneklerini göreceğimiz Bey Mahallesi’nde gezimize yürüyerek devam ediyoruz.
 
Gaziantep'te bulunan hemen bütün mahalleler isimlerini bir cami veya mescitten almış. Bey Mahallesi de ismini Bey Cami'nden almış. Son yıllarda büyük ölçüde restore edilerek korunan bölgede restorasyon bazı sokaklarda halen devam ediyor. Binaların bir kısmı halen konut, çok güzel evler konaklar var, büyük bir kısmı ise kafe ve restoran. Bir de oyuncak müzesi açılmış, bir sokak içinde sinema figürlerinin, maketlerinin yer aldığı Sinema Sokağı, duvarlara şiirlerin yazıldığı bir sokak Şiir sokağı gibi sevimli sokakları var. Bir zamanlar develerin yük taşıması için yapılmış olan daracık sokaklar, kesme taş duvarlı tarihi evleri, konakları ile şipşirin bu mahalle sizi geçmişe, tarihin içine alıp götürecek.
 
Tarihi Gaziantep Evleri
Bu yörede taş ocakları çok olduğundan, ahşaptan ziyade kâgir, yüksek duvarlar arkasında dış dünyadan soyutlanmış bir hayat yaşanan evler, Hayat’ı (Avlusu) olan yapılar. Genellikle tüm evler avlulu, sokaktan eve girişte yer alan, ev halkının toplandığı, sohbet ettiği, yemek yediği Hayat, etrafında mutfak, kiler, hizmetli odası gibi mekânlar. Yatak odaları ve kışlık bölümler ise 2. Katta. Cephelerde, pencere az, özellikle zemin katlarda mahremiyeti sağlamak için sokağa bakan pencere açılmamıştır ve tamamen hayata yönelinmiştir. Üst katlarda ise yola bakan büyük kafes pencereler var. Çok güzel bir kapı dikkatimizi çekiyor, evin aralık kapısından içerinin çok güzel restore edildiğini görüp kapıyı tıklatıyoruz, burası özel bir ev, ‘Hayat’a bir göz atmamıza ve fotoğraf çekmemize izin veriyorlar, ancak ben konağın ismini ve fotoğrafını (özel hayata saygıdan) burada paylaşmıyorum.
 
Eski bir Antep evi de, Antep halkının eski dönemlerdeki yaşantısının canlandırıldığı bir müze olarak hizmet vermekte.
Bize bu güzel bölgeyi gezdiren Antepli arkadaşımızın tavsiyesi ile çok güzel, çiçekler içinde bir avlusu olan tarihi bir binaya giriyoruz. “Papirus cafe”, çiçeklerin, ağaçların, çardakların gölgelediği huzur veren bir avlu burası, dışarıdaki sıcaktan sonra muhteşem bir serinlik veriyor. Zahter çaylarımızı ısmarlayıp, tarihi evin üst kat odalarını gezmeye başlıyoruz. Odalardaki süslemeler ve tavan gerçekten muhteşem ve görülmeye değer, ancak derme çatma iskelelerle ayakta tutulmaya çalışılıyor, yıkıldı yıkılacak olması çok üzdü beni. Burası Ermeni bir aileye ait eski bir Antep evi, ne yazık ki şu andaki sahipleri maddi güçleri olmadığından restore edemiyorlar, yardım da alamamışlar. Bize ikramları yapan, evi satın almış olan aileden bir bey çok konuşkan sevimli biri, bize epey bilgi verdi evle ve diğer işi tabakçılıkla ilgili. Dilerim bir sponsor bulabilirler ve bu güzel tarihi ev yıkılmaz ve değerler yok olmaz.
 
Medusa Cam Müzesi - Bu müzeye sakın girmemezlik etmeyin, gerçekten değer ve uzun ve keyifli zaman geçireceksiniz. Gaziantep Kalesi'nin eteklerinde, Türkiye'nin ilk özel cam eserler müzesinde Roma, Bizans ve İslam döneminden eserlere hayran kalacaksınız. Müze binası, tarihi bir Antep Evi ve bahçesi de tabii ki avlu bahçesi çiçekler içinde ve çok şirin. Yine aynı kompleks de devlete ait bir hediyelik dükkanda gümüş takılar da göreceksiniz, hem zevkli hem de piyasaya göre çok daha uygun fiyatlar bulabilirsiniz.
 
Tahmis Kahvesi - Çok gezdiniz, sıcaktan da bunaldınız, o zaman bir kahve molasına ne dersiniz, hem de ünlü, 1635'den beri faaliyet gösteren tarihi, Türkiye'nin en eski kahvehanelerinden biri Tahmis Kahvesinde (Elmacı Pazarı civarında Arasa Meydanında). Havalar ısındığından yazlık bahçesi açılmış ise mutlaka tam karşısındaki asıl kahveye mutlaka girin. Kapıda sizi bir papağan karşılayacak, sonra sizi büyüleyecek, yapının güzelliği görüp hayran kalacağınız bir tarihin içinde bulacaksınız kendinizi. O kadar güzel bir yapı, geniş tavanlı, muhteşem bir ahşap mimarisi güzeli bir salon ki, hemen etkileniyor ve sıcak havaya rağmen bu güzel salonda oturmayı tercih edenlerdenim. Soğuk havalarda yakıldığı anlaşılan bir kuzine de mekânı güzelleştirmiş.


 
Menengiç kahvesi veya zahter çayını denemeniz için en güzel yer burası, kahvenin yanına ikram olarak kendir tohumu, kavrulmuş menengiç, leblebi, fıstık ve beyaz leblebi geliyor. Tabii isterseniz çay, zahter çayı (Doğu Akdeniz’e özgü farklı biçime sahip bir kekik türünün Arapçadaki ismi, burada çayı da yapılıyor) ya da Türk kahvesi de içebilirsiniz. Menengici daha önceki yazımda (Zeugma Antik Müzesine giden yol üzerinde) anlatmıştım size, fıstık ağacını aşılamaz iseniz yemişler menengiç oluyor, çitlembik çekirdeklerinin aynen kahve çekirdeği gibi kavrulup, öğütme makinesinden geçirildikten sonra Türk kahvesi usulünde pişirilmesi ile hazırlanıyormuş. Tahmis ise ''kahve dövülen yer'' anlamına geliyor.


 
Bu kahve bin derde deva imiş. Çekirdeklerindeki yağdan ötürü biraz yağlı bir içecek, yüksek miktarda E vitamini ve doğmamış yağ asitleri içerdiği için kolesterolü düşürüp, kalp-damar sertliklerini önlemeye yardımcı oluyormuş ki bu da Antep’te yenen kebaplardan sonra çok gerekli…  Ayrıca mideye, böbreğe, ses tellerine, öksürüğe ve hatta her çeşit hastalığa da deva. Bu Menengiç ağacından çıkan yağdan da “Bıttım Sabunu” yapılıyor. Dedim ya her derde deva… Çay gibi önceden hazırlanıyormuş, bana şekerli geldi, sordum şekersiz yok dediler, bu nedenle ben üstüne bir de Türk kahvesi içtim.
 
Grup kadınlı erkekli ise üst kata buyur ediyorlar. Bazen, muhtemelen kış aylarında bu tarihi kahvehanede Türk Sanat Musikisi meşki yapılırmış. Gaziantep’e gidip de Tahmis Kahvesi’ne uğramazsanız olmaz. Ülkemizin kahvehane kültürünün en enteresan olanı ve en eski kahvelerinden.
 
Gaziantep Kalesi’ne çıkamadım ama şehir merkezinde yer alan kale kentin simgelerinden biri. Roma döneminden kaldığı bilinen kale günümüzde müze olarak ziyarete açık.
 
Hayvanat Bahçesi - Antep’te tam bir gününüz kaldı ise Türkiye'nin en büyük, Avrupa'nın 4. büyük hayvanat bahçesine gidebilirsiniz. Birçok hayvan türünü barındıran bu mekânı çok sıcak olmayan bir günde, 4-5 saatinizi ayırarak gezebilirsiniz.

Bayaz Han – Bayaz Ahmet Efendi tarafından 1909 yılında inşa edilen han 2009 yılında restore edilerek, avlusunda restoran, bar ve çeşitli dükkânların bulunduğu, müze olarak da kullanılan tarihi ve hoş bir mekân. Müzeye ek olarak içinde Gaziantep’in el sanatları (Bakır, Kutnu kumaşı vb.) sergilenmekte. Antep’te nadiren içki verilen bu güzel mekânda, geniş avlunun ortasında bulunan şadırvanın etrafındaki kafeslerden birinde, bir akşam üstü içkisi ile hem bu tarihi mekanın keyfini çıkardık hem de güzel vakit geçirdik.


 
Gaziantep’te Tatmanız Gereken Lezzetler

Gaziantep’te ne yenir diye merak ediyorsanız… İpek Yolu üzerinde olması nedeniyle pek çok kültürün bir araya gelmesi ile Gaziantep mutfağı da oldukça geniş bir yelpazeye sahip. Yaklaşık 250 çeşit yemeği barındıran bir mutfağa ve bu sayı ile Türkiye’nin en zengin mutfağına sahip.


 
Gaziantep mutfağının en ünlü yemekleri genellikle kebaplar. Alinazik kebabı en popüler olanı, patlıcan kebabı, simit kebabı, orman kebabı, soğan kebabı, tike kebabı, külbastı, altı ezmeli kıyma kebabı, mevsiminde keme mantar kebabı, yenidünya kebabı da bulabilirsiniz.


 
Kebapların yanı sıra sabahları içtikleri Beyran çorbasının ritüelini de kaçırmayın. (Et, pirinç, et suyu, iç yağı, sarımsak ve bol acıdan oluşuyor) Beyranı için adres Metanet Beyran Salonu'nu.
 
Gaziantep mutfağında yoğurt çok fazla kullanılır. Yoğurtlu yuvalama, sarımsak aşı, yoğurtlu bakla ve şiveydiz yoğurtla yapılan yemeklerden bazıları.


 
Tabii içli köfte, çiğ köfte, omaç da unutulmaması gereken Antep sofralarını süsleyen yemeklerden.
 
Baklava, fıstıklı kadayıf, şöbiyet, bülbülyuvası Türkiye’nin her yerinde bulunsa da burada bazı dükkanlarda yediklerim gerçekten çok farklıydı.


 
Anlayacağınız kilo almadan dönmek biraz zor.


 
Öğle yemeği için, et seviyorsanız, adreslerden biri Antep’in meşhur esnaf lokantası Halil Usta, Zeugma Müzesi’ne oldukça yakın. Müzeyi gezdikten sonra kolayca ulaşabilirsiniz.
 
Kebaplar için bence İmam Çağdaş bir numara. Hatta çıkarken baklavanızı da alabilirsiniz, taşımak istemiyorsanız otelinize ya da şehrinizdeki ev adresinize de gönderiyorlar. Baklava için diğer adresler Güllüoğlu, Koçak, Zeki İnal. Bir de tavsiye ederim “Kömürde Künefe”, mutlaka deneyin, zaten sadece kadayıf bulabileceğiniz bir dükkân.


 
Katmer ise Orkide Pastanesi ki biz burada yedik, bir de Katmerci Zekeriya Usta varmış.
 
Pastanelerde bulacağınız Kahke’yi de unutmayın, bir ay bayatlamıyormuş, biraz yağlı olmasından olsa gerek.


 Güzel yurdumun başka bir köşesinde buluşmak üzere…

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.