​Zirvede Bir Cennet: Limni Gölü & Gümüşhane Karaca Mağarası

Güzel ülkemin güzelliklerinden bir tabiat harikası daha... Gümüşhane'nin bu kadar fazla doğal güzelliğe sahip olduğunu gitmeden önce bilmiyordum açıkçası.

Karaca Mağarası

Gümüşhane iline 17 km mesafede, Bozbent Dağı’nın derinliklerinde, 105 metre uzunluğunda bir mağara Karaca Mağarası. Araçların park edildiği yerden mağaranın girişine ulaşmak için dik bir yokuşu tırmanmaya başlıyoruz. Zorlu bir yokuş. Hava sıcak mı sıcak; ancak aşağıdaki manzara ve göreceklerimiz bu yorgunluğa değer.

Damlataş oluşumları çeşitli renk ve şekillerde, her birini mutlaka bir şeylere benzeteceğiniz kristalize sarkıt ve dikitler, desenli duvarlar, devasa sütunlar, tavanda mızrak görünümündeki sarkıtlar, beyazdan laciverte değişik renklerdeki travertenler, traverten havuzları, kendiliğinden oluşmuş basamaklar ile süslenmiş; gizemli ve büyüleyici bir doğa mucizesi. Mağaradaki irili ufaklı göletlerin yanı sıra büyük boyutta bir damlataşı gölünün derinliği bir metreyi bulmakta.

(Bir zaman önce bu olağanüstü görüntülerin bir benzerine Safranbolu’da Mencilis Mağarası'nda tanık olmuştum: https://gezimanya.com/GeziNotlari/safranbolunun-gizli-guzellikleri-mencilis-magarasi

Paylaşacak fazla fotoğrafım yok ne yazık ki. Zira çekmek yasak. Sadece girişte bir tane çekmiştim.

Park yerine döndüğümüzde yöre üreticilerinin “köme” ikramları pek makbule geçiyor, imalattan kısa süre sonra çok sevdiğim bu yemişi taptaze yemek farklı bir lezzet. Sevdiklerimiz, dostlarımızla paylaşmak üzere yerel üreticilere de katkıda bulunuyoruz elbette.

 
Bugünün sonunda programımızda Vazelon Manastırı vardı; ancak ne yazık ki planlarımızı bazı nedenlerle değiştirmek zorunda kaldık. (Vazelon Manastırı'na gidemesek de ilgilenen okurlarım için kısacık bir bilgi aktarmak isterim: Maçka ilçesi, Kiremitli köyünün 7 km batısında çam ormanları içerisinde, ıssız, sakin yerde; adını bulunduğu Zabulon Dağı'ndan alan, içerisinde bir mağara ve ayazma olan, MS. 270 - MS. 317 yıllarında kurularak bölgedeki manastırların en yetkilisi ve zengini olduğu tahmin edilen bu manastır ve bölümlerinin üzerleri ahşap olduğundan bugün çürümüş ve yıkılmış.)
 

Ama günümüzü boş geçirmiyoruz elbette. Vazelon Manastırı yerine, 18 tane krater gölü barındıran ve krater gölleri bakımından oldukça zengin bir il olan Gümüşhane’nin Limni Gölü’ne gidiyoruz.

Yol biraz dar ve bozuk olsa da muhteşem manzaralar yolumuzu çok keyifli hale getiriyor. Her zaman böyle midir yoksa bize mi sundu o güzellikleri bilmiyorum; ama sıra dağlar, bulutlar ve arasından süsülen ışık huzmeleri tek kelime ile muazzam.

Limni Gölü 

Torul ilçesi Zigana Köyü Saronay Yaylası'nda bulunan göl ve çevresi, Artabel Gölleri Tabiat Parkı, doğal güzellikleri, zengin flora ve faunası, 200’ün üzerinde endemik bitki çeşidi ile büyüleyici bir güzellikte. Aynı zamanda da bir bitki inceleme alanı. Çok sayıda ladin ve sarıçam barındıran göl bu ağaçların oluşturduğu yansımalarla inanılmaz manzaralar veriyor. Ancak bana sorarsanız, bu güzellikleri bozan görüntüler ne yazık ki tüm bu güzelliklerin önüne geçmekte. Göl etrafındaki kamelyalar, mangallar ve mangal yapanların oluşturduğu duman, kirlilik bu güzelliğe hiç yakışmamış; fotoğraflarda gördüğüm muhteşem manzaralar yok artık. Ayrıca hiçbir denetimin olmaması hepimizi inanılmaz üzdü. (BoluGölcük Gölü’nde olduğu gibi göl etrafını boş bırakarak mangal yapmak isteyenler için yakınında bir bölüm yapsalar çok daha hoş olurdu: https://gezimanya.com/GeziNotlari/istanbul-yakinindaki-cennet-goller-golcuk)

Göl etrafındaki yürüyüş yollarında insanlar mis gibi orman, göl ve çevresinin sunduğu doğal klima özelliğindeki havayı soluyarak sağlıklı bir ortamda, kuş cıvıltıları eşliğinde gezinti yapsa daha hoş olmaz mıydı diye düşünmeden edemiyorum. Duman, gürültü ve görüntü kirliliği içinde yörenin özelliği olan semaverle gelen mis gibi çayımızı bile keyifsizce içerek bu güzelliğin keyfini çıkaramadan, doyamadan çekebildiğimiz kadar fotoğraf çekerek ayrılıyoruz. Elbette her şeye rağmen muhteşem güzelliğiyle görülmeye değer bir yer. Bu yörelere giderseniz yolunuzu düşürün, mutlaka görmeye değer.

Trabzon Maçka’daki otelimize (Trabzon’un kalabalığındansa yakınındaki Maçka’da Büyük Sümela Oteli'nde kalmayı tercih ettik) dönerken sabah ısmarladığımız sütlaçları yemek için karşıdaki yayların harika manzarasına hakim ufak bir dağ restoranına uğruyoruz. Sütlaç üzerindeki bir parmak kalınlığındaki kaymağı ve bol fındık ile gerçekten de çok lezzetli. Sanırım bu lezzet Karadeniz’in dağlarının, suyunun, mis gibi ormanlarının havasıyla ve yemyeşil yaylalarında beslenen hayvanların taze sütünden kaynaklanmakta. 

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.