Aslen expatriate kelimesi, bir başka ülkede o ülkenin halkından olmadan, sürekli ya da geçici olarak ikamet edebilen kişi anlamına geliyor. Latince ex ve patria kelimelerinin birleşmesi ile türemiş. Ex dışarıdan, patria ise ülke anlamına geliyor.
İş hayatında kullanımı ise; bir iş koluna vakıf ve profesyonel çalışanların, çalıştıkları firma tarafından yurtdışında başka görevlere gönderilmesi.
Yaklaşık 1.5 senedir eşimin expat görevi nedeniyle, 3. Ülkemiz (benim 4.) olan Romanya’da yaşıyoruz. Aklıma bu konuyu şimdiye kadar hiç yazmadığım gelince, biraz da expat hayatı ile ilgili bilgi vermek istedim. Expat olmak aslında farklı kültür ve ülkeleri tanımak için inanılmaz güzel bir fırsat ama aynı zamanda bildiğiniz kültürden, evinizden, arkadaşlarınızdan ve ailenizden de uzak olmanızı gerektiren bir yaşam biçimi.
Üstelik, aile fertlerinin tümünün de bu yeni yaşama aynı şekilde uyum sağlaması çok önemli. Uyum sağlayamayan birey ki, bu da özellikle eşlerden biri olursa, iş içinden çıkılmaz bir hale gelebiliyor. Birçok aile daha baştan kendilerine böyle bir teklif geldiğinde yapamayacaklarını düşündükleri için bu fırsatı reddedebiliyor. Bazen de çocuklarının uyum sağlayamayacağından korktukları için baştan çekimser yaklaşıyorlar. Bazen de dil problemi ağır basıyor, eğer çalışmayacak diğer eşin bildiği bir yabancı dil yoksa, teklif baştan reddediliyor. Reddetmeden avantajları ve dezavantajlarına beraber bakalım isterseniz. Çocukların adaptasyon süreci korkulanın aksine her zaman inanılmaz bir hızla gerçekleşiyor, bu ister yuva ya da ortaokul, lise süreci olsun. Biz her ikisini de yaşadığımız için rahatlıkla örnek verebiliyorum. Çocuklar için yurtdışında okullar genelde International (Uluslararası) okullar olduğu için kadrolar zaten dünyanın dört bir yanından gelen ve dil bilmeyen çocuklara, yaklaşık 1 sene içerisinde dili öğretebilecek profesyonelliğe sahip, eh bir de çocukların ne kadar çabuk öğrenebildiklerini yanyana koyarsanız, sonuç gerçekten çok kısa sürede başarı anlamına geliyor.
Expat olan kişinin yanında gelen eş içinde uyum, eğer o kişi yeteri kadar çaba sarfederse mutlaka kısa sürede gerçekleşecektir. Eğer dil problemi varsa, bence bu dil sorununu halletmek için mükemmel bir fırsat, dünyanın her yerinde yazılabileceğiniz ingilizce kursları var. Ayrıca her ülkede (Türkiye’de de) mutlaka Uluslarası farklı milletlerden kadınların kurup, gönüllü aktiviteler düzenledikleri bir International Women Club mutlaka ama mutlaka var. İngilizcenizin az olması hiçbir zaman bir kriter değil, Bükreş’te Azeri bir arkadaşımızın kurulda aktif görev alıp, sürekli kendini ingilizce konuşmaya zorlayarak, 1 sene içinde ingilizcesinin ne kadar geliştirdiğine şahit olunca, insanın isteyip te yapamayacağı şey yok diyorum.
Bundan 15 sene evvel ilk çocuğuma hamile iken eşim Varşova’ya gitmiş ben ise doğumu Polonya’da yapmaya korktuğum için Türkiye’de kalıp, bebeğim 40 günlükken Varşova’ya gidebilmiştim. Ama ikinci bebeğim Almanya’da doğdu. Polonya’nın ise tıpta ne kadar iyi olduğunu orada yaşarken görüp aslında korkulacak hiçbir şey olmadığını o zaman anlamıştım. Expat kişinin yanında diğer gelen eşin kariyer hayatı genelde en büyük sorunu teşkil ediyor. Ben Almanya’da yaşarken, o konuda hem daha önce İngiltere’de okuduğum, hem de reklamcı olduğum için şanslıydım. Böylece birçok freelance iş yapabilmiştim. Ama teknoloji o kadar gelişti ki, artık her şeyi uzaktan yapabilmek mümkün. Sınırlar, uzaklıklar artık hiçbir şekilde sorun teşkil etmiyor. Yeter ki yapmak isteyin. Geçenlerde katıldığım bir Portable Career workshop’unda çok enteresan konuşmacıları dinleme fırsatım oldu. Ve orada bir kez daha iş kollarını asla bir kalıba sokmadan, insanın yaratıcı olursa kendisine birçok fırsat yaratabileceğine şahit oldum. Sadece size sıradışı bir örnek olduğu için ilk İspanyol konuşmacının kendisi için yarattığı iş kolunu paylaşmak istiyorum. 35 yaşında Madrid’de çok iyi bir ajansta metin yazarı olarak çalışırken işinden kovulup, arkasından da kız arkadaşını kaybedince; ‘Ben ne yapıyorum, en çok ne yapmayı istiyorum’ diye kendine sorunca aslında ne kadar çok seyahat etmek istediğini keşfetmiş. Böylece tüm eşyalarını evini, motorsikletini satıp bir karavan almış. Ama sakın öyle lüks bir şey sanmayın, orta halli bir karavan. Madrid’ten başlayarak, bu güne kadar yaklaşık 21 ülkede birbirine referans veren reklam ajanslarında çalışmaya başlamış. Hayatını o kadar matrak bir dille anlatıyor ki, aslında ihtiyacımız olan sadece bir vaiz. Sonrası bize kalmış.
Kısaca başka bir ülkede yaşamaya korkmayın, kendinizi akışa bırakırsanız bütün fırsatlar zaten önünüze gelecektir. Ama bu çabalamayın, ya da çalışmayın demek değil tabii ki.
Çocuklarınız büyükse okulların okul aile birliklerinde aktif görev almak da birçok insanı tanımanızı sağlayan bir aktivite. Hem okuldaki öğretmenleri tanıyıp hem de çocuklarınızı daha yakından takip edebiliyorsunuz. Türkiye eğitim sisteminde hep ezbere dayanan eğitimden sonra IB okullarındaki farklılığı gördüğünüzde, çocuklarınızda aslında daha ne kadar çok cevher olduğunu ve onların da bunları fark edip her geçen gün daha da parıldayarak büyüdüklerini gözlerinizle göreceksiniz.
Yaşadığım 4 farklı ülkeden en çok Romanya’yı sevdiğimi söyleyebilirim. Belki de kültürün, insanların bize daha yakın olmasından. Bu arada sıkı bir gezginim. Şu ana kadar kaç ülke, kaç şehir gezdim bazen sayamıyorum ama bir yeri gezmek ile orada yaşamak bambaşka deneyimler. Dünyanın hemen her yerinden arkadaşlarınızın olması ise çok ama çok keyifli. Onlarla yeni kültürleri öğrenmek, aslında insan olduğumuzu, birbirimizden öyle çok da farkımızın olmadığını keşfetmek ise ömre bedel.
Yaşadığınız ülkenin dilini de öğerenebilirseniz ne ala, genelde sizi expat olarak bir firma yolluyorsa sizin ülkenin dilini öğrenebilmeniz için öğretmen de sağlayacaklardır. Yabancı kişilerin Türkçe’yi konuşmaya çalışırken nasıl da tatlı olduklarını ve çabaladıklarını düşünüyor ve mutlu oluyorsak, bizim içinde aynı şey geçerli. Yani korkmayın, günlük yaşamınızı ifade edecek birkaç cümle bile kurmayı öğrenseniz onları kullanırken çevrenizde sempati yaratacağınız garanti.
Expat olmanın en zor kısmı ise bilinmezlik. Çoğu zaman 2-3 senelik görevler ile gönderilen expatların bir sonraki görevi ve destinasyonu bilememeleri hafif bir tansiyon yaratıyor. Tam harika bir arkadaş bulduğunuzu düşündüğünüzde, o arkadaşınız başka bir ülkeye ya da ülkesine dönmek zorunda kalsa da, bence başka bir ülkede yaşamak için expat olmak en güzel fırsat.