Her şeyin "hızlı" yaşandığı, çabuk tüketildiği, büyük bir koşturmaca ve hengâme içerisinde; sürekli tüketerek, iletişimden yoksun, teknolojinin boyunduruğu altında, metropollerin boğucu ve yorucu atmosferinde, geleneksel/doğal yaşam biçimlerinden uzak bir dünyada yaşıyoruz.
İnsanlar arası ilişkilerde sevgi, saygı, hoşgörü, tevazu, anlayış gibi kavramların yerini nefret, haset, tahammülsüzlük, kibir ve ötekileştirmenin aldığı, git gide yaşanmaz hale gelen bir dünya.
Sokakların egzoz dumanlarından geçilmediği "gökleri delen" betonlaşmadan dolayı gökyüzünün bile görülmediği, meyve, sebze gibi en temel besin kaynaklarının dahi yapaylaştırılarak önümüze konduğu, her şeyin anlamını yitirdiği ve yitirmeye devam ettiği bir dünya.
Ne var ki bütün bu olumsuzluklara dur demeyi felsefe edinen, doğal ve geleneksel yaşam biçimlerini destekleyen, dokunmatik ekranlar üzerinden iletişim kurmak yerine birbirlerinin yüzüne bakan insanlar, kendisine yetebilen ve bunu doğal yollardan yapabilen kentler hayal eden ve bu hayali tüm dünyaya yaymayı amaçlayan eşsiz bir oluşum var; Cittaslow.
Nedir?
İtalyanca citta (şehir) ve İngilizce slow (yavaş) kelimelerinin birleşiminden oluşan Cittaslow kavramı fast (hızlı) olana karşı, slow (yavaş) olmayı amaç edinen ve bunu evrenselleştirme gayesi taşıyan bir topluluk, bir uluslararası belediyeler birliği.
Ne zaman ve nerede başlamıştır?
Cittaslow hareketi, 1986 yılında İtalya'nın başkenti Roma'nın İspanyol merdivenleri meydanına açılan bir fast food zincirini (Mc Donald's) protesto eden, hızlı, ayaküstü yeme alışkanlığına karşın geleneksel ve yerel yemek yeme biçimlerini, yerel ekosistemlerin özelliklerini korumayı amaç edinen bir oluşum olarak Carlo Petrini isimli İtalyan tarafından başlatılan "Slow Food" (yavaş gıda) hareketinin kentlere uyarlanmış biçimi olarak 1999 yılında yine İtalya'da, Toskana'ya bağlı küçük bir yerleşim yeri olan Chianti'nin Belediye Başkanı Paolo Saturnini önderliğinde başlamıştır.
Felsefesi
Cittaslow felsefesi; yaşamın, yaşamaktan zevk alınacak bir hızda yaşanmasını savunur. Cittaslow hareketi, insanların birbirleriyle iletişim kurabilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kendine yeten, sürdürülebilir, el sanatlarına, doğasına, gelenek ve göreneklerine sahip çıkan ama aynı zamanda altyapı sorunları olmayan, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan kentler hayal eder.
AVM'ler yerine bakkal, manav, terzi gibi küçük esnaflar, zanaatkârlar, otoparklar, otobanlar yerine daha çok yeşil alan, park, sağlıksız besinler yerine doğal yollarla, doğru zamanlarda yetişen besinler, stres, depresyon gibi çağımız hastalıkları yerine huzurlu, mutlu ve sağlıklı bir yaşam, sürekli tüketen, kendine yetemeyen kentler yerine doğayla barış içinde yaşayan, tokgözlü, kendine yetebilen kentler...
Gelişimi
Birçoğumuzun ütopik olarak değerlendirebileceği "Yavaş Şehir" hareketinin ilk fitili İtalya'nın Chianti kentinde ateşlenmiştir. İlk cittaslow olma onuruna sahip bu küçük kent her yıl binlerce sakin yaşam sevdalısını ağırlıyor.
Chianti ile birlikte şu an cittaslow sertifikasına sahip 30 ülkeden tam 208 kent var. Bunlardan 80'i İtalya'da bulunuyor. İtalya'yı 23 cittaslow kenti ile Polonya, 13 cittaslow ile Almanya ve 11 cittaslow ile de Güney Kore izliyor. Türkiye ise bu sıralamada Güney Kore'nin hemen ardından 10 cittaslowla 5.sırada yer alıyor.
Türkiye'deki Cittaslowlar
Türkiye, yavaş şehirler konusunda önemli adımlar atan ülkelerin başında geliyor. Cittaslow sertifikasına sahip tam 10 kent var. Bunlar: Akyaka (Muğla), Gökçeada (Çanakkale), Halfeti (Şanlıurfa), Perşembe(Ordu), Seferihisar (İzmir), Şavşat (Artvin), Taraklı (Sakarya), Vize (Kırklareli), Yalvaç (Isparta) ve Yenipazar (Aydın).
Önemli cittaslowlardan Seferihisar'ın Belediye Başkanı Tunç Soyer de aynı zamanda Cittaslow Genel Başkan Yardımcısı.
Nasıl cittaslow olunur?
Cittaslow sertifikasına sahip olmanın birçok kriteri var. Yerleşik nüfusun 50.000'den fazla olmaması, hava ve su temizliği, biyoçeşitliliğin korunması, bisiklet yollarına sahip olma, engellilere ve hamilelere çeşitli imkanlar sağlama, misafirperverlik, el sanatlarına ve zanaatlara önem verilmesi bu kriterlerden bazıları.
Cittaslow olan bir şehir bu özelliğini ömür boyu koruyamayabilir. Kriterlerde belli nispette bozulma tespit edildiğinde Cittaslow sertifikası kentlerin elinden alınabiliyor.
Cittaslow hareketi aslında hepimizin kıyısından köşesinden de olsa özlemini çektiği, hayalini kurduğu yaşantılar vaad ediyor bize. Daha az gürültü, daha az kirlilik, daha sağlıklı beslenme, daha yavaş ama daha kaliteli, daha huzurlu bir hayat.
Dokunmatik ekranlardan kaldıramadığımız parmaklarımızı toprağa, çamura, suya, ağaca dokundurmamızı; gözlerimizi, bize bakmayı bekleyen gözlerle buluşturmamızı hayal ediyor.
Gülümsemeyi, sevmeyi, saymayı, hoşgörüyü, birbirimizi anlamayı... Yani insan olmayı, insanca yaşamayı.
Yazımı Milan Kundera'nın şu sözleriyle bitiriyorum:
"...yavaşlığın düzeyi anının yoğunluğuyla doğru orantılıdır; hızın düzeyi unutmanın yoğunluğuyla doğru orantılıdır. Yavaşlıkla anımsama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır. Bir şey anımsamak isteyen kimse yürüyüşünü yavaşlatır. Buna karşılık, az önce yaşadığı kötü bir olayı unutmaya çalışan insan elinde olmadan yürüyüşünü hızlandırır..."
Kaynaklar:
Cittaslow International
Cittaslow Türkiye
Wikipedia