Çanakkale, Anadolu topraklarının kuzeybatısında yer alan, hareketli ve köklü tarihiyle dikkat çeken bir kenttir. Asya ve Avrupa kıtalarının topraklarında kurulmuş olan şehir, tarihi boyunca birçok uygarlığın yerleşim yeri olmuştur. Şehrin toprakları Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında gerçekleşen ve Türk tarihinde büyük bir öneme sahip olan Çanakkale Savaşı’na sahne olmuştur. 1915-1916 yılları arasında, Gelibolu Yarımadası’nda deniz ve karada yapılan büyük mücadeleler sonucunda İtilaf Devletleri Türk kuvveti karşısında yenik düşmüş ve bu zafer Türk tarihinde önemli bir yer edinmiştir.
Çanakkale’nin bulunduğu bölge, birçok kültürün yaşadığı bir yer olmuştur. İnsanlığın yerleşik hayata geçmesinden, tarihi çağların başladığı döneme kadar önemli uygarlıklar burada varlık göstermişlerdir. Tarihin hızlı akışında, binyıllar boyunca farklı ellerde yoğrulmuş olan bölge, bu kültürlerin izlerini mimarisi ve yaşam kültürüyle yansıtmaktadır.
İnsanlığın yerleşik hayata geçerek tarım ve hayvancılık yapmaya başladığı Neolitik Çağ’da (M.Ö. 8000-5500) Anadolu’nun diğer bölgeleri gibi Çanakkale’de de yaşam alanları kurulmuştur. M.Ö. 6000’li yıllarda, Ayvacık ilçesinin Bademli Köyü yakınlarında bulunan Coşkuntepe’de, balıkçılık ve hayvancılıkla yaşamlarını sürdüren bir topluluğun yaşadığı keşfedilmiştir. Gene aynı tarihlerde, Gelibolu Yarımadası’nda Karaağaçtepe ve Hamaylıtarla; Gökçeada’da ise Uğurlu/Zeytinli’de ilk köy yerleşim kültürünün var olduğu ortaya çıkarılmıştır.
M.Ö. 5000’lerde, Kalkoltik Dönem’den de izler taşıyan Çanakkale toprakları, M.Ö. 3000 ile 1200 yılları arasına karşılık gelen Tunç Çağı’nda Troya yerleşimi ile dikkat çekmektedir. Ege Denizi’nin Marmara Denizi ve Karadeniz ile buluştuğu önemli bir noktada yer alan Troya, üst üste on adet yerleşim katmanından meydana gelmektedir. Yüksekliği beş metreyi bulan sur duvarlarıyla sağlam bir Tunç Çağı yerleşimi olduğu görülmektedir. Troya’da bulunan, M.Ö. 1200 tarihli mühür üzerindeki yazı, Çanakkale bölgesindeki ilk yazı olarak bilinmektedir. Bölgede Troya dışında Kumtepe, Hanay Tepe, Beşiktepe gibi başka birçok Tunç Çağı yerleşimi de bulunmaktadır.
Çanakkale’deki Türk hâkimiyetinin başlaması ise Doğu Roma İmparatorluğu dönemine rastlar. 14. yüzyılın başlarında Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesiyle Türkler, Ege Denizi ve Çanakkale’ye kadar gelmişlerdir. Çanakkale Boğazı’ndaki Türk hâkimiyetiyse Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulmaya başlamıştır. 1354 yılında Süleyman Paşa’nın Gelibolu Kalesi’ni fethetmesiyle Çanakkale Boğazı artık büyük oranda Türk hâkimiyetine girmiştir. Bölgede bir ivme yakalayan Osmanlı İmparatorluğu, 1356 yılında Trakya’ya doğru ilerlemiş ve Tekirdağ’a kadar Rumeli kıyılarına ağırlığını koymuştur. Fatih Sultan Mehmet’in 1453’te İstanbul’u fethetmesiyle birlikte ise 1462’de Çanakkale Boğazı’nın en dar yerine bir kale inşa edilmiştir. Bu adımdan itibaren Çanakkale Boğazı tamamıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun denetimine tabi olmuş; İstanbul’un savunulması ve Akdeniz- Karadeniz geçişlerinde askerî anlamda büyük bir rol üstlenmiştir.
Çanakkale iki kıtanın toprakları üzerinde kurulmuş bir şehir olduğundan iklim özellikleri bakımından çeşitlilik göstermektedir. Şehrin güneydoğusunda bulunan Kazdağları 1994 yılında Millî Park statüsüyle koruma altına alınmıştır. Şehrin yüzde 55’i ormanlar ile kaplıdır. Bol yağıştan dolayı zengin bir bitki çeşitliliğine sahiptir. Bu açıdan birçok bitki bilimcinin ilgi odağı olmuştur. Bölgedeki endemik bitkiler arasında Homeros’un İlyada Destanı’nda geçen, Troya bölgesinde bulunan Troya kardeleni sayılabilir.
Bitki çeşitliliğine bağlı olarak hayvan türlerinde de geniş yelpazede bir çeşitlilik göze çarpmaktadır. Böylelikle birçok canlı türü Çanakkale’de kendine yaşam alanı açabilme imkânı bulmuştur. Şehrin göç yolları üzerinde yer alması kuş çeşitliliğinin görülmesine, ormanlar ve sulak alanlarsa yaban hayatının var olması ve serpilmesine vesile olmaktadır. Gelibolu, Bozcaada, Gökçeada, Saroz ve Çanakkale Boğazı’nda yapılan incelemelerde ise Türkiye’deki deniz balığı türlerinin 1/3’ünün Çanakkale’de yaşadığı tespit edilmiştir. Kazdağı Milli Parkı’nın varlığı bölgedeki doğal yaşamın sağlıklı bir şekilde yaşam bulmasında büyük önem taşımaktadır.
Tarihi boyunca farklı kültürlerin elinde yoğrulmuş bir coğrafya olan Çanakkale, mimarisi ve yaşam tarzında renkli öğelere sahiptir. 1970’li yıllarda şehrin ticari açıdan kalkınması yönünde yapılan yatırımlar ile birlikte ise hızla modernleşme dönemine girilmiştir. Şehir ayrıca turistik açıdan da çok önemlidir. Şehrin temiz suları sayesinde harika bir deniz tatili yapabilir dilerseniz Bozcaada otellerinde, Gökçeada otellerinde ya da Geyikli'de bir yazlıkta kalmayı seçebilir; Çanakkale'yi doyasıya deneyimleyebilirsiniz.
Çanakkale, kültürü, doğal varlıkları, kendine bağlı olan adaları ve adalardaki şarapçılık faaliyetleri ile farklı dallarda yaşam ve ilgi alanlarına hitap eden tarihi bir şehirdir.
Tanıtım Videosu: