36 Saatlik Cunda Macerası

Yılın ilk Cunda gezisi kısa da olsa her zamanki gibi bol yemekli, az uykulu ve bol atraksiyonlu geçti. Az uykulu dedim ama bana bakmayın gün içinde plajda parmağımı kaldıramayacak kadar yorgun olup şezlong üzerinden de çok ayrılamadım, dürüst olmak lazım.

Yıllardır her yaz sezonu mutlaka kısa kaçamaklar yaparak hafta sonları gittiğim Cunda hakkında eğer yazı yazmasaydım çok hatrı kalabilirdi.

Cunda dediklerinde benim aklıma şunlar geliyor:

Arnavut kaldırımı sokakları: Ama dikkatli yürümek gerekir, parmak arası terlik giyerseniz önünüze bakmaktan etraftaki güzel yapıları gözlemlemeyi kaçırabilirsiniz, sağlam spor ayakkabınızı rahat rahat giyip etrafın tadını çıkarmanızı tavsiye ederim.

Sakızlı kurabiyesi: Adanın merkezinde bulunan pastaneden sakızlı kurabiye almadan ayrılmayın, kesin bağımlısı olacağınız bir lezzet.

Değirmenleri ve kiliseleri: Eskiden yıkık, harabe olan yapılar bugün Rahmi Koç tarafından yeniden restore edilerek müze, restoran ve seyir yerlerine dönüştürülmekte, özellikle son yıllarda faaliyet gösteren adanın tam tepesindeki değirmendeki kütüphaneye uğramanızı ve panoramik manzarayı izlemenizi mutlaka tavsiye ederim, yalnız üzerinize birşey almadan çıkmayın, üşüdüğünüz için buradaki zamanınızı kısıtlamayın derim:)

Ayvalık tostu: Eskiden Taş Kahve´nin önünde tezgahta tost yapan bir dedemiz vardı, sonradan kendine minicik bir dükkan açtı ve yıllarca tost oradan yendi, ancak kendisi geçen yıllarda malesef aramızdan ayrıldı… Tost yemek isterseniz her ne kadar dedenin yaptığı kadar iyi olmasa da Taş Kahve´nin ya da Dibek Kahve´nin mutfağında deneyebilirsiniz.

Elbette Taş Kahve: Ada´ya gelip de burada oturmamak olmaz, eğer oturacak yer bulabilirseniz tabi :) Özellikle fotoğraf çekmeyi sevenler için de oldukça güzel bir yer.

Café Uno: Leziz pizzaları olan bir restoran, ve Ada´nın en in mekanlarından biri.

Hayat Bahçesi: Pek çok café arasında benim en çok hoşuma giden ve yeğenim Esin ile pek çok sırrı paylaştığımız, hala-yeğen takıldığımız, hoş bir mekan. Café´nin içerisinde yer alan ayna üzerinde misafirlerin kalp post-it´ler üzerinde yazdığı notları görebilirsiniz, ve tabiki biz de bu fırsatı kaçırmayarak minik bir not bıraktık. 14 Şubat´tan beri başlayan ve bir türlü kaldırmaya kıyamayan cafénin sahibi sanırım bunu gelenekselleştirmek durumunda kalacak onları atmaya kıyamayacağından:)

Ve daha pek çok şey Cunda ile örtüşüyor.  Az kalsın yazmayı unutuyordum. Denize girmek için yerleri elbette :)

Cunda Club, favori yerlerimden biri, sessiz sakin, çimlerin üzerinde minderlerde yayılabileceğiniz zeytinlikler içerisinde bir mekan. Kesinlikle tavsiye ederim ama şunu eklemem lazım, bu kısmı hayal kırıklığına uğratabilir özellikle çocuğu olanları… 12 yaşından küçük çocuklu aileleri, tesislerine almıyorlar artık :(

Cunda Club haricinde  Ada Camping de oldukça zevkli bir yer, ama burası tam tersine daha salaş bir mekan. Bu mekanlar haricinde tesisi olmayan küçük koyları da eğer aracınız varsa keşfetmenizi öneririm, çam ağaçları içerisinde denize nazır oldukça keyifli yerler bulabilirsiniz.

36 saatlik Cunda maceram çok kısa oldu, abim, eşi ve minik yeğenlerim Esin ve Eren ile vakit geçirmek, gece yeğenlerimle uyumak, Eren´in oldukça erken saatlerde “sıkıldım sıkıldım sıkıldım” diyerek uyanması ile güne başlamak ya da gecenin bir vakti süüüüüüüüüttt’ diye bağırması ile uykuyu bölmek, Esin ile Eren´in zaman zaman enteresan bir şekilde sessizce oyuna dalmalarını ve birden hiç beklemediğin bir anda inatlaşmaya dönüşmelerini izlemek…

Uzun saatler süren otobüs yolculuğuna rağmen bunları görmeye, yaşamaya kesinlikle değdi… Benim için özel bir yeri olan Cunda´ya henüz gitmediyseniz, bir haftasonu kendinizi Cunda gezisi ile ödüllendirin derim.
Şimdiden güzel tatiller diliyorum gideceğinizi umarak:)

IŞIL ATAKER

Yazar Hakkında

IŞIL ATAKER

Gezmek, seyahat etmek, gözlemlemek, fotoğraf çekmek, uçak, otobüs, araba farketmeksizin herhangibir araca binip bir yerlere gidiyor olma hissini yaşamak, konser, film, sinema, festival, ne varsa he