Arnavutluk Rivierası'nın Cennet Köşeleri

Biz bir memleket havası almaya gittik geldik… Neden Arnavutluk diyenleriniz olabilir :). Ocak ayında Kurban Bayramı tatilimizi planlarken kriterlerimiz şunlardı: Denizi güzel olsun, bol bol yüzebilelim; tatil bize vize masrafı çıkarmasın ama yurt dışında bir yer olsun; farklı yerler gezelim görelim; bol bol fotoğraf çekebilelim.

E bir de Ekin’imizin ilk yurt dışı çıkışını anneanne memleketine yapmış olalım derken sonunda Avlonya’dan başlayarak Ksamil Adalarına kadar uzanan Arnavutluk kıyılarında karar kıldık. Ocak ayında planlamanın avantajlarını da yaşadık doğrusu… Euro çılgınlığından bir nebze de olsa yırtmış olduk :) Ancak şunu da daha ince detaylara geçmeden baştan belirteyim: Her ne kadar harcamalarınızı hesaplarken 7 ile çarpsanız bile yine de ülkemizden daha ucuza yemek yiyeceğiniz garanti :) Neyse şimdi gelelim gezimizin detaylarına, umarım okuyanlara yol gösteren bir yazı olur :).

Nasıl gidilir?

Seyahatlerimizi planlarken her zaman kullandığımız Skyscanner.com üzerinden İstanbul-Tiran uçuş seferlerini sorguladıktan sonra bizim için en uygun olan tarihlerde Pegasus Havayolları’nın uçuşuna biletlerimizi aldık. 1 saat 20 dakika süren bir yolculuğun ardından Tiran’a varıyorsunuz. Avlonya kıyılarına gidebilmek için öncelikle Tiran’a ulaşmanız gerekiyor, daha yakın başka havaalanı maalesef yok. Ülke içerisinde rahat gezebilmek için de araç kiralamanızı tavsiye ederiz. Türkiye’de kullanmış olduğumuz sürücü belgesi geçerli ancak aracı kullanacak kişiye ait kredi kartının yanınızda bulunması kritik, aman sakın atlamayın… Rentalcars.com üzerinden ayarladığımız aracı Sicily by car firması aracılığıyla edindik. Siz de aracınızı bu acente üzerinden alacak olursanız, havaalanı içinde aranıp dolanmayın, havaalanından dışarı çıkınca sağdan yürümeye devam edin, yuvarlak kavşağa gelince ofislerini hemen sol tarafta bulacaksınız. Önceden uçuş bilgilerinizi acente ile paylaşmanız durumunda sizi zaten karşılayacaklar, biz bunu atladığımız için biraz dolanıp zaman kaybettik, sizin aklınızda olsun :) İnternet üzerinde bu acente ile ilgili olumsuz yorumlar okuyabilirsiniz, ancak biz gayet memnun kaldık ve hiç sorun yaşamadık.

Araç kiralamak yerine otelden transfer ayarlayalım da diyebilirsiniz. Kıyas yapmak adına Tiran ile Radhime’de konaklayacağımız otel arasında tek yön transfer için 90 euro gibi bir bedel doğuyordu. Eğer kalacağınız otel daha da güneyde ise bu meblağ kat be kat artabilir. E bir de siz de bizim gibi otele kilitlenip kalmayayım diyorsanız o zaman araç kiralamak zaruri diyebilirim, hem de çift yön transfer fiyatına aracınızı kiralamış oluyorsunuz, bir de euro düşükken kiraladınız mı ne mutlu size :) Ocak ayında plan yapmamızın diğer avantajını burada da yaşadık en azından :)

Bu arada yollarda tabelalar bazen yeterli olmayabiliyor, bu nedenle Arnavutluk’a gitmeden önce mobil telefon operatörünüz ile görüşüp internet paketleri hakkında bilgi alabilirsiniz, tüm paketler Arnavutluk’ta geçerli olmayabiliyor. Ülkeye varınca internet alırsanız sorun yaşamanız olası, siz en iyisi önceden internet paketini alma işini halledin, en önemli tavsiyemiz bu olsun, sonradan canınız yanmasın…

Nerede kalınır?

Dönüş uçağımızın sabah 10.55 olması sebebiyle, konaklama olarak nispeten daha yakın bir yeri seçtik. Radhime’de bulunan Hotel Royal gayet temiz idi. Hatta deniz kenarı olan nadir otellerden… Eğer sabah uyanır uyanmaz, daha yüzünüzü bile yıkamadan denize dalmak isteyenlerdenseniz oteli kesinlikle tavsiye ederiz. Bu arada öyle Türkiye’nin güney bölgesindeki gibi lüks oteller ya da tatil köyleri gibi beklentiniz olmasın, baştan söyleyeyim de sonradan hayal kırıklığına uğramayın :)

Konaklama ile ilgili şöyle bir önerimiz olabilir, daha önceden okuduğum blog yazılarında böyle bir bilgi olması işimize yarayabilirdi, ancak bulamamıştım, size plan yaparken fikir vermesi açısından paylaşmakta fayda görüyorum. Tüm tatiliniz boyunca tek bir otelde kalayım derseniz, Dhermi daha uygun bir lokasyon olacaktır. Avlonya bölgesinde kalırsanız, daha güneye inmek için Çika Dağı’nı hep tırmanmak zorunda kalırsınız bol bol virajlara, arada yağmura maruz kalarak. Tatil konaklamanızı iki farklı yerde yapmak da tercihiniz olabilir. Borsch’da kalıp Sarande ve Ksamil adalarını gezip, dönüşte de Radhime’de konaklayabilirsiniz, böylelikle dönüşünüz için havaalanına mesafeniz azalacaktır. Gündüz gözüyle yine dağı tırmanıp Dhermi Plajı’na da ulaşabilirsiniz rahatça. Ya da bizim gibi Radhime’de kalıp hemen hemen her gün ine çıka Çika Dağı’nı geçersiniz, en azından bol bol temiz havayı içinize çekmiş olursunuz güzel manzaraların eşliğinde :) Karar sizin :)


Nereler gezilir, neler yenir, neler içilir?

Avlonya bölgesinde bulunan Vlore, alışveriş merkezlerinin bulunduğu, sahil boyunca restoranlar ile barların yer aldığı ve uzun bir sahili olan bir şehir. Burada denize girmek bize çok cazip gelmediği için atladık, ancak şehir merkezinde bulunan Gora Furre Buke’den börek yemenizi kesinlikle tavsiye ederiz. Vlore’den güneye inerken “Rruga Aleksandër Moisiu” yolu üzerinde solda göreceğiniz restoranlar içerisinde Riviera’dan biz çok memnun kaldık hem lezzet hem fiyat açısından gayet başarılı, akşam yemeği alternatifi olarak deneyebilirsiniz.

Vlore’den kuzeye doğru giderek ulaşabileceğiniz Narta Gölü’nün üzerinde yer alan Zvernec Adası’nı ziyaret edebilirsiniz. Fotoğraf çekmeyi sevenlerdenseniz yansımalar ve adayı karaya bağlayan ahşap köprü size çok güzel fotoğraf kareleri sunacaktır, emin olabilirsiniz :).

Avlonya bölgesinin güneyinde yer alan Orikum, uzun plajı olan bir sahil kasabası. Konaklama için pek çok alternatifin yer aldığı bu kasabayı düzayak olması açısından tercih edebilirsiniz. Denize sıfır konaklayabileceğiniz bir yer yok ancak diğer kasabalar gibi yamaç üzerine değil de ova üzerinde olduğundan tırmanışlı yollar sizi beklemiyor. Orikum’da en çok beğendiğimiz, hem kahve içtiğimiz hem de yemek yediğimiz Orikum Restaurant’ı denemenizi öneririz. Komşu ülkeler Yunanistan ve İtalya olunca her yerde oralara özgü mutfak nüanslarını yakalamanız mümkün, freddo cappuccino’lar ve pizzalar sizleri burada da bekliyor yani anlayacağınız :).

Orikum’dan daha güneye inerken daha önce bahsettiğim tehlikeli yol sizi bekliyor. 2.044 metre yüksekliğinde olan Çika Dağı’nın virajlı yollarını tırmanıp indikten sonra varacağınız yer muhteşem, yaklaşık 2,5 günümüzü geçirdiğimiz Dhermi Plajı’na bu sayede ulaştık, o yollara değer yani, sakın tehlikeli deyip pes etmeyin :) Dhermi Plajı’na inmeden önce yolunuzun üzerinde bulunan Kondraq’da bulunan Barba Niko Furre Buke’den böreklerinizi almayı da ihmal etmeyin. Dhermi Plajı’nda şezlongu ile şemsiyesini kullandığımız Pastarella´dan gayet memnun kaldık, ne oturduğunuz gibi para toplamak için hemen dibinizde bitiyorlar ne de gün içinde çantanızdan çıkardığınız yiyeceklere laf ediyorlar. İki şezlong ve bir şemsiye ücreti ise toplam 700 leke. Denizi ise tek kelimeyle mükemmel… Dönüş yolunda Çika Dağı’nı tırmandığınızda gün batımını izleyebilirsiniz.

Ama yanınızda kalın giysiler olsun, çok fazla rüzgâr var, deniz sonrası üşütmeyin :) Güzel güzel yüzdünüz, yoruldunuz, üstüne gün batımı şöleni ile gözlerinizi şenlendirdiniz, şimdi bayram sırası midenizde… Çika Dağı’nda bulunan LlogaraMillî Parkı’nın içinde yer alan Alberti Restaurant hem zevkle oturacağınız hem de yemeklerinden memnun kalacağınız bir yer. Tek tavsiyem, canınız tatlı çeker de menüde tanıdık isim “revani” görürseniz aldanmayın, daha farklı bir tat, hayal kırıklığına uğramayın, bizden söylemesi :)

Dhermi’den sonra kıyı boyunca görülecek yerler arasında Vuno, Jale, Himare, Porto Palermo ve Borsch kasabaları var. Ancak her birinde denize girme şansımız olmadı, eğer sizin vaktiniz olursa Vuno’da GjipePlajı ile Borsch Plajı’nı önerebiliriz. Bizim asıl görmek istediğimiz iki yer vardı, o yüzden zamanımızı onlara ayırmayı tercih ettik… Bunlardan birincisi; Syr-i Kalter (Mavi Göz), İyon Denizi’ne dökülen 25 kilometre uzunluğundaki Bistriçe Nehri’nin kaynağı.

Gözünüzü nereye çevirseniz çeşit çeşit yusufçuk görebileceğiniz bu doğal güzelliği gezi listenize mutlaka ekleyin. Ancak erkenden gelmenizi tavsiye ederiz, tahmin edeceğiniz üzere pek çok turistin ziyaret akınına uğruyor burası, giriş için kuyrukta beklemeniz olası. Bir de yüzmek yasak, buzzz gibi sulara dalma hayali kurmayın :)

Görmek istediğimiz ikinci yer ise; Ksamil Adaları… Arnavutluk’un en güneyinde, Yunanistan sınırına en yakın mesafede olan bu adalar İyon Denizi’nin üzerinde. Denizin ve kumun rengi ile adaların yeşilliği sanki size Maldivler’deymişsiniz izlenimi yaratıyor dediklerini okumuştum farklı bloglarda, hakikaten doğruymuş :)

Abiori Restaurant’ın plajında günümüzü geçirdik, ancak şunu da söylemeliyim. Tüm plajlar küçük ve tıklım tıklım. Bir gün geçirmek bizim için yeterli oldu, görmeden geçmek de olmazdı burayı, ancak sakinliği seviyorsanız çok fazla gününüzü buraya ayırmanızı önermem, plan yaparken aklınızda olsun :)

Buraya kadar gelmişken Yunan’a da ayak basayım derseniz, vizeniz de varsa Sarande’den hemen karşı kıyıda yer alan Korfu Adası’na geçebilirsiniz.

Özetle; yollarında giderken mısır tarlaları, zeytin ağaçları, üzüm bağları, çam ağaçlarıyla bezeli dağlık alanları görerek yeşil rengine doyacağınız, Yunanistan ile İtalya´nın komşu ülkeler olması sebebiyle oralardan esinlenerek her yerde bulabileceğiniz deniz mahsulleri, pizza, börek ve kahve ile midenizi mutlu edeceğiniz, ancak yapılar anlamında Türkiye’ye benzerliği sebebiyle ev, kapı, bahçe fotoğraflarından mahrum kalacağınız, denizin renginin güzelliği ile mavi rengine doyacağınız, ağustos ayında denizin keyifli sıcaklığı ile tüm gün sudan çıkmayarak yüzme hasretine son vereceğiniz, deniz ayakkabısı almayı ihmal ederseniz ayaklarınızın acıyacağı ama yine de plajlarında yürümeye devam edeceğiniz harika bir gezi bekliyor sizleri Arnavutluk rivierasında… Deniz tatili beni kesmez derseniz de yapılacak daha çok şey var. Çika Dağı’ndan yamaç paraşütü ile atlama, dağda trekking, 2005 yılından beri UNESCO Dünya Miras Listesi’nde olan Gjirokastra´yı ziyaret etmek, Avlonya’da Mimar Sinan’ın eseri olan tarihî Muradiye Camii ve Neşat Paşaoğlu Camii´ni gezmek, Ksamil Adalarına yakın antik Yunan kenti Butrint´i dolanmak bunlardan sadece bazıları…

Fransa, İtalya rivieralarından sonra kesinlikle görülmeyi hak ediyor Arnavutluk rivierası… Bir gün siz de tatilinizi bu istikamette planlarsanız, şimdiden keyifli tatiller diliyorum :) 

IŞIL ATAKER

Yazar Hakkında

IŞIL ATAKER

Gezmek, seyahat etmek, gözlemlemek, fotoğraf çekmek, uçak, otobüs, araba farketmeksizin herhangibir araca binip bir yerlere gidiyor olma hissini yaşamak, konser, film, sinema, festival, ne varsa he