San Francisco’dan üç günlük kısa bir gezi için geldiğim Atlanta’da aradığımdan çok daha fazlasını buldum. Uçağım Atlanta’ya inişe geçtiğinde yoğunluk nedeniyle şehrin üzerinde iki tur attı. Fark ettim ki etrafım alabildiğine yemyeşil. Kafamda nedense sıcak ve kurak olarak canlandırdığım bu şehirde sarı tek bir alan bile yok. Hartsfield-Jackson Atlanta International Airport 2000’den beri dünyanın en yoğun havalimanıdır. Yürüyüş mesafeleri oldukça uzun, kalkıştan en az iki saat önce havalimanında olmakta fayda var bunu mutlaka belirtmeliyim.
Bunaltıcı sıcaklarıyla meşhur olan ve halk arasında Hotlanta olarak adlandırılan bu şehir yaz aylarında gitmediğiniz sürece sizi harika bir havayla karşılıyor. Ben nisan sonunu seçtiğimden sıcaklık 25 derece civarındaydı. Downtown gökdelenleri arasındaki geçiş köprüleri yaz aylarının nasıl geçtiğini açıklar nitelikte; belli ki sokakta yürümek pek tercih edilmiyor.
ABD’nin en büyük sekizinci metropolü olan Atlanta özellikle 1996 Yaz Olimpiyatları’na ev sahipliği yapmasının ardından hızla gelişmiş. Coca-Cola, CNN International, AT&T Mobile, Delta Airlines, Home Depot, UPS gibi şirketlerin merkez ofisleri, Hollywood’un bazı stüdyoları ve Mercedes-Benz’in ABD merkez ofisi burada bulunuyor.
Atlanta ABD tarihinde kilit rol oynayan şehirlerden birisidir. ABD İç Savaşı (1861-1865)’nda güney cephesinin merkezi olan bu şehir, halen daha Güney’in Başkenti olarak adlandırılır. Rüzgâr Gibi Geçti (Gone With The Wind) filmini izlemediyseniz Atlanta’ya gelmeden önce mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum. Pulitzer Ödüllü bir romandan uyarlanan bu film, yüzyılın en iyi 100 filmi arasında gösterilmiş ve Türkiye’de de çok uzun süre vizyonda kalmıştır.
İç Savaş’tan sonra tamamen yerle bir olan Atlanta, deyim yerindeyse küllerinden doğmuştur. Siyahi nüfusun %50’den fazla olduğu bu şehir, 20. yüzyılın başından itibaren onların mücadelesinin de başkenti olmuştur. Hareketin lideri ve ABD tarihinin en önemli figürlerinden birisi olan Martin Luther King Jr.’da Atlantalıdır.
Centannial Olympic Park
1996 Yaz Olimpiyatları için birkaç arazinin birleştirilmesiyle Downtown’un tam merkezine kurulan bu parktan gezime başladım. Georgia Dünya Kongre Merkezi, College Football Hall of Fame, CNN Stüdyoları, Mercedes-Benz Stadyumu parkın batısında; Georgia Aquarium, National Center for Civil and Human Rights, ve World of Coca-Cola parkın kuzeyinde yer almaktadır.
En güzel restoranlar, barlar ve en işlek caddeler bu parkın kuzeyinde kalan bölgededir. Rap ve Hip-Hop’un başkenti olarak bilinen Atlanta’da bu bölge gece boyunca da hareketlidir.
Sweet Auburn
Şehir merkezinin biraz doğusundaki bu mahalle Martin Luther King Jr.’ın da hayatının büyük kısmını geçirdiği Afro-amerikan nüfusun çoğunlukta olduğu bir mahalledir. Martin Luther King Jr.’ın doğduğu evi, Martin Luther King Jr.’ın papazlık yaptığı Ebenzer Baptist Church’ü ziyaret edebilirsiniz. Martin Luther King Jr. ve eşi Coretta Scott King’in mezarları yine bu mahallede yer alan Martin Luther King Jr. Visitor Center’dadır.
Martin Luther King Jr. Visitor Center’da Amerikan Sivil Haklar Hareketi oldukça ayrıntılı bir şekilde açıklanıyor. Otobüs şoförünün uyarısını yok sayıp beyaz Amerikalı bir yolcuya yer vermeyi reddederek Montgomery Otobüs Boykotu’nu başlatan Rosa Parks için ayrılmış bölüm oldukça etkileyiciydi.
Hafta içi bir gün sabah saatlerinde bu mahalleyi ziyaret ettim. Martin Luther King Jr. Visitor Center ilkokul öğrencileriyle dolup taşıyordu. Öğretmenlerden birisiyle sohbet etme fırsatı buldum. Dördüncü sınıf çocuklarını mutlaka buraya getirir, Martin Luther King Jr.’ın hayatını anlatır, mezarını ziyaret ederlermiş. Afro-amerikan tarihin tartışmasız en önemli figürü Martin Luther King Jr.’a duyulan saygı beni de duygulandırdı.
Mahallenin ana caddesindeki evler 20. yüzyıl siyahi işçi sınıfına ait evlerin en tipik örneklerinden. Her biri bir odadan biraz daha büyük olan bu kutu evlerin içerisinde hiçbir duvar yok. Polis denetimin daha rahat olması için bu şekilde tasarlanmışlar ve bu nedenle “Gunshot Houses” olarak adlandırılıyorlar.
World of Coca-Cola
Coca Cola’nın merkezi olan bu şehirde mutlaka uğramanız gereken noktalardan birisi bu interaktif müze. Müzeye girerken Coca Cola’yla ilgili bu kadar ilginç ne olabilir zaten tadı dünyanın her yerinde aynı gibi bir düşünce vardı aklımda. Tamamen yanılmışım, yaşadığım en güzel müze deneyimlerinden birisiydi.
Girişte bir rehber eşliğinde kısa bir Coca Cola tanıtımı ve hemen ardından 4D bir tanıtım videosu izledik. Coca Cola markasının altında üretilen tüm gazlı içecekler bir Tasting Room’da kıtalara göre ayrılmıştı, en az yüz çeşit içecek sınırsız olarak tadılabiliyor. Girişte bize söylenen hangi kıtaya ait isek o kıtanın içeceklerini daha çok seveceğimizden emin olduklarıydı. Gerçekten de tam olarak öyle oldu. Avrupa kısmında takılı kaldık. Coca Cola markası olarak uzun yıllar insanların damak tadı üzerine araştırma yaptıklarını özellikle vurguladılar. Bunun yanı sıra tüm ülkelerde bugüne kadar gösterilen Coca Cola reklamları için video odaları kurulmuş. Severek izledim, bizim ramazan reklamları da oldukça ilgi çekiyordu. Cola Cola formülü bu müzede bir kasada saklanıyor. Kasayı da burada görebilirsiniz.
CNN International Stüdyoları
Dünyanın en büyük haber kanalı CNN’i mutlaka ziyaret etmelisiniz. 50 dakikalık rehberli turda canlı yayın hazırlıklarının nasıl yapıldığını, hava durumu yayının nasıl hazırlandığını görme fırsatı bulacaksınız. Aynı zamanda CNN’in işleyişi hakkında da ayrıntılı bilgi veriliyor.
Georgia Institute of Technology
Küçüklüğümden beri babam gittiğimiz her şehirde bizi üniversite kampüsü gezmeye götürürdü. Ben de alıştım her gittiğim şehirde mutlaka bir üniversite kampüsü gezerim. Zaten dünyanın hiçbir yerinde bizdeki gibi duvarlarla çevrili olmadığından bazen yanlışlıkla bile girilebiliyor özellikle şehir içi olanlara. Üniversite kampüsleri şehir hakkında da pek çok ipucu verir. Zira genellikle şehirlerin en eski binaları üniversite binalarıdır.
Atlanta gezimi planlarken de bu düşüncemden sapmadım. Zaten Atlanta’ya gelmemin en önemli nedeni Georgia Tech’te okuyan arkadaşım Utku’yu ziyaret etmekti, öyle olunca kampüste uzun süre vakit geçirme fırsatı buldum. Şehrin tam merkezinde yer alan kampüs bugüne kadar gördüğüm en güzel ve en geniş üniversite kampüslerinden bir tanesiydi. Özellikle kütüphanesi bana kalırsa şehrin en güzel manzaralarından birisini sunuyor. Gezmenizi öneririm. Kampüsteki kafe ve restoranlar da oldukça güzeldi.
Georgia Aquarium
Marine Life Park in Singapore’dan sonra dünyanın en büyük ikinci akvaryumu olan Georgia Aquarium mutlaka ziyaret etmelisiniz. Normalde akvaryum gezmeyi çok sevmem, birkaç akvaryum gördükten sonra hepsinin birbirine benzediği kanısına varmıştım. Ancak Gergia Aquarium oldukça etkileyici olmasının yanı sıra yunus gösterisi, deniz aslanı şovu gibi etkinlikler bulunuyor. Bu etkinlikler için giriş ücreti haricinde herhangi bir ücret ödemenize gerek yok.
National Center for Civil and Human Rights
Hem ABD'deki sivil haklar hareketinin hem de dünya çapında daha geniş insan hakları hareketinin başarılarına adanmış bir müzedir. Zaman zaman üzülerek biraz sinirlenerek gezdim burayı. Çok etkileyici oldukça düşündürücü bir müzeydi, çok şey öğrendim diyebilirim. Mutlaka gitmenizi öneriyorum. Müzede bir haritanın önünde takılı kaldık arkadaşımla: “World Freedom Map”. Hoşlanmadık tabi bu durumdan, araştırdık, bu yıl bir kademe daha düşürmüşler kategorimizi.
Atlanta’da Yemek
Kümes hayvancılığının gelişmiş olduğu bu şehirde tavuk Atlanta mutfağının vazgeçilmezi. İnsanların sabah kahvaltısında bile pancake yanında kızarmış tavuk yediğini uçaktan iner inmez fark ettim. Şehirde geçirdiğim üç günde tattığım hamburgerler hayatımda yediğim en güzel burgerlerdi diyebilirim. Hindi ve tavuk burgerler de oldukça popüler.
Mary Mac’s Tea Room şehrin en eski restoranlarından birisi. Atlanta mutfağının en leziz örneklerini sunmasının yanı sıra içecekleriyle de ön plana çıkıyor: peach martini, sweet tea ve wisky lemonade en çok tercih edilen içecekler. Georgia eyaleti şeftalisiyle ünlü olduğundan peach martini tercih ettim, oldukça lezzetliydi. Dünyanın en büyük drive-in (arabayla girilip arabadan inmeye gerek kalmadan yiyecek alınabilen yer) restoranı The Varsity de 1928’den beri Atlanta’da hizmet vermektedir.
Tabi şunu da belirtmeliyim ki Georgia Eyaleti obezite oranı %28. Türkiye’de Amerikan mutfağı hakkındaki ön yargılarımızın kaynağı bana kalırsa Atlanta. Evet her şey çok lezzetli ama sağlıklı olduğunu söylemek zor.
Atlanta Gezi Önerileri
Atlanta gezisi için ilk önerim bir CityPass satın almanız. Dokuz gün geçerli olan bu kartla Georgia Aquarium, Coca Cola Museum, CNN Stüdyoları, National Center for Civil and Human Rights’ın da içinde olduğu pek çok müzeyi ziyaret edebilirsiniz. Neredeyse tüm müzelerden CityPass temin edebilirsiniz, online olarak satın almanız da mümkün. CityPass’i üç kere kullanmanız halinde parasını çıkardığından CityPass satın almak oldukça mantıklı, hem de her müze için ayrı ayrı sıra beklememiş olursunuz.
Neyi hangi sırayla gezdiğinizin pek bir önemi yok, mesafeler uzun değil. Ben günün en sıcak saatlerini Georgia Aquarium ve Coca Cola Müzesi’nde geçirmeyi tercih ettim.
Atlanta gezinizi planlarken aklınızda bulunması gereken en önemli şeylerden birsi bölgedeki suç oranının oldukça yüksek oluşu (%5,8). Seyahatlerimde olabildiğince yürümeyi tercih ederim; bu şekilde şehri, kültürü daha iyi tanıdığıma inanırım ancak Atlanta için kendimi sınırlamak durumunda kaldım. Hava karardıktan sonra özellikle tek başınıza sokaklarda dolaşmamanızı tavsiye ederim.