Bir buçuk yılı aşkın bir süredir San Francisco’da yaşayan birisi olarak ABD’nin en güzel şehrine geldiğinizi rahatlıkla söyleyebilirim. Körfezi, okyanusu, doğası, kültürel çeşitliliği, teknoloji devi şirketleriyle ne ararsanız bulabileceğiniz bu şehir aynı zamanda eşsiz bir iklime sahip. Yıl boyunca 5-25 derece arası seyreden hava nadiren yağmurlu genellikle ılıktır. Kaliforniya şaraplarını tatmalı, hangi mevsim olursa olsun sahillerde çıplak ayak yürümeli ve Presidio rıhtımında dolaşmalısınız.

Golden Gate Köprüsü

 Golden Gate Köprüsü

1937 yılında kullanıma açılan bu köprü dünyada en çok fotoğraflanan ve büyük ihtimalle de dünyanın en bilinen köprüsüdür. Uzunluğu 2.7 km’dir. Boğaziçi Köprüsü’nün uzunluğunun 1.5 km olduğunu ve ancak 1973’de açıldığını düşündüğümüzde gerçekten tam bir şaheserdir.

Peki kendisi kırmızı olan bu köprünün adı neden Golden (altın rengi) Gate Köprüsü? Bu isim köprünün üzerinde bulunduğu kanaldan Golden Gate Kanalı’ndan gelmektedir. Golden Gate Kanalı Pasifik Okyanusu’ndan San Francisco Körfezi’ne uzanan bir su yoludur ve körfezin tek giriş kapısıdır. Peki o zaman sorumuzu şöyle soralım: Neden Golden Gate Kanalı? Amerikalı ordu subayı John C. Frémont, 1846 yılında, yani San Francisco’ya gelmeden iki yıl önce İstanbul’u ziyaret etmiş ve özellikle Haliç manzarasına hayran olmuştur. İngilizcede Haliç, Golden Horn (Altın Boynuz) olarak söylenir ve bu isim Haliç’in gün batımında altın rengini almasından gelir. Fremont gün batımında San Francisco Körfezi’ne giriş yaparken İstanbul’a benzetmiş ve kanala Golden Gate Kanalı adını vermiştir. Fremont’a tamamen katılıyorum, eğer bu kıtada İstanbul’u hatırlatan bir yer varsa bu yer kesinlikle San Francisco.

Gezinize Golden Gate Bridge Welcome Center’dan başlamanızı ve yürüyüş yolunu takip ederek Fort Point’e doğru inmenizi tavsiye ediyorum. Fotoğraf çekmek için harika noktalar bulacaksınız. Günün büyük bir kısmında ne yazık ki köprü tamamen sislere gömülü oluyor, hava durumuna bakmanızı şiddetle tavsiye ederim.  

Golden Gate Bridge - Front Point

Fort Point: Bu nokta Golden Gate Kanalı’nın giriş noktasıdır. Bu nedenle burada bir kale bulunmaktadır. Giriş ücretsizdir, manzarası güzeldir, köprünün en altına kadar gelmiş olursunuz. Kalenin en uç noktasına gittiğinizde körfezden çıktığınızı hemen hissedeceksiniz, zira iklim bir anda değişiyor. Okyanus etkisine açık olan bu kale dört mevsim delicesine rüzgarlıdır. Kale en son 2. Dünya Savaşı sırasında askeri üs olarak kullanılmıştır ve aynı zamanda o döneme ait pek çok eşya bulunmaktadır.  

Union Square – Downtown

Union Square

Büyük ihtimalle kaldığınız otelin de yer aldığı bu bölge için şehrin kalbi diyebiliriz. Apple Store, Nike, Victoria’s Secret, Saks Fifith Avenue, Neiman Markus, Chanel Boutique, Macys bu meydanda yer alan mağazalardan bazıları. Amerika’nın en bilinen restoran zincirlerinden olan Cheesecake Factory Macys’in en üst katında yer almaktadır. Daha önce herhangi bir Cheesecake Factory’yi ziyaret etmediyseniz mutlaka gitmenizi ve bir cheesecake yemenizi öneririm. Genellikle bekleme sırası olan bu restorana adınızı yazdırmanızı daha sonrasında meydanı dolaşmanızı tavsiye ediyorum, böylelikle zaman kaybetmemiş olursunuz. Restoran telefonla rezervasyon kabul etmemektedir ve genellikle günün her saatinde sıra olur. Cheesecake Factory Union Square’in en güzel manzaraya sahip noktasıdır, yemek yemeyecekseniz bile yukarı çıkıp meydana bir de tepeden bakmanızı tavsiye ederim.

Cable Car San Francisco: San Francisco’nun simgelerinden olan tramvayların başlangıç durağı bu meydanda yer almaktadır. San Francisco tramvayları manuel olarak faaliyet göstermeye devam eden dünyanın son tramvay sistemidir. (Bu konuya bir ilginiz varsa San Francisco Cable Car Museum’u ziyaret edebilirsiniz.) Union Square ve Fisherman’s Wharf arasında yapacağınız tramvay yolculuğunda meşhur San Francisco yokuşlarını görme şansı yakalayacaksınız. Genellikle çok fazla turist yoğunluğu olmayan bu şehirde ne yazık ki 10-15 dakika kadar tramvay sırası beklemeniz olası.   

 Cable Car Başlangıç Durağı

Market Street: Şehri ikiye bölen ana caddedir. Downtown bölgesine yaklaştıkça yolun iki tarafına dizili gökdelenlerin hemen hepsinde yazan isimlere oldukça aşina olduğunuzu fark edeceksiniz. Uber, Twitter, Salesforce, Wikimeadia, LinkedIn, Instagram gibi pek çok şirketin merkez ofisi cadde boyunca sıralanmaktadır. Aynı zamanda Google, Facebook, Tesla gibi Silikon Vadisi merkezli pek çok şirketin ikinci en büyük şubesi burada yer almaktadır.

China Town, Union Square’den yürüyüş mesafesindedir. Şehrin en pahalı bölgelerinden biri olan Union Square’den en ucuz bölgesi olan Chinatown’a yürüyüş iki üç dakika sürer. Değişim oldukça şaşırtıcıdır.

Fisherman’s Wharf

Şehrin en çok turist çeken yeri olan bu bölge, 1800lü yılların başında İtalyan göçmenlerin balıkçı barınakları inşa etmesiyle kurulmuştur. Şehrin en taze ve en lezzetli deniz ürünlerini, özelliklede San Francisco yengecini, burada tadabilirsiniz. Madame Tussauds Müzesi ve Batı Yakası'nın meşhur hamburgerci zinciri In-N-Out Burger’ın San Francisco’daki tek şubesi bu bölgede yer almaktadır.  

Fisherman’s Wharf restoranları içinde benim favorim The Chowder Hut Grill. Meydanın tam ortasında yer alan bu self-servis restoranda sokak müzisyenlerini dinleyebilir, okyanusu seyredebilirsiniz. Seçeceğiniz herhangi bir deniz ürünü (balık, karides, yengeç) bolca patates kızartmasıyla servis ediliyor ve restoranın oldukça zengin bir bira menüsü var. Eğer happy hour saatlerinde (öğleden sonra 3-6 arası) bu bölgede olursanız pek çok restoranın happy hour’a özel içecek ve atıştırmalık seçenekleri var ve fiyatlar yarı yarıya. Eğer San Francisco’yu kışın ziyaret ediyorsanız mutlaka clam chowder çorbası içmelisiniz, bu deniz ürünleri çorbası Kaliforniya’ya özgü en güzel lezzetlerden birisi.

Pier 45 (45 numaralı iskele) yine bu alanda yer almaktadır. İkinci Dünya Savaşı’ndan kalan bir gemi ve bir denizaltı bu iskelede demirlidir. Dilerseniz ziyaret edebilirsiniz. 

Pier 39

Pier 39

Fishermen’s Warf’ın hemen yanında yer alan Pier 39 (39 numaralı iskele) şehrin en güzel ve eğlenceli yerlerinden birisidir. İskelede pek çok mağaza, restoran ve küçük bir lunapark bulunmaktadır. Büyük okyanus habitatını daha yakından tanımanıza yardımcı olacak Aquarium of the Bay ve Forest Gump filminden hatırlayacağınız Bubba Gump Shrimp Co deniz ürünleri restoranı yine bu iskelede bulunmaktadır.

 Pier 39 - Deniz Aslanları

İskelenin hemen sol tarafında yer alan geniş platformlar San Francisco’nun deniz aslanı popülasyonuna ev sahipliği yapmaktadır. Aslında açık denizde olmayı seven deniz aslanları, 1989 Loma Pietra depreminin ardından San Francisco Körfezi’ne göç etmişler ve Pier 39 açıklarındaki kayalarda sıklıkla görülmeye başlamışlar. Bu durumun fark edilmesinin ardından bölge deniz trafiğine kapatılmış ve deniz aslanlarının dinlenebileceği platformlar yerleştirilmiş. Dünya genelinde deniz aslanı popülasyonu azalmasına rağmen San Francisco Körfezi’ndeki popülasyon hızla artmaktadır. Bazı günlerde binden fazla deniz aslanını bir arada görmeniz mümkün. Pier 39 aynı zamanda bir feribot iskelesidir; Alcatraz ve Sausolito da dahil olmak üzere körfezdeki pek çok noktaya tarifeli seferler bulunmaktadır.

Ghirardelli Meydanı ve Çikolata Fabrikası

 Ghirardelli Square

İtalyankökenli Domenico Gihardelli, Güney Amerika’da kakao ticaretinde ilerledikten sonra Amerika’da belirli bir üne kavuşur ve bugün Ghirardelli Square olarak bildiğimiz bölgedeki araziyi satın alır. Bugün şehrin turistler tarafından en çok ziyaret edilen bölgelerinden birisidir. Bu meydanda Ghirardelli’nin geleneksel üretim metotlarını gözlemleyebileceğiniz ikonik dükkanını ziyaret edip hot funge sundee tadabilirsiniz. Oldukça büyük porsiyonu olan bu kupları iki kişi paylaşmanızı tavsiye ediyorum, porsiyonlar Amerikan standartlarında.  Ayrıca meydanda pek çok hediyelik eşya dükkânı, restoran ve publar bulunmaktadır. Haftasonları bu meydanda canlı müzik olduğunu da belirtmeliyim.

1998 yılında Ghirardelli İsviçreli Lindt and Sprüngli tarafından satın alınmış ve marka dünya çapında üne kavuşmuştur. Günümüzde, ABD’nin ihraç ettiği kakao çekirdeklerinin %40’ını Ghirardelli’nin satın aldığı bilinmektedir ve fabrikanın üretim tesisleri alanın yeterli gelmemesi nedeniyle şehir dışına taşınmıştır. Meydanda gördüğünüz üretim tesisi yalnızca turistler için faaliyete devam etmektedir.

Presidio of San Francisco

 Yat Limanı

Marina Bölgesi: Şehrin en gösterişli bölgelerinden birisidir. Bu bölgede Golden Gate Köprüsü manzarası yürüyüşünüze eşlik eder. Fort Mason’dan baktığınızda gördüğünüz büyük liman 2. Dünya Savaşı’nda Amerikan halkının ordusunu uğurladığı noktadır. Amerika’nın bu vedalaşmanın ardından savaşa girdiği kabul edilir. Günümüzde de bu liman San Francisco Körfezi’ne girişteki son kontrol noktası olması açısından stratejik bir öneme sahiptir. Marina Bölgesi aynı zamanda şehrin en büyük yat limanına da ev sahipliği yapmaktadır. Ara sokaklara girerseniz pek çok mağaza, restoran ve kafeyle karşılaşacaksınız. Bu bölge bana kalırsa yemekten ziyade kahvaltı etmek için ideal.

Russian Hill ve Lombard Street: Presidio'da yürürken dimdik bir yokuş dikkatinizi çekecektir. Bu tepe Russian Hill. Yüzyılın başlarında bölgede yer alan Rus Mezarlığı’ndan adını almaktadır. Meşhur Lombard Street de bu tepenin arka yamacındadır. Turistler tarafından çokça sevilen bu cadde dünyanın en virajlı yolu olarak bilinmektedir.

Navigayona aldanıp yokuşu çıkmaya kalkmayın. Genel olarak San Francisco’da navigasyona zaten güvenmeyin. Google Maps yokuşları hesaba katmadan yürüyüş mesafesi verir ve bu dimdik yokuşlarda mahvolmanıza sebep olur. Lombard Street’i mutlaka görmek istiyorsanız Uber ya da Lyft kullanın. Lyft Amerika genelinde Uber kadar yaygın olmamasına rağmen San Francisco merkezli bir şirket olmasının da etkisiyle burada oldukça yaygın kullanılır ve genellikle Uber’a göre çok daha uygun fiyatlıdır.  

 Palace of Fine Arts

Palace of Fine Arts: Tarihi bir görüntüye sahip olan bu yapı 19. yüzyılın başlarında Panama-Pasifik Exposition’ı için Antik Yunan mimarisi örnek alarak inşa edilmiştir ve günümüzde sanat müzesi olarak kullanılmaktadır. Rıhtım boyunca yürürken bu yapının kubbesi dikkatinizi çekecektir diye düşünüyorum, rıhtımdan içeriye doğru iki dakika kadar yürürseniz bu alana rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Bahçesi, göleti ve güzel mimarisiyle görülmeye değer bir alandır. Genellikle hareketlidir, yaz günündeyseniz bir nikah törenine denk gelmeniz de oldukça olası.

Crissy Field Beach: Golden Gate Köprüsü fotoğrafları çekmek için eşsiz bir noktadır.Ulaşım çok rahattır, rıhtım boyunca yürürken yol üstündedir. Manzarayı seyretmek için kumlara girmeseniz gerekmez.

 Chrissy Field Beach

Alcatraz

Fisherman’s Wharf açıklarında yer alan bu ada Batı Yakası’nın en eski deniz fenerine ve tarihi bir hapishaneye ev sahipliği yapmaktadır. Bu hapishaneyi üne kavuşturan en önemli sebep kaçısın neredeyse imkânsız oluşu. Okyanusun yılın genelinde dondurucu soğuk olması ve vahşi okyanus habitatı bu durumu açıklıyor. Hâl böyle olunca Amerikan tarihinin en azılı suçluları buraya hapsedilmiş: Al Capone, Robert Franklin Stroud (the "Birdman of Alcatraz"), George "Machine Gun" Kelly bunlardan bazıları.

Adayı ziyaret için online olarak en az iki hafta öncesinden rezervasyon yaptırmanız şart. Ferry Building ve Fisherman’s Wharf’tan başlayan turlara katılırken bilet saatinden en az yarım saat önce iskelede olmanızı ve vapurda güzel bir yer kapmanızı öneririm. Adada turlar rehberlidir, biraz yürümeniz ve yokuş inip çıkmanız gerekeceğini belirtmeliyim. Gece turlarına katılmanızı tavsiye ederim zira gün batımı görüntüsü oldukça keyifli oluyor. Rehberli turun ardından geri dönüş vapuru kalkana kadar kalan vaktinizde San Francisco manzarasını seyredebilirsiniz.

Baker Beach

Baker Beach

San Francisco ruhunu hissetmek istiyorsanız mutlaka gün batımında sahile gitmeli ve uzun kumsalların ve tertemiz kumların tadını çıkarmalısınız. Yılın her dönemi hava 5 ve 25 derece arasında seyrettiğinden sahiller gün batımında her daim doludur. Gerçek San Franciscolular üzerlerinde kazakları ve çıplak ayaklarla kumlarda gezer, köpekleriyle oyun oynarlar. Endişelenmeyin, kumlar hiçbir zaman dondurucu soğuk değildir.

Baker Beach’i özellikle seçmemin nedeni hem Golden Gate Köprüsü’nü hem de Pasifik Okyanusu’nu net olarak gören konumu. Bu sahil meşhur köprünün bana kalırsa en güzel göründüğü noktadır ve diğer beachler gibi direk okyanusa açık olmadığından yılın büyük bir bölümünde rüzgâr almaz. Bu sahilden Golden Gate’i tepeden gören yürüyüş yollarına ulaşabilirsiniz. Biraz yokuşlu olması haricinde kısa bir yürüyüş için idealdir. 

Baker Beach’in güney çıkışından çıktığınız zaman şehrin en görkemli malikanelerinin bulunduğu mahallelere gelirsiniz. Bu evler köprüyü ve de okyanusu tepeden gören eşsiz manzaralara sahip. Bu mahalle bana kalırsa on dakikalık kısa bir yürüyüşü hak ediyor.  

Golden Gate Park ve Panhandle 

Nasıl ki New York’ta Central Park’ı, Londra’da Hyde Park’ı mutlaka ziyaret etmeniz önerilirse San Francisco için de Golden Gate Park aynı derecede tavsiye edilir. Evet parkın her noktası çok güzel ama çok çok büyük. Tamamını gezmek istiyorsanız bir gününüzü ayırmanız gerekir, böyle bir vaktiniz yoksa size birkaç küçük tavsiye vermemde fayda var.

 Strawberry Hill

Strawberry Hill: Burası parkın tam merkezinde yer alan bir adadır. Küçük bir köprüden geçerek on dakikalık bir tırmanışın ardından tepeye ulaşabilirsiniz. Tüm parkı, Presidio’yu, Downtown’u ve Golden Gate Köprüsü’nü de içine alan eşsiz bir manzarayla karşılaşacaksınız. Adanın etrafını saran gölette su bisikleti kiralayabilir, ördeklere ekmek atabilirsiniz. Göletin etrafını yaya olarak da turlayabilirsiniz.

Sheep’s Meadow: Parkın en güzel, en geniş ve ana kapıya en yakın yeşil alanlarından birisidir. Yılın büyük bölümünde tamamen papatyalarla kaplıdır.

 Sheep's Meadow

Eğer sınırlı vaktiniz varsa bu iki bölgeyi ziyaret etmeniz yeterli olacaktır. Bana kalırsa parkın en güzel iki noktası kesinlikle buralardır. Uzun süre parkta vakit geçirmek isteyenler için birkaç noktadan daha bahsetmek istiyorum. 

De Young Museum: Parkın merkezine yakın bir noktada yer alan şehrin modern sanat müzesidir. Bahçesinde dolaşmak ücretsizdir ve bu bahçe Miro’nun heykellerine ev sahipliği yapmaktadır.

 De Young Musum - Miro Heykelleri

California Academy of Sciences: Şehrin doğa tarihi müzesi ve küçük bir hayvanat bahçesi arasındaki müzesidir. Çatısında yer alan kelebek bahçesi oldukça ilginçtir; bu geniş alanda kocaman kelebeklerin serbestçe dolaşabileceği tropikal bir atmosfer yaratılmıştır.

Japanese Garden: Oldukça güzel masalsı bir bahçedir. Ancak giriş ücretli ve biraz küçük. Yolunuz düşerse, bilet alma noktasına kadar gelmenizi ve içeriye şöyle bir göz atmanızı tavsiye ediyorum. Zaten kapıdan tamamına yakını gözüküyor. Zira $17 verdiğiniz biletle 17 dakika bile dolaşmayacaksınız. İçeride bir de Japon Çay Evi var. 

San Francisco Botanical Garden: Japon bahçelerine kıyasla oldukça geniş bir alana sahip ve görülmeye değer. Pek çok yerde botanik bahçesi gezdim ve bana kalırsa en güzellerinden bir tanesi Golden Gate Park’ta yer alıyor.

Panhandle 

Panhandle Golden Gate Park’ın doğu kapısından çıktığınızda Fell ve Oak Street’in arasında yer alan yeşil alana verilen isimdir. İronik bir şekilde Painted Ladies adı verilen dört ev şehrin simgesi haline gelmiş. Sürekli etrafı turistlerle çevrili olan o dört evin neden bu kadar meşhur olduğunu asla anlayamadım. Panhandle’daki evlerin çok daha güzel olduğunu ve bölgenin çok daha sakin olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Parkın ana girişinin hemen önünde yer alan bu bölgeyi mutlaka görmenizi tavsiye ediyorum, bana kalırsa yıllar sonra aklınızda kalacak olan San Francisco görüntüsü bu olacaktır.

Alamo Square - Painted Ladies ve Hayes Valley

Alamo Square - Painted Ladies 

Alamo Square Downtown bölgesinin tamamını tepeden gören bir manzaraya sahiptir ve şehrin simgelerinden birisi haline gelmiş dört adet Viktorya stili ev, nam-ı değer Painted Ladies bu parkın güney yamacında yer almaktadır. Herkes aynı yerin fotoğrafını çektiğinden ve daima kalabalık olduğundan kaçırmanız pek olası değil. 

San Francisco bugünkü görünümüne 1860-1910 yılları arasında kavuşmuş, şehir en çok bu dönemde gelişmiştir. 19. yüzyılda popüler olan Viktorya stili mimari San Francisco’da da benimsenmiştir. Şehir genel olarak bu mimari akımın Kuzey Amerika’daki en güzel örneklerine ev sahipliği yapmaktadır. 

Heyes Valley

Hayes Valley San Franciscoluların severek vakit geçirdiği bölgelerden birisidir. Alamo Square’den bir dakikalık yürüyüş mesafesinden başlayarak pek çok bar, restoran ve mağaza cadde boyunca sıralanmıştır. Oldukça Avrupai bir havası olan bu caddede B8ta Store’u mutlaka ziyaret etmelisiniz.  İlk şubesi 2015 yılında Palo Alto’da açılan bu mağaza en inovatif ürünlerinin halka tanıtımını kendine misyon edinmiştir. Silikon Vadisi’ndeki her tasarımcının, mühendisin hayali ürünlerinin bu mağazada sergilenmesidir. Alexa’yla ilk tanışmam da burada olmuştu. Keyifle vakit geçireceğinizden emin olduğum bir mağaza, mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Bu mağazanın hemen yanında Salt & Straw isimli bir dondurmacı yer almakta. Markanın en popüler şubelerinden birisi Hayes Valley’deki bu dükkân. 2015’te kurulan Portland merkezli bu dondurmacı Batı Yakası’nda oldukça hızlı yaygınlaştı ve yeni bir In-N-Out olmaya aday. Her hafta çeşitlerinin tamamına yakınını değiştiren bu dondurmacının önünde her daim uzun bir sıra olmaktadır, merak etmeyin sıra oldukça hızlı ilerliyor.  

Bay Bridge ve Embarcadero 

Bay Bridge

Şehrin Downtown bölgesinde yer alan Bay Bridge oldukça eşsiz bir mimariye sahip olmasına rağmen Golden Gate Köprüsü’nün gölgesinde kalmıştır. Çokça bilinenin aksine yeni bir köprü değildir ve aslında Golden Gate Köprüsü’nden altı ay önce ulaşıma açılmıştır. Toplam uzunluğu 4.5 km’dir. Köprünün yeniden yapılan Angel Island ve Oakland arasındaki doğu kısmı dünyanın en geniş köprüsü olarak Guiness Rekorlar Kitabı'na girmiştir. 

Şehrin körfeze bakan rıhtımı Embarcadero olarak adlandırılır. Embarcadero boyunca sıralanmış iskeleler tarih buyunca farklı amaçlarla kullanılmışsa da günümüze kadar ayakta kalanlar restoran ve vapur iskelesi olarak kullanılmaktadır.  Bu restoranların harika Bay Bridge manzarası vardır, kendinizi boğaz kenarında yemek yiyormuş gibi hissedersiniz. Benim en sevdiğim Waterfront Restaurant. Amerikan deniz ürünleri ağırlıklı olan bu restoranın fiyatları iskeledeki diğer restoranlara göre oldukça makul. Bunun dışından La Mar -iyi bir Güney Amerika restoranı- ya da Coquetta’yı -İspanyol restoranını ve pub- tercih edebilirsiniz.

Pier 7 boyunca yürümenizi tavsiye ederim, bu tahta iskele şehrin en güzel yapılarında bir tanesidir ve eşsiz bir manzarası vardır. Arkanıza baktığınızdaysa Downtown küçük bir New York görüntüsü çizer.  

Pier 7

Ferry Building: 1992’de hizmete açılan bu terminal binası San Francisco’nun en güzel yapılarındandır ve saat kulesi şehrin simgelerinden birisidir. Deniz yolunun kalbi olan bu terminal gün boyunca hareketlidir ve içerisinde pek çok dükkân ve restoran yer almaktadır. Tüm restoranların take-away seçeneği vardır, yiyeceğinizi alıp iskelenin ön tarafında yer alan meydanda güvercinlerle ve Bay Bridge manzarasıyla keyifli vakit geçirebilirsiniz.

Chinatown

Chinatown

Nüfusunun %35’i Asyalı olan San Francisco’nun, Çin dışında yer alan dünyanın en büyük Çin yerleşkesine ev sahipliği yapması şaşırtıcı değil. Chinatown’un giriş kapısı, Dragon Gate, şehrin en görkemli ve tarihi yapılarından birisidir. Bu mahallede pek çok hediyelik eşya dükkânı, restoran, kafe ve bir de tapınak bulunmaktadır. Hediyelik eşya almayı düşünüyorsanız Chinatown’dan almanızı tavsiye ederim, her aradığınızı bulabileceğiniz bu mahallede fiyatlar oldukça uygun.

Golden Gate Fortune Cockie Factory’ye uğramadan geçmeyin. Türkiye’de de her gittiğimiz Asya restoranında yemekten sonra verdikleri içinde küçük fal kağıtları olan şans kurabiyelerinin üretildiği bu sevimli dükkân görülmeye değer. Mantı kapatır gibi kurabiye yapan Çinli kadınları izleyebilir ve sıcacık kurabiyeleri fırından çıkar çıkmaz yiyebilirsiniz. Günün her saatinde mis gibi kurabiye kokan bu sevimli fırın Chinatown’un gözbebeği.

Şehrin en bilinen yapılarından birisi olan Transamerica Pyramid Center’ın en güzel görüntülerini Chinatown’un ara sokaklarından yakalayabilirsiniz.

San Francisco’ya kadar gelmişken Kaliforniya’nın eşsiz doğasına kısa bir yolculuğa çıkmadan buradan ayrılmamalısınız. Şehre yarım saat mesafedeki Muir Woods National Forest’ı ziyaret etmeli ve dünyanın en uzun ağaçları arasında bir yürüyüş yapmalısınız. Ayrıca San Francisco’yu uzaktan seyreden sakin bir kasaba olan Sausalito görülmeye değer yerler arasında.

Kaliforniya Redwood (Sekoya) Ormanları

Sekoya Ormanları 150 milyon yıl önce kuzey yarımkürenin neredeyse tamamını kaplıyordu. Günümüze ulaşabilen üç türü olan sekoya ağacının iki türü yalnızca ABD’nin Kaliforniya eyaletinde varlıklarını sürdürüyor. Şafak sekoyası olarak bilinen üçüncü türü ise sadece Çin’de bulunuyor.

Kıyı sekoyası, sequoia sempervirens, dünyamızda yaşayan en uzun canlı türüdür ve yalnızca Kaliforniya’nın Pasifik kıyısında yetişir. Bu türün en uzun bireyi 155 metredir ve Kuzey Kaliforniya’daki Redwood National Forest’tadır. San Francisco’ya otuz dakikalık mesafede yer alan Muir Woods National Forest’taki en uzun örnekleri ise yaklaşık 78 metre yani 23 katlı bir bina yüksekliğindedir. Bu ağaç türü ılıman iklimlerde ve rüzgâr etkisinden uzak alanlarda yetişirler. Muir Woods National Forest, San Francisco’nun kuzeyinde derin bir vadide bin yıllar boyunca korunmuş ve günümüze ulaşabilmiştir.

Muir Woods National Forest Ana Yürüyüş Yolu

Muir Woods National Forest’ın ana yürüyüş yolu diğer tabiat parklarına göre oldukça rahattır. Tamamen dümdüz olan bu yürüyüş yolunun tamamını yaklaşık iki saatte tamamlayabilirsiniz (kısa fotoğraf molaları verdiğinizi ve tempolu yürümediğinizi varsayarak söylüyorum). Buna ek olarak üç ayrı yürüyüş patikası ve bir de kamp alanı bulunmaktadır. Patikalar ana yola göre daha yokuşludur, bazı noktalar merdivenlidir ancak vadinin derinliklerine ilerleme ve güzel manzaralar yakalama şansı sağlar. Kısa bir gezi planlıyorsanız ana yol sizin için yeterli olacaktır.

Ziyaretinizi planlarken dikkate almanız gereken birkaç noktadan bahsetmek istiyorum. Vadi bölgesinde park yerleri sınırlı olduğundan park biletinizi online olarak almanız ve bileti alırken orada olacağınız saati seçmeniz gerekmektedir. Yarım saatlik aralıklarla biletlendirme yapılmaktadır. Otopark görevlileri saat konusunda esnek olsalarda, işaretlediğiniz saat diliminde orada olmaya özen gösterin.  Online olarak aldığınız biletin üstünde büyük harflerle çıktısını alın ya da telefonunuza indirin yazdığını fark edeceksiniz. Bunun nedeni vadiye indikten sonra yoğun bitki örtüsünden dolayı telefon çekmemesi. Evet, ormanda olduğunuz süre boyunca telefon sinyaliniz olmayacak. Planlarınızı bunu hesaba katarak yapmalısınız. Giriş biletlerinizi orada temin edebilirsiniz yalnızca otopark biletinizi online olarak almanız yeterli (Otopark biletinizi almak için bu linki kullanabilirsiniz: https://www.nps.gov/muwo/planyourvisit/reservations.htm).

Muir Woods Beach

Muir Woods Beach

Muir Woods National Forest’ın bulunduğu vadinin okyanusa bağlandığı yerdeki sahildir. Oldukça sakin ve eşsiz bir doğaya sahip olan bu sahile uğramanızı tavsiye ediyorum. Ormandan çıktığınızda telefonunuz hale çekmiyor olacak, geldiğiniz tarafa doğru vadiye tırmanmak yerine tam ters yöne yokuş aşağı okyanusa doğru iki kilometre kadar devam ederek sahile ulaşabilirsiniz. Navigasyonunuz yok diye kendinizi huzursuz hissetmenize gerek yok, her yerde yol tabelaları oluğundan ve okyanusa geldiğinizde varmış olduğunuzu anlayacağınızdan kaybolmanız olası değil. Sahile vardığınızda telefonunuz da çekiyor olacak.

Point Reyes Coastal Line ve Deniz Feneri

Point Reyes Coatal Line

Muir Woods National Forest’tan kuzeye doğru devam ettiğinizde buradaki bölgenin tamamen ormanlık olduğunu hemen fark edeceksiniz. Point Reyes Deniz Feneri’ne doğru devam ederseniz okyanusu tepeden gören eşsiz manzaralar yakalayacaksınız. Balinaların göç zamanı olan ocak ve mart aylarında bu bölge turist akımına uğrar. Ocak ya da mart aylarında olmasanızda deniz aslanlarını, fok balıklarını ve Kaliforniya’nın zengin kuş popülasyonunu burada gözlemleyebilirsiniz. Kanat açıklığı iki metreyi bulan devasa kuşlar okyanusa ani dalışlar yaparak avlanıyor olacaklar.

Coastal Line'dan okyanusa bakış

Bu kıyı şeridinde de uzun yürüyüşler yapmanız mümkün; ancak genellikle rüzgarlıdır, okyanus etkisine tamamen açıktır. Muir Woods National Forest kadar düzgün bir yürüyüş alanı bulmanız zordur. Point Reyes Ağaç Tüneli (Point Reyes Tree Tunnel)’ni de gelmişken ziyaret edebilirsiniz.

Point Reyes Tree Tunnel

Sausalito

San Francisco’nun kuzeyinde yer alan ve harika bir körfez manzarasına sahip bu küçük kasabaya yapacağınız yarım günlük bir gezide güzel vakit geçireceğinize inanıyorum. Kara yoluyla şehir merkezinden yirmi dakikada ulaşabileceğiniz gibi (Lyft ya da Uber da kullanabilirsiniz) Pier 39 ya da Ferry Building’den vapurla da bu sevimli Kaliforniya kasabasını ziyaret edebilirsiniz. Bu kasabaya ne zaman gelsem kendimi Kadıköy’den Adalar’a gelmiş gibi hissederim, Sausalito işte tam olarak böyle bir yer. Butikleri, hediyelik eşya dükkanları ve parklarıyla tam bir Büyükada havasındadır. 

Eski bir balıkçı kasabası olan Sausalito’nun günümüzde temel geçim kaynağı turizmdir. Sausalito mutfağı tahmin edebileceğiniz gibi Amerikan deniz ürünleri ağırlıklıdır ve balıklar restoranlara günlük gelir. Küçük bir büfede clam chowder çorbası içebileceğiniz gibi boğazda ziyafet kıvamında servis veren restoranları da tercih edebilirsiniz. Bunların içerisinde benim favorim The Trident, deniz ürünleri ağırlıklı bu restoranın harika bir manzarası ve samimi bir atmosferi var.

Sausalito'da bir sokak

Nasıl Bir Gezi Planlamalıyım?

Araba kiralamadığınız taktirde Sausalito’ya vapurla geçebilirsiniz, bu durumda Muir Woods National Forest’ı ziyaret edebilmeniz mümkün değil. Seyahatinizin Sausalito’yla sınırlı kalacaktır. Buna alternatif olarak San Francisco’dan günübirlik turları araştırabilirsiniz. MuirWoods National Forest ve Sausalito Turu neredeyse her gün ve Balina Gözlem Turu ocak ve mart aylarında yapılmaktadır.

Araba kiralamış olanlar için en mantıklı rota Vista Point’te kısa bir molanın ardından Muir Woods National Forest’ı ziyaret etmek olacaktır. Ardından kuzeye doğru devam ederek Point Reyes Coastal Line’da vakit geçirebilir ve en son Sausalito’da akşam yemeği yiyebilirsiniz. Muir Woods National Forest’ı üçten sonra ziyaret etmenizi önermiyorum. Ağaçlar çok yüksek olduğundan ve vadide olduğunuzdan hava erken kararıyor, öğlen vakti orada olursanız en aydınlık zamanı yakalamış olursunuz. Gün batımından bir saat kadar önce Sausalito’da olmanızı öneririm. Kasabada kısa bir yürüyüşün ardından günbatımını seyredebilirsiniz.

San Francisco'yu gezerken nasıl bir rota çizmelisiniz?

Kaç gün kalıyor oluşanız olun ilk gün yapmanız gereken şey Golden Gate Bridge Welcome Center’dan Golden Gate manzarası eşliğinde gününüze başlamanız. Patika yoldan Fort Point’a inip kaleyi ziyaret edebilir ve Presidio yönüne devam edebilirsiniz. Crissy Field Beach, Palace of Fine Arts’a uğrayıp Marina Bölgesi’ne ulaşabilirsiniz. Fort Mason’da küçük bir yokuş çıkıp inmeniz gerekecek ve Ghirardelli Square karşınızda yükselecek. Bu noktadan sonra Fisherman’s Wharf ve Pier 39 yer alıyor. Buradan tramvayla Union Square’e geçebilirsiniz. 

Bu rotayı her gelen arkadaşım için tekrar tekrar takip ettim. Bebek Beşiktaş arası yürümüş ve biraz yorulmuş gibi hissedeceksiniz. Ama şehri anlamak, San Francisco havasını yakalamak için harika bir rota. Oturup bir kahve içmeniz, bir buçuk saatlik bir yemek molası vermeniz dahilinde bile beş saatte tamamlanabiliyor.  Rotayı tam tersten de çizebilirsiniz ama yokuş yukarı çıkmak durumunda kalırsınız.      

Havadan SF

İkinci gününüze Golden Gate Park’a giderek başlayabilirsiniz. Panhandle’ı takip ederek Alamo Square’e ve oradan da Hayes Valley’e geçebilirsiniz. Bu noktadan sonra Downtown 15 dakikalık yürüme mesafesindedir.

Sonrası size kalmış. Baker Beach, Embarcadero, seçtiğiniz müzelerle gezinizin devamını değerlendirebilirsiniz. Yazımda bahsetmedim ancak Ocean Beach, Little Italy, Castro Bölgesi, Japantown, SF MOMA da ziyaret edilmeye değer. Uzun bir gezi planlıyorsanız mutlaka bu başlıkları da araştırın. Aynı zamanda yakında yayımlanacak olan “San Francisco’dan Günübirlik Rotalar” yazıma bir göz atarak gezinizi renklendirebilirsiniz. Bu yazıda San Francisco’nun Toscana’sı Napa Vadisi, Redwood Ormanları, Sausolito, Palo Alto, Santa Cruz gibi pek çok yeri tanıtıyor olacağım.

Son bir not olarak, San Francisco’da havalimanından araba kiralamanızı tavsiye etmiyorum. Havalimanından şehre ulaşım oldukça rahat. Aktarmasız bir şekilde trenle (BART – Bay Area Rail Transit) şehir merkezine gelebilirsiniz, kişi başı $8’dır.  Downtown bölgesinde park yerleri oldukça sınırlı. Otelinizde park yeri olsa bile gecelik $35 vermeniz -evet daha uygunu yok- ve gün içinde pek çok kez park yeri aramamız gerekecek. Şehir içinde $15 üzerinde gidebileceğiniz herhangi bir mesafe olmadığını da belirtmeliyim. Union Square’in hemen orda O’Farrell Caddesi boyunca pek çok araba kiralama şirketi var, ihtiyaç halinde günübirlik oradan kiralayabilirsiniz.  

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı