Avrupa Gezisi: Köln

Kültürel çizgilerin hat safhada olduğu; insanları, mimarisi, yemekleri, sosyal yaşantısı renkli bir özgünlüğe sahip coğrafyalar benim için her zaman daha cazip gezi noktaları olmuştur. Farklı bir ruha büründüren bu deneyimlerimin ardına, bu sefer rotayı Avrupa’ya doğru çevirdim. İnsanlarının soğuk olması, misafirperverliğin pek de bilinen bir kavram olmaması, yardım etmeye pes hevesli görünmemeleri vs. bu olumsuz eleştirileri silip süpürecek çok fazla özelliği ve güzelliğe sahip Avrupa şehirleri.

Şehir merkezlerindeki devasa parkları mı, arabaların yayaların taciz etmediği bisiklet yolları mı, etlisinden sebzelisinden zengin dünya mutfakları mı; işinde, sporunda, sosyal yaşantısında her şeyin dibine kadar keyfini yaşayan insanları mı? Bizde oldukça eksik olan ama onlarda harika işleyen birçok şey; say say bitmez! 

Mutlaka görülmesi gereken müzeleri, kiliseleri, kültürel turistik alanları yanında; parkları, kafeleri ve lokal yaşamın döndüğü sokakları ile Avrupa kültürüne kolayca ve zevkle kaptırdım kendimi.

Almanya’nın 4. büyük kenti olan ve en eskisi olma özelliğini taşıyan Köln yaklaşık 2 bin yıl önce bir Roma kolonisi olarak kurulmuş ve adını da buradan, yani ‘koloni’den almış. İngilizce adı (Cologne) kolonya anlamına gelen Köln, Almanya sanayisinin kalbi, teknoloji, medya ve kültür merkezi durumunda. 

Şehrin tam ortasından geçen Rhein (Ren Nehri), etrafında oluşturulan parklar, kafeler ve yürüyüş yolları gibi sosyal alanlar ile kentin can alıcı durumunda. Kentin iki yakasını bağlayan sekiz köprü var bunlardan ikisi demiryolu köprüsü.

Köln Gezisi

Köln'de tüm gezilecek yerler neredeyse yürüme mesafesinde, onun haricinde metro sistemi oldukça kullanışlı. Ren Nehri'ni bir yay gibi çizen ve baştan sona yürüyerek gezebileceğiniz parklar şehrin en sosyal alanları. Diğer Avrupa şehirlerinde olduğu gibi Köln’de de en önemli ulaşım aracı bisiklet. Kentin her yerini saran ve yayaların bile adım atmaya cesaret edemediği bisiklet yollarına sahip. Parklar; piknik yapan, köpeğini gezdiren ve spor yapan insanlarla dolu. Kentin belli yerlerindeki mekanlar hariç, merkezdeki dükkanlar, restoranlar, kafeler erken saatte kapanıyor ve Pazar günleri kapalı oluyor.

Köln'ün en önemli yapısı, inşaatı tam 632 yılda tamamlanmış Gotik tarzdaki çift kuleli Köln Katedrali. 7 bin metre karelik alanda, 157 metreyi bulan yüksekliği ile UNESCO Kültür Mirası Listesi'nde yer alan kilise; Almanya'nın ikinci, dünyanın ise üçüncü büyük kilisesi olma özelliğine sahip. Şehrin hemen hemen her yerinden görülebilen kiliseye içindeki merdivenlerden çıkmak ve şehri izlemek müthiş bir heyecanlı.

Kilisenin hemen yanındaki meydanın altında yer alan devasa salonda Köln Filarmoni Orkestrası'nı (Kölner Philharmonie) dinlemek unutulmaz bir konser anısı. Yine kiliseye yakın mesafedeki eski şehir (Altstadt) eski yapıdaki evleri, sokakları ile insanı kentin çok eskilerine sürükleyen bir yer. Altstadt’tan sonra demir yolu ve yaya yolu bulunan Hohenzollernbrücke (kilitli köprü) üzerinden yürüyüp kentin diğer tarafına geçebilirsiniz. Burası özellikle gün batımını izlemek için harika bir yer. Köprünün iki yakası da kıyıdaki parklarda zaman geçirmek, yürüyüş yapmak, kentin sosyal yaşantısına katılmak için harika yerler. Almanya’da kahve ve bira günlük hayatın vazgeçilmezleri ve bir mola verip şehrin seyahatin tadını çıkarmak için en iyi eşlik eden şeyler. 

Şehir merkezini bir yay gibi saran devasa büyüklükteki çeşit çeşit ağaçların yer aydığı Friedens Park, Volksgarten Park, Hiroshima Nagasaki Park ve Media Park gün boyu başkan sonra yürüyerek keşfedilebilen sosyal alanlar.

Çok eskiye dayanan koku üretiminin bir kültür haline geldiği kentte çok sayıda Koku Müzesi (Duftmuseum) ve farklı müzeleri gezmeyi sevenlerin tercih edebileceği Çikolata Müzesi (Schokoladen Museum) var. Bu müzelerde ürünlerin yapımı tarihi bir yolculukla sergilenirken ürünlerini alabileceğiniz satış yerleri de var. 

Sıfırlarından ayırt edemeyeceğiniz ürünlerin satıldığı ikinci el mağazaları ise fiyat uygunluğu ve geri dönüşüm bilinci ile insanların yaşattığı bir kültür haline gelmiş. Kentteki birçok ikinci el mağazasını gezip alışveriş yaptım ve insanların üretime, paraya, geri dönüşüme ne kadar önem verdiklerine tanık oldum. Ayrıca Cumartesi-Pazar günleri ise ikinci el ürünlerin satıldığı pazarlar kuruluyor ki burada sadece kıyafet değil antika eşyalardan ev eşyalarına kadar aklınıza gelemeyecek ürünler satılıyor. 

Zaten insanlar günlük yaşantılarında da gereksiz tüketimden uzak durma, geri dönüşüm, çevreye zarar vermeyen araçların kullanımı gibi bilinçli tercihleri hayatlarına almışlar.

Köln'de Gece Hayatı

Köln’ün gece hayatı çeşit çeşit barların yer aldığı Chlodwigplatz ve Barbarossaplatz’da yer alıyor. Türlü müzikler eşliğinde harika Köln biraları içebileceğiniz bu barlar, mütevazi dizaynları ile de keyfe keyif katıyor. Barbarossaplatz’daki Tankstelle, haftanın bir günü müzik gruplarının kısa performanslarını sahnelediği bir bar. Burada sadece bir gecede birçok müzik grubunu dinleyerek zengin bir müzik esintisi yaşadım. Lichtung barda ise Çarşamba akşamları birkaç müzisyen performans sergiliyor ve dinleyiciler alkışlarıyla gecenin birincisini seçiyor. Köln’de sadece barlarda değil; beklenmedik bir sokak arasında, parklarda, nehir kıyısında da orkestrasını toplayıp gelmiş bir grubun canlı performansını bir Köln birası alıp keyifle dinleyebilirsiniz. 

Köln'de Yeme-İçme

Köln’de, basit bir hamurişi olarak görülen ekmeğin bile ne kadar çeşitte ve lezzette olduğuna tanık oldum. Hemen hemen her caddede bulunan fırınlarda, mis gibi kahve eşliğinde sıcacık tazecik ekmeklerden çöreklerden tatmak lezzetli bir öğün olabiliyor Merzenich Bakery’nin kahvesi ve tatlı çörekleri gün boyu süren gezilerimin arasında harika lezzetler oldu. Almanya’da her kentin kendi birası var ve bira gerçekten su gibi tüketilen bir içecek. Caddeleri, parkları Köln biralarını deneyerek yürümek geziye oldukça keyif katıyor. Et sevenlerden vejetaryenlere veganlara kadar her türlü tercihe hitap eden Köln’de, dünya mutfaklarını da kendine özgü tatlarıyla deneme fırsatı buluyorsunuz. ‘La Bodega’ İspanyol Restoranı, ‘Thai Food’ Tayland restoranı hiç unutmayacağım lezzetleri tattığım mekanlardı.

FERHAN BOZKAYA

Yazar Hakkında

FERHAN BOZKAYA

Doğup büyüdüğüm Likya topraklarındaki tarihi alanları gezmek ve başka coğrafyaların kültürünü merak etmekte atıldı ilk tohumlar.Üniversite yıllarında başlayan Türkiye gezilerimin ardından, Antalya