Baltık Turu: Vilnius, Riga, Tallinn

İstanbul’dan havalandıktan yaklaşık 3 saat sonra alçalmaya başlamıştık.  Ağaçlardan ülke görünmüyordu. Bu tatile çıkarken “Ne var Baltıklar'da?” sorusunu o kadar çok maruz kalmıştım ki...  "Ben de ne olduğunu öğrenmeye gidiyorum" diyerek yola çıkmıştım. Özel bir tura katılma fırsatını yakalamıştım. Litvanya’nın başkenti Vilnius Havaalanı'na indik.

Vilnius

Baltık ülkelerinin hepsinde geçerli olan birkaç konuya değinmek isterim: Türkler gibi Ural-Altay ailesinden geliyorlar.  Her ne kadar hiç benzemesek de! Üç  ülkede de İngilizce konuşma oranı çok yüksek. İletişimde sorun yaşamadım. Para birimi olarak Euro kullanıyorlar. Eskiden Pagan olan bölge halkları daha sonra Ortodoksluğa geçmiş. Ancak Paganlığın izleri hala görülüyor. Her türlü bitki grubunun çok bakımlı olduğunu göreceksiniz. Çiçeklerine bayıldım. Dışarıda hiç kedi, köpek göremiyorsunuz. Kışlar çok soğuk olduğu için, dışarıda buldukları hayvanlar alıp evlerinde besliyorlarmış.

Neris Nehri ile Vilnius eski ve yeni şehir olmak üzere ikiye ayrılıyor. Yeni şehir komünizmin simgesi olan gri, balkonsuz apartmanlardan oluşuyor. Eski şehre Günah Kapısı'ndan geçerek giriyorsunuz. Ortodoks mimarisinin izlerini taşıyan kiliseler ilk olarak karşınıza çıkacaktır. Eski binaların arasında yürürken Türkiye Büyükelçiliği karşımıza çıktı. Yeri çok kolay ve ihtiyaç olabilir diye özellikle paylaşmak istedim. Yolu devam ettiğinizde Beyaz Kilise karşınıza çıkacaktır. Litvanya’nın SSC’den ayrılmak için başlatığı Özgürlük Zinciri, Beyaz Kilise’nin önünde başlıyor. İnsanlar elele tutuşarak 675 km insan zinciri oluşturmuşlar!

İkinci durağımız Trakai şehriydi. İrili ufaklı göletleri geçtikten Trakai Şatosu sizi muhteşem görüntüsüyle karşılıyor. Geçmişte şövalyeler bu şatoda yaşarmış. Şatonun korunmasında Karay Türkleri sorumluymuş. Bana ilginç gelen babaannemin gelinliğinin aynısının şatoda sergilenmesiydi. Karay Türkleri Yahudi inancını benimsemişler. Karayların sinangogları ve evleri, gölün etrafında hâlâ duruyor.

Göl kenarında sokak sergilerini göreceksiniz. Baltıklar “kehribar”ın ana vatanıdır. Bu sergilerde en çok karşınıza bu taş çıkacaktır. Sahte olup olmadığını anlamak için kehribarı yakabilirsiniz şayet çam kokusu gelirse gerçek kehribar olduğunu anlıyorsunuz. Tabii ki ben gerçek mi diye aldıklarımı yaktım.

Litvanya halkı çok güleryüzlü ve yardımseverdi. Yolculuğunun sonraki durağı Letonya’ya ulaştığımda aradaki farkı çok daha net bir şekilde anladım. Size özel bir yemek öneremeyeceğim. Tavuklu olan herhangi bir yemeği deneyebilirsiniz. Gerçek tavuk tadı alıyorsunuz. Litvanya turumuzu tamamladıktan sonra Riga’ya (Letonya) doğru yola çıktık.

Baltıkların Güzel Kızı Riga

İşte bu tanımlamayla sözlerine başladı rehberimiz. Riga’ya gece gelmiş olmamıza rağmen o kadar aydınlık bir şehirdi ki… Işıklar, rengarenk evler, çiçekler ve kara kediler… Evet doğru, her yerde kedi resmi vardı ve bunların hepsi siyah renge boyanmıştı. Vakti zamanında bölgenin ileri gelenlerinden bir şahsiyet parlamentodan kovulur. Çok sinirlenir ve evinin çatısına iki kara kedi heykeli koydurur. Bu heykellerin kuyrukları parlamentoya bakacaktır. Sonra parlamentoya geri çağrılır ve o zaman kedilerin yüzünü parlamentoya çevirir. O gün bugündür Riga bu kara kediler ile anılırmış.

Riga sokaklarında gezerken Ortaçağ’a geri dönmüş gibi hissediyorsunuz. Eski evler, eski sokaklar ve eski tarz restoranlar...  Şehirde dar sokaklar ve sokaklar arasındaki geçitler dikkatinizi çekecektir. Sokaklarda gezerken bazı evlerin yola bakan cephelerinde cam pencere olmadığını, onun yerine yağlı boya ile boyandığını gördük. Bunun sebebi eskiden vergi almak için bir gerekçe bulamayan hükümet pencere vergisi alıyormuş! Halk çareyi yola bakan cepheleri kapatıp pencere yerini boyamayı ve başka yönlerden pencere açmakta bulmuş.

Sonra şehirde ticaret yapabilmek için tüccarın şehirde evi olma şartı konulmuş. Bu kez 1,5-2 metre genişliğinde evler yapmaya başmışlar. Şehirdeki her binanın bir hikâyesi var neredeyse… Özgürlük Anıtı  parkın tam ortasında yer alıyor.

Televizyon binası savaş zamanında haberleşme amacıyla kullanılmış. Yapılan saldırılardan kalan kurşun izlerini hala üzerinde taşıyor. Bir diğer görülmesi gereken yer ise Karakafaların (Brotherhoods of the Blackheads) Evi. Siyahi şövalyelerin hikâyesi ise şöyle: Bir gece evin önündeki çam ağacına eşyalarını fırlatırlar. Bu şekilde ilk çam süslemesi de başlamış olur. İlk nerede başladı bilmiyorum ama Riga’daki hikâyesi böyle anlatılıyor.

Riga’da kesinlikle yapmanız gereken ise St. Peter Kilisesi'ne çıkıp şehrin panaromik görüntüsünü görmenizdir.

 

Biz çarşamba gecesi Riga’ya varmıştık. Haftaiçi olmasına rağmen gayet hareketliydi. Şehirde gidilmesi gereken yerlerden biri Black Magic adlı mağazadır. Ortaçağ tarzında tasarlanmış bu mekânda hem yerel içkisi olan Black Balsam satın alabiliyorsunuz hem de içme şansınız oluyor. Ayrıca burası sihirli diyerek Ortaçağ ilüzyonlarını sergiliyorlar.

Yemek için ise Rozengrals Restaurant’ı öneririm. Eski bir şarap mahsenini restoran haline getirmiştirler. Yemekler, servisler ve müzikler sizi zamanda bir yolculuğa gönderiyor.

 

Hediyelik eşya olarak kehribar takılar, eşyaları tercih edebilirsiniz. Letonya’nın başka bir şehri olan Sigulda’nın tahta minyatür bastonları da alternatif olabilir. Vaktiniz olursa Sigulda’ya da gidin derim. Şehrin en önemli gezilecek yerleri Sigulda ve Turaida Kaleleri ve Gauja Milli Parkı'dır. Yaklaşık 400 metre rakımlı tepesi olan şehirde küçük bir eğlence merkezi kurmuşlar. Adrenalin bağımlısıysanız o eski teleferiğe binmeli ve manzarayı yukarıdan izlemelisiniz.

Tallinn

Baltık turumuzun son durağı olan Estonya’ya doğru yola çıktık. Her iki tarafımızda ormanlar ile çevriliydi. Tallinn’e 30 km kala Viikingite Küla tabelası yönünde rotamızı değiştirdik. Eski bir Viking köyüne ulaştık. Yöresel kıyafetleriyle bizi esmer bir Vikingli karşıladı. Vikinglerin anavatanı İskandinav yarımadasıdır. Ancak 300 yıl Estonya’ya hükmetmişlerdir.  Bazıları hala hayatlarına Estonya’da devam etmektedir. Bana göre turumuzun en güzel kısımlarından biri bu köy ziyaretiydi. Vikinglerin günlük hayatını yaşamanızı sağlatıyor. Saz oltalarda balık tuttuk, balta ve ok attık... Ben beceremedim ama yapanlar oldu tabii. Evin yerleşimi, eski silahları görülmeye değerdi.  Aynı zamanda restoran olarak hizmet veren evlerde domates çorbası ve somon balığını öneririm.

Tallinn’e gece varmıştık. İlk izlenimim zamanda yolculuk yapmışım hissiydi. Bu durumla çelişircesine çok hareketli bir gece hayatı vardı. Her zevke hitap edecek mekanı bulma şansına sahipsiniz. Jazz müziği yapan kulüpleri, barlar ve Baltıkların en büyük diskosu da Old Town’da bulunuyor. Tallinn Old Town bir geçit ile üst ve alt şehir diye ikiye ayrılıyor.

Üst şehirde şövalyeler ve köleler yaşıyor. Bir rivayete göre üst şehirden kaçmayı başaran köleler azat olurmuş. Ancak kaçmak tahmin edeceğiniz gibi çok zormuş. Ruslar şehri ilk ele geçirdiklerinde meclisin karşısındaki kiliseyi yıkarak kendi mimarilerinin izlerini taşıyan bir Ortodoks Kilisesi inşa etmiş. Bu hareketteki amaçları artık egemenliğin kendilerinde olduğu düşüncesini yaratmak olduğunu anlattı rehberimiz.

Tallinn, Baltık Denizi'nin kenarında kurulmuş bir liman şehri. Limandan her gün Helsinki’ye gemi kalkıyor. 1-1,5 saat içerisinde Helsinki’de olabiliyorsunuz. Eğer fırsatınız var ise bir günü de Helsinki için planlamanızı öneririm. Çok pahalı bir şehir olduğu için en uygun seyahat şeklinin Tallinn’den gitmek olduğunu söylüyorlar.  Bizim turumuz Tallinn şehri ile tamamlandı. Şehrin tarihi dokusunun yanında denizin de kattığı güzellik inkar edilemez. Ben diğer Baltık ülkeleri/şehirleri içinde en çok Tallinn’i beğendim. Baltık ülkelerinin her birinin ayrı güzellikleri var. Bu ülkelere gitmenizi bir gezgin olarak tavsiye ederim. 

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
Deniz Ş.

Yazar Hakkında

Deniz Ş.

Merhaba,Sinopluyum. Endüstri mühendisiyim. yeni yerler keşfetmeye bayılıyorum:)