Kuzey Avrupa’da bulunan Litvanya, üç Baltık Devleti’nden biridir. 14. yüzyıl sıralarında, Litvanya Avrupa'nın en geniş sınırlarına sahip devletlerinden biri olup, o dönemde Beyaz Rusya, Ukrayna, Polonya ve Rusya'nın bir bölümü de Litvanya Büyük Dükalığı'nın egemenliğindeydi. 1569 senesinde Polonya ve Litvanya birleşerek Lehistan – Litvanya devletini oluşturdular. Ancak bundan 200 sene sonra ittifak bozuldu ve Litvanya’nın parçaları Ruslar’ın eline geçti.
Avrupa'nın en hızlı gelişen ekonomilerinden birine sahip olan Litvanya’nın başkenti Vilnius’tur. Vilnius’a İstanbul’dan yaklaşık 3-3,5 saatlik bir uçuş ile ulaşılabiliyor.
Litvanya, 1990’da bağımsızlığını ilan etmiş, 2004’te NATO, 2007’de Avrupa Birliği’ne dahil olmuş. Baltık denizine 90 kilometrelik bir sahili olan ülkede 2.800 göl ve 18 nehir var. Ülkenin yaklaşık üçte biri ormanlarla kaplı ve çok bol yağmur alan bir ülke.
Para birimi Litvanya Litas’ı. 1 Euro yaklaşık 3,45 Litas’a denk geliyor. Litvanya’ya gidilecek en iyi mevsim yaz ayları. Oldukça kuzeyde yer aldığından havalar ancak Mayıs sonrası ısınmaya başlıyor.
Resmi dili Litvanca. Halkın %84’ü Litvanya, %6’sı Leh ve %1’i Belaruslu’dur. Litvanya’da yaşayan Türk kökenli azınlıklar da bulunuyor. Bunlar, Karay Türkleri ve Tatarlardır. Tatarların çoğu başkent Vilnius'a 40 km. uzaktaki, "Kırk Tatarlar" (Keturiasdesimt Totoriu) isimli köyde yaşamaktadır. Köy nüfusu yaklaşık 700 birey kadardır. Karay Türkleri ise Museviliği benimsemiş bir topluluk olup, kökenleri Hazar Kağanlığı'na dayanmaktadır. Günümüzde Karaylar daha çok ülkenin eski başkenti "Trakai" ve çevresinde yerleşmiştir.
Litvanya’nın başkenti Vilnius 1323’te kurulmuş tarihi bir şehir. Neris nehri başkenti ikiye ayırıyor. Nüfusu 600 bin civarında olan kentte eğitim ve kültür seviyesi çok yüksek.
Çeşitli asırlardan kalma 1.500 kadar tarihi esere sahip Vilnius'un eski şehir bölümü 1994’te Dünya Miras Listesi'ne alınmıştır. Eski şehir buraya gelen turistlerin en yoğun olduğu bölge. UNESCO burayı Avrupa’nın en büyük eski barok şehri ilan etmiş. Bu bölgede pek çok katedral, kilise, daracık eski barok binalar bulunuyor. Burası soykırıma kadar Yahudi gettosu olarak kullanılmış.
Gediminas Kalesi, kırmızı renkli tuğlaları ile kente ayrı bir güzellik katıyor. 13.-14. Yy’larda onarımdan geçen kalenin kuleleri kenti izlemek için en güzel yerlerden.
Üç Haçlar Tepesi (Three Crosses Hill), yanına kadar çıkmasanız da tüm ihtişamı ile kentin her yerinden görülebiliyor. Bu haçlar Litvanya için Hristiyanlığın önemini sembolize ediyor.
Vilnius çok güvenli bir şehir. Öyle ki Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresinde tek bir asker bile göremiyorsunuz. Sarayın bahçesinde Litvanya halkı rahatça dolaşıp, çimenlere uzanıyorlar.
Litvanya halkı 1579’a tarihlenen Cizvitler döneminde yapılmış üniversiteleri ile gurur duyuyorlar. İçinde 23 bin öğrenciye eğitim verilen bu üniversite, dünyanın en eski kütüphanesine sahip.
İlginç bir nokta da Vilnia nehri üzerindeki köprü. Köprünün diğer yanında Uzupis Cumhuriyeti var. 1 Nisan 1997’de kentin bohem halkı burada bir cumhuriyet kurduklarını deklare etmişler. Adını da “öte yan” anlamına gelen Uzupis koymuşlar. Sembolik bu Cumhuriyet’in 11 askerden oluşan ordusu, sembolik devlet başkanları ve anayasaları var. 41 maddelik anayasalarında “Herkesin Vilnia nehri yanından geçme hakkı vardır, Herkesin ölmeye hakkı vardır, Herkesin köpeğe bakma hakkı vardır, Kedilerin nankör olma hakkı vardır,…” gibi maddeler yer alıyor.
Bu bölgede pek çok sanat galerisi, kafe ve bar ile Vilnia nehrinin içinde ve kıyısında ironik heykeller bulunuyor. Bu ilginç cumhuriyet, kuruluş yıldönümlerinde isteyenlerin pasaportuna giriş damgası da vuruyor. Toplumsal hoşgörünün çok güzel bir örneği. Bu bölgede yer alan St. Ann Kilisesi gotik mimarinin güzel bir örneği.
Kentte yer alan Vilnius Katedrali, ilk olarak 1251 senesinde yapılmış ancak 1387’de gotik tarza çevrilmiş. Bu katedralin en önemli bölümü ise 1623 – 1636 seneleri arasında inşa edilmiş olan barok tarzdaki St. Casimir şapeli. Katedralin dışındaki meydanda yerde “Stebuklas” yazılı olduğunu göreceksiniz. Bunun anlamı mucize. İnanışa göre eğer bunun üzerinde durup, dilek tutar sonrada bu yazının etrafında 3 kere dönerseniz dileğiniz gerçek olurmuş.
Köprü üzerinde bazı Avrupa ve Baltık ülkelerinde gördüğümüz asma kilitlerle karşılaşıyoruz. Burada erkek nüfusu kadına göre çok daha az. Bu nedenle de evlenen bayanlar, evliliklerini sağlama almak adına asma kilitlere isimlerini yazdırıp köprü kenarlarına kilitleri asıp kilitleyerek, anahtarı da nehre atıyor. Böylece evlilik garantiye alınmış oluyor. Bu gelenek köprüye ayrı bir renk katmış. Her yer asma kilit dolu. Evlilikler genç yaşlarda yapılıyor, her ailenin 1 veya 2 çocuğu var.
Litvanya’da dünyanın en güzel amberlerini bulabilirsiniz. Burası tam bir amber ülkesi. Baltık amberleri dünyaca ünlü. 200 farklı rengi var. Ambere kuzeyin altını deniliyor.
Mavi gözlü, sarışın uzun boylu insanların yaşadığı Litvanya’da soğuk içilen pembe renkli pancar çorbası oldukça kıvamlı, bizim damak tadımıza pek uymasa da denemeye değer. En çok tüketilen favori yemekleri mantar, patates ve sarımsak ağırlıklı. Burada lahana da çok tüketilen yiyeceklerden. Barsak içine patates doldurularak üzerine kuşbaşı et serpiştirilerek sunulan bir yemekleri var. Bu yemek milli yemekleri. Bir de siyah ekmeği mayalandırarak yaptıkları bir içecekleri var. Litvanya’da alkol tüketimi, tüm Kuzey Ülkeleri’nde olduğu gibi çok fazla. Burada tatlı kültürü de çok gelişmiş. Tatlıların çoğu dondurma ile servis ediliyor.
Litvanya’da bende en çok iz bırakan yer, Auku sokağındaki KGB binası. Burası aynı zamanda Jenosid Kurbanları Müzesi yani soykırım kurbanları müzesi olarak geçiyor. 2. Dünya Savaşı sonrası bir kez daha Litvanya’yı işgal eden Sovyetler Birliği’ne başkaldıran yüzbinleri bulan Litvanyalı vatanseverlerden 30 bini Sovyet ordusu tarafından kurşunlanarak öldürülmüş.
1940 – 1991 yılları arasında burada alıkonulan siyasi mahkûmların kaldıkları hücreler bir metreye bir metre ebadında. Buradaki tutukluların günde 1 defa tuvalete gitme hakları varmış. Yine burada bulunan işkence odaları insanı ürpertiyor. İşkence odaları sese karşı izole edilmiş. İşkence odasının 1 tanesi havuz şeklinde. Bu odadaki su dolu havuzun ortasında demir direk var. Eksi derecelerde olan soğuklarda, buz gibi suya atılan siyasi tutuklu, sudan kurtulmak için direğe tırmanıyor. Aç ve susuz dayanabildiği kadar dayanıyor, takati kesilince suya düşüyormuş. Sudan çıkarılıp sıcak duşa alınıp aynı işlem defalarca tekrarlanıyormuş. Bundan başka çok farklı işkenceler de uygulanmış. Kimileri preslere sıkıştırılarak, kimileri balta ile parçalanarak katledilmişler. Siyasi suçlular hücrelerinden alınıp, önce tahliye olacakları ümidi ile imzalarını atıyorlar, sonrasında işkence odalarında çeşitli işkencelerden geçiriliyor ve infaz ediliyorlarmış. 1327 kişi bu şekilde infaz edilmiş. İnsanlık ayıbı bu müze turistlerin en çok ziyaret ettikleri yer. Hücre ve odaların duvarlarına acı sinmiş. Bu işkencelere maruz kalan insanların tek suçu ise bağımsızlık istemeleri. 1940-1991 arası buraya 40 bin siyasi tutuklu konulmuş.
Vilnius’un en hareketli caddelerinden biri Pilies caddesidir. Bu caddede hem lüks mağazaları, hem restoranları, hem barları hem de hediyelik eşya dükkanlarını bulabilirsiniz. Bu eski antik sokak turistlerin en sevdiği lokasyonlardan biridir. Bunun yanı sıra Stiklue caddesinde çok sayıda genç tasarımcılara ait butikler görebilirsiniz. Vilnaus gatve caddesi ise yine şehrin en önemli merkezlerinden biri.
2009 senesinde Avrupa Kültür Başkenti olan kent, sunduğu pek çok alternatif ile ziyaretçilerini bekliyor.
Vilnius'da tarih, mimari ve kiliseleri gezmek için elverişli konumda bulunan Laisves 91 apartaments ve Traku Apartments Old Town otelleri gezginlere konforlu konaklama imkanları sunuyor.