Başkent Ankara ve Cumhuriyet Bayramı

Ankara notlarımı yazmakta epey geciktim. Tam unutmaya yüz tutmuşken benim için çok özel olan bu gezimi yazmam lazım dedim ve geçtim bilgisayarımın başına.

Aylardan ekim ayıydı ve önümüzde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı vardı. Biz de Kandilli Kız Lisesi’nden yetişmiş Cumhuriyet İlke ve İnkılaplarına gönülden bağlı Cumhuriyet kadınları olarak kutlamalara başkentimiz Ankara'da katılalım istedik. İstanbul’dan 7, Ankara’dan 2 kişi olmak üzere 9 arkadaş Ankara programı yaptık. 27 Ekim cuma sabahı hızlı trenle gidilecek, 29 Ekim pazar günü akşam tekrar hızlı trenle dönülecekti. Ben bu programa cumartesi katılabilecektim.

Seyahat günü program gerçekleşti. Arkadaşlarım cuma günü, ben ise cumartesi sabahı Ankara'ya ulaştım.

Öğrenciliğimden yıllar sonra bir sınav için gittiğim Ankara'ya ikinci kez gittim. Sabahın karanlığında ulaştım Gri Kent’e.

Doğruca arkadaşlarımın yanına Beşevler’deki Başkent Öğretmen Evi’ne gittim. Öğrencilik yıllarındaki anılarım yol boyunca gözümün önünden film gibi geçti.

Ankara programımızın ikinci gününde arkadaşımızın yaptığı program çerçevesinde direk Ulus'a gidip Birinci ve İkinci Meclis’i ziyaret edecektik. Kalabalık olmadığımız için birlikte rahat giriş çıkış yapabildik.

İlk önce Birinci Meclis’e girdik. Her gezinin olmazsa olmazı fotoğraf çekimleriyle başladık. Bireysel ve toplu çok sayıda fotoğraf çekildik. Bu arada Ankaralı arkadaşımız profesyonel fotoğrafçı olduğu için genellikle o çekiyordu fotoğraflarımızı, şanslıydık.

"I. TBMM Binası, 1920-1924 yılları arasında TBMM faaliyetlerinin gerçekleştirildiği bina. Ankara'nın Altındağ ilçesinin Ulus Meydanı'nda bulunan I. Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının inşasına, 1915 yılında başlanmıştır.

İlkin İttihat ve Terakki Cemiyeti kulüp binası olarak tasarlanmış binanın planı evkaf mimarı Salim Bey tarafından yapılmış, inşasına ise kolordunun askeri mimarı Hasip Bey nezaret etmiştir.Türk mimari stilinde olan iki katlı binanın en belirgin özelliği duvarlarında Ankara taşı (Andezit) kullanılmış olmasıdır.

Meclisin, 23 Nisan 1920'de bu binada toplanması kararlaştırıldığında henüz bitirilmemiş olan bina, milli bir heyecanın eseri olarak milletin katkısıyla tamamlanmıştır. 23 Nisan 1920 ile 15 Ekim 1924 tarihleri arasında I. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kullanılan bina daha sonra Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Merkezi ve Hukuk Mektebi olarak işlevini sürdürmüş, 1952 yılında Maarif Vekaletine devredilmiş, 1957 yılında ise müzeye dönüştürülmek üzere çalışmalara başlanmıştır. Bina 23 Nisan 1961'de "Türkiye Büyük Millet Meclisi Müzesi" adıyla halkın ziyaretine açılmıştır.

Kurtuluş Savaşı Müzesi çerisinde yer alan eserlerden doğal olarak yapıya miras kalan eserler dönemin Meclis Başkanlığı makamına ait eserler, Riyaset makamı da denilen Başbakanlık makamı eserleri, bakanlara ait çeşitli eserler yer almaktadır. Bunlarla birlikte de alt katta fotoğrafhane ve çeşitli sanat eserleri sergilenmektedir. Üstte ise kongre dönemlerinin şahane ürünleri, anlaşmalara ait tutanaklar, dönemin ilginç telgrafları ve bizzat Mustafa Kemal imzalı yazışmalar bulunmaktadır. Diğer yandan Kurtuluş Savaşı Müzesi içerisinde yer alan Büyük Taarruz hatıraları bulunmaktadır."

Ardından İkinci Meclis’e gittik.

“II. TBMM; hukuk, ekonomi, eğitim ve toplum alanında devrim hareketlerini gerçekleştirmiş, eski yasama döneminden kalan sorunlar bu dönemde çözüme kavuşturulmuştur. Lozan Barış Antlaşması’nın onaylanması, Cumhuriyet’in ilanı ve Ankara’nın başkent olması bu yasama döneminde olmuştur. Bu yönleriyle II. TBMM İnkılâp Meclisi özelliğindedir.”

İki meclis binasını da gezildikten sonra yönümüzü Anadolu Medeniyetler Müzesi’ne çevirdik.

"Ankara’da ilk müze, Kültür Müdürü Mübarek Galip Bey tarafından 1921 yılında kalenin Akkale olarak isimlendirilen burcunda kurulmuştur. Bu müzenin yanı sıra Augustus Mabedi ile Roma Hamamında da eser toplanmıştır. Bugün kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde, Anadolu Arkeolojisi, Paleolitik Çağ’dan başlayarak günümüze kadar Osmanlı devrinin bu tarihi mekânlarında kronolojik bir sırayla sergilenmektedir."

Sonraki durağımız Hacı Bayram Veli Camisi Meydanı idi.

Tekrar yola koyulduk. Bu sefer yönümüz tüm Ankara'yı tepeden gören ve hâkimiyetinden bir şey eksilmemiş  bir tapınak gibi mağrur ve vakur Ankara Kalesi. Küçük eski binaların süslediği daracık yollardan kıvrıla kıvrıla tırmanarak kaleye vardık.

"Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Kentte askeri bir garnizon bulunduran Hititler tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Ama bu düşünce arkeolojik verilere dayanarak doğrulanmamıştır. Hititlerden bu yana hep aynı yerde bulunan, Romalılar, Bizanslılar ve Selçuklular dönemlerinde birçok kez onarılan Ankara kalesi, tepenin yüksek bölümünü kaplayan iç kale ve çevresini kuşatan dış kaleden oluşur.”

Bu, kaleyi ikinci ziyaretimdi. Daha önceki seferde olduğu gibi davul zurna çalanlar ve ziyarete gelip bol bol fotoğraf çeken vatandaşlar yine buradaydı. Biz de bolca fotoğraf çektik. En çok Kale’den Kocatepe Camii'nin görkemli manzarasını beğenirim.

Özellikle bu kareyi kaydettikten sonra yavaş yavaş kaleyi terk ederek o civardaki küçük esnafların, kumaşçıların, antika dükkânlarının ve eskiyi hatırlatan kafelerin arasından, içinden, etrafından gezerek kapalı bir çarşı olan  Pirinç Han'a geldik. Yorgunluk çaylarımızı içtik. Yine bu çarşıda küçük esnafın el sanatlarının ve kadın girişimcilerin yoğun olduğu dükkânları  dolaştık. Kaldığımız yere döndük.

Akşam yemeği için Ankaralı bir diğer arkadaşımız  Çankaya' da nezih bir mekânda yer ayarlamıştı. Müzik eşliğinde güzel yemeklerle güzel bir gece geçirdik.

Ertesi gün büyük gün. Cumhuriyetimizin kuruluşunu kutlamak ve bu eserin kurucusu Büyük Önderimiz Atamızı anmak ve şükran duygularımızı iletmek için Anıtkabir'e ziyaret günü.

Anıtkabir

Sabah kahvaltıdan sonra yürüyerek Anıttepe'ye ve Anıtkabir'e  vardık. Uzun bir kuyruk ve kontrollü geçişin  sonrasında bahçedeydik. Sloganlar ve marşlar eşliğinde yürüyerek  Aslanlı  Yol’a ulaştık. Çeşitli sivil toplum kuruluşları, okullarıyla gelen öğrenciler, yurdun dört bir yanından gençler doldurmuştu her yeri. Müthiş bir atmosferdi, müthiş bir kalabalık Anıtkabir’e girebilmek için uğraşıyordu.

İnsanlar çok kibardı, gençler yol veriyordu. Nihayet Atamızın mozolesine hızlı bir şekilde bakabildik ve fotoğraf çekimimizi gerçekleştirdik.

Ardından açılan İstiklal Savaşıtasvirlerine, bu savaşta yer almış kadın ve erkeklerin Türk  kimliklerine ve çeşitli fotoğraflara göz gezdirdik. Atamızın esas kabrinin bulunduğu kısma işaret eden temsili mekâna uğradık ve buradan çıktık. Büyük bir insan seli hiç zorlamadan gönüllü olarak yurdun dört bir yanından gelmiş, Atasına koşmuştu. Cumhuriyet'ine sahip çıkan, çoğunlukla gençlerden oluşan gönüllü bir insan topluluğu bizimle beraber buradaydı.

Büyük meydanda kimi guruplar marşlar söylüyor, kimileri ellerinde bayrak Atatürk'ün askerleriyiz diye slogan atıyordu.

Büyük kitleler hep bir ağızdan gençliğe hitabeyi okuyordu. Ata’ya huzurunda Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza taşıyacaklarına dair söz veriyorlardı; çünkü onların hepsi birer cumhuriyet bekçisiydi.

İnsanın gözyaşlarına hâkim olamadığı, duygu seline yüklenmiş bir vaziyette bu güzel ortam ve büyük bir coşkuyla Atamızın huzurundan ayrıldık.

Orta yaşını almış biri olarak geleceği gençlere emanet etmenin haklı gururuyla bir Ankara bir Anıtkabir ziyaretimi daha tamamlamış oldum. Mutluyum.

Birgül

Yazar Hakkında

Birgül

Klasik bir ifade ile,emekli olduktan sonra gezmeye başladım.Eşimle birlikte özellikle yurt dışı gezilerimiz oldu.Orta yaşımızda  uzakları gezelim görelim dedik.