Şereflikoçhisar Gezisi

Türkiye’nin en büyük 2. gölü Tuz Gölü’dür. Burası dünyada eşi benzeri olmayan bir göl. Kristalleşince gözlerinizi ondan alamazsınız. Tabiat için büyük öneme sahip olan Tuz Gölü’ndeyiz. Büyülenmek mi istiyorsunuz? Rotanızı çevirin Şereflikoçhisar’a. Gün batımında buz pisti gibi parlayan sığ göle.

Bu toprakları bize vatan yapan, aziz ecdadımızın Çanakkale’de verdiği şehitlerden ve gösterdiği kahramanlıklardan dolayı İlçemiz Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Şerefli unvanı ile ödüllendirilmiş ve onurlandırılmıştır. Çanakkale Savaşı'nda 274 şehit verdiği kayıtlardadır. O zamanki nüfusa göre büyük bir orandır. Ruhları şad olsun. Atatürk ve tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz.

Kültür Bakanlığının höyüklerde yaptığı araştırmalara göre, Şereflikoçhisar, MÖ 3.000 yıllarına kadar uzanan 5.000 yıllık tarihi geçmişe sahip. Tuz Gölü ve Şereflikoçhisar, ülkemizin en eski yerleşim alanlarından. Höyükler halindeki ilk yerleşimlerden çıkartılan güneşte kurutulmuş kiremitler Cilalı Taş Dönemi'nden beri burada yerleşim olduğunun kanıtıdır.

"1927- 1935 yılları arasında Türk Ulusu, Hava Kuvvetleri’ne yaklaşık 300 adet uçak bağışlar. Şereflikoçhisar’ın da alttan tek kanatlı, tamamen metalik gövdeli, teknoloji ve konstrüksiyon olarak çağının diğer uçaklarından oldukça ileride olan, Junkers A20 bağış yaptığını biliyor muydunuz?" (Kaynak)

Şereflikoçhisar, doğduğum yer memleketim

Tuzuyla, kızgın güneşi ile doğanın muhteşem güzelliğinin sergilendiği, çocukluğumun geçtiği, hayatı tanıdığım yer. Saymakla bitiremeyeceğimiz güzelliklere sahip bir ilçe; Anadolu’nun tam ortasında doğanın müthiş hediyesi. Herkesi davet eder, sessiz, durgun, kristalize göl. Dünyanın her yerinden sadece gölü görmek ve üzerinde yürümek için gelenler bulunmaktadır.

Şereflikoçhisar’ın gelirinin büyük bölümü beyaz cevher Tuz Gölü’nden elde edilmektedir. Kaldırım tuzlası büyük bir ekonomik gelir sağlar. Nüfusuna kayıtlı vatandaşlarının büyük bölümü Almanya ve Avusturya olmak üzere Orta Avrupa şehirlerinde yaşayan bir ilçedir. Avrupa’da her yerde mutlaka bir Şereflikoçhisarlı bulunur.  Yaz aylarında nüfusu ikiye katlanır ve cıvıl cıvıldır.

Yıllar önce bir Fransız şirketi büyük uğraşlar sonucu burada büyük bir petrol damarı bulmuştur. Sebebi bilinmez ama hemen mühür vurulmuş. Ayrıca ders veren güzel bir hikâyesi de vardır. Evvel zaman içinde zengin birisi malını kimseyle paylaşmak istemez, oğulları ile bile. Ölmeden önce değerli bütün ziynetini saklar ve bir not yazar.

“Çık başıma / Bak karşıma / Kır kafamı / Al beynimi”

Rivayete göre mezar tepede bir yerdedir.ve gümüş sırmalı bir camidir. Gömü, o caminin altındadır. Cami etrafında kazı yapmak yasak olduğu için günümüze sadece hikâyesi kalmıştır.

Damat kahvesine ilk tuz atılan yer 

Gelenek ve göreneklerimizde kendine yer bulmuş, damat kahvesine tuz atmanın yapıldığı ilk yerdir Şereflikoçhisar. “Eski zamanlarda görücü usulü ile evlilik yapılırken, kız ilk kez gördüğü damat adayını beğenmediyse, babasının gölden getirdiği tuzu kahvenin içine atarmış. Kahveyi ikram eder, kapı aralığından izler ve gülermiş. Kahvenin tadı iğrençtir, damat çaresiz o kahveyi içer, anlam yükler ve kız evinden ayrılırmış. Genç kızımız eğer damadı beğenirse kahvesini şekerli yaparmış.” Kahveye tuz atmanın birçok hikâyesi var ama annem her kahve yaptığında bu hikâyeyi anlatırdı. Koçhisar’da arkadaş grubu ile gittiğinizde içinizden birinize tuzlu kahve gelebilir, bu adettendir. Tuzlu kahve şans getirir. Ardından hemen damak tadınıza uygun arzu ettiğiniz kahve ikramı yapılır. Afiyetle içersiniz.

Haydi, Şereflikoçhisar’a! Haydi, Tuz Gölü'ne!

Beyaz rengin konakladığı, güneşin ve ayın bozkırı izlediği yer olan Tuz Gölü’nde fotoğraf makinenizi alın basın deklanşöre, bırakın kendinizi gölün büyüleyici atmosferine, o ışıltılı perdeye. Göl üzerinde, ayaklarınız kristallerle buluşur. Sert tuz tabakasında yürüyebilirsiniz. Göl üzerinde, yapay toprak yolda yürüyerek işletmelere kadar gidebilirsiniz.

Klip çekimlerinin mekânı. Siz de kendi klibinizi çekin. Anları anılara çevirin. Mutfakta avucunuza tuzu her aldığınızda yüreğinizin gideceği yer olacaktır. Dokunun suyuna tuzuna. Şifa dağıtan gölde, tuz insan üzerindeki elektriği alıyor. Tuzu ayak mantarına, ayak kokusuna, egzamaya iyi geliyor. Göle gelen ziyaretçiler, evlerine ayak sağlığına iyi gelmesi için gölden aldıkları tuz ve tuzlu suyla dönüyorlar.

Adınız soyadınız yazılmış olan ya da istediğiniz objelerin tel figürlerini, Tuz Gölü'ne bahar ayında ve tuz tutma zamanı başlarken atın. Yaz aylarında suyun buharlaşması ile tuzlar, figürü tamamen sarınca çıkarın. Billur parlaklığında, tuzdan şekiller ve heykeller elinizde olacaktır. Odanıza koyun. Hem size sağlık verir hem de şık bir görüntü yaratır. Huzurla uykuya dalmak için tuz gece lambasını da yakmayı unutmayın. 

Yüzyıllardır Koçhisar’ı güneşin doğuşuyla selamlayan Sultan Alâaddin Camii

Anadolu beylikleri döneminde Şereflioğulları beyliği ve Koçoğulları beyliği, Tuz Gölü’nün yakınlarına yerleşmeleri ile kurulmuştur. Daha sonra Anadolu Selçuklu devletine bağlanmışlardır. Koçhisar’ın içinde bulunan Alâaddin Camii o dönemden kalan tek tarihi eserdir.

Yüzyıllardır Koçhisar’ı güneşin doğuşuyla selamlayan Sultan Al​âaddin Camii'nin taştan yapılmış minberi basit süslemelere sahiptir. Mihrap ve minberi çok etkileyici bir sanat abidesidir. Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen caminin, Selçuklu devrinde yapılmış olduğu ve kapısındaki 1869 tarihli kitabenin, caminin yeniden yapım tarihini bildirdiği düşünülüyor. Su basman seviyesine (Binanın zemin katının taban seviyesine) kadar olan temel duvarlarının beden duvarlarından daha eski olması ise caminin tarihini 13. yüzyıla kadar indirmektedir.

Sarıkaya Mahallesi'nde bir teras üzerinde yer alan cami, kare planlı ve tek kubbeli bir yapıdır. Caminin beden duvarları tamamen kesme yontu taştan yapılmıştır 

Sivri kemerli geniş bir silmeyi basık kemerli giriş kapısının çevresinde görebilirsiniz. Taç kapının üst tarafında kitabe, kenarlarında ise bazı motifler vardır ve bu motifler geç dönem özellikleri taşımaktadır. Üzeri beşik tonozla örtülen mihrap mekânı güneye eyvan şeklinde girinti yapar. Taş mihrap sade görünümlüdür ve taç kapı ile aynı üslupta yapılmıştır.

Tarih Kokan Kent Müzesi

Şereflikoçhisar’da tarih kokan bir yer vardır ki Sultan Alaaddin Camii’nden sonra ikinci tarihi eserdir. Kurtuluş Savaşı’nın askeri karargâhı ve Şereflikoçhisar isminin kararının alındığı yerdir.

Benim de ortaokulda eğitim aldığım binadır. İki katlı olan müze, misafirlerini yeşil bir bahçe ile karşılıyor. Müzeye her giden, mutlaka ziyaret defterine adını soyadını yazdırıyor. Böylelikle tüm ziyaretçilerin müzeye gitme tarihi kayıt altına alınıyor.

Binanın giriş duvarında Atatürk'ün fotoğrafı, Türk bayrağı, belediye bayrağı ve kılıçlar asılı. İlk katta üç oda bulunuyor. Odanın birinde televizyon, daktilolar, dikiş makinesi, süt makinesi, telefonlar, tarlada kullanılan dirgen, yaba, elek gibi araçlar, ikinci odada; minder, yastık, 1970 yılında giyilen gelinlik ve kıyafetler, radyolar, televizyonlar, üçüncü odada yine müzelik kıyafetler, müzelik araç ve gereçler bulunuyor.

Kent müzesinin ikinci katında bir toplantı salonu bulunurken bu kattaki diğer iki oda tuz müzesi olmak için bekliyor.
 
Bahçesinde kamelyaların bulunduğu müzeye mutlaka uğrayın. Tarih kokusu üzerinize sindikten sonra günbatımı yaklaşırken belediyeye ait olan ve Koçhisar’ı geniş açıdan izleyebileceğiniz Güneş Tepe’ye çıkın. Çayınızı kahvenizi yudumlayın. Çok acıktığınızda Koçhisar’a özgü yemekler tadın. Gün batmak üzereyken “Güneş, Nemrut'tan Doğar, Tuz Gölü'nden Batar“ sözlerini hatırlayın. Doğanın ikramı olan bu güzelliği doyasıya izleyin ve alkışlayın. Bir bozlak dinleyin. Radyonuzun sesini açın Üstat Neşet Ertaş’ın “Türkülerimin hakkını vererek okuyan halk müziğimizin tartışmasız kraliçesi” dediği Gülşen Kutlu‘yu dinleyin. “Doyulur mu doyulur mu?” türküsünün namelerinde bakarsınız uzaklara. Bu türkü herkesi oynatsa da sevgiliye söylenebilecek en güzel sözlere sahiptir.

Koçhisar türküleri dinlerken elinizle ritim tutarsınız. Eliniz elinizde, ayaklarınız sizde değildir. Tahta kaşık sesleri gelir türkülerin fonunda.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Anadolu Medeniyetleri Müzesi kayıtlarında Antik Parnasoso Kenti

Ankara ili, Şereflikoçhisar ilçesi, Değirmenyolu Köyü’nde yer alan ve Eski Tunç Çağı’na ait olduğu düşünülen höyük ve çevresi Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 12.01.1993 tarih ve 2823 sayılı kararla I. ve III.Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmiştir. Değirmenyolu Köyü ve çevresinin antik kaynaklarda ve haritalarda Parnassos Antik Kenti olarak geçmesi ve köyün eski adının da Parlasan olması, Değirmenyolu Köyü’nün Antik Parnassos Kenti olduğunu doğrulamaktadır. Parnassos kenti, Constantinopolis’den (İstanbul) başlayıp Nicaia (İznik) – Ankyra (Ankara) - Tatta Limne (Tuz Gölü) -Tarsos (Tarsus)- Antiocheia (Antakya) üzerinden Judaea (Kudüs) ya kadar uzanan ve Hacı Yolu olarak bilinen yol üzerinde önemli bir duraktır.”

Peçenek Çayı, Şereflikoçhisar'dan geçip nazlı nazlı Tuz Gölü'ne dökülür

Peçenek deresi, Şereflikoçhisar'ın 40 kilometre güneydoğusundan doğar. Camişli Göl denilen yerden doğan pınarlardan ve güzergâhı boyunca etrafındaki dağlardan çıkan küçük akarsularla beslenir. İlkbahar, sonbahar ve kış aylarında yağmur ve kar yağışlarından beslenir ve kaynağını alır.
 
Kuzeybatıya doğru düz bir yatak içinde aktıktan sonra Şereflikoçhisar yakınında Peçenek Boğazı’nı aşarak Koçhisar Ovası’na dökülür. Ova üzerindeki Menderesli yatağını takip ederek batıya doğru akar ve nazlı nazlı Tuz Gölü'ne dökülür.

Anadolu türkülerinin bağrı Şereflikoçhisar ve Hüseyin Andaç (1928 – 27 Kasım 1976)

Radyoda bir anons duyarsınız. ”Hüseyin Andaç’tan alınan bir türkü, Kara Kaş Altına Çekmiş Sürmeler” sevdayı ve aşkı anlatan, Muzaffer Sarısözen’in 1950 yılında derlediği bir türküdür. Sözleri sizi alıp götürür. 1958 yılında "Cilalı İbo" filminde Türk halk müziğinin çok büyük değerlerinden Neriman Altındağ Tüfekçi’nin seslendirdiği bu türkü, tarihinin önemli bir yapıtı olarak TRT’deki yerini almıştır.
 
Görme engelli ozanımız Hüseyin Andaç’ı; genellikle türküleri ve şiirleri ile tanırız. Güzel eserlerinin yüreğinden nasıl döküldüğü yaşadıkları ile yakından ilgili olmalı. Ozanımızın çoğu kişi tarafından bilinmeyen gündelik yaşantısı, hayatının acımasızlığını da gözler önüne seriyor. “Şereflikoçhisar'ın Sarıkaya Mahallesi’ndeki kerpiçten, küçük ve bakımsız evinde, gören gözlere inat yaşam mücadelesi vermiş, iri-yarı cüssesi ve hiç kapanmayan gönül gözüyle hayata veda etmiş. Yaşadığı süre içinde, kimsenin yardımına ihtiyaç duymamış, hırçın ve öfkeli bir eş olan Atike Andaç'tan şikâyet bile etmemiş, gururlu bir ozandır. Gönül gözü her gün aynı yoldan gidip geldikleri bir komşu kızını görüp sevdalanmış, sevdasını bir çift güzel sözle anlatmış fakat karşılığında gördüğü tepki şiddet olmuştur. Kesin bilinmez ancak, “Kalp” adlı şiiri bu yaşanmış olaya tanıklık eder gibidir.”
 
KALP
“Neyin var şu cihanda, dertlerle dolu kalbim
Manasız bir ümmetin ve aşkın yolu kalbim
Gülmek sana yakışmaz, bahtına otur ağla
Yar uğruna kırılmış, kanadı kolu kalbim.”
 
Yaşanmışlıklar daha nasıl anlatılabilir ki? Hem özünden hem sözünden dökülmüş.
 
Bizler de; Her 27 Kasım’ı “Hüseyin Andaç Anma ve Anlama Günü” olarak takvimlere kaydetmiş bulunuyoruz.

Sesi de sazı gibi anlamlı Selçuk Esen

1954 yılında Şereflikoçhisar’da doğan Selçuk Esen, ilkokulu Şereflikoçhisar Cumhuriyet İlkokulu’nda okuduktan sonra Hasanoğlan Öğretmen Okulu’nda yatılı olarak okumaya başladığı yıllarda müzikle tanışır. Ankara Erkek Öğretmen Lisesi’ni ve Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü’nde keman, piyano eğitimi alır. Şereflikoçhisar’ın sosyal yaşamında sazı ve sözü ile aktif rol almıştır. Çok sayıdaki halk türküsünü, mani ve deyişleri arşivlemiş ve kültür hayatımıza kazandırmıştır. Hem çalan hem söyleyen, doğduğu toprağın rengini, izini taşıyan, sesi de sazı gibi anlamlı olan değerli üstadımız, yakalandığı akciğer kanseri nedeniyle 12 Mayıs 2014 tarihinde Anadolu türkülerini bize bırakarak yaşama veda etmiştir.

Mart ayından eylül ayına uzanan flamingo serüveni

Tuz Gölü; genel adı flamingo ve yerel halk ağzında adı “allı turna” olan kuşların Akdeniz Havzası'ndaki en önemli konaklama noktalarındandır. “Allı Turnam bizim ele varırsan, şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle” türküsü kim bilir hangi duygularla yakılmıştır.
 
“Tuz Gölü kıyılarının kızıl renge boyanmasının nedeni, Salina adındaki algler, çok tuzlu sularda tuz ile beslenerek kırmızı pigment üretiyorlar. Tuz, dünyada flamingoların kuluçkaya yattığı en önemli sulak alanlar arasında yer almaktadır. Yılın belli dönemlerinde flamingolar geliyor. Tuz Gölü’nde her yıl on binlerce kuş yavrusu kuluçkadan çıkarken göl, adeta bir flamingo cennetine dönüşüyor. Flamingolar tuzda yaşayan bir alg türü ile besleniyor. Kış ve ilkbahar aylarında göldeki su seviyesi yükseliyor.“
 Flamingolar ve Tuz Gölü uyumuna baktığımızda; Flamingoların Tuz Gölü üzerindeki dansı, uyumu ve verdikleri pozlar baş döndürücü.

Yaz mevsimi, tuzun kristalleşerek beyaz kayalar oluşturduğu aylardır. Mart ayından itibaren göle gelen flamingolar kuluçkaya yattıktan sonra yavrularını büyütürlermiş ve eylül ayından itibaren güneye göç etmeye başlıyorlarmış. Tuz Gölü’nde leylek, angut ve suna ördeği ile balıkçıl kuş türleri de mevcuttur. Sayılamayacak kadar çok çeşitli kuş türüne ev sahipliği yapan Tuz Gölü havzası, yaklaşık 6.000 kadar kuş yuvalama alanına sahiptir.

Komşu Tabağı Günü

Şereflikoçhisar’da “Komşu Tabağı Günü”  her yıl 12 Aralık’ta kutlanıyor. Komşuluk ne için? Gelenekler arasında olan, komşuluk simgelerinden birisidir. Bazen tabaklar unutulur. Boş verilmez asla. Komşu tabağı yalnız olmadığımızı ve birileri tarafından düşünüldüğümüzü anlatır. Şereflikoçhisar’da ikamet ediyorsanız bu eyleme katılırsınız. O gün kapıları çalan komşulardır.  Komşu ilçelere, komşu ülkelere de komşu tabağı da ulaştırma etkinliği bir gün mutlaka gerçekleşecektir.

Kavunu, pekmezi, yoğurdu, tahinli pidesi 

Mevsim dışı zamanlardaki ihtiyacımız olan sağlık ve gençlik kaynağı olan çerez niyetine de tüketebilen meyve kuruları ve kuru sebzeler her evde mevcuttur. Sihirli bir sağlık iksiri olarak tüketilen organik elma, erik, kayısı, armut, domates, biber, yeşil fasulye kurusu ve daha niceleri… Besleyici özelliği olan organik hoşafları içmek ayrı bir keyiftir.  Tuzu,  yoğurdu, özellikle kavunu meşhurdur.   Tahinli pidesi özüdür. Hücre dostu tahinin en güzel haline burada rastlarsınız. Tuz Gölü kıyı kesiminde kavun ve karpuz tarlaları bulunur. Göl kıyısına yakın büyüyen kavunlar harika bir şekilde tatlıdır. Mineral bakımından aşırı zengin toprağından dolayı Türkiye’de Koçhisar kavunundan daha iyisini bulmak mümkün değil, hatta dünyada bile. Hacıbekir kavunu dışından yeşil, kelek gibi ama tadı ve aroması müthiş. Cennet misali meyve bahçelerinde büyülenirsiniz. Sofralık, kurutmalık ve şaraplık üzüm konusunda şan sahibi ilçedir. Organik elma, armut, kayısı, kiraz size gülümser.  Lezzetli yufka ekmeği, katmer ve gözlemeler, baş tacı Koçhisar kadınlarının ürünleridir. İğne oyaları, yün çoraplar, patikler ve dahası…

Buyurun dostlar buyurun, yufka ekmek üzerinde bulgur pilavına

Türk mutfağının vazgeçilmez yemeği bulgur pilavı, Koçhisar mutfağının da başköşesindedir. Öyle tabakta yenmez. Tepsinin üzerine yufka koyarlar. Buharı tüten sıcak tavuklu bulgur pilavı yufka ekmeğin üzerine dökülür ve afiyetle yenir.  Pilavın yanına bol soğanlı salata. Yanında patlıcan turşusu ve yayık ayran.  Buram buram Anadolu kokar. “İşte Anadolu’m” dersin. Lezzetine doyum olmaz.  Yolunuz düşerse değil, mutlaka gidin ve bulgur pilavı isteyin, Koçhisarlılardan. Hangi kapıyı çalsanız, misafirperverliği göreceksiniz. Kabaklı, patlıcanlı pekmezi de tatlı olarak yemeyi unutmayın.

Bir de mercimekli bulgur pilavı vardır ki, tabak tabak yemek istersiniz. Yanında yoğurt, köpüklü ayran, kelek turşusu ve türlü turşu ile lezzetine doyum olmaz.  Yaygın olarak İç Anadolu Bölgesi’nde görülen, kış aylarına ve yılbaşına özgü arabaşı çorbasının da lezzeti de muhteşemdir. Özelliği ise pişirilen hamurun çorbayla tüketilmesidir. Mevsimsel bitki yemekleri ve salataları, özellikle kabak çiçeği dolması, yemeği, madımak yemeği. Hamur işlerinin zenginliği,  görmeye ve tatmaya değer. Katmer, tahinli pide mutfaklarının başköşesindedir. Tuz börülcesi ilkbaharda kaplar bozkırı. Tuz kurumaya başladıkça börülcenin rengi kızıla döner.  Etin ve balığın yanında, salata ve sosa pek yakışan kapari size ayrı bir lezzet sunar.  Canınız içecek mi çekti mis gibi doğal, yöreye özgü yoğunlaştırılmış pekmez türünden yapılan ekşi içebilirsiniz. “Tuzda kuzu” tadına doyum olmayan yemeklerindendir.

Cevizi, üzümü, domatesi güneşten aldığı tadı damağınızda bırakır. Tarihinde, testi fırınlarında çanak - çömlek üretilen ilçemiz, İç Anadolu’nun efsanevi tandırda testi kebabı ile de ünlüdür.

Şereflikoçhisar Hirfanlı Barajı’ndan çıkan sazan, yayın, levrek, ıstakoz

Kızılırmak üzerine kurulmuş,  baraj gölünde derinden çıkan balıklar güzel ve lezzetli olur. Tatlı su balığının en lezzetli hali burada. Özellikle Hamidiye Çiftliği’nde;  Hoplaması ve zıplaması ile ünlü sazan ve kadife balığı kızgın yağda ve yüksek ateşte derisi alınarak üzeri bıçakla çizilerek mısır unu ile harman edilerek yapılır.

Lezzetin harmanlandığı yöreden bir sazan tarifi daha; pulları temizlendikten sonra, enine dilimler halinde kesilip, iyice kurutulup yaklaşık 45 dakika kuru tuzun içinde bekletildikten sonra, tuzuyla birlikte kızgın yağda kızartılıp afiyetle yenir. Dış kısmını saran tuzlu kısım ayıklandığında, içinde kalan bembeyaz pamuk misali eti çok lezzetlidir.  Istakozun menemenini hiç tattınız mı?

İlkbaharda çıtlık salatası isteyin. Mevsim salatası, çoban salatası ve keyfine doyulmaz manzara sizinle. Yayınbalığını da tatmadan dönmeyin.

Tuz Gölü UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’nde 

Yer altı sularıyla beslenen Tuz Gölü’nün ortalama derinliği 50 cm’nin altında olan Tuz Gölü, Türkiye’nin en az yağış alan bölgesidir. İlkbaharda gölün genişliği 164.200 hektara ulaşırken yaz aylarında göl yüzeyinde oluşan yaklaşık 30 cm’lik tuz tabakası, bölgedeki aşırı buharlaşmanın bir kanıtıdır. Türkiye’nin tuz ihtiyacının %70’i Tuz Gölü’nden sağlanmaktadır. Bunun yanında bölgede 279 bitki ve bakteri türünün yaşadığı tespit edilmiştir. Dünyanın önemli doğal alanlarından biri olan Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi, sahip olduğu bu özellikleri nedeniyle UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’ne kaydedilmiştir.

Güneşin batışı ve renk cümbüşü sizinle

Buram buram Anadolu kokan, geleneklerini yaşatan ilçemizi, kızgın güneş aydınlatmaktadır. Binlerce yıldan beri Koçhisar’ın sarı başaklı tarlaları, rüzgârda bir sağa bir sola savrulur. Bozkırda, toprak rengi ile mavi gökyüzünün sessizliğini izleyin ve kitabınızı okuyun. Kültür ve Turizm Bakanlığından, sanatçı kimliği ve Halk Şairi unvanına alan Ramazan Şimşek Şereflikoçhisar’ın iftiharıdır.
Şereflikoçhisarlılar, yöresel dilini de yaşatıyor. “Nörüyon? ”diyen olursa “İyiyim” dersiniz.

Kristallerin konakladığı yerde, dünyadaki tüm kristaller “Uluslararası Kristal Fest” adı altında elbette bir gün buluşacaklar. Şereflikoçhisar’da, batan güneşi ve turuncu rengini alan Tuz Gölü’nü izleyin. Renk cümbüşü ve muhteşem manzara beyninizde yerini alacaktır. İsteseniz de unutamazsınız.

Bitmez, memleket sevdamız bitmez…

Gidemediğimde özlediğim yer.  Memleketime her yıl bahar erken gelir. Dağlarında çiğdem açar. Başını omzuna yaslayacak analar, yiğitler diyarıdır.  Kızılırmak’ın sessizliği,  Tuz Gölü’nün kuraklığı, ağustosta buğday hasadı, ekim ayında cevizin ve bütün sebzelerin, meyvelerin kurutulmuş hallerinin, üzümün pekmez halinde eve dönüşüdür. Karakışta kar ile pekmezin buluşmasıdır.

Rüzgârın serin estiği,  rahatlatıcı dağ havası ile Ayanlar ve HındıllıYaylası’nın bulunduğu, dünyanın en güzel toprağına sahip coğrafyada, bitmez, memleket sevdamız bitmez…

Bu yazımın son bölümünü dolunay penceremden bakarken, anneciğimin çok sevdiği “Lambada şişesiz yanmaz mı?” türküsünü dinleyerek kaleme aldım. Babacığım Halil Kıyak’ın “Kara Tren Gelmez Mola”  ve eşim Coşkun Göçmen’in “Sarı Gelin” türküsüne hayranlığını da unutamam.

Doğanın en büyük armağanı beyaz göl Tuz Gölü bizim topraklarda, bizi tercih etmiş. Ay ışığı ve tuz kristalleri muhteşem ikilisi, dolunayda milyonlarca yürek olmak için bizi bekliyor.

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı