Türk vatandaşlarına kimlikle geçiş kolaylığı sağladığından ilk yurtdışı gezimi Gürcistan'dan yana kullandım. Acara, Müslüman Gürcü demekmiş ama Osmanlı'nın son zamanlarındaki Osmanlı-Rus Savaşı'nda sonra buradaki Müslümanlar Karadeniz bölgesine göç etmiş.
Trabzon'dan sahil yolunu kullanarak yaklaşık 3 saatlik otobüs yolculuğundan sonra Artvin, Hopa'da olan sınır kapısından geçiş yaptık. Mümkünse burada para bozdurmamaya çalışın çünkü şehir merkezine göre oldukça ucuza bozuyorlar ve eğer taksi kullanacaksanız sağlam pazarlık edin çünkü Gürcistan ortalamasının 4 katı fiyat çekiyorlar.
Batum'a girdikten sonra ilk SSCB döneminden kalma binalar ve kötü trafik dikkat çekiyor. Yolda değil, kaldırımda bile kazaya karışma olasılığınız oldukça yüksek. Trafik oldukça kötü, her yerde Sovyetlerden kalma binalar ve arabalar var. Buna rağmen halk Sovyet dönemindeki yaşantının daha iyi olduğunu söylüyor.
Ana caddelerden olan Chavchavadze caddesinde dolanırken, Batum'un ana kilisesi olan Bakire Meryem Kilisesi'ne denk geldik. Sovyetler döneminde arşiv ve yüksek gerilim laboratuvarı olarak kullanılmış.
İnsanlar buraya kapıyı öperek giriyorlar. Girmeyenler ise istavroz çıkararak selam verip geçiyorlar. Gürcüler oldukça dindar insanlar. İçeride olur olmaz her şeyin fotoğrafını çekip içerinin havasını değiştirince, milletin ters bakışlarına denk geldik.
Katedralden sağa dönüp düz gidince ve Avrupa Meydanı'na ulaştık. Burası binaları ve çevre düzenlemesiyle Avrupa'yı andırıyor. Yaz zamanı çok daha güzel oluyormuş. Meydan ve etrafındaki gökdelenlerin ve işletmelerin çoğu Türklere ait ve hızla bunlara yenileri eklenmeye devam ediyor.
Batum Botanik Bahçesi, Stalin'in yeşile olan sevgisi ile o zamanlar yapılmış. Subtropikal iklimi sayesinde dünyanın her tarafından getirilen onlarca çeşit ağaç rahatça yaşıyor. Dünyanın en büyük ikinci botanik bahçesi yürüyerek ortalama 2,5 saat sürüyor.
Batum Limanı'nın hemen yanında bulunan heykel sürekli hareket halinde ve Azerbaycan Türk'ü Ali ile Gürcü Nino arasındaki aşkı anlatıyor
Alfabe Kulesi sahil parkının ortasında bulunuyor ve dünyanın en eski alfabelerinden biri olan Gürcü alfabesi için yapılmış. Park sosyal aktiviteler ve rahatlamak isteyen insanlar ile her zaman çok canlı
Burası Asya'nın Las Vegas'ı olarak özellikle Kafkasya ülkeleri arasında çok popüler. Kumarhaneler ağzına kadar Türk ile dolu ve çoğu mekanlarda olduğu gibi burada da çalışanlar Türkçe biliyor. Bu arada yasak olmasına rağmen yine de birkaç kare çekebildim.
Batum yürüyerek dolaşılacak büyüklükte bir şehir. Özellikle sahile sokaklar baştan sona Sovyetler döneminden kalmış ve çok az tamir görmüş evlerle dolu. Buralarda dolanırken kendinizi zaman makinesindeymiş gibi hissedebilirsiniz.
Tiflis'e yolculuğumuza tren ile giderken, yolda gördüğümüz tek manzara sürekli buydu. Şehir dışındaki yaşam oldukça fakir. Yolculuğumuzu araba kiralayarak yapmayı düşündüysek de gördüğümüz birçok trafik kazası fikrimizi değiştirmeye yetti.