Öldükten sonra yaşamak istiyorsanız; ya okumaya değer şeyler yazın ya da yazılmaya değer şeyler yaşayın. -Viktor Hugo-
Büyük yazar Viktor Hugo'ya katılmamak elde değil. Hepimiz rutin içinde koşturup duruyoruz, bazen kısacık molalar hayatımızın en önemli nefes alışverişi olabiliyor. Yeni yıl hissiyatı başka şey, insan farklı ruh halinde ve beklentiler içinde oluyor, neyse ki henüz beklentilerimizden vazgeçmeyecek kadar umudumuz var. Amsterdam ziyaretimizden sonra, Brüksel üzerinden sabaha karşı Paris'e vardık. Paris için ifade edilebilecek sözler bellidir; marka şehir, aşıklar kenti, soğuk Fransızların tarihi kenti ve bu böyle uzar gider.
Paris, Fransız İhtilali'nin başladığı ve tüm dünyaya etkilerinin yayıldığı tarihsel değere sahip farklı bir kent. Dünya medeniyeti için ayrı bir öneme sahip evrensel bir şehir, büyük bir metropol.
Paris'e varır varmaz herkes gibi bizde Eiffel Kulesi'nin önünde soluğu aldık. Sabahın 8.00'inde bile kulenin önünde kalabalık kuyrukları görünce moralimiz bozuldu. Toplu gruplar için de ayrı randevu alınabiliyormuş, hatta kuleye çıkış için internet üzerinden randevu almakta mümkünmüş. Bizler gibi işinizi son dakika kalabalık kuyruğun insafına bırakırsanız, acaba sonra mı çıksak, Paris'i gezme vaktimizi kuyruk sırasında harcamayalım düşünceleriyle kuleye çıkmak fikrinden vazgeçebilirsiniz. Elbette Paris'e kadar gelmişken Eiffel'den şehri görmemek Paris'e yapılmış bir haksızlıktır ama meşhur ressamlar tepesine uğradığınız zaman Paris'i yukarıdan görmenin ya da görmemenin pek de fark etmediğini anlıyorsunuz. Yazık ki Paris'in bizim şehirlerimizden bir farkı yok, taş yağını haline gelmiş bir kent.
Eiffel Kulesi ayrı bir değer, uzun bir fotoğraf molasından sonra, Paris'i gezmeye devam ettik. Kentin tüm görülmesi gereken yerlerine yürüyerek ulaşabilirsiniz fakat yorulursunuz. Çünkü mesafeler yakın değil. Kiliseler, meydanlar, müzeler arasında geniş mesafeler var. Vaktiniz varsa rahatlıkla yürüyebileceğiniz Paris'i, daha az yorularak görmek istiyorum diyorsanız kırmızı üstü açık gezi otobüsleri ile gezebilirsiniz. Kırmızı üstü açık şehir gezi otobüslerinin 2 günlük fiyatı 26 Euro. Otobüslerde kulaklık var (ve tabi ki Türkçe dil seçeneği yok) ve her binanın tarihini İngilizce olarak dinleme imkanınız mevcut.
Eiffel Kulesi'ne yakın bir noktada Zafer Takı bulunmakta ve takın devamında dünyaca ünlü bütün markaların da üzerinde bulunduğu Şanzelize Caddesi başlıyor ve 2 km boyunca devam ediyor. Cadde, Paris'in en karakteristik noktalarından biri; mağazalar, kafeler, barlar ne arıyorsanız var. Şanzelize boyunca yürüdüğünüzde karşınıza Concorde Meydanı çıkıyor. Meydan, Mısır'dan getirilen dikili taş ve çevresi havuzla kaplı genişçe bir alan. Üstü açık otobüslerle şehri dolaşmanın güzel tarafı, 10 dakikada bir her duraktan otobüs kalkması bu sebeple beğendiğiniz yerde istediğiniz kadar kalabiliyorsunuz.
Paris'in görülmesi gereken yerlerine devam edersek, istenildiği takdirde yürüyerek ulaşılması mümkün Louvre Müzesi'dir. Uzmanlar Louvre Müzesi'ni detaylı gezebilmek için 5 günlük zaman ayrılması gerektiği söylüyorlar. Biz kalabalık sıraya girmeye cesaret edemedik, fakat müzenin geniş avlusunda uzun fotoğraf molası verebildik. Da Vinci'nin Mona Lisa tablosu da bu müzede sergileniyor. Müzenin geniş avlusunda büyükçe bir camdan piramit bulunmakta. Ağutos ayında müzenin önünde metrelerce kuyruk vardı, tavsiyem müzeyi gezmek istiyorsanız, internet üzerinden giriş biletlerini almanız yoksa saatlerce beklemek zorunda kalırsınız.
Louvre Müzesi'ne yakın noktada bulunan Notre Dame Katedrali görülmesi gereken yerler arasında bulunmaktadır. Elbette burada da kalabalık kuyruklar katedral girişinde sizi bekliyor olacaktır. Bizler uyanık Türkler olarak 4 arkadaş ne yazık ki kaynak yapmak suretiyle katedrale girdik fakat arkamızdan gelen bağırışları hiç unutacağımı sanmıyorum. Sanırım her dilde hakaret yemişizdir, kalıcı değiliz bir bakıp çıkacağız : ) demek yerine başlıklı ceketlerimizle yüzümüzü kamufle edip yüzsüz yüzsüz içeri girdik : ) Katedral gerçekten harika taş işçiliğine sahip, ayrıntıların keyfine varmak istiyorum derseniz katedralde saatlerce kalmanız mümkün. Norte Dame'ın Kamburundaki Quasimado'nun bu katedralin çatısında dolaştığı ve çingene Esmeralda'yı düşünerek hüzünlendiği efsanevi çatıya çıkmak ve Paris'i yukarıdan görmek isterseniz, çıkış ücreti 10 Euro. Açıkçası kulelerdeki nefis işçiliği görmek ve yukarıdan Paris'i görmek isterdim, bizlere fırsat olmadı ama belki sizler düşünürsünüz.
Seine Nehri çevresinde kurulmuş Paris, nehir boyunca sağlı sollu tarihi binalarla çevrili. Louvre Müzesi kadar büyük Orsay Müzesi de nehir kıyısı üzerinde bulunmakta. Kırmızı üstü açık gezi otobüslerinin gezi güzergahında bulunduğu için vakit ayırabilirsiniz.
Şehrin görmenizi tavsiye ettiğim bir diğer noktası, Ressamlar Tepesi yani Montmartre Tepesi şehrin gezilecek ana merkezinin biraz dışında olsa ile üzerinde gösterişli Sacre Coeur Kilisesi bulunmakta. Kiliseye giriş için yoğun kalabalıklarla karşılaşmanız kuvvetle muhtemel olup, bu durum bir Paris klasiğidir. Şehirde her yerde kalabalık kuruklar var. Tepe kilise ve devamında ressamların çalışmalarını sergiledikleri alan ve kafelerle çevrili, Paris'i yüksek bir noktadan görebileceğiniz güzel tepe, tavsiye ederim.Meraklısı olanlar var ise Ressamlar Tepesi'nin hemen altında dünyaca ünlü kabare Moulin Rouge bulunmakta.
Bu arada Seine Nehri üzerinden Paris'i görmek isteyenler için hem gündüz hem de gece tekne turları yapılmakta, 10-20 Euro arası değişen fiyatlarla...
Paris'e dair aktarmak istediklerim Fransızların Fransızca konusunda katı oldukları gerçeği. Pek çok kişi bu durumu ya yaşamıştır ya da duymuştur. Taksicilerle İngilizce konuştuğunuzda sizi anlamazlıktan geliyorlar. Taksiciler Afrika kökenli olsa bile fark eden bir şey yok. Bu arada taksilere 3 kişi binebiliyorsunuz eğer 4. kişi binecek ise fazladan 3 euro para alıyorlar ve bu yüzden gece geç saatte 4 arkadaş otelimize gitmek için 45 dakika bizi aracına alacak taksici bekledik. Bizi aracına alan son taksiciye de yalvardık ve sanırım halimize acıdı da öyle aracına aldı. Neden 4. kişiye fazladan para alınıyor ve neden taksilerine 4. kişiyi almaktan imtina ediyorlar anlayamadım.
Akşam Eiffel ve çevresi ışıl ışıl, büyük havuzlar, fıskiyeler görsel şölen sunuyorlar. Aslına bakarsanız akşam Paris'in her yeri rengarenk, gündüz bir şeye benzetemediğimiz demir yığını Eiffel Kulesi, akşam olunca çok farklı bir hal alıyor o zaman o renk cümbüşüne hayran kalıyorsunuz. Akşam Eiffel çevresini ve Şanzelize Caddesi'ni dolaşmanızı tavsiye ediyorum.
Ertesi günü Eiffel Kulesi'ne çıkmak için saatlerce kuyrukta beklemek yerine Paris'e bir saat mesafede bulunan Versay Sarayı'nı görmeye karar verdik. Ressamlar Tepesi'nden Paris'i gördüğümüze göre Eiffel Kulesi'ne çıkmamıza çok da gerek yok diye düşündük. Versay Sarayı'na metrodan RER adlı tren aktarması ile gidebiliyorsunuz fakat metrolarda bulunan kart makinelerinden alırken metro artı tren aktarmalı kartlardan almanız gerekiyor. Paris metro anlamında diğer Avrupa kentlerini aşmış durumda, 6 katlı metro istasyonu, iki katlı trenler ilk etapta çok karışık hissi uyandırsa da biraz sora sora ve tabelaları takip ede ede işi az çok çözmeye başlıyorsunuz. Bizlerin bu anlamda sıkıntısı olmadı 8 kişiydik ve birimizin eksiğini diğerimiz tamamlıyorduk.
Versay tren garından saraya 1 km yürüme mesafesi olup, garın önünden küçük elektronik arabalarla kişi başı 1 euro ücret ödeyerek ulaşabiliyorsunuz. Versay Sarayı girişinden itibaren ihtişamını gösteriyor. Saray'ın avlusu insan kalabalığı ile dolu, burada da giriş için muazzam kuyruklar var. 4 arkadaş sarayın içini görmeye kalkarsak bahçesini göremeyiz en iyisi sadece bahçeyi gezelim fakat bahçenin de hakkını verelim mantığı ile Versay Sarayının sadece bahçesini gezmeye karar verdik. Diğer arkadaşlarımız sarayın içini görmek istedikleri için yoğun kuyrukta giriş için bekleme zorunda kaldılar. Bu arada bizlerde sadece bahçeyi gezecek olmamıza rağmen arkadaşlarımızla birlikte 1 saat kuyrukta bekledik, meğerse sadece bahçeyi görmek istiyorsanız oranın girişi ayrı taraftaymış ve bu kadar beklememize gerek yokmuş. Koskoca saraya giriş için 3 gişe elemanı konmuş olması Fransızların komikliğinden başka bir şey ile anlatılamaz. Dünyaca tanınmış bir sarayın girişi için sadece 3 görevlinin olması saatlerce kuyrukta bekleyen tüm dünya insanlarına karşı yapılmış bir komedi olup, tabela ve bilgilendirme yetersizliği sebebiyle boşu boşuna 1 saat kuyrukta beklemiş olmakta ki eminim bizim durumumuzda başka insanlarda vardır, Avrupa'nın ortası Fransa'daki bu hizmet eksikliğinin açıkça bir kanıtıdır.
Versay Sarayı'nın bahçesi büyük bir alan. Heykel ve havuzlarla kaplı bahçeler, devamında ormana, kanallara ve gölete açılıyor. Bahçenin giriş ücreti 8 Euro, saraya giriş ücreti 20 Euro. Sarayın sadece bahçesini gezmekle doğrumu yaptık bilmiyorum ama sadece bahçeyi gezebilirsiniz. Versay Sarayı'ndan Paris merkeze dönmek ne yazık ki gidildiği kadar kolay olmayabiliyor. Versay tren istasyonunda 2 adet kart makinası olup, kalabalık kuyruk bekledikten sonra ancak madeni parayla ya da kredi kartından tren kartlarınızı alabiliyorsunuz. Tam bir eziyet. O kalabalık kuyrukta 8 kişiye madeni para bulamadığı için dakikalarca uğraştıktan sonra kredi kartı ile tren kartlarımızı alan gezi arkadaşlarımız EŞLEK çiftine çok teşekkür ederim.
Bu arada Ağustos ortası olmasına rağmen Paris yağmurlu ve serindi, yanınıza ceket ve şemsiye almanızı öneririm. Ağustos ayında serinlik istiyorum diyorsanız gündüz gece fark etmez buyurun gelin Paris'e, biz hem yağmuru yedik hem de yaz ayında üşüdük.
İtalyanların veya Yunanlıların keyifçi olduğu söylenir fakat bence Fransızlar daha fazla keyifçi. Paris'te alışveriş marketleri en geç 21.00'de kapanıyor. Otelimize yakın bir marketten alışveriş yapmak istedik, market çalışanı sıcakkanlı Fransızlar marketin kapanış saate geldiğinde bizleri sertçe uyardılar. Fransızlarla ilgili yeterince duyum aldığım için bu sıcak yaklaşımlarını yadırgamadım, sizinde markete yolunuz düşerse moralinizi bozmayın nasıl olsa her yerde aynı tavırlarla karşılaşıyorsunuz. Ama değişik damak tadında kahveleri merak ediyorsanız; marketlerde Kenya, Etiyopya, Uruguay, Arjantin dahil her türlü ülkenin kahvesini bulabiliyorsunuz. Bir paket kahve 4 ile 7 euro arasındaydı.
Paris çok büyük bir şehir 2 günde Paris'i gezdim demek imkansız sadece Louvre Müzesi için beş tam gün gezi zamanı öngörüyorlar fakat biraz çalışma ile en azından şehir hakkında bir fikir sahibi olabiliyorsunuz. Bu arada Avrupa'nın ortasında Çin malı arıyorum diyorsanız tam yerine geldiniz. Afrıkalı işportacı cenneti burası, Eiffel anahtarlıkları, magnetler ne ararsanız var. Fiyatlar pazarlığa tabi ve kesinlikle pazarlık yapın, yarı yarıya fiyatları indiriyorlar.
Paris'e kadar gelmişken Disyneyland'e gidilmez mi? Benim gibi zamanınız sınırlı ise gitmekten imtina edebiliyorsunuz. Disneyland'de de çok yoğun kuyrukların olduğunu öğrenince sırf Mickey Mouse için 100 Euro harcama yapmak yerine, şehrin keyfini çıkarmayı tercih ettim.
Paris tarihi ruha sahip, metropol bir şehir, fiyatlar anlamında hayat pahallı bile olsa şehir başlı başına bir marka. Fransızların soğukluğunun sebebini Paris'i gördükten sonra az çok anlayabildim, dünyada tarihi dokusunu korumuş ve dünya tarihine Fransız İhtilali ile damgasını vurmuş başka kaç şehir var?
Soğuk insanları, yüksek fiyatları, kalabalık kuyrukları ve yaz ortasında yağan yağmurlarına rağmen Paris, akşam vakti Eiffel Kulesi'nin ışıl ışıl kalabalığa dahil olmak, Şanzelize'de lüksü hissetmek, sokağa karşı bir kahve içmek, Notre Dame Katedrali'nde Viktor Hugo'yu düşünmektir. Bir gün yolunuzu buralara düşürmeniz dileğiyle...