Norveç gezimizin en güzel noktalarından bir tanesi Tromso oldu. Oslo üzerinden yaklaşık iki saatlik bir uçak yolculuğunun ardından “Kuzeyin Parisi” olarak adlandırılan ve Kuzey Kutup Dairesi içerisinde bulunan bu şirin bölgeye ulaştık. Kasım ayının sonlarına doğru yaptığımız bu gezi süresince şehir içerisinde güneş ışıklarını direkt olarak hiç görmedik; sadece birkaç saatliğine dağlara vuran yansımasını seyretmekle yetindik.
Tromso’da merkezde bulunan City Living Hotel‘de kaldık. Odamız gayet büyük ve daha da önemlisi sıcaktı. Yakınlarında süpermarket ve güzel kafeler bulunuyor.
Tromso’ya gelmemizin en önemli nedeni kuzey ışıklarını görebilmekti. Tromso coğrafik anlamda kuzey ışıklarının görülebileceği yerlerin başında geliyor. Aynı zamanda yakınında geçen Gulf Stream'in sağladığı sıcak su akıntısı sebebiyle kuzey ışıklarının görülebileceği diğer bölgelere göre daha ılıman bir iklime sahip.
Her yer ince bir buz-kar tabakasıyla kaplı. İnsanların nasıl olup da bu kadar rahat günlük yaşantılarını sürdürebildiklerini görmek bizim için şaşırtıcı oldu. Sadece en son günümüzde yağmur yağdı ki bu Tromso için bu mevsimde beklenmedik bir şey. Yerel halk, bunun küresel ısınmanın bir etkisi olduğunu düşünüyor.
Tromso Norveç’in nüfus açısından en büyük sekizinci şehri olsa da tahmin edebileceğiniz gibi bizim standartlarımıza göre oldukça küçük bir şehir. Birkaç saat içerisinde şehrin merkezinin tamamını gezebiliyorsunuz. Birkaç düşme tehlikesi haricinde büyük bir sıkıntı yaşamadık.
Henüz saatin erken olmasını fırsat bilip Tromso’de yapılacakların tümünü ilk vardığımız gün yapmaya karar verdik. Norveç bir adalar ülkesi olduğu için Tromso’de de birçok köprü bulunuyor. Merkezden Arctic Katedral’in bulunduğu alana geçebilmek için uzunca bir köprünün üzerinden geçiyorsunuz. Köprünün üzerinde buz gibi bir rüzgar esiyor ve zaman zaman sadece önümüze bakarak yürümek zorunda kalıyoruz. Köprüyü geçtiğimizde ise Tromso merkezinin güzelliğini gözler önüne seren bir manzarayla karşılaşıyoruz.
Arctic Katedral ne yazık ki kapalı. Sadece dışından görmekle yetiniyoruz. Katedrale çok yakın bir mesafede ise Tromso’nun en güzel manzarasının görülebileceği teleferiğe, namı diğer Fjellheisen’e ulaşıyoruz. Her yarım saatte bir yukarıya ve aşağıya teleferik servisi bulunuyor.
Yukarıya vardığımızda çok güzel bir manzarayla karşılaşıyoruz. Hem Tromso’yu kuşbakışı olarak gören hem de karlı dağ manzaraları sunan bu mekanı oldukça sevdik. Uzun bir süre burada vakit geçirdikten sonra otelimize geri döndük; çünkü akşam heyecanlı bir aktivite bizi bekliyor: Köpeklerle kızak :)
Gezimizi Norveç’e gitmeden önce internetten ayarlamıştık. Biz araştırmalarımız sonunda Tour in Lyngenalps turunu seçtik; gayet de memnun kaldık aldığımız hizmetten. Akşam 16.30 gibi otelimizden aldılar ve birkaç saatlik yolculuğun ardından Lyngen Alp’lerine ulaştık. Köpek kulübelerine yaklaşmamızla beraber köpeklerin kulakları sağır eden havlamalarını duyduk. İnanılmaz bir heyecanla ve yerlerinde duramayarak havlıyorlardı. Sonradan bu köpeklerin kızak çekmek için özel olarak yetiştirildiklerini ve o nedenle de kızak çekmek için inanılmaz bir istek duyduklarını öğrendik.
Rehberimizin verdiği giysi ve ayakkabıları giydikten sonra köpeklerin yanına gidiyoruz. Hepsi inanılmaz insan canlısı. Her kızakta bir sürücü ve bir de yolcu olmak üzere iki kişi bulunuyor. Her bir kızağı da toplam altı köpek çekiyor. Kızakta biri sert diğeri daha yumuşak olmak üzere iki tane fren bulunuyor. Eğer frenlere basmazsanız köpekleri durdurmak imkansız :) Ay ışığının altında Lyngen Alplerinin eteklerinde gezimize başlıyoruz. Etrafta kızakların sesleri haricinde ses yok, inanılmaz huzurlu bir ortam. Köpeklerin kısa yolları tercih ettikleri ve bu nedenle de kızağı taşların üzerinden zıplattıkları durumlar haricinde gayet keyifli bir yolculuk geçiriyoruz. Ne yazık ki kızak gezimiz sırasında kuzey ışıklarına rastlayamıyoruz.
Kızak gezimizin bitiminde, köpek kulübelerinin yakınında güzel bir restoranda sıcacık bir balık çorbası içiyoruz. Uzun bir gezinin ardından çok güzel geliyor. Yemeğin tam ortasında dışarıdan birisi içeriye koşarak kuzey ışıklarının çıktığını haber veriyor. İnanılmaz bir heyecanla dışarıya fırlıyoruz ve muhteşem yeşil dalgalanmalar bizi karşılıyor. Tam anlamıyla bir dans resitali yaşatıyor bize. Bu unutulmaz deneyimin ardından otelimize geri dönüyoruz.
İkinci günümüzde yağmurlu bir gökyüzü karşılıyor bizi. Bu kötüye işaret çünkü akşam kuzey ışıkları turuna çıkacağız ve ışıkları görebilmemiz için ilk şart, açık bir gökyüzü. Bugün aslında Tromso fiyort turuna katılmayı planlamıştık; ancak tur şirketi bu turu hava muhalefeti nedeniyle iptal etti. O nedenle yine Tromso içinde vakit geçirmekten başka yapılacak bir şey yok.Odamızda yaptığımız uzun ve keyifli bir kahvaltının ardından sokaklara atıyoruz kendimizi. Tromso’nun etrafındaki dağları duman ve kar bürümüş, farklı bir dünyaya uyandık bugün. Çevrede yaptığımız gezintinin ardındanPolar Museum’da buluyoruz kendimizi. Önünde bir ayı heykeli olan, yatay ve üst üste binmiş bloklardan oluşmuş bir bina burası.
Ardından otelimize dönüyoruz ve akşam yapacağımız tur için hazırlanmaya başlıyoruz. Araştırmalarımızda en iyi tur firması olarak Arctic Explorers‘ı bulduk ve oldukça da memnun kaldık tur sonrasında. Gerçekten çok profesyonel bir firma ve rehberimiz de çok bilgili ve düzgün birisiydi. Otelden firmanın merkezine gittik ve gezi için gerekli olan giyeceklerimizi giydik. Buralarda bu kıyafetler oldukça moda, tahmin edilebilir sebeplerden dolayı :) Aynı zamanda rehberimiz bugünkü gezimizin güzergahını anlattı.
Havanın yağışlı olması nedeniyle öncelikle daha az yağış alan bir bölgeye gideceğiz. Eğer orada da hava bulutlu ve yağışlı olursa bu durumda kuzey ışıklarını görebileceğimiz yere kadar, gerekirse Finlandiya’ya kadar gideceğiz. (Ki gitmek zorunda kaldık zaten.) Bu işe neden “kovalamaca” (chase) dendiğini o zaman daha iyi anlamış olduk.
Yaklaşık 3 saat süren bir yolculuğun ardından Finlandiya sınırlarına giriş yaptık ve ışıkların görülme olasılığının daha yüksek olduğu donmuş bir gölün kıyısında aracımızı park ettik. Bir İngiliz çift, bir Alman çift ve bir Türk çiftten oluşan ekip hemen dışarıya dağıldık, fotoğraf makinalarımızı hazırladık ve ışıkları beklemeye başladık. Yaklaşık yarım saatlik bekleyişin ardından ışıklar yavaş yavaş belirmeye başladı. Kah çok zayıf, kah orta düzeyde olmak üzere bize göz kırpıyorlardı. Biz de fotoğraf makinalarımızı uzun pozlamaya alıp (25 sn.) fotoğraflarımızı çekmeye başladık.
Gecenin sonunda onlarca Aurora fotoğrafı çekmiş, gururlu bir şekilde aracımıza bindik ve Tromso’ya geri döndük. Otelimize vardığımızda sabaha karşı 5:00 olmak üzereydi. Yorucu bir gecenin ardından kuzey ışıklı rüyalar görmek üzere uykuya daldık.Ertesi sabah havalimanına gitmek üzere otelimizden ayrıldık ve öğlen saatlerinde Oslo’ya geri döndük.