Bulgaristan Varna Gezisi

Geçtiğimiz seneBurgaz,Nessebarve Sunny Beach rotamızın son noktasını oluşturan Varna’yı çok sevdik ve bu sene ekim başında tekrar ziyaret ettik. Geçen sene yaz sonu gittiğimizdeki Varna deneyimimizi “Varna’da Yaz”  başlıklı yazımda kaleme almıştım.

Bu kez Varna’yı biraz daha detaylı anlatmaya, aktarmaya çalışacağım.

Bulgar Karadeniz şeridinin en kuzeyinde yer alan Varna, Bulgaristan'ın en büyük üçüncü şehri. Sunny Beach’in 95 kilometre, Burgaz’ın ise (sahil tarafından giderseniz) 115 kilometre kuzeyinde.

Karadeniz’in en önemli limanlarından biri olan Varna aynı zamanda Bulgaristan’ın kültür başkenti. Kentte yaz-kış demeden sürekli bir aktivite var. Konserler, festivaller, müzikaller… Tabii bunda öğrenci sayısının yüksek olmasının da etkisi var.

335 bin kişinin yaşadığı şehirde 8 tane üniversite var. Bu nedenle de oldukça hareketli. Gerek kültürel faaliyetlerinin çeşitliliği gerekse muhteşem doğası nedeniyle özellikle de yaz aylarında Avrupalı turistlerin ilgi merkezlerinden biri.

Geçen sene gittiğimizde Varna’nın akciğeri olarak tanımlayabileceğimiz Sea Garden Park’ın içinde “Duchess” isimli küçük bir butik otelde kalmıştık.

Hatta kısaca burada yaşadığımız bir olaya da değinmek istiyorum:Akşam saatleri… Hava kararmış… Otelden çıkıp Varna’nın merkezine gitmeye karar verdik. Arabaya bindik. Parkın haritası elimde. Ufaktan kestirme bir yol görünüyor. Murat'a dedim ki “hadi gel buradan girelim, bak kestirme yol.” Murat diyor ki “Olmaz, parkın içi.” “Ama,” diyorum “bak araba geçecek yollar var, haritada da görünüyor” derken, biz girdik yola. Ama biraz ilerleyince yol daralmaya, sağımıza solumuza banklar çıkmaya başladı. Haliyle elini kolunu sallayan insanlar da. Ben tam bu sırada Murat’a “Haklısın ya, yanlış girdik galiba” dedim ama, bu kez Murat “Yok yok doğru. Bak arkamızda da araba var” derken, birden arkamızdaki araba selektör yakıp siren çalmaya başladı. Meğerse polismiş :) E haliyle durduk. Camı açtık. Polis bey Bulgarca anlatıyor, kızgınnn! Biz Türkçe... Neyse ki etraftan Türkçe bilen bir bey yaklaşıyor ve çevirmenlik yapmaya başlıyor.
Polis: “Ne işiniz var burada. Görmüyor musunuz park burası, park.”
Şimdi Murat nasıl desin, “Memur Bey, biliyorum. Ben de söyledim ama bizim hanım dinlemedi, gideriz dedi soktu bizi bu yollara” diye...
Haliyle “Valla biz de anlamadık, şuradaki otelde kalıyoruz. Yol tabelalarını takip ettik. Buraya kadar gelmişiz, kaybolduk” dedi.
Polis memuru kafasını salladı ama içinden “hay allahım, ne salaklar” dediğini duydum, yani eminim. 3-5 saniye durdu ve “Düşün arkama hadi, sizi çıkaralım” dedi.

Derin bir nefes çektim. Ama bu sefer polis bir türlü çıkış yolunu bulamıyor. Şimdi tutup da denmez ki, “Polis amca ben yolu biliyorum, zaten ben bizi buraya soktum” diye. Yaklaşık 20 dakika oradan mı çıkalım, buradan mı derken neyse ki çıktık. Bu arada daha sonra ülkeden çıkarken fark ettik ki bizde vinyetka yok. Vinyetka ne mi? Bulgaristan’da araçların sürüş izni. Girerken bize kimse söylemediği için almamışız. Normalde o an polis bizi durdurduğunda vinyetkamızı bir sorsa aracı bağlama hakkı varmış. Sonra uğraş dur. Şanslıydık.

İşte bu yüzden daha fazla macera yaşamamak adına bu kez merkezin tam göbeğindeki meşhur casinonun da olduğu Cherno Mare, yani Karadeniz Oteli'nde kaldık. Odamız 13. katta.

Müthiş bir manzarası var. Hele ki kahvaltı salonunun olduğu tepedeki terastan Varna'nın her yönünü tepeden görebiliyoruz.
Varna da pek çok diğer Avrupa kenti gibi savaşlar boyunca çok tahribata uğramış. Zaman içinde yıkılan bu binalar yerine yenileri inşa edilmiş. Bunu Varna'yı tepeden seyrederken çok daha net anlayabiliyorsunuz. Bazı binalar, üzerindeki zarif heykelleri ile günümüze kadar gelmiş. Bazı binalar, yıkılanlar yerine tarihi dokuyu bozmayacak şekilde yeniden inşa edilmiş. Bazıları ise komünizm döneminden kalan devasa yapılar, kaldığımız otel de komünizm dönemine ait. İşte Varna’da hepsi iç içe.

Sea Garden Park, deniz kenarı boyunca, denize kademeli olarak inen çok geniş bir park alanı.

Zaten biraz önce de kendisinden bol bol bahsettim. Bu park alanında yürüyüş yapanlara, el ele gezinen yaşlılara, sevgililere, sporunu yapanlara hatta park içinde atıcılık çalışanlara, barfiks çekenlere, müzisyenlere ve daha bir çoğuna rastlayabiliyorsunuz.

Hele ki hafta sonları park müzisyenlerle dolup taşıyor.

Bu sene gittiğimizde parktan oldukça uzun bir Facebook canlı yayın yaptık. Parkı görmek isterseniz tıklayınız.  

Park alanı içinde ayrıca akvaryum, açık hava tiyatrosu, Donanma Müzesi, Dolphinarium, Hayvanat Bahçesi, gözlemevi ve çok sayıda ünlü Bulgar şahsiyetlerin heykeli bulunuyor.

İlk durağımız Nicolaus Copernikus Gözlemevi. Ancak bina kapalı olduğundan içine giremedik.

İkinci durağımız akvaryum. Burası gerçekten keyif aldığımız bir yer oldu. Tabii ki Kore’deki, Barselona’daki ya da Bangkok’taki akvaryumlar ile karşılaştırıldığında çok zayıf kalıyor; ancak balıkları tanımaksa amacınız oldukça yeterli. Açıklamalar doyurucu.

Üçüncü durak Denizcilik Müzesi’nin hemen karşısındaki Muhrip Gemisi. 1912-1913 senelerinde Balkan Savaşları sırasında bizim Osmanlı donanmasına bağlı Hamidiye zırhlısını batırarak savaşta önemli bir rol oynamış. Cüzzi bir ücret ödeyerek bu geminin içine girebiliyorsunuz. Geminin içinde resimler ile savaşın anlatımı var.

Artık plajlara inme vakti geldi. Varna plajları halka açık. Birkaç tane beach club dışında her yerden ücret ödemeden denize girebiliyorsunuz.

Sahil boyunca çok şık restoranlar ve barlar var. Plajdan güneye doğru yürüdüğünüzde en sonda gemi şeklindeki oldukça şirin ve de ortalama fiyatların biraz üzerinde servis yapan karada bir gemi şeklindeki MR Baba isimli restorana uğrayabilirsiniz. Burada hiçbir şey yemeseniz de balık çorbası ya da Kalkan çorbası için.

Hemen önündeki sahilde rüzgarın durumuna göre kite surf yapanları görebilirsiniz. Buradan yat limanına doğru yürüyebilir. Orada da bizim Bulgaristan'daki favorimiz haline gelen Happy adlı restoranda yemek yiyebilirsiniz.

Limandan kente doğru giderken sağ tarafınızda olimpik havuz kalacak. Varna halkı çok cüzzi bir ücret ödeyerek burada spor amaçlı yüzmeye geliyor. Ufak bir şehir olsa da halka sağlanan imkanlar oldukça geniş.

Kentin diğer önemli yapısı, nereye gitseniz karşınıza çıkan Dormition Katedrali. Kentin en görkemli yapılarından olan katedral, “Cathedral of Assumption” adı ile de anılıyor.

Osmanlılara karşı özgürlük mücadelesi sırasında hayatını kaybeden rus askerler anısına inşa edilen katedralin giriş kapısının bulunduğu caddenin karşısında ise Saat Kulesi yer alıyor.

Hazır buraya kadar gelmişken bir de katedral karşısındaki pazara da mutlaka uğramalısınız. Pazarda meyve sebzeden antika eşyaya kadar pek çok farklı obje ve farklı tat bulabilirsiniz.

Artık yoruldunuz. Şöyle gurme lezzetlere ne dersiniz?

Eğer deniz ürünleri istiyorsanız Nemo Balık adlı restorana, et ağırlıklı beslenmek istiyorsanız hemen karşısındaki şarap evine gidebilirsiniz.

Şarap evinde envai çeşit şarabın yanında leziz steakler varken, Nemo’da kalkanı da es geçmeyin. Her iki restoran da Ulusal Tarih Müzesi'nin karşı sokağında.

Bunun yanında biraz daha merkezi yerde birşeyler yemek isterseniz, Cherno More Hotel'in karşısındaki Happy ya da Cherno Mare’den parka doğru yürürken solunuzda göreceğiniz Bodega. Bodega’ya giderseniz kaz ciğerini mutlaka sipariş edin.Uygun fiyatlar ödeyerek, leziz yemekler tadarak, doğa ile iç içe tarih, kültür ve sanatı harmanlamış bu şehri mutlaka ziyaret edin.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni