Çağlar Öncesinden Yadigar Assos

Edremit Körfezi’nin kıyısında, binlerce yıl öncesinden yadigâr bir kent Assos. Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı Behramkale Köyü’nde bulunan antik kent, Truva’dan sonra bölgenin en büyük antik kenti olma özelliğini taşıyor. Fakat yalnızca bunun için değil; Behramkale’nin rengârenk tekneleri, taş evleri, dar sokakları ve dahası modern hayatın getirdiklerine rağmen samimiyetlerinden hiçbir şey kaybetmemiş insanlarıyla dikkat çekiyor. Son zamanlarda özellikle yaz aylarında eğlenceden çok huzuru arayanlar için ideal bir kaçış noktası haline geldi.

Antik çağların önemli yerleşim merkezlerinden Assos, bir volkanın eteğinde, andezit kayalıkları üzerinde kurulmuş. Tarih boyunca Yunan, Makedon, Pers dönemlerinde yerleşim görmüş bölge, Orta Çağ'da terk edilmiş. Kent MÖ 5. yüzyılda Atina Birliği’ne dâhil edilmiş. Önce Bergama Krallığı’nın, ardından Roma’nın hâkimiyetine geçerek dönemin en önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biri haline gelmiş.

Behramkale’nin girişinde sizi bir Aristotales heykeli karşılayacak. Zira Aristotales hayatının üç yılını Assos’ta geçirmiş ve MÖ 347-344 yılları arasında burada bir felsefe okulu kurmuş. Dolayısıyla Assos düşünce dünyası için de oldukça önemli bir yer arz ediyor.

Kentin en önemli yapılarının başında şehrin en yüksek tepesinde bulunan Athena Tapınağı geliyor. 6. yüzyılın ikinci yarısında inşasına başlanmış olan tapınağın, MÖ 525 yılında tamamlandığı tahmin ediliyor. Hem kente hem de denizlere hâkim bir konumda bulunan tapınak, baş tanrı Zeus’un çok sevdiği kızı sanat, strateji ve barış tanrıçası Athena’ya ithaf edilmiş. Athena, aynı zamanda Assos’un koruyucu tanrıçası olarak biliniyor. Athena’ya adanan bu tapınaktan denize baktığınızda, antik iskelenin su altındaki kalıntılarını göreceksiniz. Kentin Roma döneminde önemli bir ticaret merkezi olduğu, dolayısıyla da işlek bir limana sahip olduğu düşünüldüğünde bu kalıntılar bir kez daha önem kazanıyor.Yalnız şunu da söylemekte fayda var: Assos Limanı sadece Roma döneminde değil, çağlar boyunca ticaret amaçlı kullanılmış. Öyle ki 1950’li yıllara kadar bu limandan meşe palamudu ihracatı yapılmış. Bugün limanda yer alan otel ve restoranların taş binaları, vaktiyle palamut depoları olarak kullanılırmış. Ancak günümüzde depoların yerlerini butik oteller ve balık restoranları almış.

Assos’ta iki agora, agora tapınağı, tiyatro, hamam ve lahitler bulunuyor. Tapınağa ait kabartmaları İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde görebilirsiniz. Assos'ta ilk arkeolojik kazı, 1881-1883 yılları arasında Amerikalı bir arkeoloji grubu tarafından yapılmış. Çeşitli nedenlerle kesintiye uğrayan kazı çalışmaları, 1981’de tekrar başlamış ve ilk olarak nekropol, yani mezarlık ortaya çıkarılmış.

Dokuz yüzyıl boyunca mezarlık olarak kullanılan Nekropol’deki en eski gömülerde, yakılan cesetlerin küllerinin küplere konulup, ağızları sıkıca kapatılarak gömüldüğü tespit edilmiş. Daha sonralarda ise lahit şeklinde mezarlar kullanılmış. Ancak yüzeye yakın oldukları için gün yüzüne çıkarılması kolay olmuş ve pek çoğu define avcıları tarafından soyulmuş.

Athena Tapınağı’nın güney yamacında ise MS 2. yüzyılda inşa edilmiş bir tiyatro bulunuyor. Assos Tiyatrosu’nun en güzel yanı günümüze dek tümüyle korunabilmiş olması. Tiyatroda bugün halen restorasyon çalışmaları devam ediyor. Klasik Yunan stiline uygun olarak at nalı biçiminde inşa edilmiş tiyatroda günümüzde de çeşitli sanatsal etkinlikler yapılıyor.

Antik kenti dolaştıktan sonra köyün içindeki liman ve körfez manzaralı restoranlarda soluklanıp yöreye özgü lezzetlerden tatmalısınız. Bu noktada denize sıfır konumundaki Uzun Ev’i öneriyoruz. Burada taze balık ve birbirinden lezzetli mezeler eşliğinde etrafın tadını doyasıya çıkarabilirsiniz. Lakerda, kabak çiçeği dolması ve vahşi deniz çipurası mutlaka sipariş vermeniz gereken lezzetler arasında.

Bu molanın ardından, Hüdavendigar Camii ve Tuzla Çayı üzerindeki 600 yaşındaki Hüdavendigar Köprüsü’nü görebilirsiniz. İnşası I. Murat dönemine denk gelen ve antik kentin tepesinde bulunan Hüdavendigar Camii, klasik Osmanlı mimarisinden oldukça farklı bir yapı. Caminin içine girmenizi ve kadırga resimlerini incelemenizi tavsiye ediyoruz. 14. yüzyılda Tuzla Çayı üstüne yerel taşlardan inşa edilen ve bugün yayaların kullanımına açık olan Hüdavendigar Köprüsü de fotoğraflarınıza malzeme verecek yapılardan.

Assos’un tarihi güzelliklerinin yanı sıra Kadırga Koyu,Yeşil Liman,Koruoba Sahili,Sivrice Koyu ve Sokakağzı gibi koyları da mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Biz de Assos geziniz sırasında en az bir gününüzü bu koylardan birinde deniz keyfi yapıp eşsiz manzaranın tadını çıkarmaya ayırmanızı öneriyoruz. Böyle bir gün için en ideal koy Kadırga Koyu olacaktır. Ayrıca tekneyle denize açılıp çevre koyların hepsini ziyaret etme şansınız da var.