Çayın Diyarı Rize Yollarında

Sabah erkenden İkizdere’deki otelimizden ayrılıyoruz. Bu bölge çok sayıdaki güzelliklerin aynı zamanda da doğal maden suyu kaynakları ile de ünlü. Mineral açısından çok zengin maden suyu çeşitli hastalıklara iyi geldiği kadar diğer faydaları da saymakla bitmiyor (kalorisi yok, diyette bile her gün içmelisiniz, vücutta bulunan gereksiz tuzun atılmasına yardımcı olduğu için yüksek tansiyona birebir, sindirime yardımcı, cildi nemlendiriyor, canlandırıyor, kemik yapısını güçlendiriyor, özellikle çok kramplara iyi geliyor...) Biz de yol üzerinde bulunan Cimil Deresi kenarında bulunan Şimşirli Maden Suyu'nu dağlardan aktığı kaynaktan tadacağız. Tahta bir köprüden geçerken sallantı bizi biraz ürkütse de yola devam ediyoruz. 

Derenin küçük bir kolunun yanı başında bir kayadan akan maden suyunun işlenmemiş, doğal tadı şişelerden içtiklerimizden biraz farklı olsa da kana kana içiyor, şişelerimizi de dolduruyoruz. Tam karşıdaki yapı eski yapı, eski bir restoran iken doğal nedenlerden yıkılmış; yine de güzel fotoğraf kareleri veriyor bize. (Yine kötü bir haber: Şimşirli maden suyunun aktığı yere HES yapılması planlanıyormuş, güzel Karadeniz’imizin doğallığı neden yok edilmeye çalışılıyor, anlamak zor.) 

İkizdere’nin coşkun akan dereleri, dağlarının ihtişamı, ormanlarının ihtişamı ve eşsiz doğa örtüsü arasında Rize’ye doğru denize paralel yapılmış otoyolda ilerlerken hırçın Karadeniz oldukça sakin. Düşünüyorum, bu yol yemyeşil dağların arasında olsaydı, sahil şeridi de halka açık olsaydı…

Tarihi 5. yüzyıla kadar uzanan şehir, adını yakınlarından geçen Rhizios Çayı’ndan almış. Rus bombalarından da nasibini alan kent 1918'de kurtulur, 1924 tarihinde de cumhuriyetin bir şehri olur. Kaleleri, ahşap camileri, tarihi konakları, taş kemer köprüleri, değirmenleri, yaylaları, naylaları (Serender-depo), Kaçkar Dağları, buzul gölleri, bitki örtüsü ve hayvanları gibi birçok doğal güzellikleri ve elbette çayı ile ünlü. 

Bu bölge gerçek Lazlar'ın yoğun yaşadığı bölge. (Lazlar, Antik Yunanca, Güneybatı Kafkasya ve Kuzeydoğu Anadolu'da tarih boyunca varlığı bilinen etnik Güney Kafkasyalı, Lazca konuşan bir halk. Tarihte Lazistan olarak adlandırılan Doğu Karadeniz Bölgesinde, Artvin’in Hopa, Arhavi, Borçka ilçeleri ve Rize’nin Fındıklı, Ardeşen, Pazar, Çamlıhemşin ilçelerinde yaşamaktalar)Şehirde kısa bir mola veriyor ve tarihi evlerini, tarihi çarşısını gezerken gördüğümüz atmaca heykeli dikkatimizi çekiyor. Meğer Rizelilerin atmaca sevgisi dillere destanmış, doğadaki hayvan ilişkilerini ve içgüdülerini kullanabilmenin, yönlendirebilmeyi öğrenmiş olmanın manevi doyumu, atmacalarla ava çıkmak en büyük geleneksel keyifleri olmuş. 

Fırtına Deresi - Fırtına Vadisi"Neden Fırtına Deresi?" derseniz; çok mu fırtına oluyor, yoksa fırtına hızıyla mı akıyor bilemedim.

Debisi çok yüksek dere 70 kilometrelik bir uzaklıktan gelerek 3000 metre rakımdan 0 rakıma düşüyor ve Ardeşen sınırında Karadeniz'e dökülüyor.

Fırtına Deresi, Kaçkar ve Verçenik vadilerinden gelen derelerin birleşmesinden oluşmuş. Benekli balıklarıyla, taş köprüleriyle, çılgınca akan sularında rafting keyfi için ziyaretçileri kendine çeken bir başka cennet belde. Dere kenarından ilerleyen yol boyu rafting istasyonları ve zipline ile turistik yerler, çay bahçeleri, karşı tepelerdeki yaylalar, ağaçların arasına serpilmiş yayla evlerini izleyerek yine çok keyifli bir yolculuk yapıyoruz.

(Bu yolda ilerlerken kaçırmamanız gereken bir tabela var, “...Restoran 100 metre geride” Dönüşte de aynı tabelanın tersinde “...100 metre ilerde” yazmakta. Restoran sahibine nedenini sormuşlar ve “dönüşte tabelayı gördüğünüzde restoranı geçtiğimizi neden haber vermedinuz demesunlar; hem de tabelanın 2 tarafını kullandum” yanıtını almışlar.)

Ve dik yamaçlarıyla derin bir vadide ve bu vadiler arasında Fırtına Deresi ırmağın kıyısına kurulmuş Çamlıhemşin beldesine ulaşıyoruz.