Kota Kinabalu, Borneo gezimin önemli duraklarından birisiydi; uçağımız öğleden sonra bir tarafı Güney Çin Denizi, bir tarafı muhteşem Kinabalu Dağı olan Kota Kinabalu şehrine indi.
Borneo Adası’nın Malezya bölgesi, Sabah ve Sarawak eyaletlerinden oluşmaktadır. Kota Kinabalu, Sabah eyaletinin başkentidir ve yaklaşık 600.000’lik nüfusuyla hareketli bir liman kentidir. Şu ana kadar birçok ülke gezdim, onlarca şehir görme imkânım oldu; Kota Kinabalu hem şehir merkeziyle hem de UNESCO Dünya Mirası içerisinde bulunan Kinabalu Milli Park bölgesiyle harika bir şehir.
Otelimize girişimizi yaptıktan sonra hızla şehir turu yaptık. İzlenimlerim; deniz kenarında oldukça modern bir şehir ama Uzakdoğu’nun egzotikliği de hissediliyor. Borneo’nun birçok yerinde olduğu gibi ticarette Çin orijinli insanların ağırlığı görülüyor, ayrıca şehirde yerleşik oldukça fazla da Hristiyan yerli ahali var. Bu çok renklilik ve kültürlülük bana göre bu şehri yaşanabilirlik ve renklilik açısından biraz daha güzel bir noktaya taşımış.
Deniz kenarında bulunan bu güzel şehir, gezdiğim yerler içerisinde en favori yerlerimden birisi oldu. Modern alışveriş merkezlerinin yanı sıra, koloniyel dönemden kalma yapılar ve yerel hayat iç içe bir harmoni oluşturmuş. Şehir merkezinde gezilecek camiler ve Budist tapınakları var. Ayrıca sahilde bulunan restoran ve kafelerde balık yemekleri veya Batılı tarzda yemekler bulmak mümkün. Gece pazarları diğer Asya ülkeleri ve Malay şehirleriyle benzer, ben bu güzel şehirde çok sevdiğim İzmir’den birçok şey bulmuş ve hissetmiştim, aynı duyguları daha sonra meşhur gezgin Kemal Kaya’nın gezi notlarında da okudum.
Ertesi gün sabahleyin tüm gün sürecek olan ve yine UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Kinabalu Dağı Milli Park bölgesi ziyaretine başladık. Şehir merkezinden buraya ulaşmak araçla yaklaşık iki saat kadar sürdü. En üst noktalar yaklaşık 4.000 metre civarı olan bu muhteşem dağın eteklerinde enteresan görülmesi gereken yerler var.
İlkin dağ eteklerinden yaklaşık 500 metre yükseklikte bulunan Canopy Walkway denilen bir yere geldik. Burasının özelliği şöyle; 500 metre yüksek ağaçlıklı bir ormanı tırmandıktan sonra yine çok yüksek ağaçların olduğu bir bölgeye geliyorsunuz, buraya ağaçların arasına iplerden ve ağlardan bir de ince ahşaplardan olan yürüme yerleri yapmışlar. Yani 30-40 metre yüksekte ağaçların arasında bu ince yollarda büyük bir gerginlik içerisinde yürüyorsunuz, geriye dönüş imkânınız yok. Çünkü arkanızdan belli aralıklarda insanlar takip ediyor ve bu yürüyüş yaklaşık 130 metre kadar sürüyor, ağaçtan ağaca geçerek devam ediyor.
Bu yolculuk da oldukça adrenalin doluydu, yaşlı ve çocukların yapmasını pek tavsiye etmiyorum tehlikeli bir kaza ile karşılaşılabilir. Ağaçlar arasındaki bu yolculuk tamamlandıktan sonra yine yaklaşık 500 metrelik bir iniş ile Canopy Walkway macerası sona eriyor. Söz konusu bölgede milli park ofisi, restoran ve ufak bir kaplıca havuzu mevcut.
Kinabalu Dağı’nda ikinci durağımız, yılın belli dönemlerinde açan ve sadece bu bölgede yetişen dünyanın en büyük çiçeği olan Rafflesia’yı görmek oldu. Şansımız yaver gitmişti ve bu kocaman çiçeği yakından görebilmiştik.