Aizanoi, Kütahya şehir merkezine 58 kilometre uzaklıkta, Çavdarhisar ilçesinde bulunan antik bir kenttir. Öyle sanılıyor ki ismi Zeus'un kızı su perisi Erato ile Arkadya ulularından Kral Arkas'ın oğlundan gelmektedir. Aizanoi kültürel yapısıyla sanat çevreleri tarafından ikinci Efes unvanını almıştır.
Roma döneminde antik kentte yaklaşık 80.000 kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Etrafındaki sütunla çevrili mekânın üstünün mermer kirişlerle kaplı olması nedeniyle Zeus Tapınağı pseudodipteros plandaki tek örnektir. Şehrin kuzeyinde 13.500 kişi kapasiteli stadyum ve 20.000 kişi kapasiteli tiyatronun bir kompleks şeklinde yapılması antik dönemde Aizanoi’den başka hiçbir yerde görülmemektedir.
Kentte dünyanın en iyi korunmuş Zeus tapınağı, dünyanın ilk örneklerinden stadyum-tiyatro kompleksi, dünyanın ilk borsa yapısı vardır. Bu borsa yapısı 1970 Gediz Depremi’nde caminin yıkılmasıyla ortaya çıkmıştır. Bunun dışında nekropoller, olimpiyat şeref tribün abidesi, 4 köprü de vardır ki bunların çok kötü şekilde restore edilmiş ikisi hala kullanılmaktadır.
Roma dönemine ait tapınağın çevresinde yürütülen kazılar İlk Tunç Çağı'na ait yerleşme tabakalarını da açığa çıkarmıştır. Buradaki ilk kazılar 1926 yılında, ikinci dönem kazıları ise 1970 yılında başlatılmıştır. Aizanoi Anik Kenti, eski adı Penkalas olan Koca Çay'ın iki yakasında kurulmuştur. Roma döneminde yün, şarap ve tahıl üretimi ile zenginleşen bu şehir; Erken Bizans Dönemi’nde bir piskoposluk merkezi olmuştur. M.S. 7. yüzyılda şehrin önemi giderek azalmıştır. Tapınağın bulunduğu alan, Orta Çağ'da bir hisara dönüştürülmüştür. Selçuklular zamanında buraya yerleşen Çavdar Tatarları, günümüzde buranın “Çavdarhisar” olarak adlandırılmasının nedeni olmuştur.
“Zeus” tapınağı, şehrin ana kutsal alanıdır. Bu tapınağın yapımına M.S. II. yüzyılın ikinci çeyreğinde, İmparator Hadrian döneminde başlanmıştır. Bu tapınağın en önemli özelliği, altında tonozlarla örtülü bir başka mekânın olmasıdır. Bu, Anadolu'da Roma döneminde pek alışılmamış bir uygulamadır ve bir benzerine henüz rastlanmamıştır. Tapınağın önünde bulunan kadın büstü biçimli akroter, tapınağın yalnızca Zeus'a adanmış olmayabileceğini göstermektedir. Son dönem araştırmaları ise bu tapınağın hem Zeus'a hem de Kybele'ye adanmış olamayacağını ortaya koymuştur. Tapınağın güney kısmında, büyük bölümü Bizans döneminde tahrip edilmiş bir odeon bulunmaktadır.
Aizanoi'da M.S. II. yüzyılın ikinci yarısında, bugün dünyanın en eski borsası olduğu söylenen, olasılıkla bir gıda pazarı (macellum) da vardı. Yuvarlak biçimli bu yapının duvarlarındaki hem Latince hem Grekçe yazıtlar burada satılan malların fiyatlarına ilişkin açıklamalar içermekteydi. Örneğin; 8 numaralı blok yazıtta, 16-40 yaşlarında bir erkek kölenin iki eşeğin ücretine, aynı şekilde üç erkek kölenin bir atın fiyatına eşdeğer olduğu belirtilmiştir. Borsa binası, 1970 yılındaki Gediz Depremi sonrası üzerinde bulunan caminin yıkılması sonucu ortaya çıkmıştır. Borsa yapısının kuzeydoğusunda ise M.S. 400 yıllarına tarihlenen sütunlu bir cadde bulunmaktadır. Caddedeki sütunların daha önceki dönemlere ait antik yapılardan sökülerek buraya getirilmiştir. Bu caddenin VI. yüzyıla kadar varlığını koruduğu ve olasılıkla bir depremle yıkıldığı düşünülmektedir.
Tapınağın kuzeyinde tiyatro ile stadyum bulunur. Bunların yapımına M.S. II. yüzyılda başlandığı ve bunların çeşitli aralıklarla 3. yüzyıla kadar inşa edildiği bilinmektedir. Birbirine bitişik olarak yapılmış tiyatro ve stadyumun bugün için bilinen bir başka benzeri yoktur. Bugün, tapınaktan tiyatro ve stadyuma gitmek için kullanılan yolun üzerinde ise bir hamam yer almaktadır. Bu hamamın su ve ısıtma kanallarıyla [mermer] kaplamaları bulundukları yerdedir.
Fotoğraf: www.wikipedia.org
Ulu Cami
Germiyan Beyi Süleyman Şah’a (1368-1387) damat olan Şehzade Yıldırım Bayezid düğünden sonra Kütahya valisi olduğu zaman (1381-1389) bu camiyi yaptırmaya başlamıştır. Fakat araya seferler ve bir takım gaileler girdiği için bitirilememiş ve 1402 Ankara savaşı sonunda Yıldırım'ın acıklı akıbeti yüzünden yarıda kalmıştır. Şehzade Musa Çelebi, babasının başlayıp da bitiremediği bu tarihi eseri bitirmiştir (813-1410).
Rodos Seferi’ne çıkan Kanuni Sultan Süleyman 1 Temmuz 1522’de ordu ile birlikte Kütahya'ya gelmiş üç gün kalmıştır. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde Kanuni Sultan Süleyman'ın bu ziyaretinde bu güzel caminin tamir ettirilmesini Mimar Sinan'a emrettiği anlaşılmaktadır.
Daha sonra Irakeyn Seferi’ne çıkan Kanuni, 1 Temmuz 1534’te ikinci defa Kütahya'ya gelmiş dört gün namazlarını bu camide kılmıştır.
Bundan sonra Kütahya valisi olan ikinci Selim (1558-1566) 27 Eylül 1566'da Cuma namazını kılmak üzere Cami-i Kebir'e gelmiş ve hatibe hutbenin kendi adına okunmasını emretmişlerdir. Cuma namazından sonra İstanbul'a hareket etmiş ve padişah olmuşlardır.
1672'de Kütahya'yı ziyaret eden hemşerimiz Evliya Çelebi, seyahatnamesinde bu caminin Kanuni Sultan Süleyman zamanında yeniden tamir ettirildiğini Mimar Sinan yapısı olduğunu yazmakta ve caminin uzunluğunun 180, eninin 90 ayak olduğunu (ayak: 30,5 cm ), iki yan ve bir kıble kapısı bulunduğunu ve caminin içinde 57 çam direk olduğunu bildirmektedirler. Caminin iç yukarı kısmında iki yönlü mihraba kadar uzanan demir parmaklıklı sofa ile 64 penceresi bulunduğunu binanın kârgir ve üzerinin kurşun kaplı tek kubbesi olduğunu yazar. (Kaynak: www.osmanlimedeniyeti.com)
Kütahya Arkeoloji Müzesi
Kütahya'ya yakışmayacak bir arkeoloji müzesi ile karşılaştım. Tarihi yıllarca iç içe yaşamış bu şehrin arkeoloji müzesi iki göz odadan oluşuyor; birkaç mezar lahit ve kırık heykelcikler. Gerçekten çok büyük hayal kırıklığına uğradım.
İl merkezinde, Börekçiler Mahallesi Ulu Camii bitişiğinde Umur bin Savcı Medresesi olarak bilinen yapıdır. Medrese binası 1314 yılında Germiyan Beyleri’nden Umur bin Savcı tarafından yaptırılmıştır. Vacidiye Medresesi olarak da anılır. Kesme taştan inşa edilen yapının girişi Selçuklu sanatının özelliklerini yansıtmaktadır. Arkeoloji müzesindeki en önemli eserlerden biri de Amazonlar Lahdi'dir. Çavdarhisar-Aizanoi'de yapılan kurtarma kazısında bulunan lahit, yüksek kabartma tekniği ile yapılmıştır. Lahdin yan yüzlerinde Greklerle Amazonlar arasındaki savaşları betimleyen yüksek kabartmalar vardır. Dünyada bulunan sayılı Amazon lahitleri içinde en sağlam durumda olanlarındandır. Müze 1965 yılında ziyarete açılmıştır.
Cumhuriyet Caddesi, Ulu Camii yanı
Telefon: (0274) 223 69 90
Pazartesi dışında her gün 08.00-12.00/13.00-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır.
Müze kart geçerli, yoksa giriş ücreti 5 TL.
Kaynak: www.kutahyakulturturizm.gov.tr
Germiyan Beyi II. Yakub (1387-1429) Külliyesi'nin imaret bölümü olan bu yapı, Kültür Bakanlığı'nca restore edilerek, Çini Müzesi olarak 5 Mart 1999 tarihinde ziyarete açılmıştır. Kubbeli ve şadırvanlı orta mekâna, üç yönde kubbeli eyvan ile iki oda açılmaktadır. Türbe bölümünde II. Yakub Bey'in çinili sandukası bulunmaktadır.
Müze içinde yer alan vitrinlerde 14. yüzyıldan başlayarak günümüzde yapılan örneklere kadar olan çini eserler yer almaktadır.
Cumhuriyet Caddesi, Ulu Camii yanı
Telefon: (0274) 223 69 90
Pazartesi dışında her gün 08.00-12.00/13.00-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır.
Müze kart geçerli, yoksa giriş ücreti 5 TL.
YONCALI KAPLICALARI
Yoncalı'nın Tarihçesi
En az 8 asırlık kaplıca geçmişi bulunan Yoncalı'da ilk hamam ve cami 1233 yılında Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. Tarihi hamam şu anda bakım ve onarım çalışmaları nedeniyle hizmet verememekte, çalışmalar sonuçlandığında tekrar hamam olarak faaliyeti düşünülmektedir. Kütahya ve civarının en eski camilerinden olan Yoncalı Tarihi Camii; son cemaat yeri üzerinde 3 küçük kubbe, ana mekân üzerinde ise tek ve büyük bir kubbeye sahiptir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında köy görünümünde olan ve ilk elektriğin ancak 1959 yılında pat pat motoruyla verilebildiği Yoncalı’da şu anda;
- 1140 yatak kapasitesinde sahip 13 adet otel ve pansiyon
- 9 adet hamam ve yüzme havuzu
- 12 adet market
- 9 adet lokanta ve pide salonu
- 202 yataklı 500-600 kişiye günlük tedavi hizmeti verebilen devlete ait fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi
- 142 yataklı özel bakım merkezi
- 1100-1200 adet konut
- 9 adet hamam ve yüzme havuzu bulunmaktadır.
Yoncalı'da yaklaşık 1000 personelin çalıştığı tesis ve işletmelerde günlük 2000 kişiye konaklama, bunun 4 katı kişiye de banyo hizmeti verilebilmektedir.
Yoncalı'nın Havası
Oksijen oranı yüksek ve son derece temiz olan havası nedeniyle nefes darlığı ve astım hastaları tarafından tercih edilmektedir.
Yoncalı İklim Özellikleri
Yoncalı'nın denizden yüksekliği 950 metredir. (Kaynak: www.yoncalikaplicalari.org)
GERMİYAN KONAĞI
Germiyan Sokak'taki Kütahya evleri iki veya üç katlı ahşap evlerdir. Payandalarla desteklenmiş çıkmaları, çiftli koca kapıları, kafesli pencereleri ile ahşap Anadolu mimarisinin en güzel örneklerini oluşturur. Sofalar odalar arası bağlantıyı sağlar. Ayrıca sofalarda seki ya da köşk adı verilen dinlenme mekânları bulunur. Giriş katlarına taşlık denir. Evlerin ön kapıları dışında geniş arka bahçelere açılan arka kapıları da vardır. Depo, kiler samanlık hatta ahırlar buradadır. Birinci katta günlük yaşama ait odalar vardır. Bunlar oturma odası, mutfak ve yatak odasıdır. İkinci katta ise misafir odaları ve gelin odaları bulunur. 19. ve 20. yüzyıl Kütahya evleri kapalı sofalıdır. Önceki dönemlerin aksine, bu dönem evlerinin dışları, saçakları, pervazları ve payandaları süslenirken; iç mekânlar aksine sade tutulmuştur. Yine bütün Kütahya evleri payanda destekli çıkartmalara sahiptir. Bu çıkartmalar yola uyum ve iç mekânı düzeltme amaçlı yapılmıştır.
Konak, Osmanlı Devri’nde şehzadelerin eğitim yeri olarak da kullanılmış ve Kütahya bu dönemde Nakkaş Şehri olarak da anılmıştır.
EVLİYA ÇELEBİ
Asıl adı Derviş Mehmed Zillî olan Evliya Çelebi 1611 yılında İstanbul Unkapanı'nda doğdu. 1682’de, Mısır’dan dönerken yolda ya da İstanbul’da öldüğü sanılıyor. Babası Derviş Mehmed Zillî, sarayda kuyumcubaşıydı. Evliya Çelebi'nin ailesi Kütahya'dan gelip İstanbul'un Unkapanı yöresine yerleşmişti. İlköğrenimini özel olarak gördükten sonra bir süre medresede okudu, babasından tezhip, hat ve nakış öğrendi. Musiki ile ilgilendi. Kur’an'ı ezberleyerek “hafız” oldu. Enderuna alındı, dayısı Melek Ahmed Paşa'nın aracılığıyla Sultan IV. Murad'ın hizmetine girdi.
SEYAHAT YA RESULALLAH
Evliya Çelebi, seyahatnamesinin girişinde seyahate duyduğu ilgiyi anlatırken bir gece rüyasında Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed'i gördüğünü, ondan “şefaat ya Resulallah” diyerek şefaat isteyecek yerde, şaşırıp “seyahat ya Resulallah” dediğini, bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz'in ona gönlünün uyarınca gezme, uzak ülkeleri görme imkânı verdiğini yazar. Böylece, 70 yaşına kadar sürecek ve çeşitli tehlike, sıkıntı ve hadiseler geçirmesine rağmen vazgeçmeyeceği seyahati başlar.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi
Fotoğraf: tr.wikipedia.org
Evliya Çelebi bu rüya üzerine 1635'te, önce İstanbul'u dolaşmaya, gördüklerini, duyduklarını yazmaya başladı. 1640’lı yılarda Bursa, İzmit ve Trabzon’u gezdi, 1645'te Kırım'a Bahadır Giray'ın yanına gitti. Yakınlık kurduğu kimi devlet büyükleriyle uzak yolculuklara çıktı; savaşlara, mektup götürüp getirme göreviyle, ulak olarak katıldı. 1645'te Yanya'nın alınmasıyla sonuçlanan savaşta, Yusuf Paşa'nın yanında görevli bulundu. 1646'da Erzurum Beylerbeyi Defterdarzade Mehmed Paşa'nın muhasibi oldu. Doğu illerini, Azerbaycan'ın, Gürcistan'ın kimi bölgelerini gezdi. Bir ara Revan Hanı'na mektup götürüp getirmekle görevlendirildi, bu sebeple Gümüşhane, Tortum yörelerini dolaştı. 1648'te İstanbul'a dönerek Mustafa Paşa ile Şam'a gitti, üç yıl bölgeyi gezdi. 1651'den sonra Rumeli'yi dolaşmaya başladı, bir süre Sofya'da bulundu. 1667-1670 arasında Avusturya, Arnavutluk, Teselya, Kandiye, Gümülcine, Selanik yörelerini gezdi. Böylece 10 ciltten oluşan bir gezi kitabı yazmış oldu.
KENT TARİHİ MÜZESİ
Fotoğraf: tr.wikipedia.org
Pirler Mahallesi, Germiyan Sokak’ta yer alan 1912 yılında yaptırıldığı kitabesinden anlaşılan Şapçı Konağı; 2006 yılında İl Özel İdaresi’nden Kütahya Belediyesi’nce satın alınmış olup, 2007-2008 yıllarında onarımı tamamlanmış hazırlığı devam etmekte olup, “Kütahya Kent Tarihi Müzesi” olarak ziyaretçilerin hizmetine sunulmuştur.