Finlandiya'nın Başkenti Helsinki Gezimiz

Helsinki Finlandiya’nın siyasi ve kültürel başkenti. Şehir nüfusu yaklaşık 500 bin kişi. Yazın güneşin, kışın karanlığın hakim olduğu bir şehir Helsinki. Yaz çok kısa sürüyor. Ülkede genelde soğuk, karanlık, kasvetli bir hava hakim. Haziran ayında Beyaz Geceler’i yaşıyor. Bu dönemde hiç gece olmuyor. Hafif bir alacakaranlık çöküyor gece saat 2-3 civarı, sonra tekrar sabah. Soğuk kış günlerinde ise güneş yüzünü 1-2 saat gösteriyor. Ülkede depresyona bağlı intihar olaylarının ve alkol tüketiminin çok olması buna bağlanıyor. Soğuk kış günlerinde buz tutmasını önlemek amacı ile önemli arterlerin ve bazı merkezlerin altı ısıtma sistemi ile donatılmış.

Helsinki geniş ormanları, parkları, mimarisi, müze ve pazar yerleri ile ziyaretçilerine keyif veren bir şehir. Küçük bir şehir olduğundan 2 günde rahatlıkla gezmek mümkün bu kenti.

Tallinn’den Helsinki’ye düzenli feribot seferleri var. Yol 1,5 saat sürüyor. Feribotlar 7-8 katlı, her katında manzaranın keyfini çıkaracağınız geniş camlı salonlar, kumar makineleri ve bir de duty free var, yani oldukça lüks. Feribotun içi Tallinn’den dönen Finlilerle dolu. Alkol ve sigara fiyatları Tallinn’de Helsinki’ye göre çok daha düşük olduğundan, özellikle hafta sonları Tallinn’e alışveriş için gelen Finlilerin ellerinde, pazar ve bebek arabalarında koli koli içkileri görüyoruz.

Feribottan inip şehir merkezinde Grand Marina Otel’e yerleşiyoruz. Otelimiz çok merkezi. Şehir yaya olarak rahatlıkla gezilebilir. Ancak günlük ya da 2 günlük şehir kartı alarak gezmek daha akıllıca. Çünkü aldığımız bu biletler toplu taşıma araçları, müze girişleri ve Soumenlinna ada turunu da kapsıyor.

Helsinki'de Otel Tavsiyesi

Helsinki’de diğer otel önerilerine gelecek olursak, barlar, mağazalar ve eğlence mekanlarına yürüme mesafesinde bulunan merkezi otellerden Hellsten Helsinki Parliament ilk tercih etmeniz gereken oteller arasında. Otel ayrıca Temppeliaukio Kilisesi ve Opera Binasına da  800 metre mesafede. Bunun yanında Finlandiya Ulusal Tiyatrosu’na 5 dakikalık bir yürüme mesafesinde bulunan Seurahuone Helsinki otelini de düşünebilirsiniz. Çevresinde birçok turistik mekan bulunan otel ulaşım ağlarının da içinde yer alıyor. Eğer bütçeniz kısıtlıysa veya konaklamayı ucuza getirmek istiyorsanız da, Helsinki Katedrali'ne 200 metreden daha yakın bir mesafede ki Kongressikoti Hotel’I ekonomik bir alternatif olarak tercih edebilirsiniz. Otele Stockmann Alışveriş Merkezi yürüyerek 12 dakika, Linnanmäki Eğlence Parkı ise 3 km uzaklıkta.

Helsinki’de her bütçeye göre otel bulmak kolay. Tavsiye olarak yapacağınız konaklamanın şehir merkezinde olması yararınıza olacaktır. Şehrin ilginç otellerinden Helsinki Central Apartments ile başlayabiliriz. Otelin daireleri farklı semtlerde yer alıyor. Bu dairelerden bazıları hareketli Kamppi alışveriş bölgesinde, bazıları ise yeşil Töölö semtinde bulunuyor. Fiyat olarak da ekonomik. Kafe, restoran ve süpermarketlere yakın olan otel ulaşım ağlarının da içinde. Eğer ekonomik bir konaklama isteyenler için otel önerisinde bulunmak gerekirse Kongressikoti Hotel fiyat ve imkan olarak gayet uygun. Bunun dışında Stockmann Alışveriş Merkezi'nin bulunduğu caddenin tam karşısında yer alan ve Helsinki Limanı ve Senaatintori Pazar Meydanı'na 10 dakikalık yürüme uzaklığında ki Hotel Finn’i de tercih edeceğiniz oteller arasına ekleyebilirsiniz. Helsinki’deki diğer otel seçenekleri için isterseniz buradan booking.com’a girebilir ve rezervasyon yapabilirsiniz.


Helsinki Şehir Merkezi

Şehirde her şey çok düzenli. Tramvay ve otobüs duraklarındaki ışıklı tabelalarda gideceğiniz yönün aracının kaç dakika sonra geleceği ve bir sonrakinin dakikası yazıyor. Seferler çok sık. Araç saniye şaşmadan geliyor durağa. Şehirde zaman kaybı asgariye indirilmiş.

İlk durağımız Şehir Meclis Binası. Burası sahilde Kaupatbori isimli açıkhava marketinin bulunduğu meydana bakıyor. Meclis binası pek çok davet ve balolara ev sahipliği yapan güzel bir bina. Buradaki açıkhava pazarı Helsinki’nin en popüler yerlerinden biri. Tezgâhlarda örtüler, ren geyiği ve ayı postları, kürkler, ren geyiği boynuzundan muhtelif objeler, sebze ve meyveler, özellikle yaban mersini, ahududu ve çilekler cezbediyor insanı. Bu pazarda ilginç bir şeyle karşılaştık. Burada çilek ve ahududular kilo ile değil, litre ile satılıyor. Birer litrelik ya da ya, 1/2 litrelik kaplara konularak satılıyor. Ayrıca balık tezgahları da bu meydanda. Meydana konulmuş masalarda, tezgâhlardan bir şeyler alıp yeme imkanı var.

Kaupatbori’den biraz ilerlediğimizde Senato Meydanı’na geliyoruz. Oldukça geniş büyük bir meydan burası. Meydanın en görkemli yapısı beyaz Luteryan Rus Katedrali (St. Nicholas Katedrali). Soğan kubbeli katedral ve meydandaki Rus çarı II. Alexander heykeli Alman mimar Karl Ludwig Engel’in eseri. Finlandiya’da Rus çarının heykeli ne demek oluyor diye düşünenlere, Rus hakimiyeti döneminde yapılan bu heykele Finlandiya halkı bağımsızlıktan sonra dokunmamış, işgal yıllarında Çar II. Alexander halka iyi davrandığından, kendi para birimleri ve dillerini kullanmalarına müsaade ettiğinden, Çar’a duydukları sempati ve minnetin ifadesi olarak yerinde bırakılmış. Katedral önünde genellikle öğrencilerin buluşma, oturma yeri olarak kullanılan merdivenler uzaktan bakıldığında duvar gibi görülüyor. Ancak çok yakınına gidince merdiven olduğunu anlayabiliyorsunuz. Katedralin dışı sade ve görkemli, içi ise oldukça süslü. Tabii biz bu katedrali gece fotoğraflamışız o nedenle bembeyaz olduğu burada pek farkedilmiyor.


Çar II. Alexander heykelinin sağ tarafında sarı renkli Senato Binası bulunuyor. Bu bina Helsinki’nin ilk taş binasıymış. Ülkede orman bol olduğundan evler ve binalar hep ahşapmış. Geçirdiği büyük yangın sonrası şehirdeki tüm binalar taştan yapılmış. Ancak şehir merkezi dışındaki kırsal bölgedeki evler yine ahşap.

Senato binasının tam simetrisinde ise Helsinki Üniversitesi’ne ait ana bina bulunuyor.

Meydanlarda çok sayıda heykel ve havuz olması dikkatimizi çekiyor.

Katedralin tam karşısında cadde kenarında pek çok hediyelik eşya satan mağazalar, antikacı dükkanları, cafeler yerlerini almış. Bu cafelerin en meşhuru, adını katedral ve meydanın mimarı Karl Ludwig Engel’den alan Engel Cafe. Bu cafede oturup meydanın keyfini çıkarıyoruz.

Helsinki'de İkinci Gün

Helsinki’deki ikinci günümüzde sabah erkenden kalkıp çevresindeki önemli yerleri gezmeye karar veriyoruz. Şehir merkezine araba ile 15 dakikalık mesafede yer alan Oyma Kilise veya diğer adıyla Kaya Kilise ilk durağımız. Bu kiliseye kendi dillerinde “Temppeliaukio” deniliyor. Burası eski bir kilise değil, 1969 yapımlı ancak bildiğimiz kiliselerden çok farklı, modern bir kilise. Timo ve Taumo Suomalainen kardeşlerin eseri olan ilginç bir mimari. Büyük bir kayanın içi oyularak yapılmış kilisenin kubbe yüksekliği 13 metre, çapı ise 30 metre. Kubbenin tamamı bakır tellerin sarılması ile kaplanmış. Dolaysıyla akustiği çok iyi. Zaman zaman burada konserler veriliyormuş. Biz gittiğimizde kilise içinde konservatuar öğrencileri prova yapıyorlardı.

Kiliseden sonraki durağımız şehrin biraz dışındaki Sibelius Parkı. Finlilerin ulusal bestecisi olan Jean Sibelius’a ait bir anıt bulunuyor parkın içinde. Burası Helsinki’nin olmazsa olmazı değil, vaktiniz varsa görülebilir. Sibelius anıtı malzeme ve dizaynının değişikliği ile göze çarpıyor. Orgu tasvir eden irili ufaklı metal borularla yapılmış modern bir anıt. Bunu da daha önce şubat ayındaki ziyaretimizde hava karlıyken fotoğraflamıştık.



Anıt karşısındaki kaya üzerinde de Sibelius’un bir büstü yer alıyor.


Seruasari Açıkhava Müzesi de şehirden biraz uzakta yer alıyor. Ahşap Fin evlerinin bulunduğu geniş bir alanda 19. yy.’a ait geleneksel kıyafetli bay ve bayanlar tarım ve çiftlik yaşantısından canlandırmalar sunuluyormuş. Ancak biz gitmedik. Çünkü buna benzer açıkhava müzesine Estonya Tallinn’de gitmiştik. Bu nedenle Sibelius parkından sonra biz yeniden şehir merkezine dönüyoruz.

Senato Meydanı ve açıkhava pazarını (Kaupatbori) geçerek bir havuz ve heykelin bulunduğu parka geliyoruz. Buradaki heykel Fin ulusal marşının besteci John Ludvig Runeberg adına yapılmış.


Tam bu köşede kış bahçesi gibi tamamen camlı çok hoş bir cafe var. Sanırım adı Capelli idi, yanlış yazmış olabilirim ama adı aklımda böyle kaldı. Çok şık ve çok zarif bir cafe. Bu cafe bence favori bir mekan. Burada oturup cafe ve çevrenin keyfini çıkarın mutlaka. Cafeden çıkınca devam eden cadde boyunca pek çok şık mağazalara geliyorsunuz. Tüm kuzey ülkeleri gibi Helsinki de bir tasarım cenneti. Pek çok tasarım mağazası; Ittaa, Aarika, Marimekko ve pek çoğu bu cadde üzerinde dizilmiş. Cadde üzerindeki taş binaların mimarisi de çok etkileyici.

Helsinki’ye gelip Fazer’e girmezseniz bir şeyler eksik kalmış demektir. Fazer pastanesi şekerlemeleri, çikolata ve pastaları ile çok ünlü. Pastanenin orta kısmında tavan, tam bir kubbe şeklinde. Kubbesi çok süslü ve güzel. Kubbe altındaki masalara oturursanız, sohbetinize dikkat edin, çünkü burada fısıltı halinde bile konuşsanız, konuşmalarınız çevre masalardan çok net duyuluyor. Pasta ve şekerlemeler nefis, hediyelik alınabilir.

Yine bu civarda Kiasma Çağdaş Sanat Müzesi ve Finlandiya Milli Müzesi görülebilir. Biraz daha ilerlediğimizde Art Nouveau tarzı yapılmış Büyük Tren Garı’na geliyoruz. Garın içi de, dışı da görülmeli.

Buradan biraz ilerideki Sokos Otel’in 10. katına çıkıyoruz. Helsinki fotoğraflarının kuşbakışı alınabileceği bir nokta burası. Tren garını ve çevreyi tepeden fotoğraflıyoruz.

Finlandiya tiyatro, opera, müzik ve dans konusunda çok gelişmiş. 1872 yapımlı Finlandiya Ulusal Tiyatrosu tren garının hemen yanında. Helsinki kent tiyatrosu, Finlandiya konser salonu, Opera Binası kent merkezinde yer alan salonlardan bazıları. Yaz aylarında açıkhava konserleri kent merkezindeki parklarda yapılıyor. Her yıl Ağustos ayında Helsinki Festivali düzenleniyor.

Senato meydanı önünden kalkan teknelerle 1,5 saatlik Soumenlinnea turu yapıyoruz. İsveçlile’in 1748 yılında savunma amaçlı yaptıkları 5 ada üzerine inşa edilmiş bir kale Soumenlinnea.


Burası 1991 senesinden bu yana Unesco Dünya Mirasları Listesinde yer alıyor. Kaledeki kilise ve deniz fenerini gördükten sonra tekrar Senato Meydanına dönüyoruz.


Şehir içindeki meydan ve yollar çok güzel parke taşlarla döşenmiş. Sık sık yağan yağmurlara rağmen en ufak bir su birikintisi yok. Helsinki’ye Rusya’nın arka bahçesi deniliyor. Şehirdeki binalarda Rus etkisi çok bariz görülüyor.


Upenski Katedrali kentin bir tepesine kurulmuş, 1868 yapımlı kırmızı tuğlalı mimarisi, altın kaplamalı kubbesi ile Batı Avrupa’nın en büyük Ortodoks katedrali olma özelliğini taşıyor. Bu katedral Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı.


Finlandiya’da insanlar birbirine çok saygılı, hayvanlara da öyle. Helsinki’de kedi ve köpek mezarlığı göreceğimi ummamıştım. Çok düzenli ve bakımlı bu mezarlıkta ölen kedi veya köpeklerin doğum ve ölüm tarihleri, isimleri, resimleri ve sahiplerinin notlarının bulunduğu mezar taşları var. Mezar içinde yer yer mumlar yakılmış. Belli ki ziyarete gelmişler. Pek çok mezar üzerinde buket buket çiçek vardı. Ülkemizdeki mezarlıkları düşününce içimiz burkuldu. Hayvan sevgisi çok iyi ve hoş ama biraz abartmışlar. Çünkü miraslarını ölen hayvanlara bırakan Finlandiyalılar bile varmış.

Parklarda pek çok yürüyen, koşan insanlara rastlıyoruz. Çevre ve sağlık konusunda (alkol hariç) dikkatliler. Burada yürüyen insanların çoğunun iki elinde baston gibi değnek var. Yürüyüşte bu bastonları da kullanıyorlar. Bu yürüyüşün adı Noordik yürüyüşü. Omuz kaslarını da çalıştırdığı için bu yürüyüşün daha sağlıklı olduğu düşüncesindeler. “Noordik Walk” Helsinki’den tüm Baltık ülkelerine yayılmış.

Finlandiyalılar Türkiye’yi ve Türkleri çok seviyorlar. Soğuk bir ülkede yaşadıkları için Türkiye’de daha çok Alanya, Marmaris ve Bodrum’u tercih ediyorlar.

Helsinki 1952 olimpiyatlarına ev sahipliği yapmış, bu nedenle de geniş bir olimpiyat stadı var. Vaktiniz olursa gidebilirsiniz ama şart değil.

Ben Helsinki’yi sevdim. Bir de havası iyi olsa değme keyfine…

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.