3000 yıl öncesine kadar uzanan tarihi ile yorgun ve yaşlı ama dimdik ayakta, ne güzel bir kenttir İstanbul’umuz. Her mahallesinde, her sokağında hiç ummadığınız bir anda karşınıza muhteşem bir güzellik çıkıverir. Ne yazık ki birçoğumuz bu güzelliklerin farkında varmayız ya da belki kanıksadığımızdan mı yoksa hayatın yoğun temposundan mı bilinmez kafamızı kaldırıp bakmıyor, önlerinden yürüyüp geçiyoruz.
İşte bunlara bir örnek, Galata Karaköy'de Bankalar Caddesi. Uzun yıllardır ben de geçmemiştim, geçenlerde yolumu bu caddeye düşürdüm. Ne muhteşem ne görkemli tarihi binalar vardır yol boyu, sağlı sollu, yan yana sıralanmış, ben de unutmuşum...
Bu mimari harikası yapılardan biri de Osmanlı Bankası binası. Bank-ı Osmani-i Şahane. 1863'te İstanbul'da Bank-ı Osmani-i Şahane adıyla kurulan banka yıllar boyu Osmanlı’nın resmî bankası olmuş, 2001 yılında ise özel bir bankaya katılmasıyla varlığı sona ermiş.
Banka binasını hiç dikkatinizi çekti mi ya da gördünüz mü ya da aklınızda yer etti mi? Bilmiyorum. Bir mimari harikası olan bu görkemli bina 1890 - 1896 tarihlerinde Mimar Alexandre Valleury tarafından inşa edilmiş ve 27 Mayıs 1892’de hizmete girmiş. Ön cephesinde neo-klasik ve neo-rönesans öğeler kullanılan yapının arka cephesi ise tamamen farklı bir üslüp, hareketli, ve belli ölçüde oryantalist çizgiler taşımakta.
Önce 3 katlı ve 4 kapılı, 1 cm kalınlığında sac ve 3 katmandan oluşan duvarları olan kasa dairesi, daha sonra da onun üzerine bina inşa edilmeye başlanmış. Kilitler ise Londra’dan getirilen, tamamen çelikten ve bugün bile uzmanları şaşırtan bir düzenine sahip.
Bu heybetli tarihi bina 2000 yılından itibaren Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi’ne ev sahipliği yapmış, Aralık 2002’den itibaren ise Osmanlı Bankası Müzesi olarak hizmet vermekte olan ve dünyanın sayılı finans tarihi müzeleri arasında yer alan Salt Galata. Çok hoş bir kafesi, şık bir restoranı da bulunan binada gençler için binlerce kitabın bulunduğu kütüphaneleri ile de bulunmaz bir araştırma merkezi.
Şehrin kalabalığından uzak durmaya çalıştığım için epeydir gitmediğim Bankalar caddesine yolum düşünce bu fırsatı değerlendirerek binaları hayranlıkla izleyerek, fotoğraflarını çekerek keyifle yürüdüm. Elbette müzeye de girdim ve bir kez daha gezdim. Bodrum kattaki eski para kasa odaları, şimdinin müze odaları ve kapıları çok ilginç.
Dış cephesi kadar iç mekandaki detaylar, ahşaplara da hayran olmamak olası değil.
Birçok öğrencinin kütüphanelerde çalıştığını görmek, kafenin hayli kalabalık olması da içimi umutla doldurdu.
Girişler ücretsiz, hafta için 18.00 e kadar açık olan müze cumartesi günleri 20.00 ye kadar ziyaret edilebilir. Sizlerin de gidip gezmenizi görmenizi öneririm, hatta özellikle yolunuzu düşürün.
Cadde boyunca muhteşem mimarileri ile yan yana sıralanmış birçok tarihi binaların yanı sıra kaçırılmaması gereken bir güzellik daha var. Sokağın simgelerinden biri de Karaköy Kamondo Merdivenleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun en ünlü bankerlerinden biri olan Kamondo Ailesi tarafından yaptırılmış. Yerli yabancı tüm turistlerin ilgisini çeken bu zarif merdivenlerde çoğu zaman harçlığını çıkarmaya çalışan gençleri gitar ya da başka aletleriyle müzik ziyafeti verirken de görebilirsiniz. Bu merdivenlerin görüntüsü bana her zaman San Francisco’daki Lombard caddesini anımsatır. Elbette minyatürü ve araba yolu yerine yaya merdivenleri var.
Binalara bakarak yürürseniz aradan muhteşem Galata Kulemizi de görebilirsiniz. Hatta buralara kadar gelmişken son yıllarda popüler olan Galata Kule civarındaki hoş kafelerde bir kahve ya da Galata Köprüsü altında bir balık ziyafeti de hiç fena olmaz sanırım.
Ülkemizde, yakınımızda yöremizdeki bu ve benzeri sayısız tarihi ve simgesel yapılarımız güzelliklerimizin farkında olalım, tanıtalım, ziyaret ederek sahip çıkalım, destek olalım, unutmayalım ve koruyalım. Bazı tarih yorgunu yapılarımızın da restore edilmiş, pırıl pırıl tertemiz ışıldayan binalar gibi ilgi görmesini dilerim.